Iris Murdoch: Rüya Sakinleri

Yorum Yok
"Sen komik bir çocuksun Nigel. İbadet de ediyorsun değil mi, O'na inanıyorsun?"

"O'na mı? Evet."

"O'nun zamanla değişmesi ne tuhaf. Ben daha çok küçükken," dedi Bruno, "Tanrı'yı büyük, boş bir şey olarak düşünürdüm, daha çok gökyüzü gibiydi, aslında belki de O gökyüzüydü, küçük çocuklara karşı tamamen bir iyilikseverlik, koruma, şefkat demekti. Annemin yukarıyı gösterdiğini, parmağıyla yukarıyı işaret ettiğini hatırlıyorum, muhteşem bir güvenlik ve mutluluk hissi duyardım. Hiçbir zaman İsa hakkında fazla düşünmedim, sanırım "onu" öylece kabul ettim. Benim sevdiğim, kendimi öylesine güvende ve mutlu hissetmemi sağlayan şey gökyüzünün yumurta şeklindeki o büyük boşluğuydu. Bir tür kıvrılma duygusu da veriyordu. Belki de yumurtanın içinde olduğumu hissediyordum. 

Daha sonraları, örümceklere bakmaya yeni başladığımda değişmişti. Biliyor musun Nigel, "Amaurobius" isminde bir örümcek vardır, bir oyukta yaşar ve yaz sonunda yavruları olur, derken donlar başlayınca ölür ve yavrular soğuklar geçene kadar annelerinin ölü vücudunu yiyerek yaşarlar. İnsan bunun rastlantı olduğuna inanamıyor. Bütün bunları Tanrı'nın düşündüğünü hayal ettim mi bilmiyorum, ama her nasılsa bu modelle bir ilgisi vardı, O, modelin kendisiydi, yaz geceleri el fenerimin ışığında izlediğim örümceklerdi O. Bir fevkaladelik, bir ayrılık vardı; bu örümceklerin olağanüstü hayatlarını yaşayışlarını görmek ilahi bir şeydi.

Daha sonra büyüme çağında her şey duygularla karmakarışık oldu. Tanrı'nın Sevgi olduğunu düşünüyordum, dünyayı kocaman ıslak öpücüklerle sırılsıklam edip her şeyi yoluna koyan fazla hisli kocaman bir sevgi. Kendimi dönüşmüş, arınmış, yücelmiş hissediyordum. Daha önce masumiyet hakkında hiç düşünmemiştim ama o zaman bunu yaşadım. Parlak bir gençtim. Kendimden çok fazla etkileniyordum. Tanrı'yı çok seviyordum, Tanrı'ya aşıktım ve dünya da sevginin gücüyle doluydu.

O zamanlar Tanrı çoktu. Sonra azaldı, kurulaştı, önemsizleşti ve daha çok kurallar yapan bir memura dönüştü. O'na bakarak ayağımı denk almam gerekiyordu. Kontroller yapan, sonra bir daha kontrol eden bir bürokrat gibiydi. O zamanlar ne parlaklık ne de masumiyet vardı. O'nu sevmeyi bıraktım ve O'nu iç karartıcı bulmaya başladım. Derken O büsbütün geri çekildi, kadınların yaptığı bir şey, bir tür kadın işi haline geldi, yine de nadir de olsa karşılaşıyordum O'nunla, çoğunlukla taşra kiliselerinde tek başımayken oluyordu, birdenbire ortaya çıkıyordu. Bu karşılaşmalarda yine farklıydı. Artık bir memur değildi, epeyce kafası karışmış, dokunaklı bir şeydi, belki de bir parça çıldırmıştı ve küçüktü. O'nun için üzüldüm. Eğer O'nun elini tutabilseydim, küçük bir çocuğa yol göstermek gibi bir şey olacaktı. Ama O'nu kendi yerleri vardı, kendi delikleri ve yuvaları ve O'nu oralarda bulmak hala bir tür şaşkınlık veriyordu. Daha sonrasına gelince, yok oluvermişti; entelektüel bir kurgudan, eski bir hipotezden, bir edebiyat eserinden başka bir şey değildi."

Iris Murdoch / Rüya Sakinleri
Sf. 97
Kaynak

0 yorum:

Yorum Gönder