Micheal Shermer: Garip Şeylere İnanmak Üzerine

Yorum Yok


Videonun Metni

Merhaba, Ben Michael Shermer. Skeptic dergisini yayınlayan Kuşkucular Derneği'nin yöneticisiyim. Paranormal olaylarla, sözdebilimle ve sınırbilimle ilgili toplulukların iddialarını ve bütün bu konularla ilgili kült ve iddiaları araştırıyoruz. Bilim, sözdebilim, bilim dışı ve çöp bilim, vudu bilimi, patolojik bilim, kötü bilim, bilim dışı ve bildiğiniz saçmalıklar. Ve son zamanlarda Mars'ta değildiyseniz, ortalığın bunlarla kaynadığını biliyorsunuzdur.

Bazılar bize madara ediciler diyor, biraz olumsuz bir isim. Ama kabul etmeliyiz ki, madara edilecek çok insan var. Dolandırıcılık masası gibiyiz, bunları saklandıkları yerlerden çıkartıyoruz. Kötü fikirlerin Ralph Nader'ı gibi bir şeyiz. (Gülüşmeler) Kötü fikirleri iyileriyle değiştirmeye çalışıyoruz.

Size bir kötü fikir örneği göstereceğim. Yanımda bunu getirdim. Bunu bize NBC Dateline test etmemiz için verdi. West Virgina'daki Quadro şirketi tarafından üretilmiş. Adı Quadro 2000 Arama Çubuğu. (Gülüşmeler) Bunu lise müdürlerine tanesi 900 dolardan satıyorlardı. Üzerine bir Radio Shack anteni takılmış plastik bir parçadan ibaret. Arama çubukları birçok şey aramak için kullanılabilir, ama bu özel olarak öğrenci dolaplarında esrar aramak için üretilmiş. (Gülüşmeler)

Şöyle çalışıyor: Koridorda bunlarla yürürken eğer bir dolaba doğru dönerse, dolabı açıyorsunuz. Yani şöyle bir şey. Size göstereyim. (Gülüşmeler) Yok yok, bu biraz sağa çekmeye meyilli. Bilimsel yaklaştığımız için bir kontrol deneyi yapacağız. İllaki bu tarafa gidecek. (Gülüşmeler)

Bayım, lütfen ceplerinizi boşaltır mısınız? (Gülüşmeler)

Tabi asıl soru şuydu, bu şey gerçekten öğrenci dolaplarında esrar bulabiliyor mu? Ve cevap da, eğer yeterince dolap açarsanız, evet. (Gülüşmeler) (Alkışlar)

Tabi bilimde, sadece tutturduklarımızı değil tutturamadıklarımızı da ölçmek zorundayız. Ve buradaki kısa konuşmamın anahtar noktası da muhtemelen bu. Medyumlar, astrologlar ve tarotçular ve benzerleri hep bunu kullanıyorlar. İnsanlar doğru tutanları hatırlar, tutmayanları da unutur. Bilimde her şeyin kaydını tutmalı ve tutturma sayısının, şans eseri tutması beklenene göre bariz bir şekilde üstün olup olmadığına bakmalıyız.

Çubukları test ettik. İki tane içi görünmeyen kutu aldık, birine devlet onaylı THC içeren esrar koyduk, diğeri ise boştu. Ve denemelerin yüzde 50'sinde tutturduk ki bu da yazı tura da atsanız bekleyeceğiniz sonuçtur. Bu yaptığımız şeylere dair eğlenceli küçük bir örnek sadece.

Skeptic dergisi üç ayda bir yayınlanıyor. Her sayının bir teması oluyor, mesela bu sayı zekanın geleceği üzerine. İnsanlar gittikçe daha mı zeki oluyor, yoksa daha aptal mı? İşim yüzünden benim bu konuda bir fikrim var tabi. Ama, ortaya çıkan sonuç daha zeki olduklarını gösteriyor. Her on yılda üç IQ puanı yükseliyor. İlginç bir şey.

Kuşkuculuğu bir şey olarak düşünmeyin, hatta bilimi de. Bilim ve din uyumlu mudur? Bunu sormak, bilimle sıhhi tesisat uyumlu mudur diye sormak gibi bir şey. Bunlar -- bunlar iki farklı şey. Bilim bir şey değildir, bir eylemdir. Şeyler hakkında düşünmenin bir yoludur. Tüm fenomenler için doğal açıklamalar aramanın bir yolu.

