Allah'a Nasıl Güvenebiliriz?

11 Yorum
Müslümanlar Kur'an'daki ayetlerin Allah tarafından Muhammed'e bildirildiğine ve bu ayetlerdeki hükümlerin doğru olduğuna inanırlar. Kur'an'ın müslümanlarca anlaşılan tarafına göre; iyi olup Allah'a taparlarsa cennete, kötü olup Allah'ın varlığını reddederlerse cehenneme gideceklerdir. Tüm bunlara rağmen müslümanlar bir yandan da bu cennete veya cehenneme kimin gideceğine Allah'ın karara vereceğini de söyleyerek aynı zamanda Allah'ın son takdir hakkını onaylarlar. Son olarak da Allah'ın insan aklınca tanımlanmasının mümkün olmayacağını ve insanların her şeyi bilemeyeceklerini söylerler.

Müslümanlara göre Allah'ın varlığı kuşku duyulması bile gerekmeyen bir gerçektir. Onlara göre evrende müthiş bir denge vardır, insanda indirgenemez bir mükemmellik vardır ve Kur'an'da inkar edilemez mucizeler vardır. Tabii ki bu iddialar tamamen müslümanlara ait olup mantık süzgecinden geçirildiği takdirde her şeyin bu kadar açık olmadığı çok net bir şekilde görünmektedir. Her neyse bu tamamen farklı bir konudur.

İlk önce Allah'ın var olduğunu bir şekilde kabul ettiğimizi varsayalım. Karşımıza oldukça önemli bir sorun çıkmaktadır; Allah gerçekten müslümanların inandığı gibi "iyi" bir varlık mıdır?

İnanmak ve güvenmek farklıdır. Allah'ın Kur'an'daki sözlerini yerine getireceğine her müslüman inanır, inanmak zorundadır. Ancak burada daha da önemli bir sorun vardır Allah'a neden ve nasıl güvenebilirler? Bir başka deyişle Allah neden sözünü tutmak zorundadır?

Büyük ihtimalle müslümanlar Allah'ın kötülük yapmak isteseydi bu kadar uğraşmadan da kötülük yapabileceğini düşünürler ancak şunu unutmamak gerekir ki Allah iyilik yapmak isteseydi de bu kadar uğraşmadan iyilik yapabilirdi.

Allah'ın Kur'an'daki sözlerini gerçekleştireceğine dair "inancı" bir kenara bırakırsak ve mantık çerçevesinde neden Kur'an'daki sözlerini yerine getirmesi gerektiğini düşünürsek bir kaç ufak çıkmaza çarpabiliriz;

1-) Müslümanlar kimin cennete kimin cehenneme gideceğinin nihaî kararının Allah'ın vereceğini kabul ederler. Bu da şunu gösterir; bir insan Kur'an'a göre mükemmel bir mümin olsa bile cennete gitmeyebilir. Veya kafir olan biri yine Allah'ın son kararı ile cehenneme gitmeyebilir. Dolayısıyla cennetin veya cehennemin deyim yerindeyse bir garantisi yoktur.

2-) Allah'ın zati ve subuti sıfatlarına rağmen Allah'ın insan aklının almasının imkanı olmadığını savunur müslümanlar. Basit bir anlamda söylemek gerekirse Allah'ın işine aklımız ermez. Hatta O'nun neleri yapıp neleri yapmayacağı hakkında da bir hüküm yürütmek mümkün değildir. Çünkü Allah bir insandan daha fazlasını her zaman bilmektedir. Dolayısıyla Allah'ın sözünü yerine getirecek bir varlık olup olmadığı hatta sözünü yerine getirmesinin gerekli olup olmadığını da bir müslüman bilemez. Çünkü O her şeyi bilendir. İnsanlar ise bu bilgiye vakıf olamaz.

Tüm bu verileri birleştirirsek; Allah'ın Kur'an'daki sözlerini yerine getireceğine duyulan "inançtan" başka somut olarak elimizde bir veri olamayacağını hatta Allah'ın sözlerini yerine getirmese bile aslında bunun hiç şaşılmayaak bir şey olacağı az çok aklımızın bir köşesinde belirmiştir diye umuyorum.

