"God On Trial" Türkçe'ye nedense(!) "Ölümün Soluğu" diye çevrilmiş, ancak "Tanrı Yargılanıyor" hem filmin orijinal adına hem de filmin konusuna çok daha uygun bir çeviri olurdu. Kısaca ve ana hatlarıyla filmden biraz bahsedeyim.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Aushwitz kampında esir tutulan Yahudiler arasında kimisi Tanrı'ya karşı olan inancını ve güvenini korumakta, kimisi ise Tanrı'ya isyan etmektedir. Neredeyse tüm film, bu kampın tek bir barınağında geçmektedir. Bu barınaktan hukukçucundan, işçisine, fizikçisinden, hahamına kadar toplumun farklı kesimlerinden insanlar bulunmaktadır.

Tanrı'ya isyan edenler ile O'nu savunanlar arasında süren söz düellosu ortaya atılan bir fikir ile farklı bir boyut alır; Tanrı'yı yargılayalım. Barakada hukuk profesörleri de bulunduğu için bir mahkeme kurulmaya ve Tanrı'nın tüm bu eziyet karşısında bir şey yapmayarak (ya da yapmadığı varsayılarak) suçlu mu suçsuz mu olduğuna karar verilmeye çalışılıyor.

Film aslında olabildiğince tarafsız olmaya çalışmış. Mahkeme önünde Tanrı'nın suçsuz olduğunu ve tüm bu yapılanların bir anlamı olduğunu savunan bir taraf ile Tanrı'nın aslında suçlu olduğu, ya da sanılanın aksine kötü olduğunu düşünen diğer taraf eşitçe fikirlerini dile getirmişlerdir. Öte yandan Tanrı'nın aslında olmadığını söyleyen ve bu fikirleri destekleyenler de vardır. Anlayacağınız film Tanrı fikrine karşı sunulmuş her türlü argümanı ele almaya çalışmıştır.

Film gerçekten de güzel ve izlenesi bir film. Ancak kimi zaman Tanrı hakkında klişe fikirler de yok değil. Bu klişe fikirler Tanrı'nın iyi veya kötü olduğunu söyleyen her iki taraf için de geçerli. Ancak nihayetinde anlatmak istediğini iyi bir şekilde anlatan bir film.

Burada mahkemenin Tanrı'yı suçlu mu yoksa suçsuz mu bulduğunu elbette söylemeyeceğim, izlemek isteyenler varsa izlesin ve görsün. Ancak yine de filmin gelebilecek tepkilerden çekinerek, temkinli davranılarak çekildiği hissediliyor.

Son bir not ekleyeyim, filmde bahsi geçen Tanrı, Yahudi Tanrısıdır ve incelenen kutsal metin Eski Ahit (Tevrat)'tir.

Hayyam
İzlemek İçin Tıklayın...

Son birkaç yıldır internette Albert Einstein'ın Allah'ın varlığını ispat ettiğini gösteren bir video dolaşmaktadır. Bu videodaki efsane hızla yayılmakta ve sanki Einstein küçücük yaşta hocasını mat etmiş, İslamiyet'i doğrulamış gibi gösterilmektedir. Şayet daha önce bu videoya denk gelmediyseniz, altta yazılan açıklamaların sizin için bir anlam kazanabilmesi için öncelikle buraya tıklayarak ilgili videoyu izlemenizi tavsiye ederim.

Şimdi cevabını arayacağımız sorular sırayla şunlar olacaktır;

1. Böyle bir olay gerçekten yaşanmış mıdır? 
2. Olayın gerçek olup olmaması bir kenara hikaye gerçekten mantıklı ve doğru mudur?

