Yok, yok başlığa bakarak bu yazıdaki konumuzun felsefe veya sizin dünya görüşünüz hakkında bir şeyler söylemek veya size söyletmek değil, gerçekten de ufkunuzun ne kadar olduğu, ne kadar uzağı görebiliyor olduğumuzun bir irdelemesidir. Daha açık söylemek gerekirse şöyle diyelim. Varsayalım ki, bir deniz veya okyanus sahilinde bir kumsaldasınız. Elinizde bir fincan çay, şezlonga uzanmış, Güneş’in okyanus üzerindeki batışını seyrediyorsunuz. Bu arada, içtiğinizin illaki çay olması gerekmiyor; sizin için böyle bir ortama hangisi uygunsa ondan olsun. Aslında yazdıklarımız, böyle romantik bir ortama uymuyor ama biz yine de sizden cesaret alıp şöyle bir soru soralım ve bir tahmin yürütmenizi isteyelim. Akşam kızıllığında Güneş’in batışını seyrettiğimiz ufuk, bizden ne kadar uzaktadır? Sorumuzu biraz daha farklı soracak olursak, okyanusun üzerinde, Güneş’in batışını gördüğümüz nihai nokta (ufuk çizgisi) ile aramızdaki mesafe ne kadardır? Bir tahminde bulunursanız, ne kadar bir uzaklık size göre makul olurdu? 50 kilometre mi? 75 kilometre mi? Yoksa 100 kilometre mi? Belki de daha uzak. İsterseniz bunun basit hesabını beraberce yapalım.
Matematiği sevmiyor dahi olsanız aşağıdaki şekillere bakarak, yazıyı okumaktan hemen vazgeçmeyiniz. Hesap için ortaokul matematiği yeterli olacaktır. Unutmuş bile olsanız, beraberce hatırlayacağımızdan emin olabilirsiniz.
Twitter'da Türk Bil Kurumu (turkbilkurumu) hesabı açtım. Şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Büyük ihtimal uğraşmayacağım, pek ilgilenip yazacağımı sanmıyorum. Belki isteyen birine verebilirim. Bilginize.
YanıtlaSilMerhaba, öncelikle bilgilendirme için teşekkür ederim. Keyifle okuyorum. amma bir sorum olucak. Eğer, durduğumuz nokta dünya okeanı seviyyesinden aşağıda ise o zaman nasıl olacak ? Mesela, Hazar denizi -27 m. Dünya okeanı seviyyesinden aşağıda olduğu için seviyyesi Baltikden hesaplanıyor. o zaman biz ufuk bucağımızı nasıl belirleyeceğiz. cevaplarsanız sevinirim.
YanıtlaSilMerhabalar Sayın Adsız,
SilÖncelikle, ilginizden dolayı biz size teşekkür ederiz.
Sorunuza, sizin Hazar Denizi örneğinden giderek açıklama getirmeye çalışalım. Bunun için de, biraz kurgu yapmana izin veriniz.
Öncelikle, 1,70 boyunda olduğunuzu (yazıdaki hesapları kullanmamızda kolaylık olsun diye) ve Hazar Denizi’nin en geniş yerinde yani her iki kıyıdan da olabildiğince uzak ve ortada bir yerde bir salın üzerinde ayakta duruyor olduğunuzu düşünelim. Başka bir varsayım olarak da, sizin verdiğiniz değere bağlı olarak Hazar Denizi’ni okeanların (okyanusların) ortalama seviyesine gelinceye kadar su ile dolduralım. Böylece -27 metrelik fark, 0 (sıfır) olacaktır.