Allah'ın gerçekte ne olduğunu bilmeden O'nun nasıl olduğuna karar vermek çok akıl karı olmasa gerek.

Hayyam


[PDF Formatında Oku / İndir]

11 yorum:

  1. Var Mı Yok Mu - Albert Einstein'dan Allah'ın Varlığı Hakkında Yorumu



    Bir üniversite profesörü öğrencilerine şu soruyu sorar;
    - Var olan her şeyi Allah mı yarattı?

    Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar.

    - Evet, her şeyi Allah yarattı!

    Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'evet efendim' diye yanıtlar.
    Profesör devam eder;

    - Eğer herşeyi yaratan Allah ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da
    Allah yaratmış olur ve çalışmalarımızda uyguladığımız 'kesinleştirme' prensibine göre de (haşa) Allah şeytandır.

    Öğrenci böyle bir önerme karsısında şaşırır ve yerine oturur. Profesör ise
    öğrencilerine bir kez daha Allah’ın bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.
    Bu arada bir öğrenci ayağa kalkar ve
    -Bir soru sorabilir miyim profesör? der.

    Profesör de sorabileceğini söyler. Öğrenci ayağa kalkar ve

    - Soğuk var mıdır? diye sorar.

    Profesör;

    - Nasıl bir soru bu böyle? Tabiî ki vardır, diye cevaplar. “Sen hiç soğuktan üşümedin mi?'

    Öğrenci;

    - Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur, hayatta/gerçekte biz soğuğu, sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, mutlak 0 (-460 derece F) sıcaklığın kesin yokluğudur (hiç olmadığı seviyedir). Bütün maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda
    duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir, der ve devam eder,

    - Profesör, karanlık var mıdır?

    Profesör;

    - Tabiî ki vardır.

    Öğrenci cevaplar:

    - Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü karanlık da yoktur.
    hayatta/gerçekte karanlık, ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık ışını karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur. Yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekânın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekân için kullanılan bir kelimedir. Son olarak öğrenci profesöre gene bir soru sorar;

    - Efendim şeytan var mıdır?

    Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte yanıtlar;

    - Tabiî ki. Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde onu görürüz. Şeytan/kötülük, bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insaniyetsizliğinin bir örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş bütün suçlarda,
    kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/dini-hikayeler/188234-var-mi-yok-mu-albert-einsteindan-allahin-varligi-hakkinda-yorumu.html
    şiddette yer alır. Bunların hepsi şeytanın kendisinden başka bir şey de
    değildir, der.

    Öğrenci devam eder;

    - Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basit olarak, aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Allah’ın yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Allah şeytanı yaratmadı. Şeytan/kötülük, insanın Allah sevgisini yüreğinde duyumsamadığı zaman edindiği tecrübelerin bir sonucudur. O aynen, sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir.

    Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı ALBERT EINSTEIN'dir.

    YanıtlaSil
  2. Pekâlâ, biz yinede videodaki kurguyu asıl hikaye olarak alalım ve bunun üzerinden sorgulayalım. Şimdi bu metni tamamen unutuyoruz ve videoya yoğunlaşıyoruz.

    Profesör felsefi bir değerlendirme yaparken, öğrencinin fiziki örnek vermesi pek olmamış.

    Elbette felsefeyi ve bilimi birbirinden ayıramayız ancak keskin farklarını da ortaya koymamız gerekiyor.

    Profesör bilimin dallarına müdahale etmeden konuyu açıklarken, öğrenci "einstein" bilimin alanı içine girip felsefeyle noktayı koyuyor. Tıpkı günümüzde "yaradılışçıların" sıklıkla yaptığı gibi.

    Bir bakalım şimdi olaya...

    Profesör dersi tanrı'nın yokluğunu kanıtlama üzerine kurmamıştır. Çünkü fizik kurallarına göre "olmayan bir şey" kanıtlanamaz. Profesör "yaradılışçılık" teorisine değinip felsefi olarak tartışmaya açıyor bunu. "eğer tanrı varsa iyi şeylerin olduğu gibi, kötülüklerde onun eseridir" diyor. Çünkü teist inanca göre var olan her şey tanrının eseridir. Ve buradan tanrının hem iyi hem de kötü olabileceği sonucuna varıyor profesör.

