Tanrının varlığı, kanıta dayanmadığı için hiç bir kant, tanrı ile ilişkilendirilemez. Tanrı, bireyci çıkarını toplumun çıkarının üstünde tutan insanların tanrılaşma isteğinin bilinçaltında yansıdığı düşten başka bir şey değildir. Kuşkusuz bu durumu kendileri bilmemektedirler. Olmayan bir şeyi hiçbir kanıt yok sayamaz.
Neden tanrının varlığı kanıta dayanmaz? Çünkü tanrıya inandığını söyleyen kişiler tanrıyı koşulsuz kabul etmişlerdir. Kanıt ile tanrıya ulaşmamışlardır; çıkarları öyle istediği için tanrıyı benimsemişlerdir. Bu yüzden kanıta gerek yoktur. Çünkü tanrının varlığının veya yokluğunun kanıtı yoktur. Kendi varlığının nedeni olarak tanrıyı görenlerin kanıt gibi oyalanacak olgulara gereksinmeleri yoktur. Çünkü bu yaşam geçicidir, zevk ve sınama merkezidir; amaç, sonsuz yaşamı bize vadeden öteki yaşamdır.
Tanrı ile kanıt arasındaki ilişki zor bir ilişkidir. Ancak, kanıtsız ve sorgusuz tanrıya inandığını söyleyen kişiler bir ev, bir araba, bir yat aldığında en ince detayına kadar sorgular ve onlarca soru sorarlar. Tanrıya taptığını söyleyen bir kişinin, son model bir arabası çizildiğinde çılgına döner. Gece yatağında rahat uyuyamaz bu kişiler. Akıllarında tanrı değil, araba, yat, kat, kadın/erkek gibi nesnel gereksinimler vardır. Bu yüzden tanrıya inandığını söyleyenler bilinçaltlarında kendi tanrılığına inanırlar. Yoksa bu denli varsıllık düşü, bu denli nesnel araçları elde etmek için bu denli çırpınmaz bu denli takla atmazlardı.
Evrimin varlığı tanrının yokluğunun kanıtı değil ama tanrıya inandığını söyleyen kişinin öldükten sonra yok olacağının kanıtı sayılabilir. Evrime karşı çıkmanın temel nedeni kişilerin yaşamlarında edindikleri mülkleri ölüm ile birlikte yitirmesi ve kendisinin sonsuza dek bu nesnelerden ve bu nesnelerin verdiği hazlardan uzaklaşma tedirginliğidir. Peki, nedir bunca nesneyi biriktirme isteğinin altında yatan nedeler?
Beyin yapısı, düşünme eylemini kaldıracak düzeyde olmayan insanlar durduk yere kendilerini başkaları karşısında aşağılarlar. Çünkü beyin yapıları düşünmeden çok başkaları ile yarışa odaklanmıştır. Yarışta geri kalmak aşağılanmanın başlangıcıdır. Eğer yarışa hemen katılmaz ve nesneleri biriktirmezsen en aşağılık insan sensindir. Bir araba, bir ev, bir eş edinerek yarışa başlayanlar, hiç gereksinimleri olmadığı halde (koç gibi, sabancı gibi) nesneleri biriktirdikçe biriktirirler. Neden biriktirdiklerini de bilmezler. Çünkü o denli yarışa kendilerini kaptırmışlardır ki, ne ölüm akıllarına gelir ne de bu yarışta neden birinci olmaya çalıştıkları. Aşağılanmanın nedeni toplumcu düşünememektir ancak bu da o kişinin biyolojik yapısı ile ilgilidir.
Evrim bize yalnızca geçmişi değil geleceği de gösterir. Biz geleceğimizi öğrenmek için evrimi anlamaya çalışıyoruz. Yoksa tanrının varlığı veya yokluğunun kanıtlarını aramak değildir niyetimiz. Tanrının varlığı veya yokluğu bizim bilinç düzeyimiz ile ilgili bir kavramdır. Tanrıyı arayan kuşkusuz onu bulacaktır. Ancak 6,5 milyar insan tanrıyı değil kendi bireyci çıkarını aramakta ve yarattığı tanrıyı da buna alet etmektedir.
Tansel SemirKaynak
Buradaki çok sayıdaki güçlü, değerli ve aydınlatıcı metnin arasında, blogun saygınlığını zedeleyecek seviyede sorunlu ve anlaşılmaz olan bu metni okumak soğuk duş etkisi yarattı bende. Bilimsel hiçbir niteliği yok, akla ve mantığıa uygun değil ve gördüğüm kadarı ile (başlığına istinaden) evrimle çok da ilgili bile değil. Ki alıntı kaynağına da ulaşılamıyor.
