Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Demirsoy, Türkiye'de Evrim Teorisinin tartışılacağı bir zemin olmadığı düşüncesinde. Programlarında olmasına rağmen üniversitelerde bile evrimin hakkıyla ele alınmadığını belirten Demirsoy'a göre, topluma dogmatik düşünceler hâkim oldukça durumun değişmesi zor gözüküyor.
Bugün Türkiye'de kaç üniversitenin programında Evrim Teorisi dersi var?
Program olarak çoğunda var ama yaklaşık 81 üniversitenin 50'sinde zorunlu değil. Göstermelik olarak açılıyor ve içeriğine bakıldığında da verilmesi daha kötü sonuçlara yol açıyor. Çünkü evrim dersini anlatan kişilerin bilgi düzeyleri yeterli değil. Bu yüzden dersi geçiştirmeye çalışıyorlar. Bir kısmı da ideolojik nedenlerle farklı şekilde anlatarak evrim dersinde evrim karşıtı fikirler işliyor. Türkiye'de bu ders belki beş üniversitede hakkıyla veriliyor.
Neden böyle?
Fizikte evrenin kuruluşundan bugüne yasalar aynıdır. Mesela oksijenle hidrojenin birleşme kuralları 12-13 milyar yıl önce nasıldıysa bugün de aynıdır. Ama yeni şekillenmeler vardır. Evren her saniye çeşitli şekillere bürünürken, canlılar da evrenin şekil değiştirmesine uyum sağlar. Bu nedenle sizin de evrim dersini anlatabilmeniz için fizik, kimya, jeoloji ve astronomiyi bilmenizin yanı sıra biyolojik canlıları da tanımanız gerekir.
Türkiye'de evrim derslerinde hangi kaynaklara başvuruluyor?
Derli toplu ilk evrim kitabı 1984 yılında benim tarafımdan yazıldı: "Kalıtım ve Evrim". Son zamanlarda TÜBİTAK ve bazı özel yayınevleri çeşitli kitaplar çıkardılar. Ama burada önemle vurgulamamız gereken bir nokta var: Kendi dininde reform yapmış batı ülkelerinin evrimi anlatma mantığıyla, Türkiye'deki mantık arasında çok büyük fark var.
1.400 yıldır dini kuralları hiçbir reforma tabi tutmadan kabul eden bir toplumda, evrimi batı mantığıyla kitlelere anlatmaya çalışırsanız başarılı olamazsınız. Yaratılış kuramı, tanrısal kelam olarak toplumu etkisi altına almış vaziyette. Nitekim üniversitelerde yapılan bir araştırmaya göre; öğrencilerin yüzde 70'i evrime inanmıyor, yüzde 20'si yetersiz buluyor; ancak yüzde beşi inanıyor. Türk toplumunun evrime bakışı diye bir bakış zaten söz konusu değil. Yüzde bir-iki adamın evrim kuramını sindirmesi veya biraz anlaması, toplumun da anladığı anlamına gelmez. Türk toplumu evrim kavramına yabancıdır.
Sizce ne yapılırsa Evrim Teorisi Türkiye'de en azından konuşulabilir hale gelir?
Türk insanının evrimi algılayabilmesi için en azından geçmişteki ve bugünkü doğal varlıklarıyla yakın ilişki içinde olması lazım. Biz diyoruz ki; 10.000 tane bitkimiz, 50-80.000 arasında hayvanımız var. İsim koyduğumuz bitki sayısı 300, hayvan sayısı ise 400 civarında. Bunlar da günlük olarak yediğimiz, kullandığımız canlılar. Doğru dürüst bir doğa müzesi kuramamışız. Son zamanlarda yapılanlar hariç kataloglandırılmış bir şeyimiz yok. Bu kadar doğaya yabancı olan bir topluluktan evrime katkı beklemek söz konusu olamaz. Maalesef üniversite hocaları da temel çelişkiyi tam anlamıyla ortaya koyamadılar.
Bunun sebebi ne?
