İslam'ın Zamanla İmtihanı

5 Yorum
Din, kavram itibariyle kısaca: İnsanların hayatını yönlendiren, anlam veremedikleri olayları çözüme kavuşturan ilahi buyruklar bütünü olarak tanımlanabilir.  İslam dini de ortaya çıktığı dönem itibarıyla derin Mezopotamya geleneğinden miras aldığı kurallarla ve anlatılarla kısa zaman diliminde çevresine hükmetmeye başlamış ve ortaya çıktığı ilk vahiyden itibaren kendi içinde değişime uğramıştır. Öyle ki Bakara 106: “Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?” derken bu değişimi işaret etmiştir. Peki nedir bu değişim ve zamanımıza kadar nasıl yansımıştır?

Bunu izah ederken Comte'un Üç Hal Yasası'nın da nasıl ilişkili olduğuna değinmekte fayda var. Şimdi birinci aşama olan Teolojik Aşama'yı ele alalım: "Teolojik aşamada insan bütün olguların doğaüstü güçlerin bir sonucu olduğunu düşünür, bütün olguların kökenlerini ve nihai nedenlerini arar, bu aşamada duygular ve hayal gücü baskındır. Teolojik aşama dünyanın 1300 yılına kadar olan dönemine hakimdir." (Ritzer, 2008:15) Yani ona göre insanlar bu dönemde anlamlandırdığı ya da anlamlandıramadığı olayları ilahi bir olguyla açıklamaya kalkmışlardır. (Şüphesiz ki bu zaman dilimlerinde de Thales, Anaksimenes gibi erkek ya da Hypatia gibi kadın bilginler varlığın temellerini arayıp doğru ya da yanlış önermelerde bulunmuşlardır.)

İnsanlar açıklamakta zorlandıkları Dünya, Tanrı, dağ vb. kavramları hayal güçleri ve yaşam tecrübeleriyle açıklamaya çalışmış; anlamlandırma çabasına düşmüştür. Kur'an'ın ortaya çıkışı bu Tanrısal anlamlandırma çabasının sonlarına denk gelmektedir. Üstelik ele aldığı konular ve anlattığı öğretiler de "İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, 'Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil' derler." (En'am Suresi 25) ayetinden de anlaşılacağı üzere “Eskilerin Masalları”dır. Buna 1. Sargon (Büyük Sargon MÖ 2270 – MÖ 2215) ile Musa (M.Ö 13.yy)'nın bebekken gölde yüzdürülüp sahiplenme hikayelerindeki benzerlikten de yararlanarak ele alabiliriz.  Evet, Kur'an bazı isimlerin değiştirilip Kabe gibi yeni Arabi pagan kültürlerin de dahil edildiği ilahi temelli olduğu öne sürülen yerel gelenek kitabından başka bir şey değildir.

Comte'un ikinci aşaması olan Metafizik Aşama bizlerin dünyaya mantıksal olarak yaklaşmamıza zemin hazırlaması açısından önemlidir fakat M.S 1300 ile 1800 yılları arasını içeren bu dönemde Kur'an'avyönelik ciddi bir değişim gerçekleşmediği için üzerinde fazla durmaya gerek görmemekteyim.

Gelelim asıl önemli olan ve günümüzü de içine alan Pozitif Aşama'ya. Pozitif Aşama: "1800'den itibaren dünyanın girdiği Pozitif (ya da bilimsel) insan düşüncesi kesin doğruyu ve mutlak nedenleri aramaktan vazgeçer, düşünce özleri terk edilir. Bunun yerine artık akıl ve gözlemin bir bileşimi sayesinde olguların birbirlerini takip etmelerine ve birbirlerine benzemelerine neden olan değişmez ilişkilerini, yani olguların kanunlarını keşfetmeye çalışır." (Ritzer, 2008:18)

Bilgi birikiminin arttığı, herkesin bilgiye kolayca ulaştığı, neredeyse her gün yeni bir bilimsel keşfin altına imza atıldığı bu dönemde şüphesiz ki anlamlandırma çabasıyla ortaya çıkan bütün mitolojik unsurlarla birlikte Kur'an da nasibini almıştır.  Öyle ki Evrim Teorisi gibi reddedilemeyecek bir gerçekliğin her geçen gün etkisinin hissedilmesi, kökeni Babil'deki kil tabletlerden de anlaşılacağı üzere Adapa Efsanesi'ne dayanan ilk insanlar olan Adem ve Havva'dan türediğimiz rivayetini çürütmüştür. Bu çürütmenin ortaya çıkması da Türkiye'deki İslam camiasını da ikiye bölmüştür. Bunlardan bir kısmı Evrim Teorisi'ni reddederken diğer kısmı da bu gerçekliği kabul etmekle birlikte Kur-'an'ı zamana, dolayısıyla evrime uydurma çabasına düşmektedir.

Aslında İslamcılar bu konuda yalnız da değillerdir, aynı kökten beslendikleri Hristiyanlar da bu konuda ikilem içindedir. Bunu en iyi örnek olarak evrimi kabul eden Papa Francis ve yerine geldiği Akıllı Tasarım savunucusu olan Papa 16. Benedict'i gösterebiliriz. Hristiyan dünyasının zirvesindeki iki isimden biri kabul ederken diğeri reddetmektedir. Bundan yüz ya da iki yüz yıl öncesine kadar evrim olgusunu değil kabul etmek yanlarına bile yaklaştırmayacaklarından eminim.

