Afrikalılar dışında tüm insanların yüzde 1-4 arasında Neandertal geni taşıdığı, iki insan soyunun Ortadoğu’da karıştığı ortaya çıktı.

Günümüz insan genomunun (kalıtım şifresi) çözülmesinden yalnızca 10 yıl sonra bilimciler, şifremizde soyu tükenmiş bir akrabamızın, Neandertal insanının izlerini saptadılar.

Science dergisinin 7 Nisan tarihli sayısında yayımlanan Neandertal genomu ön taslağının Dünyanın farklı bölgelerinden insanların genomlarıyla karşılaştırılması, Afrikalılar dışında tüm insanların yüzde 1 ile 4 arasında değişen oranlarda Neandertal geni taşıdığını ortaya koydu.

Kısa süre öncesine kadar bu iki insan türü arasında döl (dolayısıyla gen) alışverişi olmadığına inanılıyordu.
İçinde yaşadığımız tüm bu sistem, bizim güçsüz olduğumuzu, zayıf olduğumuzu, toplumun kötü olduğunu, suç içinde yüzdüğünü dayatır durur. Hepsi büyük bir yalan! Biz güçlüyüz, güzeliz, harikuladeyiz. Gerçekte kim olduğumuzu ve nereye gittiğimizi anlamamamız için hiçbir neden yok. Sıradan bir birey güçlü olamaz diye bir şey yok. Bizler inanılmaz güçlü varlıklarız.
- Tim Galloway

Düşünüyorum da, hayatımın 30 yılını geride bıraktım, bu 30 yıl boyunca hep bir şeyler olmaya çalıştım. Bir şeyleri iyi yapmak istedim, teniste iyi olmak istedim ve okulda ve notlarımda. Şu halimle yeterli değilim ama, eğer şu işte iyi olabilirsem... Şimdi fark ettim ki bu oyunu yanlış anlamışım. Çünkü oyunun amacı, zaten olduğum şeyi bulmakmış.
- Dr. Richard Albert

Bizlere kültürümüzde, bireysel farklılıkların karşısında durmayı öğrettiler hep. Bir insana bakıyoruz ve ona hemen bir yafta yapıştırıyoruz. Neşeli, aptal, yaşlı, genç, zengin, fakir... Ve bu ayrımı yaptıktan sonra, onları kategorilere ayırıyoruz ve o şekilde davranıyoruz. Ve sonra baktığımızda sadece, ayırdığımız şekilde duran bizden ayrı birçok insan görüyoruz. Gerçeği anlamanın en dramatik yönlerinden biri de başka bir insanla bir şeyler paylaşmak ve ansızın ortak yönlerinizin olduğunu görmek, sizden farklı olmadığını anlamaktır.

Anlamamız gereken gerçek; senin içindeki cevher de, benim içimdeki cevher de aynı, tek. Anlamamız gereken, bir başkası yok. Aslında herkes tek. Ben Richard Albert olarak doğmadım, ben sadece bir insan olarak doğdum ve bütün bu, "Ben kimim?", "İyi miyim Kötü müyüm?", "Başarabilir miyim? Başaramaz mıyım?" safhasını sonradan öğrendim. Hepsi bu yolculuk boyunca öğrenildi.
- Dr. Richard Albert

Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde, dünya barışı tanıyacak.
- Sri Chinmoy Ghose (Hint Şair)

Ne Irkçılık, ne cinsel ve dinsel istismar ne de aşırı milliyetçi hareket eskisi gibi işlememeye başladı. Dünyayı tek bir organizma olarak gören yeni bir bilinç gelişti, ve bu bilinç fark etti ki, savaş içindeki bir organizma kendini yok eder.
- Carl Sagan

Bill Hicks eskiden şovlarını şöyle bitirirdi:

"Hayat lunaparkta bir gezinti gibidir, ve gezintiye başladığında onun gerçek olduğunu düşünürsün, çünkü zihinlerimiz bu kadar güçlüdür. Gezinti bir yukarı, bir aşağı devam eder, döner ve döner, seni heyecanlandırır, ürpertir ve parlak renklerle doludur. Ve bir süre çok gürültülü ve çok eğlenceli olur. Bu gezintide uzun süre kalanlar sorular sormaya başlarlar: Bu gerçek mi? Yoksa sadece bir gezinti mi? Ve aralarından cevabı hatırlayan insanlar geriye dönüp şöyle derler: Hey, merak etme, korkma sakın. Çünkü bu sadece bir gezinti.

