İnsan Neden İnanmak İster?

2 Yorum
İnsanların, kendi içlerinde duyduğu inanç, tanrının varlığının kişisel olarak en büyük kanıtı olarak sunulmaktadır. "Hadi her şeyi boş ver içimdeki inanç neci?" diye düşünmektedir insanlar. Bunun sebebi aslında çok da ruhani olmayabilir.

Her insan özel olduğunu sanmaktadır. Tek bir yaşam hakkı olmasına rağmen çoğu zaman dünyanın birçok sırrına ermiş zanneder kendisini. Çoğunlukla çevresindeki diğer insanlardan zeki olduğunu düşünür, bunun en önemli sebebi de sadece kendi penceresinden bakmasıdır hayata.

Yani kendi mantığına uygun olan kendi düşünceleri her zaman mantıklı gelmektedir insanlara ve dolayısıyla genelde haklı olduğunu düşünür insanlar. Dolayısıyla da kendini birçok bilgiye erişmiş ve oldukça haklı hisseder. Bunun sonucunda da özel olduğu hissine kapılıverir.

Özel olduğunu düşünmesi elimizdeki ilk veridir.

İnsanlar hayata bir kez gelir ve aslında elinde hiçbir bilgi yokken geçmişten gelen bilgilerle oldukça dogma bir şekilde kendi temelini atar. Çünkü insanın asıl yapısını oluşturan ahlaki temeller asla bir sorgu süzgecinden geçmez, geçemez ve insanın karakterinin özünde yer alır. Dolayısıyla insan aslında kendi karakterini sadece karakter sınırları çerçevesinde oluşturma kabiliyetine sahip olur.
Bu bilgiler dahilinde aslında sadece kendisine verilen bilgi kaynağının temelinde kendini şekillendirir ve dolayısıyla içindeki inancın bir kolu da geçmişten gelen sorgusuz kabul edilen değerlerden ibarettir.

Geçmişten gelen kabuller elimizdeki ikinci veridir.

İnsanoğlu hayatı anlama çabası içerisindedir. Bir şeylere anlam vermeye çalışır. Ancak insan kolay kolay gerçeklerden biri olan her şeyin aslında anlamsız olduğunu kabul etmek istemez. İnsana göre her şeyin bir anlamı olmalıdır. Boş bir yaşam tercih edilmeyen görülmek istemeyen gerçek ihtimallerinden biridir ve dışlanmasının sebebi insanların onu istememesidir.

Kimse anlamsız bir hayatta iki belirsizlik arasında var olma gerçeğini kabul etmek istemez. Öldükten sonra hiç olmak istemez. Bu yüzden de hayata kutsal bir anlam vermeyi seçer. Yani gerçeklerden diğeri olan tanrının kutsal sınavı çok daha kolay kabul edilebilir bir gerçektir. Her insanın iyi kötü bir amacının olması seçilebilecek en kolay yollardan biridir.

Anlamsızlığın kabulünün zor olması elimizdeki üçüncü veridir.

İnsanlar aslında hayatlarının her döneminde mutlaka acı çeker, eşitsizliğe uğrar ve mutsuz olurlar. Tüm bunlara dayanmak oldukça zordur. Bu yüzden her zaman onlardan daha üstün ve iyi bir varlığın olduğunu düşünmek isterler. Yani çektikleri acılar aslında sınavın bir parçasıdır, eşitsizliği mutlak bir adalet gücüne sahip biri dengeleyecektir ve mutsuzlukların sonucunda sonsuz mutluluk veren bir yer olacaktır.

Bu hayatta kötü olan her şeyin düzeltileceğini umarlar, en azından öyle olmasını isterler. Bu hayatın kötülüklerini düzeltmeye kimsenin aslında gücü yetmez ve bu yüzden de her zaman her şeyin güzel olacağı bir yeri hayal ederler. Kötülerin kötülükle, iyilerin iyilikle karşılaşacağı bir yer var diye düşünmek insanları rahatlatır.

İnsanların güçlerinin yetmediği kötülüklerin düzelmesini istemesi elimizdeki dördüncü veridir.

Hayatın akışı içerisinde -özellikle geçmişte- tabiatın kendisi oldukça korku verici idi. Hayatta olanlar ve doğanın gücü insanlardan her zaman üstün olmuştur. Bu yüzden de insanlar korkuya kapılmışlardır. Hala da insanlar kendilerini aşan bir durumla karşılaştıklarında korku duyarlar. Hatta sadece doğa değil her türlü kendilerinden güçlü birinin zulmü karşısında korkarlar ve sığınacak bir liman ararlar. Çünkü sığınacak bir limana ihtiyaç vardır.

İnsanlar korkuyla yaşayamaz. Kendilerini güvende hissetmek için günlük yaşamda bile neler yapıldığı ortadayken en büyük güven garantisi yine yüce bir güç olmuştur denebilir. Çünkü yüce gücün koruması insanların içini rahatlatmaktadır.

İnsanların korktukları için bir limana sığınma isteği elimizdeki beşinci veridir.