Bilim adamı kadrosundan maaş alan insanlar, biraz köktendincilerden çekindiklerinden, biraz makam kaygısından, biraz da konunun önemini kavrayamadıklarından sürekli televizyonlarda boy gösterip Evrim Teorisini kutsal kitapla örtüştürmeye çalışıyor. Halbuki New York, Paris, Moskova Bilimler Akademisi evrende değişmeden kalacak tek kuramın evrim kuramı olduğunu beyan etti. Evrimin içinde bütün kurallar değişmiş olsa da, evrim kuramının kendisi değişmiyor. Sürekli değişen yeni canlıların, gezegenlerin, yıldızların, oluşumların ortaya çıktığı bir evrende, Evrim Teorisinin karşısında hiçbir şeyin değişmeden kalabildiğini iddia eden bir dini sistem var. Dolayısıyla din ile evrim kuramı arasındaki farklılığı temelden görmek ve kabul etmek lazım. Ya dini inançlarınız vardır; o kuralları hiç değişmeden kabul eder, evrim kuramını reddedersiniz. Ya da değişmeyi kabul ederken, dini inançların folklorik ve mitolojik bir değer olarak toplumda yaşamasını savunsanız bile, benim gibi bunların bir toplumun esas kuralı olduğunu reddedersiniz. Tabii bütün bunları anlatabilmek için kesinlikle orta eğitimde fizik, kimya, biyoloji derslerine daha geniş yer verilmesi lazım. Ayrıca doğa tarihi ve bilim müzeleri ile yeni nesillere uygar bir şekilde doğanın mekaniğinin küçük yaşlardan itibaren vermesi gerekli.
Evrim Teorisinin kutsal kitaplarda yer alan sözlerle ilişkilendirilmesi konusundaki fikriniz ne?
Bazı hadis ve ayetlere dayanarak evrimi açıklamaya çalışıyorlar. Halbuki bunlar temelde iki farklı kavram ve yan yana gelmesi de kesinlikle mümkün değil. Burada sadece İslam'ı değil, Hıristiyanlığı ve bütün yaratılış kuramının anasını oluşturan Tevrat'ı da kastediyorum. Kuran yaratılışla ilgili bütün bilgileri Tevrat'tan almıştır. Tevrat da Sümer mitolojisinden esinlenmiştir. Aradaki çelişkiyi halka açıklamadığınız sürece evrim kavramını hiçbir surette yerleştiremezsiniz. Bunu yapamayınca da toplumun değişikliklere uyumunu sağlayamazsınız. Evrim karşıtları evrimcileri, "Bu yaprağın rengi, şekli niye böyledir" türünden sorularla alt etmeye çalışır. Bu noktada evrimcilerin yaptığı bir hata var. Kalkıp tutucu kesime uzun uzun bunları anlatmaya çalışıyorlar. Halbuki böyle yapmayacaksınız. Siz de onların mantığının üstüne basacak, "O halde siz açıklayın" diyeceksiniz. Çünkü sizin evrende nedenini açıklayamayacağınız hiçbir şey yoktur. Ama bu zamana ve maddi kaynağa bağlı bir iş.
Amerika'dan dünyaya yayılan "Akıllı Tasarım" kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biyolojik sistemlerin aslında çok akılsızca tasarlandığını vurgulamak istiyorum ve soruyorum: Nasıl bir tasarım olsaydı normal veya akılsız tasarım olacaktı? İnsan çok akıllı bir tasarımın ürünü değil. Bugün genetik olarak ismi konmuş 9.000 çeşit hastalık var. Bir fabrika düşünün ki 9.000 çeşit hatayla üretim yapıyor. Bunun yanı sıra prostat, apandisit, yirmilik diş gibi bazı yanlış oturtmalar var. Sonra erkekler neden sünnetli doğmuyor? 2.000 yıldan beri en az on milyon çocuğun enfeksiyon yüzünden öldüğünü söyleyebiliriz. Tanrısal bir tasarım, sünnetli dünyaya getirerek bu kadar suçsuz insanın ölmesini önleyebilirdi. Başka bir örnek de kaslarımız. Boyları kemiklerimizin boyuna uygun olmadığı için vücudumuzda ağrılar oluyor. Her şeyi bir yana bırakın doktorluk diye bir meslek var. Doktorluk hasarlı tasarımı ortadan kaldırma mesleğidir.
Türklerde merak duygusu eksiktir diyorsunuz. Bunun açıklaması ne?
Bunu hep şöyle açıklıyorum: Tam 400 yıl o bölgeye hâkim olmasına rağmen, Osmanlı'da Mısır'daki piramitlere dair yazılmış tek bir sayfa yok. Bir adam gönderip 150 adım boyu, 50 adım eni dememişler. 10.000 aileden birinde şecere vardır. Sokakta bir adama dedesinin babasının adını sorsanız söyleyemez. Dedesinin babasının adını merak etmeyen insanlardan oluşan bir toplum, dinozorların kökeni konusunda tanrısal kavramlara dayanarak fikir beyan ediyor!
Türk insanının merak etmemesinin evrimsel bir açıklaması var mı?