    İslam inancına göre ise "her şeyi var eden tanrıdır" inanışına ek olarak tanrı'nın iki tanımlaması vardır. 1.alim-i mutlak.
    2.kadir-i mutlak.

    Buraya girmeden önce felsefi bir tanımlamaya fiziki bir karşılık vermek ne kadar doğru ona bakalım.

    Soğuk "kötüdür" diyebilir miyiz? Soğuk havanın yaşamımızın bir parçası olduğunu, böyle bir denge olmadan yaşamın yok olacağını bilimsel olarak biliyoruz. Örneğin 6 derecelik bir küresel ısınma sonucunda yaşamın yerle bir olacağını biliyor muyuz? Biliyoruz.

    Kutuplarda eriyen buzulların orada yaşayan canlıların genetik yapısını değiştirmekle birlikte soylarını yok etmekle yüz yüze kalındığını biliyor muyuz? Biliyoruz.

    Çok güzel..

    Ya da bölgemizden bir örnek verelim. 50. Derece sıcaklıkta kaçımız yaşayabiliriz? Buharlaşmayı nasıl kontrol altında tutup su ihtiyacımızı karşılayacağız? Besin ve oksijen aldığımız bitkilerin, ormanların cayır, cayır yanıp yok olmasına nasıl dur diyebileceğiz0 ki?

    Peki ya karanlık olmasaydı n’apacaktık? Sürekli güneş ışınlarının altında kalan bir dünya ve canlılık hayal edin, felaketi kendiniz görürsünüz zaten. Peki karanlıkta yaşamsal faaliyetlerini sürdüren canlı organizmalara, hayvanlara ne olacaktı böylesi bir durumda?

    Her iki durumda da örnekler çoğaltılabilinir. Ancak her iki olasılık bize birinin iyi birinin kötü olduğunu göstermez. Aksine ikisinin bir döngü, et ve tırnak olduklarını gösterir. İkisinin de eksikliği veya fazlalığı durumunda yaşamın son bulacağını gösterir.


    Profesörün felsefi tanımlamasına soğuk ve karanlık örnekleri ile cevap veren öğrenci "bunları görüp dokunamadığımıza göre tanrı için de aynı şeyler geçerlidir. Eğer soğuk ve karanlık varsa tanrı'da vardır," demek istemiştir aynı zamanda. Burada bir tersinleme görüyoruz. "gerçekte böyle bir şey yok, videoda kurgulama böyle"

    Oysa burada da profesöre cevap niteliğinde bir sonuç olmadığı gibi alakasızda kalmıştır.

    Peki, gerçekten öylemidir?

    Soğuğu hissedebiliyoruz. Üşüyen bedenimiz buna tepki veriyor ve bu fizik ile birleşiyor.

    Karanlığı görebiliyoruz. Buda fizikle birleşiyor temas ediyor.

    Ama tanrıyı ne görebiliyoruz nede hissedebiliyoruz.

    Bilimsel olarak açıklayamadığımız şeyleri birinin var ettiği düşüncesinden yola çıkarak tanrı kavramına yaklaşıyoruz. Aynı zamanda içgüdüsel olarak yapıyoruz bunu. Korkularımızla yüzleşmek, düşünmek, sorgulamak yerine bütün bunları bizim yerimize yapan bir "kahramana" gereksinim duyuyoruz. Sonra bu doğrultularda yaşamımızı yönlendirecek kitle kontrol araçları ortaya çıkarıyoruz. Dinler örneğin.

    YanıtlaSil
  3. Sayın Berkay,

    Ben de bu başlıkta ( http://tanrivarmi.blogspot.com/2010/11/einstein-tanriyi-ispatliyor-yalani.html ) bir şeyler karalamıştım. Bu yazdıklarınızla da güzel bir birliktelik sağladığını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  4. Hayyam dedi ki:
    1-) Müslümanlar kimin cennete kimin cehenneme gideceğinin nihaî kararının Allah'ın vereceğini kabul ederler. Bu da şunu gösterir; bir insan Kur'an'a göre mükemmel bir mümin olsa bile cennete gitmeyebilir. Veya kafir olan biri yine Allah'ın son kararı ile cehenneme gitmeyebilir. Dolayısıyla cennetin veya cehennemin deyim yerindeyse bir garantisi yoktur.