Ve biz bu insanları öldürdük. 'Susturun şunu! Ben bu gezintiye çok fazla yatırım yaptım, susturun şunu!', 'Şu çatılmış kaşlarıma bakın.', 'Şu büyük banka hesabıma ve aileme bir bakın, bu gerçek olmalı...'

Bu sadece bir gezinti. Ama bunu bize anlatmaya çalışan bütün iyi adamları öldürdük, hiç fark ettiniz mi? Ve şeytanın fitne tohumları ekmesine izin verdik. Ama önemli değil, çünkü bu sadece bir gezinti e bunu istediğimiz zaman değiştirebiliriz. Bu sadece seçim meselesi. Çaba yok, çalışmak yok, iş yok, para kazanmak yok. Şimdi seçim yapın... Korku ve sevgi arasında.
- Bill Hicks
Yaratılışçılar insan bedeninin mükemmel olduğunu ve akıllı tasarım diye belirttikleri Tanrı fikrinin bu mükemmel beden ile desteklendiğini düşünürler. Oysa ki insan bedeni mükemmel değildir ve bir çok hata vardır. Bu hataları din açıklayamaz ancak bilim açıklayabilir.

Bu konuda ayrıca belirtmem gerekiyor ki yaratılışçıların insan bedenini mükemmel görmeleri bir çeşit insanı yüceltme çabasıdır. İnsanın yüce bir varlık olduğu düşüncesinin basit bir yansımasıdır.

Aşağıdaki hatalar ve evrimsel açıklamaları profesör Ali Demirsoy'dan alıntıdır.

Hata 1: Çocuk büyüten ve gecelerini uykusuz geçiren herkes şunun farkındadır. Çocuklar doğduklarının ilk birkaç ayında bazen çok daha uzun süre gaz sorunu yaşayarak ailelerini ve kendilerini perişan ederler. Bu gaz ya anadan geçer ya da çocuğun sindirim sistemindeki tasarım hatasından kaynaklanır.

Evrimsel Cevap 1: Ağaçtan ağaca atlarken anasının sırtına yapışarak, her sıçrayışta sürekli gazını çıkaran bir canlının böyle bir sorunu olmamıştır. Bu nedenle primat yavruları gaz sancıları çekmez. Ne zamanki doğal yaşamdan ve doğal evrim sürecinden ayrıldık, bu sorun karşımıza çıktı. Ancak evrimsel yapısal değişim, sosyal evrime ayak uyduramadığı için, zamanında gerekli önlemler oluşamadı.

Hata 2: Bugün hangi çocuk doktoruna giderseniz gidin, çocuğa bakmadan D vitamini de içeren bir ilaç yazıyor. Bunu muhakkak almalısınız diyor. Burada birisi yanılıyor, ya doktor ya da doğaüstü güç. Çünkü akıllı tasarım olsaydı, ana sütü ile birlikte bu maddeler de verilmiş olacaktı.

Evrimsel Cevap 2 İnsan güneş ışığının çok yoğun olduğu Doğu Afrika’da evrimleştiğinden D vitamininin oluşması için ek bir kaynağa ihtiyaç duyulmamıştı. Ne zaman ki kuzeye yayıldı, eksiklik ortaya çıktı. Düzeltilebilir miydi? Çok basit birkaç önlemle bu eksiklik giderilebilirdi. Zaten canlıların hemen hepsi (bizden başka yer değiştiren iki memeli hariç) bulundukları yerde kaldıkları için gerekli D vitaminini sentezlemektedirler. Bunu yer değiştiren insan yapamadığı için, gittiği yerde özellikle güneş ışınlarının eksikliğinden dolayı bozukluk ortaya çıkmaktadır. Eğer akıllı tasarımcıların inandığı gibi insanoğlu orta kuşakta bulunan bir yerde dünyaya inmiş olsalardı, böyle bir eksikliği yaşamayacaklardı. Demek ki bir enlemden öbür enleme geçince akıllı tasarım akılsız tasarım haline dönüşmüş. Niye düzeltilmemiş? Doğa aklıyla değil, seçenekleri rastlantıyla seçtiği için her zaman doğru yolu bulamaz; bu nedenle de bu güne kadar jeolojik dönemlerde bağrında barındırdığı yaklaşık 20 milyon (belki 100 milyon) canlı türünü bu akılsız tasarıma kurban etmiştir.

