Nasıl İnsan Olduğumuza Dair 12 Teori (Ve Bu Teorilerin Neden Yanlış Olduğu...)

4 Yorum
Bizler, Homo Sapiens olarak, nasıl oldu da biz, yani kendimiz olduk? Diğer bir deyişle, evrimsel süreçte, atalarımız diğer canlılara kıyasla neyi farklı yaparak başka bir sapağa sapmayı başardı? Büyülü bir parmağın bizlere dokunmadığı ve böylece diğer hayvanlardan daha ayrı bir yapı kazanmadığımız ortada. Peki bu durumda, bizlerin hangi özelliği, bizleri şimdiki halimize getirmiştir?

Geçtiğimiz yüzyıl boyunca bununla ilgili çeşitli teoriler ortaya atıldı. Bilindiği üzere, canlıların, dolayısıyla bizlerin de, evrim geçirdiği bilimsel açıdan kesindir, ancak bu evrimin, yani değişimin, nasıl olduğu ve hangi yolu izlediği hala da tartışmalara sahne olmaktadır. Elbette ki her ileri sürülen teorinin destekçileri olduğu kadar, o teoriye karşı çıkanlar da olmuştur ve olacaktır.

İşte insanoğlunun nasıl insanoğlu olduğuna dair 12 önemli teori. Ve onların neden yanlış olduğu...

1. Alet Yaptık: Antropolog Kenneth Oakley, 1944'teki makalesinde, [1] "Bizleri eşsiz kılan, alet yapmamızdır." der. Ape'ler [2] buldukları nesneler ile aletler yaparak "yani dallara ve taşlara şekil vererek, insan eyleminin ilk farkındalığına ulaştı." 1960'ların başında, Louis Leakey, bu sava dayanarak, 2.8 milyon yıl önce Doğu Afrika'da yaşayan bir tür olan Homo Habilis'i (Hünerli İnsan) alet üretiminin başlangıç noktası saydı.

Fakat Jane Goodall ve başka araştırmacıların çalışmaları gösterdi ki, şempanzeler de dallara belli şekilleri verebiliyorlar, yapraklarını derindeki balıkları avlayabilmek için soyabiliyorlar örneğin. [3] Hatta kargalar bile, elleri olmamasına rağmen, oldukça hünerliler.

2. Bizler Katiliz: Antropolog Raymond Dart'a göre, atalarımızı diğer Ape'lerden ayıran özellik, öldürmeyi sorun saymamalarıdır. Etobur olan atalarımız, "şiddet kullanarak mağaraları işgal etmişler, oradakileri ölümüne dövmüşler, kemiklerini kırıp parçalamışlar, didik didik etmişler vücutlarını, aç kurt gibi kanlarını içmişler kurbanların ve diri diri derilerini yüzmüşler." Bunları şimdi bu şekilde okumak ucuz bir kurgu gibi görünebilir, ancak İkinci Dünya Savaşı'nın korkunç yıkımından sonra, Dart'ın 1953 tarihli "katil ape"in altını çizen makalesi oldukça taraftar toplamıştı kendisine. [4]

3. Yiyeceklerimizi Paylaştık: 1960'larda, katil ape'ler yerini "hippi ape"lere bıraktı. Antropolog Glynn Isaac, hayvan leşlerinin, muhtemelen tüm topluluk ile etinin paylaşılabilmesi amacıyla, bilinçli bir şekilde öldüğü yerden oraya taşındığına dair kanıtları ortaya çıkardı. Isaac'ın görüşüne göre, yiyecek paylaşımı, yiyeceğin nerede olduğu bilgisinin de paylaşılması ihtiyacını doğurmuş ve bu da dilin gelişimini ve diğer sosyal davranışların belirmesini sağlamış.

4. Çıplak Yüzüyoruz: Belgesel yapımcısı Elaine Morgan, atalarımızın suya yakın ve hatta suyun içinde, yani diğer canlılardan farklı bir çevrede evrim geçirdiği için insanların da diğer primatlardan farklı olduğunu ileri sürdü. Tüylerin dökülmesi onları daha hızlı yüzücüler haline getirmiş, bu sırada da sığ sular içerisinde dik durmaya da başlamışlar. "aquatik ape" hipotezi bilim camiasında genel olarak kabul görmeyen bir görüş. Ancak 2013 yılında David Attenborough bu görüşü tekrar gün yüzüne çıkardı.

5. Nesneleri Fırlatıyoruz: Arkeolog Reid Ferring , atalarımızın taşları hızlı bir biçimde fırlatmayı öğrenmesiyle birlikte insan olma sürecinin başladığına inanıyor. [5] Gürcistan'ın Dmanisi bölgesinde bulunan 1.8 milyon yıllık hominini yerleşiminde [6] Ferring, Homo Erectus'ların yırtıcılardan korunmak amacıyla toplu taşlamayı keşfettiğine dair kanıtlar buldu. "Dmanisi insanları küçüktü," diyor Ferring, "ve bu alan da tamamen büyük kediler tarafından sarılmıştı. Peki Hominin'ler nasıl yaşamını sürdürecekti? Taş atmak bir çözüm yolu olabilirdi." Hayvan taşlamanın aynı zamanda sosyalleşmemizi de sağladığını ileri sürüyor, çünkü ekip olarak birlikte hareket etmek gerekiyor başarıya ulaşmak için.