Şimdi siz, bu varsayımlara göre bir salın üzerinde ayakta duruyor olduğunuzu düşünürsek, etrafınıza hangi yöne bakarsanız bakınız, yazıdaki hesaba göre içinde bulunduğunuz denizin en fazla 4,65 kilometre ötenizi göreceksiniz demektir. Bunun da anlamı, sizden çok uzakta olan kıyıları göremeyeceksiniz demektir. İşte bu görebildiğiniz en uzak mesafe sizin ufkunuz olmuş oluyor. Elbette ki bunun da nedeni, deniz yüzeyinin, Dünya’nın çekimi ve şekline bağlı olarak “kabaca” küre şeklinde olmasından dolayı, düz değil, kavisli olmasındandır. (Bunun da anlamı, bir kovada bulunan suyun yüzeyi bile, pratikte göremesek de, belli bir kavisle duruyor demektir) . Bu durumda, yazıdaki ilk şekilde görüldüğü gibi, ufkunuzdan daha ötesini göremezsiniz.
Şimdi, Hazar Deniz’inin suyunu yavaş yavaş boşaltmaya başlayalım. Yani, Hazar Denizinin yüzeyi, Okyanus seviyesinden aşağıya doğru konuma gelmeye başlayacaktır. Diyelim ki, suyu boşaltmaya devam ettiğimizde ve okyanusların ortalama seviyesinden -27 metre aşağıya inse, yani Hazar Denizinin yüzeyi zaten şimdiki durumuna gelse bile siz yine de salın üzerinde ve ayakta dururken, çevrenizde görebileceğiniz en uzak mesafe hala 4,65 kilometredir. Yani ufkunuz hala 4,65 km uzaklıktadır.
Hazar Denizinin suyunu hala boşaltmaya devam edelim. (Bu arada Hazar Denizinin bizim varsayımımızı etkilemeyecek kadar derin olduğunu düşünelim). Bu boşaltmanın sonunda öyle bir an gelir ki, bizim 4.65 km uzaktaki ufuk çizgimizin ardından, güneşin veya ayın doğması, görünmesi gibi, Hazar Denizi’nin kıyıları ve bu kıyılardaki dağlar görünmeye başlar. Biraz evvel 4,65 km olan ufkunuz bir anda kıyıların sizin bulunduğunuz saldan uzaklığı kadar varsayalım 200-300 kilometre olur. Yeni ufkunuz değişmiştir. Tabii ki, 200-300 kilometre ötedeki karşı kıyılar atmosferden dolyayı kolay görünmeyebilir. Ancak yine atmosferi de kaldırırsak, yeni ufkumuz olan karşı kıyılar net olarak görülür. Bulutsuz bir gecede 300 bin kilometre ötede bulunan Ay’ı gördüğümüz gibi. Zaten, yazıda, ufuk uzaklığını bulmak için kullanılan ilk formül, atmosferin olmadığı düşünülen bir ortam içindir.
Görülüyor ki, ufuk dediğimiz kavram tamamen ve tamamen kişinin bulunduğu yüksekliğe ve üzerinde bulunduğumuz gezegenin büyüklüğüne göre değişen izafi bir kavramdır.
Tabii ki ufuk çizgisini illaki denizlerin üzerinde aramak doğru değildir. Varsayalım ki 50 kilometre yarı çapında ve daire şeklindeki çok geniş bir ovanın ortasında ayakta duruyor olsanız, yazıdaki formüle göre (Dünya üzerinde) görüp görebileceğiniz en fazla uzaklık yine 4,65 km olup, bu mesafe sizin ufkunuz olacaktır. Yükseldikçe ufkunuz da uzağa gider.
Bu bilgilere ilave olarak yazıdaki formülü kullanarak 1,70 boyunda ve Jüpiter’deki bir kişinin ufku 4,65 km’den çok daha uzak, Ay’da ise 4,65 km’den çok daha yakın ufuk hattı olacaktır.
Şu halde, üzerinde bulunduğumuz gezegenin çapı büyüdükçe ve\veya gözümüz yerden yükseldikçe, ufkumuz da uzaklara gidecektir. Tabii ki bunun tersi durumda da ufkumuz bize doğru yakınlaşacaktır.
Esenlikler diliyorum.