YanıtlaSilAyrıca... "Tanrıya taptığını söyleyen bir kişinin, son model bir arabası çizildiğinde çılgına döner." gibi bir söylemi anlamak olanaksız. Bu nasıl bir tasnif, nasıl bir sınıflama, nasıl bir tanımlama, nasıl bir betimlemedir? Biz aydın insanlar, inançlarımız (daha doğrusu inançsızlığımız) yüzünden ait olmadığımız sınıflara sokulmaktan (ateist=ahlaksız gibi) şikayetçiyizdir, keyifle her sayfasını incelediğim ve savunucusu da olduğum böyle bir ortamda, insanları sınıflandırma yaklaşımı altında böylesine kaba yaklaşım sunan bir metin gördüğüme inanamıyorum.
Yazıdaki tutarsızlıkları ve sorunları isterseniz konuşuruz ancak buna gerek olduğunu bile sanmıyorum ve metnin direk olarak kaldırılmasını öneriyorum.
Küçük bir örnek sunayım: Tanrının varlığına inanan insanların genel profili ile ekonomik değere sahip şeylere olan aşırı ilgi, düşkünlük vs. arasında en küçük bir paralellik yoktur. "İnançlılar para önem verir" ya da "Tanrı inancı olan insanlar maddi varlıklara düşkündür" parantezine alınabilecek tek bir tutarlı tezin varlığına inanmam güç.
Zamanında takip ettiğim bir blogdan alıntıdır bu ve bir gün hiç sebep yokken kapanmıştır blog ya da sebebini ben bilmiyorumdur.
YanıtlaSilBu yazıyı o bloga aşina olduğum, anlatılmak isteneni anladığımı düşünerek buraya taşımıştım. Şu an sırf bu yazıya bakınca kopukluk ve anlamsızlık görülebilir. Ancak temelde anlatmaya çalışılan -her ne kadar betimlemeler tartışmaya açık da olsa- idealist bir düşünceye inanan insanların, yani tanrıya inanan insanların, hiç de idealizm ile bağdaşmayan materyalist bir tavır benimsemesidir.
Örneğin, tanrıya inanmak için yeterli sorgulamayı yapmaz; dinin koşulları olduğu söylenen şeyleri araştırmaz bu insanlar ama inanırlar; ancak bir şey satın alacakları zaman inanılmaz bir araştırmaya girerler. Yazı bu durumu eleştirmektedir.
Evrim ile doğrudan bir bağıntısı yok yazının, ancak orijinal kaynakta başlık buydu sanırım, ben de orijinal kaynağa sadık kaldım.
Yine de çok rahatsız edici olduğunu düşünüyorsanız ben de tekrar gözden geçiririm metni ve düzeltilemeyecek gibiyse kaldırırım.
Yazı aslında kaliteli bir yazı değil, orası gerçek. Ya da her kesime hitab edebilecek bir yazı değil. Yazar belki alt sınıfları ele almayı düşünüp yazmış olabilir. Kaldırılmak yerine yazının altına açıklayıcı bir not daha iyi olacaktır. Ben hiç bir yaznın kaldırılma taraftarı değilim.
YanıtlaSilYazıda bir sürü mantık ve üslub hatası var maalesef.Yazarın temelsiz iddialarından birkaçına reddiye sunacağım.Birincisi şu :
YanıtlaSilYazar diyor ki : ''Neden tanrının varlığı kanıta dayanmaz? Çünkü tanrıya inandığını söyleyen kişiler tanrıyı koşulsuz kabul etmişlerdir. Kanıt ile tanrıya ulaşmamışlardır; çıkarları öyle istediği için tanrıyı benimsemişlerdir. Bu yüzden kanıta gerek yoktur. Çünkü tanrının varlığının veya yokluğunun kanıtı yoktur.''
Cevaben derim ki :
''Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Ali İmran Suresi, 6)
‘'Göğü gücümüzle biz kurduk ve onu genişletmekteyiz.(Zariyat 47)''
Bilim (1929) : Evren genişliyor..
Evrenin genişleme hızı, o kadar kritik bir orandadır ki;
Şayet "Big Bang"den sonraki birinci saniyede,
100.000 milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı
evren şimdiki durumuna gelemeden kendi içine kapanarak çökerdi..
STEPHEN HAWKİNG
"Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık."
KAMER SURESİ - 49. AYET
''Elektromanyetik kuvvet ve çekim kuvveti oranında eğer 10^40 oranında bir artış olsaydı sadece küçük yıldızlar olurdu, aynı oranda bir azalmada sadece büyük yıldızlar olurdu.Ve dünyanın varolması için küçük ve büyük yıldızlar olmak zorundadır.'' (Teorik fizikçi Paul Davies)
‘’O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.’’