Demek istiyorum ki, hangisi sizce daha olası? Dünya dışı zekaların veya çok boyutlu varlıkların, yıldızlararası uzayda muazzam mesafeler katederek buraya gelip, Çiftçi Bob'un Puckerbrush, Kansas'taki tarlasına skeptic.com'un reklamını yapmak için bir ekin çemberi bırakmış olması mı? Yoksa Skeptic okuyucularından birinin bunu Photoshop'ta yapmış olması mı? Her şekilde sormamız gereken -- (Gülüşmeler) -- hangi açıklamanın daha olası olduğudur. Ve bir şeyin bu dünyanın dışından geldiğini söylemek için önce bu dünyadan olmadığına emin olmalıyız. Sizce hangisi daha olası? Arnold'ın vali olmak için uzaylılardan yardım almış olması mı? Yoksa World Weekly News'in bunu uydurmuş olması mı? (Gülüşmeler)

Bir de bununla ilgili -- aynı konuyu irdeleyen bir Sidney Harris karikatürü var. Arkada oturanlar için okuyorum, "Sonra bir mucize oluyor. Sanırım bu ikinci adımdaki kısmı biraz daha açmalısın." Bu saydam tamamen akıllı tasarım argümanını çürütüyor. Bundan başka bir şey değil. (Alkışlar) Bir mucize oluyor diyebilirsiniz. Ama bu hiçbir şeyi açıklamaz. Ortaya attığı bir fikir yok. Test edilebilecek bir şey sunmuyor. Akıllı tasarım yaratılışçıları için bu tartışmanın sonu.

Şartlara göre, bilim insanlarının bazen ne olduğu belirsiz şeylere, karanlık enerji, karanlık madde gibi kelime karşılıkları uydurduğu doğru. Bunun ne olduğunu anlayana kadar, buna şöyle diyelim. Bu bilim için mantık zincirinin başlangıcıdır. Akıllı tasarım yaratılışçıları için ise, zincirin son halkası. Yani yine aynı soruyu sorabiliriz. Hangisi daha olası? UFOlar uzaylı araçları mı yoksa algı hataları hatta düzmece mi?

Bu benim Altadena, California'daki evimden Pasadena'ya doğru çekilmiş bir UFO fotoğrafı. Bir Buick jant kapağına benziyorsa, öyle olduğundandır. Photoshop bile gerekmiyor, yüksek teknoloji ürünü cihazlar gerekmiyor, bilgisayar gerekmiyor. Bu fotoğrafı bir kullan at Kodak Instamatic makineyle çektim. Sadece kenarda, atmaya hazır halde jant kapağıyla duran biri var. Makine hazır -- işte bu kadar. (Gülüşmeler)

Yani, bunların çoğu düzmece veya ilüzyon olsa da, bazılarının gerçek olması muhtemel diye düşünseniz de, hepsinin düzmece olması daha olası, ekin çemberleri gibi.

Ayrıca daha ciddi bir not düşmek gerekirse, bilimin tamamında veriler ve teori arasında bir denge ararız. Mesela Galile'nin teleskobunu Satürn'e çevirdiğinde iki sorunu vardı. İlkin elinde gezegen halkaları hakkında bir teori yoktu. Ve ikinci olarak da verileri kaba ve bulanıktı. Bu yüzden baktığının tam olarak ne olduğunu anlayamadı. Gördüklerini şöyle yazdı: "En uzaktaki gezegenin üç cisimden oluştuğunu gözlemledim." Gördüğünün bu olduğuna karar vermişti. Yani iyi bir gezegen halkaları teoriniz olmadan ve kaba verilerle iyi bir teori oluşturamazsınız. Bu mesele 1655'e kadar çözülemedi.