Ve hala da insanlar tanrının olmadığı ya da başka türlü yaratıcı güçlerin varlığını tahayyül etmekte zorlanmaktadır. Bu, hem kimsenin işine gelmemektedir, hem de oldukça zor ve kaldırılması ağır bir gerçektir. Bu yüzden de insanlar dini istemeden kutsallaştırıp kendilerinden uzaklaştırarak oluşturulan tabuya kimsenin dokunmamasını istemiştir. Yani oluşturulan düzen herkesin hoşuna gitmiştir. Ve zaten tanrının olma ihtimali kolay seçim olmuştur. Eğer tanrı yoksa ortaya çıkacak kaosa kimse dayanmak ve bu karmaşayla kimse uğraşmak istememektedir.

Tanrının olma ihtimalinin kolay yol olduğu ve aksinin düşünülmesinin zor olduğu elimizdeki altıncı veridir.

İnsanlar sonsuz olmayı isterler. Eğer bizden üstün bir güç yoksa tüm hayat oldukça kısadır. Hele hayatın bu koşuşturması içerisinde hiç bir değeri yoktur. Oysa tanrı inancı insana sonsuzluğu verir. İnsanoğlu sonsuz olduğuna inanınca rahatlar. Hayatının kötü geçmesini bile sineye çekebilir. Çünkü nasıl olsa her şey ölümden sonra devam edecektir.

Hatta sevdikleri insanın ölümüne bile katlanmanın bir yoludur bu. Çünkü o zaman insanlar bir kavuşma yeri olacağını düşünerek biraz olsun rahatlarlar ve bu nedenlerden dolayı da sonsuz bir hayatın olacağına inanmak isterler.

Sonsuz bir hayat sürme isteği elimizdeki yedinci veridir.

Sonuç olarak verilerimizi birleştirirsek:
İnsanlar geçmişten gelen bilgileri temel bakımından sorgusuz kabul ederler, özel olduklarını hisseder ve hayatı anlamaya çalışırlar ve kolay yolu farkında bile olmadan seçerler aslında. Hayatın her türlü kötülüğüne ve korkutuculuğuna karşı ayakta durmalarını sağlayacak bir sebep görmek isterler. Ve hem sonsuzlukla hem de ölümden sonra güzel bir hayatla ödüllendirilmek isterler. Dolayısıyla da inanmak isterler insanlar. Farkında bile olmadan sessizce sakince inanmayı seçerler.

Çok da zor bir ihtimal olmasa gerek inancın kaynağı. Hatta belki de olması gereken sonuçtur.

Hayyam
[PDF Formatında Oku / İndir]

2 yorum:

  1. TAMAMEN İYİ NİYETLİ VE ÖNYARGISIZ YORUMLAMAK İSTİYORUM; İNSANLAR SONSUZ OLMAK İSTER DEMİŞSİNİZ, TAMAM HAKLISINIZ. AMA SONSUZLUK İSTEĞİNİN BİR KOŞULLAYICISININ OLMASI GEREKİR. BİR PROGRAMIN İÇERİSİNE KONMAMIŞ BİR YORDAM HİÇBİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKMAYACAKTIR, ÖZELLİKLERİ BELİRLİ BİR ROBOT SADECE "BELİRLENEN" DURUMLARA TEPKİ VERECEKTİR. İNSAN KENDİSİ İÇİN BELİRLENEN BİR ARALIKTA İSTEKLERDE BULUNABİLİR, ÖLÜMSÜZLÜK İSTEMEK HATTA RUHEN YOK OLMAYI DİLEMEK DAHİ BUNLARDAN BİRİDİR VE SEÇENEKLER DAHİLİNDEDİR. DİNİN SADECE KALİTELİ VERİLERİNİ KABUL ETMEK (TÜM DİNLERİN KİRLENDİĞİNİ KABUL EDİYORUM) AŞIRI DERECEDE HASSAS BİR SİSTEMLER BÜTÜNÜNDE CANLILIĞIN DENKLEME OTURMASI (5 TRİLYON ATOMUN İNSANI OLUŞTURMASI) , MADDENİN ENERJİ PAKETLERİNİN BİR FORMU OLMASI VE KAİNATIN SİMULASYON OLDUĞUNUN İSPATLANMASI BİR ÜST SİSTEMİN VEYA BİR PARALEL SİSTEMİN VARLIĞINI DA ZORUNLU KILMAKTADIR... SAYGILARIMLA.

    YanıtlaSil
  2. İnsan öncelikle egosunu bir kenara bırakıp şöyle bir uzaktan kendine baktığında aslında çok da değerli olmadığını anlıyor. Olmasaydım da olurdu yani. Olmasanız da olurdu. Ama oldu..
    Şimdi bu noktada asıl yapılması gereken gerçeklere ışık tutmak ve sonraki nesillere doğru bilgiler ulaştırabilmektir. Yoksa onlar da 3000'li yıllarda bizim gibi ortaçağ zekasıyla yaşayacaklar.
    Sizden öncesini düşünmediyseniz sizden sonrasını da düşünmenize gerek yok.

    YanıtlaSil