Rivayet edilir ki, İmparator sana, tek kişiye, sefil kula, İmparatorun güneşi önünden kaçıp en uzak uzaklığa sığınmış ufacık gölgeye, tek sana bir haber göndermiş ölüm döşeğinden.
Ulağa yatağın yanında diz çökmesini buyurmuş, haberi kulağına fısıldamıştı; haber onun için o kadar önem taşıyormuş ki, ulağın onu kendisine, kulağına bir de yinelemesini buyurmuştu. Söylenenin uygunluğunu kafasını oynatarak doğrulamıştı.
Ve ölümünün bütün seyircileri önünde -bütün engel duvarlar yıktırılmış, geniş ve yüksek, dolanan merdivenin basamaklarına imparatorluğun büyükleri dizilmişlerdi sıra sıra- bütün bunların önünde yola çıkarmıştı ulağı.
Ulak hemen yola koyulmuştu, güçlü, yorulmaz bir adam; kâh bir dirseğini, kâh ötekini öne savurarak kalabalığın içinden kendine yol açıyor, direnmeyle karşılaşınca da göğsündeki güneş simgesini gösteriyordu parmağıyla; epey de kolaylıkla ilerliyordu, başka kimsenin ilerleyemeyeceği kadar.