Tabii ki var. Değişmez dini kuralları yaşam tarzı olarak kabul eden toplumlar çoğunlukla merak duygularını bastırır. Çocukken anne babamıza, "Tanrı var mı yok mu" diye sorduğumuzda ya bize vurmuş ya ağzımızı kapatmışlardır. Eğer bir çocuk, daha o çağda bazı şeylerin yasak olduğu için düşünülmemesi gerektiğine alıştırılmış ise o çocuğun artık ileride bir doğabilimci olarak yetişmesi mümkün değildir. Değişmez inanç kurallarını ilke kabul eden bir düşünceyle bilim yan yana yürüyemez. Türk toplumu giderek evrim düşüncesinden uzaklaşıyor.
Türkiye'de evrim kavramı yerleşmiş ve merak duygusu gelişmiş insanlar olsaydık, bugün nasıl bir ülkede yaşıyor olurduk?
Tabii böyle bir şey hayal. Geçmişte de bu işi çok kolay yapabileceğimizi düşünmedik. Biyoloji daha önceki pek çok araştırmaya gerek duyduğu için geç gelişmiş bir bilim dalıdır. Çok boyutlu düşünebilmek için dogmatik düşünceleri bir kenara bırakmak gerek. Ama şunu söyleyeyim: Eğer biz değişmeye açık bir toplum olsaydık, kesinlikle Schröder ülkemize "Türkiye'ye girebilmek için" gelecekti.
Sizce çok boyutlu düşünmeye ne zaman başlayacağız?
Bakalım... Ümitsiz değilim ama çok da ümitli olduğumu söyleyemem. Amerika'nın şu anki konumu köktendincileri tetikleyen ve kışkırtan bir yapıya sahip. Kalvenist Kilise'nin aldığı kararlar çok etkili. İsa'nın Tanrı olduğuna inanmayanların öldürülmesinin insanlık suçu olmadığını söylüyorlar. Bu durumda Irak'taki insanların öldürülmesi insanlık suçu olmuyor. Köktendinciliğe bu kadar önem veren bir egemen gücün elindeki bir dünyada Türkiye'nin yolunu bulmasında da birtakım zorluklar olabilir.
Evrim Teorisiyle ilgili fikirlerinizi Kuran ile uyumlu biçimde sunmanız konusunda bir teklif almışsınız geçmişte. Bu teklif yaratılışçılardan mı gelmişti?
Evet. "Kalıtım ve Evrim" kitabım çıktığı zaman, yabancı kökenli bir şirkette çalışan iyi eğitimli biri ziyaretime geldi. "Siz dinle bilimi birbirine en iyi bağlayacak insanlardan birisiniz. Kitaplarınızın bölümlerinin başına birer ayet koyun, size araştırmalarınızda kullanmanız için 100 yıllık öğretim üyesi maaşınızı defaten ödeyelim" dedi. Teklif edilen para o zaman bir milyon dolar civarında tutuyordu.
Türkiye'de Evrim Teorisi nasıl sunulsaydı belki üstünde düşünülebilirdi?
Sunulamazdı. Çünkü Türkiye'nin altyapısı bunu almaya hazır değildi. Bunu sunacak adam da yoktu ortada zaten. Avrupa'da Rönesans'ta olduğu gibi çok daha önce başlanması lazımdı böyle bir şeyin anlatılmasına.
Her yıl karşınıza 18-20 yaşlarında, evlerinde veya gittikleri okullarda bilinçleri dogmatik düşüncelerle doldurulmuş insanlar geliyor. Siz bilinçlerini nasıl açıyorsunuz?
Açamıyoruz. Sorun da orada. Bir insan yedi yaşına kadar dogmatik düşüncelerle doldurulmuşsa ondan sonra insan beynini açmak çok zor. Bu nedenle çocuk eğitimi çok önemli. Günahlarla, sevaplarla, cinlerle, perilerle yedi yaşına gelmiş birinin düşünce sistemini değiştiremezsiniz, ancak bilgisini arttırabilirsiniz. Bugüne kadar itiraz eden olmadı. Kafalarının karmakarışık olduğunu söylediler. Ama kısa zamanda yine eski düşüncelerine döndüler. Bırakın öğrencileri, Evrim Teorisi dersi veren hocalarımızın dahi düşüncelerini değiştiremedim. Hatta çok saygın, bu konuda kitap yazmış bir hoca bir gün bana, "Ali, sen gerçekten bu evrime inanıyor musun?" dedi. Verdiğimiz derslerin kökten bir değişiklik yaptığına inanmıyorum ama dalgalandırıyoruz.
Evrim kavramına bu kadar yabancı ve merak duygusundan bu kadar yoksun bir toplumun içinden nasıl oldu da sizin gibi biri çıkabildi?