6. Avlandık: 1968 tarihli makalede, "Avlanmak, iş birliğinden daha fazlasını sağladı." diyor antropolog Sherwood Washburn ve C. S. Lancaster: "İdrakımızın, ilgimizin, hislerimizin ve temel sosyal yaşamımızın, kısacası evrimsel tüm kazanımlarımız, avlanma adaptasyonunun başarısının sonucudur." Örneğin, daha büyük olan beynimiz, nerede ve ne zaman bir av olacağı ile ilgili daha fazla bilgi saklama ihtiyacı ile birlikte gelişmiştir. Ayrıca avlanmanın cinsiyetler arası iş bölümüne sebep olduğu iddia ediliyor. Böylece kadınlar yiyecek aramaya yöneliyor. O halde şu soru akla geliyor hemen: Peki, kadınların neden büyük beyni var?

7. Yiyeceği Seks İle Takas Ettik: Daha net bir ifade ile, tek eşlilik ile takas ettik diyebiliriz. 1981 yılında C. Owen Lovejoy tarafından yayımlanan bir teoriye göre, insan evriminin dönüm noktası, 6 milyon yıl evvel tek eşliliğin ortaya çıkmasıdır. [7] O zamana dek, çevredeki olası talipleri kovalayan vahşi alfa erkeği en çok seks yapma şansına sahip oluyordu. Tek eşli kadınlar ise, bir şekilde, en çok yiyecek getirme ve çocuklarını yetiştirmek için orada bulunacak avantajlı erkeği seçiyorlardı. Lovejoy'a göre, atalarımız eve daha çok yiyecek götürebilmek için ellerini boşaltabilmek adına dik yürümeye başladılar.

8. Pişmiş Et Yedik: Büyük beyin daha aç olur. Beyin, normal bir kastan 20 kat fazla enerjiye ihtiyaç duyar. Kimi araştırmacılar, vejetaryen bir diyetle asla evrim geçiremeyeceklerini iddia ediyor. [8] Beyinlerimiz et yiyerek gelişmeye başladı. Protein ve yağ bakımından zengin olan bu gıda 2-3 milyon yıldır tercih ediliyor. Ayrıca antropolog Richard Wrangham, atalarımızın yemeği pişirmeyi keşfettikten sonra -ki böylece sindirimi çok daha kolay hale geliyor- eti çiğnemek veya yumuşatmak için daha az çaba harcadığını ve böylece beyinleri için daha fazla enerji kazanabildiklerini ileri sürüyor. [9] Sonuç olarak, bu beyinler vegan olmaya karar verecek bir bilinç geliştirecek kadar büyümeyi başardı.

9. Pişmiş Karbonhidrat Yedik: Geçenlerde yayımlanan bir makaleye göre, belki de büyük beyinlerimiz karbon yüklemesi sayesinde gelişti. [10] Atalarımız pişirmeyi keşfettikten sonra, yumru köklü ve nişastalı öteki bitkiler beyin için harika birer yiyecek haline geldiler, üstelik etten daha kolay bulunuyorlardı. Salyamızdaki amilaz adlı enzim karbonhidratların beynin ihtiyacı olan glikoza parçalanmasına yardımcı oluyor. University College London'da öğretim görevlisi olan evrimci genetik Mark G. Thomas, DNA'mızın amilaz için çoklu kopya barındırdığını altını çizerek, yumru köklü bitkilerin insan beyninin gelişimi için adeta birer patlayıcı olduğunu öne sürüyor.

10. İki Ayağımız Üzerine Yürüdük: Atalarımızın ağaçlardan inip de dik yürümeye başlaması insan evriminde bir dönüm noktası olabilir mi? "Savan Hipotezi" taraftarları, iklimin adaptasyonun yönünü değiştirdiğini ileri sürüyorlar. Afrika 3 milyon yıl önce daha kuru olmaya başladı, ormanlar kurudu ve her yer ova haline geldi. Ayakta durabilen ve uzun otlar arasından yırtıcıları gözlemleyebilenler avantajlı hale geldiler, daha sonrasında ise su ve yiyecek kaynakları farklı yerlerde bulunan bu açık alanın bir ucundan öbürüne daha başarılı bir şekilde geçebildiler. Bu hipotez ile ilgili tek sıkıntı, 2009 yılında keşfedilen ve 4.4 milyon yıl önce şimdiki Etiyopya'nın bulunduğu yerde yaşayan hominid Ardipithecus Ramidus. O bölge nemli ve ağaçlıklıydı, yine de "Ardi" iki ayağı üzerine yürüyebiliyordu.