1. Böyle bir olay gerçekten yaşanmış mıdır?
Sorguladığımız bu olayın doğru olup olmadığını ispatlamanın yolu, ciddi kaynaklarda böyle bir bilginin olup olmadığına bakmak ve Einstein'in bilinen yaşamıyla buradaki verileri karşılaştırmaktır. Bu bakımdan bu hikayenin 2004 yılında ortaya çıktığı ve daha öncesine dair bir kaynak bulunmadığı görülür. Bununla birlikte 1999'da Einstein'in adı geçmeden aynı hikaye farklı kişi adlarıyla yayınlanmış ve internette dolanmıştır.  Görülen o ki; daha önceden var olan hikayenin dikkat çekmesi ve ilgi görmesi için sonuna Albert Einstein ismi konuvermiş.

Videonun metni

ateizm bana hiçbir şey sağlamıyor.
hiç sağlamadı ve sağlamayacak da.
beni iyi hissettirmiyor
ya da rahatlatmıyor.
hasta ya da kötü hissettiğimde yanımda bulunmuyor.
ihtiyaç duyduğum zamanlarda, müdahale edemez.
beni nefrete karşı korumuyor.
başarılı olmamı ya da kaybetmemi umursamıyor.
gözlerimdeki yaşları silmiyor.

Videonun Metni

Çok küçükken, ailem beni haftalık toplantılara götürmeye başladı. İlk başta öğretmenin söylediklerini anlamıyordum. Çok küçüktüm. Soradan öğretmenin kılavuzu okuduğunu farkettim. Bu size işleri nasıl düzenleyeceğinizi gösteren bir kılavuzdu. Ailemin işleri bu şekilde düzenlediğini farkettim ve benim de böyle yapmam gerektiğini düşündüm. Annem be babamm, kılavuzda yazanları öğrenmemden ve küçük dolabımı yapmaya başlamamdan memnundular.

Gittiğimiz her yere dolaplarımızı götürdük ve herkes dolaplarımızı görebiliyordu. Fakat bazı insanlar daha gizliydi. Örneğin okuldaki en iyi arkadaşım Sanjay gibileri. Fakat bir gün Sanjay'lara ilk kez gidişimde... Hey bekleyin 1 dakika!

- Anne! Baba! Bugün Sanjay'lardaydım.
- Bu harika canım.
- Dolabındaki çekmeceler farklı yerdeydi!
- Canım Sanjay'ın ailesi doğru kılavuzu kullanmıyor.
Film bir insanın hayatının anlamının ne olduğunu söyleyeceği vaadiyle başlıyor ve bir insan hayatını doğumundan ölümüne kadar çeşit çeşit skeçler toplamı şeklinde ele alıyor. Böylesine ciddi bir misyon edindiğine bakılmasın, kesinlikle mizahi bir yapı içerisinde ilerliyor film. Sosyal, ekonomik, dini her türlü kurum ve kuruluşa göndermelerde bulunuyor. Aynı zamanda film ufak bir müzikal özelliği de taşıyor.

Tek başına bir insanın hayatının anlamının ne olduğuna yönelik kafasında dönen fikirleri kaliteli bir mizahla anlatıyor. Aslında öve öve bitiremeyeceğim bir film. Her kurumun eleştirilmesine açık bir insan için bu film vazgeçilmez bir fırsat.

Film 15 dakikalık bir kısa film ile başlıyor. Açıkcası o ilk bölüm biraz sıkıcı ve absürt gelebilir ama uzun metrajlı film kısmında bir an bile sıkıntı yaşamadım hatta keşke daha uzunca anlatılsın dediğim bir gidişat izledi.

Bu blogla ne ilgisi olduğuna da değineyim, film başta da dediğim gibi hayatın anlamının ne olacağını açıklama vaadi veriyor (açıklıyor mu açıklamıyor mu onu siz izleyerek görün) ve bu hayatın anlamı kapsamında en önemli sorunlardan biri olan tanrı var mı yoksa yok mu sorununu oldukça objektif ve önemli bir biçimde ele alıyor.

Özellikle fikirleri benimle uyuşan birinin bu filmden büyük zevk alacağından eminim. Imdb'de kesinlikle hak etmediği bir puan almış durumda. Bu puanın sebeplerinden biri, çok fazla bilinen bir film olmamasına da dayanabilir, yeterince açık fikirli insanların seyrine denk gelememesine de dayanabilir.

Hayyam