Benim evrimsel bir mantığa ve düşünce yapısına sahip olmamı sağlayan babamdır. Annem de babam da namaz kılardı ama babam liseye kadar benim dini eğitim almama izin vermedi. Kuyumcuydu, köylüydü ama iyi bir düşünürdü. Ters bir fikrin de doğru olabileceği fikrini bana aşıladı babam. Dini dogmalara eleştirel gözle bakarak büyüdüm. Zooloji, biyoloji tahsili yapınca da dama taşlarını yerlerine oturtmaya başladım. Bütün çabam bu tabuyu başkalarına da gösterebilmek.
catpcha lar kalmış ne güzel
YanıtlaSilumarım spam almazsınız
--
evrim ve gelecek kuramı/düşünmesi üzerine bir sav düşünme modellemesi ve felsefe öne süreceğiz
birinicisi insan aşkın tür tanıtlanmalı değil mi?
ve insan aşkın tür gelişmeli değil mi?
yani insanı aşmış ve geçmiş-geçecek yeni bir tür
ve belki de izleri-bulguları olmalı değil mi? aranmalı?
yani bizler ağaç-çiçek-böcek ya da organzima olmaktan başladıysak ve insan olduysak aynı basamak ters yapı gelecek içinde modellenmeli değil mi?
bi organizmanın insan olması kadar ileri yapı
yani bi insanın bi organizma kadar zeki olduğu insanüstü bi ilerleme geçmişi ve geleceği
ve o türlerinde aşkınlığı
ve bu gelecekte olmalı ve bizim bizlerin akan geleceği ya da nesilleri olmalı ileri de
eğer evrim sonsuzsa sonsuz geleceğimiz olmalı
ve belki de trilyonlar sonra ileride evrimleşmiş türleşmişve üstleşmiş yükselmiş değişmiş gelecekler ve gelecekler öbekleri (ve geçmişleri de tabi)
ve onlar zeki olmalı değil mi
hem de hatat çok zeki ve yetenekli
değil mi?
--
arkadaşlar içtenlikle söylüyorum;
bu kuram yersiz,
ay da bu haliyle uçmaz ve kelenek olmaz
bi organizma doğurup onu insan yapan yapı,tanrı da yapar -tanrıinsanda yapar
evren türetecek zeka da türetir ve ilerletir
sonsuz ilerletir
bu dünyada olmazsa başka dünyada/dünyalarda yerlerde olur
sozuz zeka tasarlar ve gelştirir;
tasarlamasa bile geliştirir- çünkü bir örneği var
,bi kez başlayan sonsuz başlar ve başlayabilir
bi kez olan sonsuz olur
bi organizmayı insan yapı yapı
içinde bi organizmanın insan olduğu-geliştiği devinen kararlı bi yapı kaos üretmez
kaso üretse çöker ve yen ibi yapı türetir ve sdonsuz yapı türetir
hep kaybolsa bi başlama varsa bi dah başlatır ve başlar
bunlal bozuk felsefeler-
bunlarıy enileyelim/geliştirelim
her şeyi kaldırıp atmakla/düşünce sınırlamakla bi yere vramayayız ve varamayacağımız gözüküyor
hayat boyu süren emekle bunları düşündük ve hala düşünmeye devam ediyoruz
kesinlerle katılarla işimiz yok bizim- ispatlarla hiç yok
ispatlar isteyen ve öne sürenler sizlerseniz ve bizler açık-çok yönlü düşünme eleştirme ve araştırma diyoruz
ve öne attığımız savlar açık düşünme ve bi yerde akılda/fikirde tutma ve değerlendirme geliştirme savları
düşünce biçemleri ve çeşitlemeleri
kesinliklerle işimiz yok bizim
sonal yargılar değil bunlar -olasıklıklar ve düşünce çeşitlendirmeleri
felsefe böyle çalışır-çalışmalı
ahbap-haliniz halimizi yaman,görüyoruz da söylüyoruz ve biliyoruz da söylüyoruz
tüm bu düşünme çukurlarında ömür-emek heba ettik-baktık
belki iyi anlatamıyoruz,
ve belki bizimde kafamız karışık
ama bu haliyle bu sav uçmaz-
bi tutunca
bi saçmalık ve gerçeği arama buan tutun şeysi;
aramaya devam etme tutu nşeydi,
dinden mi çıktın yolda bekle
hemen orda evrim var ona sarıl
o seni götrürür gideceğin yere
ahbap!
ve bırakta götürsün o zaman
ve evrim kuramı ters yüz edilsin insan tanrı olur ve tanrı da olur-olmalı;
her şey birbirinin evriminin parçası olur zaten ve bütünü -ayrışmaz ki!
her şeyde öyle nereye varacak ki!
ne olacak ki!
neden doğru modellenmiyor ki!
,ve neden tam ve yerinde
yolda emekleme sıkı yürü
biz neden düşünmüyoruz ki!