Sevan Nişanyan: Peygamberlik Meselesi

3 Yorum
Peygamberlik mevzuu şu açıdan can alıcı.

"Tanrı(lar) var mı, yok mu?" meselesi nihayetinde teorik bir soru. Varsa vardır, yoksa yoktur, nasıl yorumladığına bakar. Zeus var mı? Noel Baba var mı? Kürdistan var mı? Aşk var mı? Var diyorsan vardır, zararı yok.

Lakin, var dediğin tanrı(lar)ın meramını nereden bileceğiz? Peki var olsunlar, ama niyetleri ne? Tercihleri ne? Neden hoşlanır, neye uyuz olurlar? Oruç bozdum diye bana kızgınlar mı? Günahkâr kızımızı linç etmemizi isterler mi? Lider’imizi tutuyorlar mı? O Arab’ın yazdığı kitabı gerçekten onlar mı yazdırdı?

Herkesin içinde vardır bir duygu, Allah şöyle istedi böyle istemedi gibi bir şey. Ama emin olamazsın, çünkü Allah kimseye direkt konuşmaz. O zaman, ah ne iyi olurdu, seçkin bazı kişilere direkt konuşsa, biz de sorsak öğrensek, içimiz rahat etse. Gelsin nebiler, evliyalar! Onlar konuşmuş, elbet bilirler.

Ama hayır, bu da yetmez. Bugünün nebisine asla güvenemezsin. Elle tutabileceğin adamın, öbür eliyle Allah’a değdiğine sahiden inanabilir misin? De ki on kişi kuşkusunu bastırıp inandı, inanmak iyi geldi; bin kişi inanmaz, dalga geçer, "bırak o şarlatanı" deyip yoluna devam eder. Hoştur "O, bulmuş!" diye hikâye anlatmak. "Ya kardeş, çok kuvvetli hocaymış, hatta bir gün…" Ama içten içe inanmazsın, tezgâh olduğunu bilirsin. Allahı kim kaybetmiş ki Falan Hoca bulsun?

BUGÜN peygamber olmaz. Ama DÜN? Masalların zaman içinde nasıl hakikat kazandığını bilirsin. İnsanlar masal dinlemeyi ve masal aktarmayı sever. Anlattıkça o masal ete kemiğe bürünür, kuşkudan arınır. Eski zaman dünyası zaten bugünkünden farklı bir dünyadır. Orada doğa yasaları işlemez; bugünün küçük insanları o zamanın devleri yanında hiç kalır. Evet, bugün tanrı(lar) insanlara konuşmuyor pek, ama geçmişte mutlaka konuşmuş olmalı.

Eskiden de konuşmamışlarsa zaten boku yedik, hakikatin zahmetli yolunda yapayalnızız demek!

*

Yahudistan’da tanrıyla kontak kurma işini nebîler üstlenmiş dedik. O geleneği sanırım İlyas başlatmış, MÖ 850 gibi bir tarih, sonra el verme yoluyla halifesine aktarmış, nebilik kurumsallaşmış, meslek olmuş, nebi nüfusu artmış. Sayı artınca da, doğal olarak, inandırıcılıkları düşmüş. Tevrat’taki gerçek zamana (yaklaşık MÖ 600’e) yakın nebilerin hepsi loser tipler. Halk ve kral tarafından pek ciddiye alınmamışlar, köpürüp bela okumuşlar.

Bütün nebilerden üstün bir eski zaman nebisi ihtiyacı belli ki bundan doğmuş. Yasa yapacaksın, kurban nasıl kesilir, rahip nasıl seçilir, ölüm cezası kime verilir, Şabat günü kölenden bir bardak su istemek caiz midir, belirleyeceksin. Bunu alelade bir nebi haber verse olmaz, tartışma çıkar. Oysa Musa Hoca öyle mi? Şimdiki nebiler tanrıyı ancak rüyalarında görür, ya da ıssız bir yerde perde ardından vahiy alırlar. Oysa Musa farklı, Hazretle bizzat yüz yüze görüşmüş mü? Görüşmüş. Bitti.

Musa var mıydı? Belki vardı, bilemem. Belki Dede Korkut veya Nasrettin Hoca kadar vardı, meselleri halk arasında anlatılırdı. Fakat kesin bildiğimiz birkaç şey var,
  1. Yahudiler Mısır’dan çıkıp İsrail’e göçmediler, izi bile yok.
  2. Tevrat’tan 500 veya 700 yıl önce Tek Tanrı düşüncesi olmaz. Bırak onu, Tevrat’ın ana gövdesinden 100 yıl önce yazılmış Amos ve Hosea kitaplarında bile Tek Tanrı’nın izine rastlanmaz.
  3. İbrani yazısının icadından yüzlerce yıl önce yazıldığı iddia edilen yasaların bugüne nasıl aktarıldığı belli değildir. On Emir’i Sina Dağından indirdiyse hangi yazıyla indirdi? Kim okudu?
  4. Ayrıca Kızıldeniz yarılmaz, mümkün değil. 

Masallarda yarılır belki. Anlatması da, dinlemesi de güzeldir. Çok anlatırsan sonunda anlattığına inananlar bile çıkabilir. Ama gerçek dünyada yok öyle şey maalesef.

3 yorum:

  1. "De ki on kişi kuşkusunu bastırıp inandı, inanmak iyi geldi; bin kişi inanmaz, dalga geçer, "bırak o şarlatanı" deyip yoluna devam eder. "

    Zaten insanlık tarihi boyunca hep öyle olmuş.
    Bütün geçmiş uygarlıklar yok olmuş, maddi manevi anlamda, bütün fikir akımları unutulup gitmiş.
    Hani nerde firavunlar, piramitler daha kaç yüzyıl ayakta kalabilirler ki ?
    Nerdeler mayalar, inkalar, hititler, hunlar, şunlar bunlar.
    Maddi manevi herşey yok olmaya mahkum.
    Son elçi / nebi / peygamber ve Tanrısı hariç.
    Zor kabullenmek, insanın aklı almıyor.
    Sevan hoca daha çok irdeler bu konuyu...

    YanıtlaSil
  2. Şu an bazı suçları nedeniyle cezasını çekmekte olan yazarın bu yazısını okuyunca;

    Ona attığım twitler aklıma geldi. Kendisine küfreden mesajları paylaşım yaptığı halde bizimkileri hiç kaale almamıştı.

    Yazısını inceleyince dinden ne kadar uzak olduğunu bariz anlıyorsunuz. Hele hele Kurandan hiç bilgisinin olmadığını görüyorsunuz.

    Sorduğu soruların tamamının cevabı ayetlerde mevcut...

    Cezası bitip çıkınca bize sorarsa hepsini cevaplarız. Ama ilgileneceğini sanmam.

    '' Yüce Allah (CC) istediği kuluyla konuşur, kimisiyle melekler ve vahiy aracıyla kimisiyle direkt kimisiyle ise ilham yoluyla/ ayet meali''

    '' Görmez misin Allah korkusundan taşlar dağlardan yuvarlanır, içlerinden su fışkırır/ayet meali''

    Tüm okuyuculara selam ve dualarla.

    YanıtlaSil
  3. Rezalet.
    http://www.radikal.com.tr/turkiye/sevan-nisanyan-dansoze-para-takti-1495213/

    YanıtlaSil