Kırmızı, yeşil, mavi, sarı diye kullanabildiğimiz gibi BEYAZ ifadesini de tek başına bir renk adı olarak kullanmamız sizce de doğru mudur?

Biliyoruz ki, bir prizmaya, beyaz olarak isimlendirdiğimiz bir ışık huzmesini (söz gelimi güneş ışığı) yöneltir ve prizmadan geçmesini sağlarsak, bu ışığın aslında gök kuşağı gibi ayrı renklerden meydana geldiğini görürüz. Diğer bir ifade ile, o huzmede birden fazla renkte ışık demetleri, güneşten prizmaya gelene kadar yanyana seyahat etmekte, gözümüz onları kendi renklerinde ayırt edemediği için beyaz gibi görmektedir. Ne zamanki yanyana seyahat eden çeşitli renkteki ışıklar prizmaya girmekte, o anda her renkteki ışık saçılarak kendi yoluna gitmektedir. Yani, beyaz olarak isimlendirdiğimiz o huzme, başka başka renklerden oluşmaktadır. Keza, bir yağmur sonrası, gökyüzünde oluşan gökkuşağına bakarsanız, içinde beyaz diye bir renk göremezsiniz. Çünkü, beyaz diye isimlendirdiğimiz böyle bir renkte ışık yoktur. Şöyle bir benzetme yapalım. Bu bir bakıma; gül, karanfil, papatya, menekşe gibi, nasıl ki değişik çiçeklere değişik isimler vermişsek, bu çiçeklerin hepsinin bir araya gelmesinden oluşan çiçekler demetini de sanki tek başına başka bir çiçek olarak kabul edip ona da bir çiçek adı vermek gibi değil midir? Kaldı ki, sarı, kırmızı, mavi ve benzeri isimlerle tanıdığımız ışıkların her birinin bir dalga boyu olduğu halde beyaz ışığın dalga boyu diye bir şey yoktur. Çünkü, yukarıda da söylendiği gibi tek başına beyaz diye bir ışık yoktur.

İlkokuldan da biliriz ki Newton Çarkı olarak isimlendirlen çarkın üzerinde beyaz diye bir renk yoktur. Çark, hızlı bir şekilde çevrildiğinde tüm renklerin karışımından, çarkta olmayan bir renge, biz BEYAZ diyoruz.

Diğer taraftan biliyoruz ki, beyaz ışık, bir cismin üzerine düştüğü zaman, o cisim, beyaz ışığın içindeki bir renk hariç diğerlerini yutar, yani yansıtmaz. Yansıtan renk olarak da o cismin rengidir deriz. Söz gelimi, kırmızı bir kazak üzerine beyaz olarak isimlendirdiğimiz ışık düştüğünde kazak; mavi, yeşil, sarı, turuncu vb. renkleri yutar diğer bir deyişle yansıtmaz, sadece kırmızı ışığı yansıttığı için o kazak bize kırmızı renkte görülür ve ona kırmızı kazak deriz. Çünkü gözümüze diğer renkler gelmemekte ve sadece kırmızı renkteki ışık gelmektedir. Şimdi, kazaktan gözümüze hiç bir ışık gelmediğini düşünelim. Yani, kazağın üzerine düşen ışık huzmesinin tamamı kazak tarafından yutulsa, bir başka deyişle kazaktan gözümüze hangi renk olursa olsun hiç bir renkteki ışık gelmese bu durumda o kazağın da bir rengi olduğunu söyleyebilir miyiz? Aslında gündelik hayatta buna siyah veya kara diyoruz. Yani bize göre, SİYAH da bir renk olmuş oluyor. Halbuki, tüm renkler kazak tarafından yutulduğu halde, sanki gözümüze siyah olarak adlandırdığımız bir ışık geliyormuşçasına ona isim vermiyor muyuz? Gerçekte gözümüze gelen bir ışık yoktur. Halbuki, diğer renklere ait ışıklardan en azından bir tanesi gözümüze gelmektedir.

Sonuçta şöyle bir bakarsak, kırmızı, mavi, yeşil, sarı olarak doğada bizzat böyle renk olarak adlandırdığımız bir olay varken, beyaz dediğimiz şey, bir kaç rengin bir araya gelerek, gözümüze, diğer renklerden farklı görünmesinden başka bir şey değildir. (Yanyana duran gül, karanfil, papatya ve menekşe çiçeklerinin durumunu hatırlayınız.) Diğer taraftan, gözümüze hiç bir ışık girmediği halde biz yine de SİYAH veya KARA diye bir rengin varlığından söz edebiliyoruz. Bu durumda, kırmızı, mavi, sarı gibi renklerden bahsedebildiğimiz gibi BEYAZ ve SİYAHI da diğer renkleri anlamlandırdığımız anlamda isimlendirmek ve onları da birer renk gibi görme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Erol
Kara deliklerin bir çekiciliği vardır. Burada yerçekimi öyle güçlüdür ki ışık bile kaçamaz. Zifiri karanlığı ise ona gizemli bir hava katarak insanı daha da çeker.

Kara deliğe yolculuk tek yönlüdür, geriye dönüşü yoktur. Yani ölüme gitmiş olursunuz. Ama diyelim ki girdiniz, ne görürdünüz orada?

Dev bir yıldız söndüğünde kendi ağırlığı altında çöküp kara deliğe dönüşür. Ancak Güneş’ten 25 kat büyük yıldızlar kara delik oluşturabilir. Galaksimizdeki her bin yıldızdan sadece biri bu boyuttadır. Samanyolu galaksisinde 100 milyar yıldız olduğu düşünüldüğünde, 100 milyon kara delik potansiyeli vardır. Fakat uzayın büyüklüğü göz önünde bulundurulursa ışık hızında seyahat etmeniz halinde bile en yakın kara deliğe ulaşmanız binlerce yıl alacaktır.

Diyelim ki bu engeli aşıp bir kara deliğe vardığınızda ne görürsünüz?