İnançlı Bir Düşüncenin Doğruluğu

Yorum Yok

Videonun metni

Bir odaya girdiğinizi ve odada bulunan bir bilgisayarın size binanın bir yerinde bir küp olduğunu söylediğini hayal edin. Bilgisayar sonra size şunu soruyor: "küpün içinde ne var?" Çoğumuz bu soruyu abes bir soru olarak kabul ederiz. Küp büyük ya da küçük olabilir. Küp içi dolu katı bir nesne ya da içerisinde gaz partikülleri dışında hiçbir şey olmayan bir boşluk olabilir. Ya da tanıdık veya bilinmeyen milyarlarca cisim bunların permütasyonlarını içeriyor olabilir. Bu soruya kesin ve meşru bir cevap veremezsiniz.

Ancak size "küpün içinde ne yok?" diye sorulsaydı bir çok cevap verebilirsiniz. Örneğin küp kesinlikle Amazon Nehri'ni, Mars Gezegeni'ni ya da uykudan mamül bir yatak gibi absürt nesneleri içeriyor olamaz. Hatta bu ikinci soruya verilebilecek sayısız geçerli cevap vardır. Bu da küpün içeriğine dair ilginç bir asimetriyi ortaya çıkarıyor.

Küpün içinde olabilecek ve olamayacak sayısız olasılığa rağmen, kanıt olmadan küpün içinde gerçekten ne olduğuna ya da ne olmadığına dair kesin ve meşru bir cevap verebilmemiz imkansız. Birisi küpün içerisinde tahta bir kaşık olduğunu iddia ederse haklı olma olasılığı vardır, ancak kanıt olmadığı ve bu iddiaya dair meşru bir dayanak gösteremedikleri için bu iddiayı doğru kabul etmek için hiçbir sebep yoktur.

Peki söz konusu olan bizim evrenimizin dışında ve tıpkı küp gibi ulaşılamaz olan bir yer olsaydı, şartlar değişik mi olacaktı? Bu evren dışı yerde ne olduğunu (örneğin ilahi bir varlık gibi) kesin olarak söyleyebilecek miydik? Hayır, ama aynı simetri burada da mevcut. Sayısız şey bizim evrenimizden bağımsız olarak var olabilir. Sayısız mantıksal olarak imkansız şey de var olamaz. Mantıken imkansız oldukları için sayısız şeyi sıralayabilsek de, gerçekte var olan şeyleri sıralayamayız.

Evrenin dışındaki ulaşılamaz alemde belli bir ilahi varlığın var olduğunu iddia etmek ya imkansız olanın var olduğunu ya da bilinemeyecek bir şeyin var olduğunu iddia etmektir. Mantık, imkansız şeyleri çürütebilir ancak imkan dahilindeki şeylerin varlığını kanıt olmadan tek başına ispatlayamaz.

Eğer herhangi bir noktaa ölçülebilir, teyit edilebilir ve somut bir kanıt gösteremezseniz, dünyadaki tüm argümanlar bile iddianızın gerçekliğini ispatlayamaz. Bu yüzden karşımızdaki insan mantık yoluyla kişisel bir yaratıcıyı gerektirecek bir argümanı olduğunu söylüyorsa bu didianın gerçersiz olduğunu biliriz. Zira karşımızdaki bu kişi bu türden bir "varlık" iddiasını kanıtlamak için ne gerektiğini anlamamıştır.

Bu noktadan sonra iş hatanın nerede olduğunu bulmaktadır. Örneğin, teolog William Lane Craig evrenimizin bir ilk sebep olduğunu, bu ilk sebebin bizim uzayımız ve zamanızımı yarattığı için bizim uzay ve zamanımızın dışında var olması gerektiğini söyler. Ancak bir şeyin bizim zamanımız ve uzayımızın dışında olması tüm uzay ve zamanın dışında olmasını gerektirmez.

Ancak Craig'in bu fani olmayan, uzaysal olmayan ilk sebebinin değişmez ve fiziksel vücudu olmayan bir zihin olduğu iddiası daha ciddi bir şekilde hatalıdır. Değişmez bir zihin, tanım itibariyle işlemeyen bir zihindir. Zihinlerin ve kasti yaratmanın değişime ihtiyacı vardır. Craig'in değişmeyen yaratıcısı kendisiyle çelişmekte ve "mantıksal olarak imkansız" kategorisine girmektedir.

İhtiyatsız ya da hali hazırda ikna olmuş kişilere ne kadar makul görünse de spesifik tanrıların varlığına dair tüm popüler argümanlar yanlış ön kabuller ve/veya sonuçlar ve ispatlanamayan varsayımlara dayanmaktadır. 100 tane geçersiz argümanı topladığımıza tek bir geçerli argüman oluşturmazlar.

Bir çok inançlı insan bu geçersiz argümanlarla uğraşmaz. Mantıkla tanrıyı ispatlayamayacaklarını bilirler ve buna ihtiyaçları yoktur. İnançalarının kişisel olduğunu bilirler ve başka insanların da farklı fikirleri olabileceğini kabul ederler.