Bu Christiaan Huygens'in Satürn'de neler döndüğünü anlamaya çalışanların yaptığı hataları topladığı kitabından bir sayfa. Huygens'in şu iki veriyi elde etti. Gezegen halkaları ve güneş sisteminin nasıl işlediği hakkında elinde iyi bir teori vardı. Ve elinde daha iyi ve daha detaylı teleskopik veriler vardı. Bu sayede Dünya'nın -- Kepler'in yasalarına göre -- Satürn'den daha hızlı döndüğünü ve daha sonra hızının Satürn'e yaklaştığını halkaları farklı açıdan göreceğimizi çıkartabildi. Tahmini doğruydu.

Bir teoriye sahip olmanın sorunlu tarafı teorinizin bilişsel önyargılarla dolu olabilmesidir. Yani insanların neden garip şeylere inandığını açıklamaktaki sorunlardan biri temel düzeyde yatan bazı şeylere sahip olmamızdır. Şimdi daha ciddi konulardan birine geçiyorum. Mesela, her yerde yüz görmeye yatkınız.

Bu Mars'taki yüz. 1976'da insanlar, bunun Marslıların yaptığı bir anıt olduğunu düşündüğünden NASA'yı aynı yerin başka fotoğraflarını çekmesi için ayaklandı. Ama, görüldü ki -- işte 2001'de yakından çekilmiş bir fotoğraf. Gözlerinizi kısarsanız hala yüzü görebilirsiniz. Gözlerinizi kıstığınızda, aslında yüksek detaylı veriyi daha detaysız bir veriye çeviriyorsunuz. Yani verilerinizin kalitesini düşürüyorsunuz. Size nereye bakmanız gerektiğini söylemesem de yüzü görürdünüz, çünkü evrim bizi yüzleri tanımlamaya programlamış.

Yüzler bizim için sosyal açıdan önemlidir. Ve tabi, gülen yüzler. Her tür yüzü görmek kolaydır. (Gülüşmeler) İşte burada Mars'taki gülen yüzü görebilirsiniz. Astronomlar kurbağa olsaydı, belki Kurbağa Kermit'i görebilirlerdi. İşte orada, gördünüz mü? Küçük kurbağa bacakları var. Ya da yerbilimciler fil olsaydı.

Dini semboller. (Gülüşmeler) 1996'da Tenessee'deki bir fırıncı keşfetmiş. Rahibe çöreğini görmek isteyen herkesden beş dolar alıyor. Ta ki Rahibe Teresa'nın avukatından bir ihtarname alana kadar. Burada da Guadalupe Bakiresi ve Watsonville Bakiresi, hemen alt sokakta. Yoksa buranın bir üst sokağında mıydı? Ağaç kabuğu bu işe bayağı uygun çünkü dokulu, dallı budaklı, siyah beyaz lekeleri var ve üzerindeki bu şekilleri görünce -- insanlar şekil arayan hayvanlardır.

Bu da Sao Paulo'da bir pencerenin kenarındaki Bakire Meryem. Burada Bakire Meryem bir peynirli sandviçte yüzünü göstermiş. Buna Las Vegas'ta bir kumarhanede dokunma şansı yakaladım. Ne de olsa burası Amerika. (Gülüşmeler) Kumarhane bu sandviçi almak için eBay'de 28.500 dolar ödemiş. (Gülüşmeler) Ama sizce kime benziyor şimdi, Bakire Meryem mi? (Gülüşmeler) Dudaklar büzülmüş, 1940'lar tarzı bir görünüş.

Clearwater Florida'da Bakire Meryem. Bunu kendim görmeye gittim. Bir sürü insan vardı. Tekerlekli sandalyeleri, koltuk değnekleriyle falan gelmiş bir sürü inançlı insan. Biz de daha yakından inceledik. Büyüklüğünü anlayabilesiniz diye -- bu Dawkins, ben ve Muhteşem Randi, iki, iki buçuk kat yüksekliğindeki görüntünün yanında duruyoruz. Bütün bu mumlar -- insanlar hürmet etmek için binlerce mum yakmışlar. Biz de neler döndüğünü anlamak için gidip arka tarafına baktık. Meğerse her fıskiye ve palmiye ağacının olduğu yerde böyle bir resim oluşuyormuş. Bu da arka taraftaki Bakire Meryem. Silmeye başlamışlar. Herhalde bir binada en fazla bir mucize olabiliyor. (Gülüşmeler) Bu şimdi gerçekten Meryem mucizesi mi, yoksa Marge mucizesi mi? (Gülüşmeler)