    Ben derim ki;
    bunu nerden çıkarıyorsunuz? yani hangi müslüman hangi ayetlere dayanarak bunu söylüyor?

    bakın allah ne diyor;
    kalem suresi;
    (34) Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
    (35) Biz, Müslümanları/Allah'a teslim olanları, suçlular gibi yapar mıyız?
    (36) Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
    (37) Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
    (38) Onda, keyfinize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz.
    (39) Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!
    (40) Sor onlara: "Böyle bir şeye hangisi kefil?"
    (41) Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlüler iseler, çığırıversinler ortaklarını!

    YanıtlaSil
  5. "Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi? Allah herşeye kâdirdir." (MAİDE/40)

    "Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azab eder. Seni de onların üzerine vekil göndermedik." (İSRA/54)

    Ayrıca Allah gaybı bilendir. (EN'AM/59 - NEML/65) Gaybın, bizim cennet veya cehennem üzerindeki durumumuzu değiştirip değiştirmeyeceğini bilemeyiz.

    YanıtlaSil
  6. hayyam arkadaşım bu ayetler inan senin anladığın şeyi söylemiyor. allahın mutlak otoritesine vurgu yapan bu ayetleri insana hür irade verildiğini ortaya koyan diğer ayetlerle ve aynı zamanda allahın prensiplerinde, yasasında değişiklik olmayacağını ifade eden ayetlerle birlikte düşünmemiz gerekiyor. eğer bu cımbızlama yöntemiyle devam edersen onlarca ayet bulursun :) karşısına da ben onlarca ayet yazarım. bu sefer kuranda çelişki olduğunu söyleyip başka bi başlık açarsın :) havanda su dövüyoruz sanki :)

    YanıtlaSil
  7. "Merhametli insan en zalim insandır" dersem Allah'da budur. Kur'an'da bol bol durmadan merhamet döktürürken yaşattığı acıyı görene ne mutlu.

    YanıtlaSil
  8. Sezai Karakoç şöyle demiş.

    Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

    Bende böyle demeye çalıştım. Ama pek olmadı. Sakin sessiz bir zamanda kafayı iyice vermek lazım.

    Kur’anındaki ayetlerden ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen sesler vardır
    Din celladından ne çıkar Din’den öte Din vardır
    Hadisten de ayetten de ötede bir ayet vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir pazar vardır
    Ne yapsalar boş içerilerden gelen bir karar vardır
    Bebeğinin kabri büyük ama kabirden öte kabir vardır/Bebeğinin kabri ne ki kabirden öte kabir vardır
    O Allah/Tanrı yok o Allah’tan öte allah vardır
    Boşuna çırpınma bu dünyada her doğruya bir yalan vardır
    Yalan bir değil yalandan öte yalan vardır
    Allah olsa ne olur Allah’ı öldüren Allah vardır
    Yıldızlar süslüde olsa altında pisli insanlar vardır
    Bu toprağın her karışında ne Kerbelalar vardır
    Ne yapsalar hoş Allah denen Şeytan vardır
    Şeytana uydum deme Şeytanın üstünde Şeytan vardır
    Adaletle kalkınmayı bilmeyen hükümler vardır
    Bu terazisi bozuk pazarda çok kurbanlık koyun vardır
    Dünyayı karartsalarda her köşesinde yanan mumlar vardır
    Karartı karartı büyüyen bir aydınlık vardır
    Yanmışsam külümden yazan bir yazar vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Beyninde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden ümit kesmem aklında sorgu adlı bir çınar vardır

    YanıtlaSil
  9. http://dinicevaplar.com/allah-neden-cinsel-konularda-kisitlamalar-getirmistir/
    http://www.kizlarsoruyor.com/cinsel-yasam/q381122-cinsel-iliskide-sinirlar-var-midir--varsa

    Din’de de her şeyde sağlık amacından bahsediliyor. Sınır sağlık mı, sağlıksız mı? Din’in çizdiği sınır, sağlık mı, sağlıksızlık mı?