Dünya'yı ve evreni bilimsel olarak anlamanın vermiş olduğu doğruluğa dayalı güven, dogmatik unsurların da Papa Francis ya da Türkiye'deki Prof. Dr. Mustafa Öztürk vb. kişilerin de ilahi doktrinlerin “kalıba uydurulma”sını beraberinde getirmektedir. Yani bu kişiler ortaya çıkışı itibarıyla yüz yıllardır aynı şekilde algılanan gerçeklikleri bilimin galibiyetini görmezden gelmeyerek modernize etmektedir. Şimdi sizler de: "Olabilir, günümüz koşullarına uyarlanabilir." derseniz ben de size: "Mademki bunlar zamanla değişen kurallardan ibaret, o halde olmalarının ne yararı var?" diye sorarım. Tanrı emirleri, zamanla değişen yaşantı olmuyor mu o halde!

Açıkçası bana evrimi reddedip dogmatik bilgileri kabul eden din adamları daha dürüst gelmektedir. Çünkü kutsal olarak kabul ettikleri kitaplardaki var olan gerçekliği ortaya koymaktadırlar.

Aynı örnek olayı, dünyanın düzlüğü, Güneş'in Dünya'nın etrafında dönmesi konusunda da ele alabiliriz. Nitekim bu konuda Orta Doğu’ da kimi din adamları dürüstçe kitabi bilgilerine sadık kalıp Dünya'nın düz olduğunu, Güneş'in Dünya çevresinde döndüğünü iddia ededursunlar; Türkiye'deki meslektaşları dünyanın yuvarlak olduğu ve Dünya'nın Güneş'in çevresinde döndüğü konusunda hemfikirlerdir.

Zamanla Evim Teorisi'nin de kabul edileceği yönünde hemfikir olacakları kanaatini taşımaktayım. Bilmeliyiz ki artık, bilmenin yolu uydurmaktan değil; anlamaktan geçiyor.

Bilgili ve kültürlü kalmamız; gerçeği aramamız temennisiyle esenlikler dilerim.

Demir

EK:

1. Okurlarla ilgili yapılan anketler sonucunda kısa yazılar istenildiği için makale kısa tutulmuştur, konuyla ilgili örnekler, kişiler ve diğer içerik unsurları çoğaltılabilir.

2. "Teori (veya kuram), var olan ve bilinen bilimsel gerçekleri kullanılarak, etrafımızdaki olay ve olguların oluş, ilerleyiş, varlık biçimlerine yönelik geliştirilen kapsamlı açıklamalar demektir. Kısaca bir teori, farklı bilimsel gerçekleri birbirine bağlayarak bir olaya getirilen bilimsel açıklama demektir." Dolayısı ile günlük hayatta kullandığımız "doğruluğundan emin olunmayan düşünce." değildir buradaki tanım. İçinde kanun ve hipotezi bir arada barındıran bilimsel tanımdır.
Dipnot: Bu yazı, Demir'in bloga göndermiş olduğu ilk yazıdır. Kendisine teşekkür eder, çalışmalarının devamını dileriz. Siz de aramıza katılmak istiyorsanız, bu başlığı inceleyin.

5 yorum:

  1. Demir hoşgeldin, güzel bir başlangıç olmuş, devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Sayın Demir,

    Ben de size hoş geldiniz demek isterim. Katılımınız ile bloga yeni bir bakış açısı getirmeniz, birikimlerinizle ve yazınızdaki gibi farklı sorgulama ile zenginleştirmeniz çok güzel.

    Esenlikle diliyor, yazılarınızın devamını bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. http://nisanyansozluk.com/?k=teori
    http://www.sozce.com/nedir/307335-teori

    Teori gözemdir/gözlemektir ama sadece gözlemektir. Gözlem bilgi yada bilim değildir. O şeyi bilmek değildir. Sadece gözlemektir, bakmaktır. Zira bilmek için sadece göz yeterli değildir. Sanırım bilgi, tüm duyularla elde edilendir.

    Yorum/önerme dersek, fala bakıp yorum yapmak gibidir. Kartdaki kahvedki şekillerle yorum yapmak gibi bir şey olur.

    YanıtlaSil
  4. '' Gözlem bilgi yada bilim değildir.'' Bilimin temelinde gözlem yatar. Vikipedideki bilim tanımına bakalım. Bilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler (deney, düşünce ve/veya gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünüdür.

    Bertrand Russell ise gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabası olarak tanımlar.

    YanıtlaSil
  5. Sayın Keytarist ve Sayın Erol, yazılarınızı beğeni ile okuyan biri olarak bu temennilerinizin beni çok mutlu ettiğini belirtmek isterim. Benim adıma iyi dileklerinizin yanında beğenilerinizi de dile getirmeniz heyecan verici.

    Sayın Adsız ya da Adsız' lar, yorumunuz için teşekkür ederim. Teori ile ilgili geniş açıklamayı buradan "http://www.evrimagaci.org/makale/396" okursanız soru işaretlerinizin kalkacağı kanaatini taşımaktayım.
    Yazının amacı dinlerin dayandığı noktayla ilgili mesaj vermek ve ortaya çıkan bilimsel gelişmeler karşısında çırpınışları konusunda örneklerle fikir edindirmekti. İfade ettiğiniz noktalarla birlikte buraya odaklanırsanız sevinirim. Saygılarımla...

    YanıtlaSil