Hata 3: Çocukların iç kulak ile ağız arasındaki östaki borusu, normalden kısa olduğu için ağızdaki mikroplar sık sık orta kulağa geçer ve bir sürü soruna neden olur. Primatlarda bu sorun var mı; büyük bir olasılıkla yok.

Evrimsel Cevap 3: Sosyal gelişmeleri öğrenebilmek için, kafası beklenilenden çok daha büyük olarak dünyaya gelmeye zorlanmış bir çocukta bu sorunun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Acaba doğaüstü güç insanın sosyal yaşama geçişini bilemiyor muydu? Yoksa böyle bir ödüle karşı ceza mı uygulamaya kalkıştı?

Hata 4: Hemen hemen hiçbir işleve sahip olmayan 20 yaş dişlerimiz çoğumuzun korkulu rüyası olmuş; birçoğumuza kötü günler yaşatmıştır. Dogmatikler bunun için kem küm bir şeyler söyleseler de hiç kimse inandırıcı bir açıklamasını yapamamaktadır. İnançlara göre insan aynen yaratılmışsa, evrimleşmemişse, 20 yaş dişleri de insanın başına bela olarak verilmiştir.

Evrimsel Cevap 4: Dişler otçul (daha çok ot yediğimiz) dönemde öğütme işinde kullanılıyordu; daha sonra omnivor (yani her şeyi yer hale geçince), özellikle de yiyeceklerimizi pişirerek daha yumuşak hale getirince gerek kalmadığı için doğal seçilim ile ortadan kaldırma sürecine sokulmuştur. Evrim, sabırlı ve sürekli bir işleyişin adı olduğu için de, hemen ortadan kaldırılamamış, zamana bırakılmıştır.

Hata 5: Çocukların, özellikle kız çocuklarının idrar kesesini dışarıya bağlayan kanal erişkinlere göre kısa olması nedeniyle sık sık idrar yolları hastalıklarına tutulmaktadır. Ne olurdu bu boruyu biraz daha uzun olarak yaparak yaratsaydı?

Evrimsel Cevap 5: Dört ayağının üstünde gezen bir canlı için bu kısalığın büyük bir sakıncası yoktu; ne zaman ki, yere inip de ilk olarak otura otura sonra iki ayağımız üzerinde gezmeye başladık; oturduğumuz yerdeki mikroplar çok daha kolay içlere kadar girebildiği için bu sorunlar ortaya çıktı. O zaman sormazlar mı, beni iki ayağım üzerine kaldırırken, bu boruyu niye bir iki santim uzatmadın?

Hata 6: Penisteki sünnet derisi çoğunluk herhangi bir soruna neden olmadan doğum olmasına karşın, bir kısmında idrar yapamayacak derecede kapalı olduğu için önemli sorunlara neden olmaktadır. Bu derinin erişkin olmadan kesilmesi ise Musevi ve İslam inancına göre tanrının isteğidir. Bu derinin atılması sırasında, yine bu iki dinin de ortak olarak birleştiği inanca, yani çocukların suçsuz olarak doğduğu inancına karşın, milyonlarca çocuğun sünnet işlemi sırasında mikrop kapmasından dolayı ölmesini nasıl açıklayacaksınız? Günahsızların ceza çekmesi hiçbir öğretide hoş karşılanamaz.