    İnsan ve Allah, seks ve ferrari. (Şirk, küfür, riya, … o yazıda ne ararsan var.)

    Benzetme (aslında eşitleme bu, dolayısıyla Din’en şirk) hata.
    Benzetme/örnekleme/eşitleme/kıyaslama/ayıtlama/genelleme/gönülleme….. ile din/dil/bilim/ilim/felsefe anlatmak hata. Bilimde/ilimde hiç böyle anlatım olmaz, hata. İlimle imtihan bir arada olmaz, hata. Fikir başka bilim başka, hata. Hatada hata. Küfürde küfür.

    Canlıyla cansızı eşitlemekten insanlar mahvoldu. İnsan demirmi, çelikmi, gazmı, bulutmu, sumu, tuzmu, şekermi, çiçekmi, ağaçmı, odunmu, ….. ki onlardan örneklendirme yapıyorsun.

    Cinsellik, cinsiyet kelimesinin yarı türkçesidir. Din’de seks (yada bilimde seks, yada genelde seks dememek için) dememek için bu kelime uyduruldu. Bedenlerin biraraya gelmesine (sikişmek (tek taraflı kelime zaten), sevişmekte denmez. Onlarda uyduruldu.) (Seksi fiil yapmak için en yakın kelime sekişmek. Bu da olmaz ama, diğerlerine göre iyi.) (Bunu bir kere farkedelim bir zahmet.)

    Sen daha “seks” bile diyemiyorsun. Bu mu senin Din’in, senin ilmin?

    Am, sik, göt demeyen seks bilmiyor demektir. Am, sik, göt denmedikçe seks bilinmemiş demektir. Ayıp varsa zaten seks yoktur. Vajina/penis diyorsan sen hiç sevişme.

    Sahiplik meselesi. Bedenin sahibi (ne şahıs ne kurum ne dünya ne evren ne başka birşey) olmaz. Bedenin sahipiliği dersen o beden orospu/köle/köçek/kaşar/fışkı/kaltak…. demektir/olmuştur. Nitekim ceaat-i müslime budur. Beden ne allah’ın ne benim ne senin ne onun. Bedenin sahibi yok. Sahip yok. Sahiplik yok. Beden ne kullanma/kullanılmak için, ne kullandırmak için.

    Benim bedenim, benim ağacım, benim çiçeğim, benim gökyüzüm, benim yıldızım… yok.

    Bedeni Dünya merkezine alan kim? Ben hiç görmedim.

    Allah, Ferrari’yi size armağan eden dostunuzla mukayese edilemeyecek kadar çok daha bilgilidir. (Bu nasıl bir cümle)

    Zırt pırt Allah bilgilidir deyip duruyorsun. Yani zırt pırt “allah bilir sen bilmezsin/bilemezsin” diyorsun. Israrla diyorsun. Niye diyorsun?

    Allah’ın varlığına inanmayan bir kişinin….. (Allah’ın varlığına inanmayan diye bir şey/birey yok. Bir ateist böyle cümle kursada yok, o kendinden habersiz. Her ateist dediğin gibi değil. Herkes bir değil. Ve sen bizi niye her konuna alıp duruyorsun. Hem de uydurarak.)

    Paradigma ne? Senin anladığın paradigma ne? Paradigmayı kaç kişi anladı. (Niye böyle kelime kullanıyorsun?)

    Müslüman bedeninin değeri? Değerin niteliği, nasıllığı, neliği, sonucu, içeriği, gidişi, gelişi, ….? Bedenden haberin ne senin?

    Bu kadar yazacağına, kısaca “sorgulayamazsın” desene.

    Son olarak,

    “Sınır varsa sinir vardır” Bu kadar sınırda insan sinir yaşar. En ufak şeyde sinirlenen insan diğerlerinden çok daha fazla sekssiz demektir. İnsanlar iyi sevişirse iyi yerse iyi uyursa..., sinir, dolayısıyla hastalık bile kalmaz. Madem bir çok hastalıkta psikoloji etken, psikolojiye ne etken? SINIR/DİN. Sağlık için sınır değil, sağlısızlık için sınır olur.

