Eşcinsellik Nedir?

Yorum Yok
Kendimizi bildiğimizden beri görmezden geldiğimiz bir olgu, eşcinsellik. Daha 42 yıl önce Amerikan Psikiyatri Birliği, 24 yıl önce de Avrupalılar’ın “hastalık” kategorisinden çıkardığı eşcinsellik hakkında bildiğimizi sandığımız fakat bilmediklerinizin olduğunu tahmin ediyoruz. 

Eşcinsellik Nedir? 

Genel olarak eşcinsellik, kendi cins veya cinsiyetindeki insanlara, duygusal ya da cinsel çekim çekim hissetmek olarak tanımlanabilir. Çoğunlukla ergenlik yıllarında farkına varılan ve kendini eşcinsel olarak tanımlayan insanlarda bilimsel olarak ruhsal bozukluk olarak tanımlanacak bir belirtiye rastlanmamıştır.  

Eşcinsellik kavramı 1869 yılında Macar yazar, Karl Maria Kertbeny, tarafından Almanca olarak üretilmiştir. Daha sonra 1892 yılında Charles Gilbert Chaddock sayesinde kendine İngilizcede yer bulmuştur. Bundan 8 yıl sonra ise heteroseksüellik terimi ortaya çıkmıştır. 1950’lere kadar birçok insanın “eşcinsellik” kelimesini duymadığı yapılan araştırmalarla belirlenmiştir. 1976 yılına gelindiğinde “eşcinsellik” Oxford İngilizce Sözlük’e girmeyi başarmıştır. 

İnsanların bu tip bir cinsel yönelim geliştirmelerinin sebepleri konusunda bilimsel bir kanıt yoktur. Cinsel tercih ile ilgili bu oluşumun sebebinin, genetik faktörler, erken rahim ortamı ya da ikisinin birlikteliği ile ilgili olduğu görüşü daha yoğundur. Günümüzde kendi cinsine ilgi duyan, yani eşcinsellerin sayısı ile ilgili kesin bir sayıya ulaşmak, toplumsal baskı, homofobi gibi nedenlerden dolayı mümkün değildir. Eşcinsel davranışlar birçok hayvan türünde de görülmektedir. 

Tarihte Eşcinsellik

Eşcinsellik ile ilgili ilk yazılı kaynaklara İ.Ö. 2000-3000 arasında, Eski Mısır, Sümer ve Hitit uygarlıklarında rastlıyoruz. Hatta 1400’lerden kalma bir Hitit yasa derlemesinde erkekler arasında evliliğe izin veren bir madde belirlenmiştir.

Eşcinselliğin daha rahat yaşandığı kültürlerden biri Eski Yunan toplumudur. Kadın ve erkek eşcinselliği, sanatın heykel, şiir gibi alanlarının yanı sıra felsefe alanında da gözlemlenmektedir. Antik Yunan’da kendi cinsine duyulan arzu düşüncesi “paiderastia” kelimesi ile tanımlanır. Oğlan veya erkek çocuk anlamına gelen “pais” ve sevmek anlamına gelen “eran”ın birleşmesinden meydana gelen “paiderastia”  yaşlı olan erkek ile daha genç olan erkek arasındaki ilişki olarak tanımlanabilir. Çin’de ise, bütün eski tarihi boyunca, özellikle Han hanedanı döneminde (İ.Ö. 206-İ.S. 220) eşcinsellik çok yaygındı. Feodal Japonya’da askeri çevrelerde eşcinsellik tipik bir olguydu. 

Eşcinsellik kendine tarihte İ.Ö. 4. ve 5. yüzyıllarda olduğu kadar yer bulamamıştır.

Batı uygarlığının eşcinselliğin reddinin ve tabu olarak görülmesinin sebebi ise önce museviliğin, daha sonra hristiyanlığın eşcinselliğe karşı duruşları olmuştur.

Eşcinsellikle İlgili Önyargılar

Bilgi sahibi olmadan ve kulaktan kulağa dolaşan önyargılar, eşcinsellerin ne olursa olsun beğendiği insana ulaşmaya çalıştığı, erkek eşcinsellerin sadece pasif olduğu ve kadınsı tavırlar gösterdiği, yine erkek eşcinsellerde anal sex zorunluluğu olduğu ve eşcinsellerin evlendiği zaman heteroseksüel yaşamına geri döndüğüdür.

Bilgi sahibi olmadığımız her konu gibi eşcinselliği de korkulan, önyargı ve kulaktan dolma bilgilerle zararlı olarak gören toplumu bilinçlendirmek önemli olmasından çok zaruridir.  

allbademsmustdie
Bu yazı, "allbademsmustdie" tarafından Tanrı Var Mı?'da yayınlanmak üzere gönderilmiştir. Siz de yazılarınızın yayınlanmasını istiyorsanız bu başlığı inceleyiniz.

0 yorum:

Yorum Gönder