(Mülk Suresi-34)
‘’20 yıl önce bir kozmolog olarak kariyerime başladığımda bir ateisttim.Bir gün teolojinin temel iddiasının doğru olduğunu ve bunun bizim anladığımız fizik kanunlarının bir sonucu olduğunu gösteren bir kitap yazacağımı en vahşi rüyalarımda bile hayal edemezdim.’’ (Kozmolog Frank Tipler)
Bu en muhteşem sistem,ancak "çok kudretli ve çok zeki" bir varlığın yönetimi ile işleyişine devam edebilir.
-Isaac Newton 1642-1627 - (Modern Fiziğin Atası)
"Bir ateist olarak benim görüşüm daima iddianın götürdüğü yere gitmekti.DNAaraştırmaları benim için bir yön teşkil etti.DNA nın korkunç karmaşıklığı ve
bunların birlikte çalışma şekillerinin korkunç inceliğinin şans eseri
bir araya gelmiş olması çok düşük bir ihtimaldir.
Bunlarının hepsi bana zekanın eseriymiş gibi görünüyor.
Hayatımın uzun bir dönemini ateist olarak yaşadıktan sonra artık
tanrının varlığına inanıyorum."
-Antony Flew-
(Yazının Devamı)
YanıtlaSil"Doğa bilimleri bardağından içilen ilk yudum insanı ateist yapar.ama bardağın dibinde tanrı sizi beklemektedir...!"
-Werner Heisenberg- (Nobel Ödüllü Fizikçi)
‘’(Yine) onlar, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Allah onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.’’ (Rum Suresi-9)
Yazar ‘’Tanrıya inanmak kanıta dayanmaz’’ derken neye dayanarak söylemiş bunu anlamış değilim.Allah kendisine inanmamız için bir sürü delil sunmuştur.Ve delillerde Allah’ın varlığına bir kanıttır.Ha bunca kanıta rağmen inanmamakta ısrar ediyorsan o ayrı.
‘’’’’’’’Görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için yeterince karanlık vardır... * Blaise PASCAL.’’’’’’’’’’’’
Ve yazar devamla demiş ki :
‘’Tanrı ile kanıt arasındaki ilişki zor bir ilişkidir. Ancak, kanıtsız ve sorgusuz tanrıya inandığını söyleyen kişiler bir ev, bir araba, bir yat aldığında en ince detayına kadar sorgular ve onlarca soru sorarlar. Tanrıya taptığını söyleyen bir kişinin, son model bir arabası çizildiğinde çılgına döner. Gece yatağında rahat uyuyamaz bu kişiler. Akıllarında tanrı değil, araba, yat, kat, kadın/erkek gibi nesnel gereksinimler vardır. Bu yüzden tanrıya inandığını söyleyenler bilinçaltlarında kendi tanrılığına inanırlar. Yoksa bu denli varsıllık düşü, bu denli nesnel araçları elde etmek için bu denli çırpınmaz bu denli takla atmazlardı.’’
Evet, bu paragraf ise nerden tutsan elinde kalacak cinsten.Bu kadar sığ ve mahalle ağzıyla eleştiri yapılmaz.Yakışıksız olmuş..
Ve yazarın baltayı taşa vurduğu kısım :
‘’Beyin yapısı, düşünme eylemini kaldıracak düzeyde olmayan insanlar durduk yere kendilerini başkaları karşısında aşağılarlar. Çünkü beyin yapıları düşünmeden çok başkaları ile yarışa odaklanmıştır. Yarışta geri kalmak aşağılanmanın başlangıcıdır. Eğer yarışa hemen katılmaz ve nesneleri biriktirmezsen en aşağılık insan sensindir. Bir araba, bir ev, bir eş edinerek yarışa başlayanlar, hiç gereksinimleri olmadığı halde (koç gibi, sabancı gibi) nesneleri biriktirdikçe biriktirirler. Neden biriktirdiklerini de bilmezler. Çünkü o denli yarışa kendilerini kaptırmışlardır ki, ne ölüm akıllarına gelir ne de bu yarışta neden birinci olmaya çalıştıkları. Aşağılanmanın nedeni toplumcu düşünememektir ancak bu da o kişinin biyolojik yapısı ile ilgilidir.’’
Bu ifadeleri bir sosyolog, biyolog veya nörolog bile bu kadar rahat sarfetmez yani.Ama arkadaşımız sanki bu üç branşın hepsine aynı anda hakimmiş gibi bir paragrafa üç değerlendirme (sosyoloji-nöroloji-biyoloji) sığdırabilmiş.
Ve son olarak yazarın egosu tavan yapıyor :
‘’Ancak 6,5 milyar insan tanrıyı değil kendi bireyci çıkarını aramakta ve yarattığı tanrıyı da buna alet etmektedir.’’
Yazar 6,5 milyar insan adına nasıl bu kadar genel bir ifade kullanabiliyor şaştım doğrusu.Sözün bittiği yer işte burası….