    “Allah dersen allah! dersin.” (allah! kötü bir olayda söylenen) (TDK Allah!, Allah Allah! vs. büyük harfle yazmış. Ünlem büyük harfle başlamaz dimi?)

    “Allah dersen allah!, allah allah! (yaş ve şaş), dersin.” (Yaş=Bu iş yaş deyimindeki yaş.)

    Allah varsa, baş, caş, çaş, …..taş, vaş, yaş, zaş vardır. (paş= kölelik) Diğerlerinide siz bulursunuz.

    Bu söz, aş varsa ….. vardır, iş varsa ….. vardır, eş varsa …. vardır, …..…. da olur.
    eş varsa beş, ...zeş, iş varsa biş...ziş, …. şeklindede olur. Her türlü olur.

    not:dinicevaplar.com ara sıra yok oluyor. Site pek hayırlı olmadı ki kapanacak herhalde.

    YanıtlaSil
  10. Merak ettim bi araştırdım.

    -ansiklopedi-

    *an siklo pedi

    bir/için/hiç/bulundunuz/üzere/etmek/-da/-a - döngüsü/döngü/çevrimi/çevrim/devir - pedikür/sordu/soruldu/sordum/diye sordu

    Evrim nedir soruldu.

    *an sik lo pedi

    zihin - sik - ne/neler/civarında neler/hangi/nedir - pedikür/sordu/soruldu/sordum/diye sordu

    bir/için/hiç/bulundunuz/üzere/etmek/-da/-a - sik - ne/neler/civarında neler/hangi/nedir - pedikür/sordu/soruldu/sordum/diye sordu

    -psikoloji-

    *pi-sik-olo-ji (türkçe yazılış)

    daha fazla - sik - yaşam - o/bu/bunun/onu > daha fazla sik, yaşam bu.

    *psi-ko-loj-i

    köpek/köpekler/köpeklerim/sandviç - kim/ben - büyük/geniş/büyük bir/çok - ben/içinde/yılında/olarak/bölgesindeki > köpekler, kim var evrende büyük > köpekler kim ekber

    *pisi-ko-loj-i

    çiş/işemek/sidik - ben/ne/zaman/sırasında/olduğunda/ne zaman - büyük/geniş/büyük bir/çok - içinde > ben büyük çiş içinde

    psikol-oji

    evrim/çevrim/devrim - inci > Evriminci

    *bi-sik-ol-oji

    bi-sik-ol-inci

    YanıtlaSil
  11. koruma altındaki kul öldürüldü.

    allah koruması altında olan kul, orucunu açmak için gittiği evde öldürüldü.

    bu ayetle/cinayetle son bir yılda koruma altında öldürülenlerin sayısı binlere yükseldi.

    islam ın hesabına göre koruma altında öldürülen kul yok. kul ve yaşam politakalar bakanı islam, koruma altında öldürülen kulun olmadığını savundu. islam, allah koruması ile elçi koruması farklıdır, lütfen bunları dikkate alınız dedi.
    +
    kula şiddete hayır

    allah tarafından dövülenlerin sayısı zaman geçtikçe artıyor. bugün yine bir kul allah tarafından darp edildi.

    kula şiddete son vermek/demek için “kula şiddete hayır” kampanyası başlatılmadı.

    yapılan araştırmalara göre son yüz yılda allah tarafından darp edilenlerin sayısı yılda yüzde 5-15 oranında arttı. yüz yıl önce darp oranı yüzde 8 iken bugün rakam 39 a ulaştı.

    allah tarafından sövülenlerinde oranı hiçte az değil. neredeyse her saat sövgü gerçekleşiyor.
    +
    allah somayı yaktı.

    allah soma da tozu dumana kattı. allah ibadet eden 301 kişiyi katletti. çalışmak ibadet deyip 800 metre yerin altına inen işçiler allahın gazabına uğradı.

    n:çok daha detaylı/kaliteli bi haber yapılırda geniş çaplı düşünme okuma araştırma lazım.

    YanıtlaSil