11. Uyum Sağladık: "Smithsonian's Human Origins" vakfının yöneticisi Richard Potts, insan evriminin, iklimdeki tek bir değişikliğe değil, çoklu değişikliğe başlı geliştiğini ileri sürüyor. [11] Homo neslinin yaklaşık 3 milyon yıl evvel ortaya çıktığını söyleyen Potts, o dönemlere rastlayan zamanlar boyunca kuru ve nemli iklimler arasında şiddetli dalgalanmalar olduğunu belirtiyor. Sonu belirsiz bu değişiklikler karşısında ayakta kalabilen türün avantajlı konuma geçtiğini iddia ediyor. Adaptasyon, kesinlikle, insan türünün karakteristik özelliğidir diyor.

12. Birlik Olduk ve Fethettik: Antropolog Curtis Marean, içinde bulunduğumuz çağa oldukça uyan bir bakış açısı sunuyor insanın kökenine ilişkin. [12] Saldırgan bir türüz. On binlerce yılda tek bir kıtaya hakim olduktan sonra, atalarımız tüm dünyayı kolonize ettiler. Peki bunu yürüyerek nasıl başardılar? Marean, bunun kilit noktasının iş birliğine olan genetik yatkınlığımızda bulunduğunu söylüyor. Ancak bunun da özgecilikten değil, çatışmadan doğduğunu ileri sürüyor. Birbiriyle çatışan primat gruplarından, daha saldırgan olan ve dolayısıyla kazanan taraf yaşamını sürdürerek genlerini aktarmayı devam ettirdi. "Kazanan ekibe dahil olmak, atalarımızın kavramsal bilincinin gelişmesine ve yeni çevrelere daha kolay adapte olmasına yol açtı." diye yazıyor Marean: "Ayrıca, yenilikleri teşvik eden bu yapı, çatışmayı kazandıracak teknolojinin gelişmesine olanak tanıyordu: Yani avantajlı silahların."

Peki, bu teorilerde yanlış olan ne?

Aslında bir çoğu oldukça başarılı bu teorilerin, ancak ortak bir ön yargıları var: İnsanoğlunun Homo Sapiens olma yolunda sadece belli bir karakter veya grup eğilimi veya tek bir evrimsel çizgisi olduğunu varsayarak belli bir tanımlama üzerinden hareket ediyorlar.

Oysa atalarımız birer test objesi değildiler. Bir şeye doğru hedef alarak, o yöne doğru evrim geçirmediler. Sadece Australopithecus ya da  Homo Erectus olarak hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Gösterdikleri tek bir eğilim onlar için dönüm noktası değildi, çünkü kaçınılmaz ve nihai bir son yok. Alet yapan, taş atan, et ve patates yiyen, iş bölümü yapan, büyük beyinlere adapte olan ve katil olan ape'lerin hepsi biziz; ve hala da evrimimizi sürdürüyoruz. [13]

Hayyam

Çeviri ve Diğer Kaynaklar:
[2] Ape, Türkçe tam karşılığı olmayan bir terimdir. Temel olarak "maymun" diye çevrilse de, aslında kastedilen, şempanze, bonobo, goril, insan gibi primatların ortak atasını tanımlamaktır.
[3] Daha evvel blogda yayımlanan "Şempanzeler ve Maymunlar Taş Çağı’na Girdi" başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.

4 yorum:

  1. "et ve patates yine"
    et ve patates yiyen olacak galiba burası.

    Bu teorilerde hastalık yok. Dikkatimi çekti.

    İnsanoğlu ne demek. Hala kullanılıyor bu anlamsız kelime. Belki araştırınca vardır bir anlamı ama, varsa neden insanlar bunu bilmiyor yada yanlış kullanıyor.

    Buna benzeyen birde Ademoğlu kelimesi. Niye havvaoğlu diye kelime yok. hayvanoğluda var bak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uyarınız için teşekkür ederim sayın v-iski.

      Dilin kültür içinde gelişimi, hiç kuşkusuz, tarafsız bir şekilde gerçekleşmiyor. Bu bakımdan söylediğiniz gibi analizler oldukça köklü incelemeleri beraberinde getiriyor. Yazının konusu bu olmadığı için yazıda açıkçası bu ayrım ve kullanımları ayrı bir özenle kullanmadım maalesef.

      Saygılarımla.

      Sil
  2. Yiyeceği seks ile takas ettik. Buda dikkatimi çekti. Bu maddeyi alıp geçmişten bugüne ve yarına bakarsak, ordan suya toprağa ağaca vs.. gelirsek, bir laf var hani “dünya orospu olmuş” diye.

    Bir et ile yada peynirle, seksin takas olması. Terazide yanlışlık.

    Çok düşünmek gerekecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi de seks karşılığı para verilmekte.

      Sil