Evrimin Kanıtı Olarak Neleri Sayabiliriz?

1 Yorum
Evrim, canlılığın zaman içerisindeki değişiminin göstergesidir. Dünya üzerinde yaşamış olan türlerden %99 unun, günümüzde soylarının tükendiği düşünülmektedir. Soyların tükenmesi, canlılığın evrimleşmesinin bir yoludur. Evrimin temel bileşenlerinden birisi olan doğal seçilim, ortam şartlarına uyum sağlayamayan veya diğer türler arasında başarısız kalan türlerin, doğa tarafından seçilime uğrayarak sayılarının azalmasını ve sonunda da ortadan kalkmalarını gerektirir.

Canlıların sahip oldukları kalıtım maddesi (DNA), canlılar arasındaki akrabalık derecesinin temel göstergesidir. Kural olarak, yakın akraba olan türlerin veya aynı atasal canlıdan evrimleşerek bugünkü halini almış olan türlerin, DNAlarındaki baz dizilimleri birbirlerine benzerdir. DNA benzerlik derecesi, türlerin birbirlerine ne denli yakın akraba olduklarının en önemli ve tartışmasız kanıtıdır. Örneğin; goriller ile aynı ortak atadan evrimleşmiş olan insanların (lütfen dikkat ediniz, gorillerden evrimleşmiş değil!!) DNları, birbirlerine çarpıcı şekilde benzerlik gösterir. Bilim adamları tarafından, canlı gruplarının gen frekansları ve protein yapıları üzerinde yapılan araştırmalarda, zaman içerisinde meydana gelen evrimsel değişiklikler ortaya çıkarılmaktadır.
Evrim teorisine göre, dünya üzerindeki tüm yaşam formları, ortak bir atadan gelmektedir ve birbiri ile akrabadır. Evrimin en önemli iki kanıtı olarak fosilleri ve homolojiyi sayabiliriz.

Fosiller, bize günümüz öncesinde yaşamış olan canlı formları hakkında bilgiler verir ve canlılar arasındaki akrabalık derecelerinin tanımlanmasına yardımcı olur. Homoloji ise, ortak kökenlerden gelişen yapıları inceler. Sucul memeliler olan balinalarda, yürüme işlevleri olmamasına rağmen kalça kemerlerinin kalıntıları bulunur. Çok büyük bir ihtimalle bu canlılar, karasal yaşama uyum yapmış olan yürüyen memeliler ile ortak bir atadan evrimleşmiştir. Paleontologlar tarafından, daha gelişmiş arka üyelere sahip olan fosil bir balina formu (Pakicetus) bulunmuştur. Bu da, balinaların yürüyen memelilerden evrimleşmiş olmalarını teorisini doğrulayan bir kanıttır. Çünkü bu teoriye göre, eskiden yaşamış olan balinalar, atalarına daha fazla benzerlik göstermelidir.

Diğer bir ilginç fosil, tıpkı kuşlar gibi tüylü kanatları olan bir dinozora aittir: Archaeopteryx. Kuşlara benzer kanatları olan bu dinozorun, kuşların aksine dişlerinin olması oldukça ilginçtir. Bu durum, kuşlar ve dinozorların ortak bir atadan evrimleştiği ve kuşların, dinozorlardan arta kalan son gelişmiş örnekler olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Analoji ve homoloji kavramlarını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Analog iki organ, aynı işleve sahip olabilir ancak kökenleri farklıdır. Homolog organların ise kökenleri aynıdır. Örneğin böceklerin kanatları ile kuşların kanatları, aynı görevi görmelerine rağmen farklı kökenlerden gelişmiştir. Bu nedenle de homolog değil, analog organlardır ve kuşlar ile böcekler yakın akrabalar değillerdir. Birbiriyle yakın akraba olan türlerde, homolog organlar bulunur. Homolog organların işlevleri her zaman aynı olmayabilir. Örneğin; balinaların ön üyeleri (yüzgeçleri), yarasaların kanatları ve insanların elleri homologdur, ancak bu farklı memeli gruplarında, farklı işlevlere sahiptirler. Kuşların ve yarasaların kanatları da homologdur. Her ikisinde de bir üst kol kemiği (humerus), alt kol kemikleri (radius ve ulna), bilek kemikleri ve parmak kemikleri bulunur. Yani, aynı genetik plandan çıkmışlardır.

1 yorum:

  1. Evrim bana soyumdaki bundan bilmem kaç bin yıl önceki (dedemin dedesinin dedesiinin desi….nin nenemin nenesinin nenesi….) kişinin simasını vücudunu verebilir mi?

    YanıtlaSil