Evrimsel Cevap 6: Bu deri kapalı durarak idrar yollarının ve penis başının olası enfeksiyonları önlemek için meydana gelmiştir. Doğal ortamda er ya da geç normal işlevini görmeye başlar; ancak bezlere sarılmış kapalı ortamda yetiştirilen bir bireyde bu aksaklığın giderilmesi zor olur.

Hata 7: Neredeyse her üç kişiden biri omurga rahatsızlığı çekmektedir. Diğer canlılara bakıyorsunuz beli kayan canlı yok gibi. Bu insana eziyet niye? Akıllı tasarımcılar “Tanrının verdiği organı korumak gerekir” diye bir yaklaşımla konuyu savsaklamaya kalkışırlar.

Evrimsel Cevap 7: Bir zamanlar dört ayak üzerine yürüyen atalarımız, ağırlığı tüm omurgaya dağıttığı ve onu da dört noktadan toprağa verdiği için böyle bir sorunla karşılaşmadı. Ancak iki ayağı üzerine kalkınca, ağırlık merkezi 4-5. omurların arasına yoğunlaştı, burası da yeterince kasla desteklenemediği için ve evrim mekanizması deneme-yanılma yöntemi ile çalıştığı yani çok ağır işlediği için de bu kadar kısa süre içinde gerekli önlemi geliştiremedi. Böylece öne uzattığımız iki elimizle tutacağımız bir kiloluk bir yük, kaldıraç misali 4-5. omurlara 20 kiloluk bir baskı oluşturdu.

Hata 8: Hemen hiçbir hayvanda görülmeyen fıtık ve özellikle kasık fıtığı niye insanlarda görülüyor diye düşünebilirsiniz.

Evrimsel Cevap 8: Bir zamanlar dört ayak üzerine gezdiğimiz için iç organlar özellikle testislerin vücut dışına çıktığı kanala (ingunial kanala) basınç yapmıyordu; ne zaman ki iki ayak üzerine kalktık, iç organlar basınç yapınca, özellikle belirli bir yaştan sonra bağırsaklar bu kanaldan dışarıya sarkmaya başlar. Evrimsel gelişme bu aksaklığı niye düzeltmedi? Ya bir çıkar yol bulamadı ya da geliştirmek için yeterince zaman bulamadı. Akıllı bir tasarım olsaydı hem bu sorunu hem de yukarıdaki sorunu bir çırpıda çözecek çareyi yürürlüğe koyardı.

Bir dine inanan her birey bu inancıyla birlikte aslında ahiret hayatına, cennet ve cehennem olgusuna bununla birlikte sonsuz bir hayatın olduğuna ve bu dünyanın sadece sınav yeri olduğuna da inanır. Bir başka deyişle bu hayatın geçici ve asıl hayatımız olmadığına inanır.

Dine inanan çoğu birey dinine gönülden bağlandığını belirtir ve din konusunda şüphe dahi duymadığını söyler. Onlara göre sonsuz yaşama doğru atılan ufacık bir adımdır bu dünya. Ve esas olan sadece yüce yaratıcının huzurundaki o diğer dünyadır. Tüm bunları söylerken çok yürekten söylerler gibidirler. Neredeyse bizler bile hiçbir kuşku duymadıklarını düşünürüz.

Peki gerçekten de böyle midir diye ne yaptıklarına bakarsak? İşte o zaman çok ilginç uygulamalar ile karşılaşırız;

Çoğu inançlı, inançsız herhangi birinden çok daha fazla dünyaya bağlanır aslında. Her ne kadar bu dünyanın sınav yeri olduğunu düşünse ve hakikatin burası olmadığını savunsa da bu dünyada hep daha iyisi çabalar ve elinden geleni yapar. Bunu bir kenara bırakırsak; hemen her inançlı bir yakını kaybedince günlerce ve haftalarca kendini kaybeder. Mutsuz olur ve ağlar. Oysa o hayatını kaybeden yakını hakikate ulaşmıştır ve ağlayan inançlının inancına göre de kendisi de yine onunla görüşecektir. Ama buna rağmen yine de kendilerini tüketirler.