Ancak farklılıklara saygı duymaya niyetiniz yoksa, sizin görüşünüzü kabul etmedikleri için başkalarını kötüleyecek, onlara saldıracak ya da onların zararına olacak şekilde hareket ederseniz, ezmeye çalıştığınız kişilerin bu kabul edilemez tavrı ve hatalı argümanlarınızı ortaya çıkarmasına ve afişe etmesine şaşrımamanız gerekir.

Bir tanrı ya da tanrılara inanmak sizin hayatınızda pozitif bir etkiye sahip olabilir, ancak başkalarına kendi görüşlerinizi kabul etmeleri için ve bu görüşün getirdiği izah etmeme lüksünden vazgeçiyorsunuz demektir. Kendinize ispat yükümlülüğünü yüklüyorsunuz ve belli sebepler bir inancı kendinize haklı çıkarıcı görünebilirken ne kadar ihtiraslı savunulursa savunulsun diğer insanlar için geçerli değildir.

İnsanları önce taciz edip sonra kabadayılık edip, sonra davranışlarınız ve tanrılarınıza birisi karşı çıktığında inancınızın arkasına saklanamazsınız.

Eğer tanrının var olduğunu gösteremiyorsanız, insanların inanmasını sağlamak için duygusal şantaj yapmak (cehennemde yanacaksınız) hilekarca bir taktiktir. Tanrılara inamayanlar teistik iddiaların geçersiz olduğunu gösterdiğinde genellikle tanrının var olmadığını ispatlamaya çalıştıkalrı söylenir. Aslında yaptıkalrı tek şey hatalı akıl yürütmeyi açığa vurarak entellektüel dürüstlüğü özendirmektir.

Bazı insanların iddiaları çürütüldüğü zaman bunu hoş karşılamayacakları ve hatalı olduklarını kabul etmektense tartışmayı ilgisiz argümanlarla başka bir yere çekmek daha çekici gelir. Ancak tanrıların varlığına dair iddiları çürütmek sadece bu iddiaları hükme bağlamaya çalıştıkları şeyi kesin bir hükme bağlayamayacaklarını göstermektedir.

İlahi varlıkları tanımlama aşaması problemlerin başladığı yerdir. Bir tanrıyı tanımladığınız anda niye onu o şekilde tanımladığınızı, ona atfettiğiniz her özellik için ayrı ayrı izah etmeniz gereklidir. Tanrıya atfettikleri özellikleri meşru bir şekilde açıklayamayacağının farkında olan insanlar, bu tanımları yapmaktan kaçınırlar.

Ancak belli özelliklere sahip olan bir tanrı tanımı olmadan inanılacak bir şey de yok demektir ve bu da varolduğunu iddia ettikleri tanrıyı tanımlamasını istenen insanların tökezledikleri yerdir. İlahi varlığa dair tanımlar daha net ve detaylı oldukça meşru bir şekilde kanıtlanması gerekenler de artar. Kurulan mantıki hatalar daha bariz olur ve bunları çürütmek kolaylaşır.

Diğer taraftan tanımlar muğlaklaştıkça var olduğu iddia edilen varlığın herhangi bir ilintisi, önemi kalmaz. Yine de ironik bir şekilde bir çok insanın yaptığı tanrı tanımı mantıksal olarak desteklenemediği gibi kanıtlarla da ispatlanamamaktadır.

Örneğin "tanrı x fiziksel değildir" dediğiniz zaman bir varlığın ölçülemeyeceği, sınanamayacağı hatta prensipte bile algılanamayacağını söylüyorsunuz. Yani aslında elimizde üstünde konuşacak hiçbir şeyimiz yok.

İnsanllar fiziksel olmayan gözle görülmeyen varlıkların var olduğunu iddia ederken gözle görülmeyen başka şeylerden örnek verirler, rüzgar ya da hisler gibi. Ancak buradaki sorun, bu şeylerin de fiziksel dünyada etkileri olmasıdır. Rüzgarı görmesek de ölçebiliyoruz, hiissedebiliyoruz ve fırtına olduğu zaman yol açtığı zararı gözlemleyebiliyoruz. Benzer şekilde hizlerin vücuttaki fiziksel etikerini gözlemleyebiliyoruz, bu tür kuvvetleri elektriğe dönüştürmek için kullanıyoruz.

Buna karşın; "fiziksel özelliklere sahip olmama"nın ne anlama geldiği bile net değildir. Eğer bir varlığın bilinenden değişik bir fiziksel varlığa sahip olduğunu ve insanlar tarafından fark edilmesinin imkansız olduğunu söyleseniz bile, bu sefer sizin bunu nasıl bilebildiğinizi izah etmeniz gereklidir.

Birçok insan belli tanrıların varlığının gösterilebilceğini, güçlerinin fiziksel sonuçlara sebep olduğunu ve bu fiziksel olayların kanıt yerine geçtiğini iddia eder. Ancak bizim anlayışımızın çok ötesinde ve olağanüstü gibi görünen bir olaya şahit olsak bile, bu herhangi bir şekilde ilahi bir gücün var olduğuna kanıt olamaz. En fazla doğası ve miktarı bilinmeyen güze, zekaya ve/veya teknolojiye işaret edebilir.