Bununla ilgili başa bir örnekle konuşmamı bitireceğim. İşitsel bir ilüzyonla. "White Noise" diye bir film var. Michael Keaton oynuyor, ölülerin bizimle konuşmasıyla ilgili. Bu arada, bu ölülerle konuşma işi aslında pek de büyük marifet sayılmaz. Görünüşe bakılırsa, herkes yapabiliyor. Asıl zor olan ölülerin cevap vermesini sağlamak. (Gülüşmeler)

Bu filmde, güya bu mesajlar elektronik olaylarda gizli. Bunları ReverseSpeech.com diye bir web sitesinden indirdim. İleriye doğru oynatılmış hali -- bu içlerinde en ünlüsü. İşte bu çok ünlü parçanın ileriye doğru oynatılmış hali. Of, bunu bütün gün dinlesem sıkılmam. (Gülüşmeler)

Tamam, şimdi de geriye doğru, bakalım buradaki sözde gizli mesajı duyabilecek misiniz? Ne duydunuz?

(Seyirciler: Şeytan [Satan].)

Şeytan? Tamam en azından şeytanı yakalamışsınız. Şimdi beyninizin işitsel kısmını ne duymanız gerektiği konusunda şartlayacağım ve tekrar dinleyeceğiz. (Gülüşmeler) "

Size ne duymanız gerektiğini söylediğimde kaçırmanıza imkan yok. (Gülüşmeler)

Tamam, konuşmamı ufak, tatlı, olumlu bir hikayeyle bitireceğim. Skeptics kar amacı gütmeyen bir eğitim kurumu. Sürekli insanların yaptığı ufak, iyi şeyler arıyoruz.

İngiltere'de bir pop şarkıcısı var. Şu an İngiltere'de popüler müzik yapanlar arasında en bilinenlerden, Katie Melua. Çok güzel bir şarkı yazdı. 2005'de en iyi beş şarkı arasındaydı. Adı "Nine Million Bicycles in Beijing (Pekin'de Dokuz Milyon Bisiklet.)" Bir aşk hikayesi -- Birleşik Krallık'ın Norah Jones'u sayılır. Erkeğini dokuz milyon bisiklete kıyasla ne kadar çok sevdiğini falan anlatıyor. Orada şöyle bir kısım var.

♫ Sınırdan 12 milyar ışık yılı uzaktayız ♫

♫ Bu bir tahmin ♫

♫ Kimse doğru olduğunu söyleyemez ♫

♫ Ama ben hep seninle olacağımı biliyorum ♫

Güzel. En azından yaklaşmış. Amerikalı olsa "Sınırdan 6.000 ışık yılı uzaktayız." derdi.

(Gülüşmeler)

Ama arkadaşım Simon Singh, parçacık fizikçisi, şimdilerde bilim eğitmeni ve ve "Büyük Patlama" kitabının yazarı, iyi bilimi teşvik etmek için bulduğu her şansı değerlendiren biridir. Bu yüzden The Guardian'a Katie'nin şarkısı hakkında bir köşe yazısı yazdı ve sınırdan tam olarak ne kadar uzakta olduğumuzu biliyoruz dedi. 12 -- Pardon 13.7 milyar ışık uzaktayız ve bu bir tahmin değil. Belirli bir hata payı dahilinde tam olarak nerede olduğunu biliyoruz. Yani, tam olarak doğru olmasa da, doğruya bayağı yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Ve işe bakın ki, Katie yazı yayınlandıktan sonra onu aramış. Ve "Çok utandım. Eskiden astronomi klübü üyesiydim, doğrusunu bilmem gerekirdi." demiş. Sonradan parçayı yeniden kaydetti. Ben de yeni haliyle bitireceğim. ♫ Gözlemlenebilir evrenin sınırından ♫ ♫ 13.7 milyar ışık yılı uzaktayız ♫ ♫ Bu belirli hata payına sahip, iyi bir tahmin ♫ ♫ Ve elimizdeki bilgiye dayanarak ♫ ♫ Hep seninle birlikte olacağımı öngörüyorum ♫ (Alkışlar)

Ne harika, değil mi? (Alkışlar)

0 yorum:

Yorum Gönder