
"İnsan kadın olarak doğmaz, ona dönüşür." savından hareket eden Simone de Beauvoir, kadın ve erkek arasında biyolojik olarak bazı farklılıklar olduğunu kabul etmekle birlikte, bu farklılıklara atfedilen değerin toplum tarafından biçildiğini ve biçimlendirildiğini ifade ediyor, daha ilk çocukluk yıllarından beri kadın ve erkek olarak çocuklara belli cinsiyet rollerinin kanıksatıldığını söylüyor.
42 yıl önce gerçekleştirilen bu programda bahsedilen sorunların aslında hala varlığını sürdürüyor olması, bir bakıma güncel olması ilginç bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle kadına karşı şiddetin olağanlaştırıldığı Türkiye gibi ülkelerde Simone de Beauvoir'nın sözleri daha bir önemli ve dikkat çekici hal alıyor.
http://www.gazetevatan.com/buket-asci-gurel-1025983-yazar-yazisi-hayat-/
YanıtlaSildiyaliz merkezindeyken yanımda iki hasta yatardı. biri milliyetçi, diğeri alevi’ydi. beni de sola görüşlü ve bir feminist olarak görün. kısaca üç benzemezdik. ama o diyaliz iğneleri kimin koluna girse diğer ikisinin canı çekilirdi. çünkü onun bir can taşıdığını bilirdik, canımız yandığı için.
mesela şöyle derler mi: “hayat çok kısa. hiçbirimiz birer tanrı veya tanrıça değiliz. faniyiz ve hiçbirimizin hayatı diğerinden üstün değil. en büyülü şey hayatın kendisi. kutsayacağımız tek şey o olmalı.
http://www.gazetevatan.com/gitmek-icin-cok-erkendi-buket-1130415-gundem/
kadını kutsamak, onu tartışmaktır.
tanrıyı tartışmak onu kutsamaktır/büyütmektir.
ve tanrı kadını yarattı olunca, büyük tartışma.
hayat dersen, ne feminizm kalır, ne terörizm, ne o ne bu.
ya hep beraber ölelim, ya da hep beraber yaşayalım.
https://www.birgun.net/haber-detay/k-kibris-ta-yazar-nese-yasin-a-linc-kampanyasi-36699.html
yazarların/şairlerin yarısının ortalama ömrü 45.