Günümüz teknolojinisi tanımayan ve bilmeyen bir grup insan hayal edin. Bu insanlara bir aamın bilgisayar animasyonu kullanılarak hazırlanmış biir aslana dönüşmesi izlettirildiği takdirde bu insanlar ilahi bir mucize gördüklerini düşünebilirler, ancak biz olnaların bu çıkarımının yanlış olduğunu ve aslında olayın sadece deneyimlerini ve bilgilerini aşan bir teknolojik olay olduğunu biliriz.

Benzer şekilde siz de gerçekten inanılmaz bir şey gördüğünüz zaman, örneğin yıldızların gökyüzünde kelimeler oluşturması gibi, şahit olduğunuz olayın kaynağına dair meşru bir sebep söyleyebilmek için temel alabileceğiniz hiçbir şey yok. Uzaylılar beyninizi kontrol ediyor olabilir. Sizi gerçeklikten koparan bir sinir krizi geçiriyor olabilirsiniz. Beyinlerimizin rüya görürken çok detaylaı ve canlı hayaller oluşturabildiğini ve beyin fonksiyonlarında bozukluklar olduğunda aynı inandırıcılıkta halüsinasyonlar gördüğümüzü halihazırda biliyoruz.

Eğer şahit olduğunuz olaya herhangi bir zeki varlık sebep olduysa bile, fizksell maddeyi veya algılarımızı manipüle edebilen bir varlık kolaylıkla kendisini de gizleyebilir ve varlığın esas doğasını asla bilemeyebiliriz. Yanılmaya çok müsait beyinlerimiz ve ilkel teknolojimizle bu çapta bir olay anlayabileceğimiz ve inveleyebileceğimiz şeylerden çok öte bir olay olurdu.

Şimdiki algımız ve teknolojimizin ötesinde çok zeki ve çok güçlü varlıklar bulunabilir mi? Kesinlikle. Ancak daha zeki ve daha güçlü varlıklara dair kanıtlar elde etsek bile bu belli tanrıların varlığına kanıt olamaz.

Everenimizin oluşmasına zeki bir varlık sebep olduysa bile bu zeki varlığın doğasına dair hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bu varlığın tek bir varlık mı yoksa birlikte çalışan varlıklar mı olduğuna bu varlığın ya da varlıkların bırakın insanların yaşamlarını, evrenle ilgilenip ilgilenmediklerine, bu varlığın bırakın insanlarla iletişim kurmak bizim minik gezegenimizin varlığından bile haberdar olup olmadığına; hatta bu varlığın hala var olduğuna dair hiçbir güvenilir bilgimiz yok.

Evreni yaratan ilahi bir varlığın her inanın hayatını izleyip yargıladığı gibi vir iddiayı tarafsızca incelediğiniz zaman, bu türden bir iddiayı oluşturan meşru bir temele dayanmayan varsayımların oluşturduğu katmanlar bariz bir şekilde görünmektedir. Bir kişinin evreni üstün bir uzaylı ırkının çok gelişmiş bir makineyle yarattığı ve yaratma esnasında kendilerini de yok ettiğini söylemesi, daha az meşru bir iddia değildir.

Doğası herhangi bir şekilde ölçülemeyen ve prensipte bile algılanamayan bir şeyin var olduğunu iddia ettiğini anda, amntık ya da kanıtlarla desteklenemeyen bilim dışı bir şeyden bahsetmiş oluyorsunuz. İddianızı mantık ve/veya kaıtlarla destekleyemediğiniz zaman da kimsenin sizinle aynı fikirde olmasını isteme hakkınız olmuyor. Hele sizinle aynı fikirde olmadıkları için insanları taciz etme, kabadayılık etme hakkınız hiç yok.

Ancak eğer özgür düşünceyle başa çıkma yönetminiz buysa inanca dayalı argümanlarınız siz herkesin sizin inancınızı paylaşması ihtiyacınızdan vazgeçene kadar açığa vurulacaktır. Neyi bilip neyi bilmediğini hakkında kendinize karşı dürüst olmaya başladığınız zaman; muhtemelen kendinizin kural koyacak ve bu kuralların uygulanamsını isteyecek pozisyonda olmadığını göreceksiniz.

Bunu anladığınız zaman da hayatlarımıza etkisi olan şeyin davranışlar olduğunu, karakterimiz hakkında en çok şeyi söylediğini göreceksiniz. Sizin tanrı inancınızı paylaşmayan insanlara saldırı, duygusal şantaj yapar ya da onları lanetlerseniz bu davranışlarınızın sizin hakkında ne söylediğini ve kabul etttiğizi söylediğiniz değerlerle ne kadar örtüştüğünü düşünmelisiniz.

Bilinmeyen şeyler hep muazzam görünür.

0 yorum:

Yorum Gönder