Özgürlük düşünmektir! Peki, Düşünmek nedir? Kimler düşünür, kimler düşünemez? Düşüncenin ve düşünmenin kaynağı nedir, nerededir?
Kedi, kedi doğar kedi ölür. Aslan, aslan doğar aslan ölür. Düşünen insan da böyledir. Yani düşünme genetiktir. Eğitim süreci sonunda kişinin, düşüce ile tanışması ile birlikte eylem başlar. Genetik olarak düşünemeyenin sonradan düşünmesi –genlerle oynamadıktan sonra- olanaksızdır. Bize bunu biyoloji bilimi söylemektedir. Tersini söyleyenin bunu kanıtlaması gerekir.
Düşünmek bir süreçtir. Bu süreç embriyodan başlar ölene dek sürer. Düşünmenin özünde değişim vardır. Değişimin özünde ise doğrunun tekliği vardır. Düşünmek değişerek çoğalır; tek ve doğru olarak sonsuzlaşır.
Düşünmek insanın doğruya yönelmesi ve onu özümsemesi demektir. İtici bir güç vardır ve bunun kaynağı algıda yatmaktadır. Her yanlış, düşünen bireyde acı ve korku yaratır. Acı ve korkuyu algılayan düşünen birey, araştırmaya ve sorgulamaya yönelir. Bu yönelmenin sonunda birey doğruya ulaşmak ister. Doğruya yani gerçeğe ulaşmak; algıya, acıya ve sorgulamaya bağlıdır. Bu bir süreçtir ve özünde değişim ve doğrunun tekliği yatmaktadır.
Acı ve korku düşünen bireyde sıkıntı yaratır ve bunların ortadan kalkması gerekir. Düşünemeyenler bu sıkıntıların asla yok olmayacağını düşlerler. Çünkü bu sıkıntıların kaynağı kendileridir. Oysa düşünen birey bu sıkıntıları kolayca aşabilir. Çünkü doğruya/gerçeğe ulaşacak bir sinirsel yapıyı bedeninde taşımaktadır.
Düşünen birey yaşamını topluma adar. Toplum, onun bir çocuğu gibidir. Kendi çocuğu gibi onun acı çekmemesini, gönençli yaşamasını ve aydınlanmasını ister. Nasıl kardeşler birbirini seviyorsa toplumun da birbirini sevmesini ister. Ancak bilinen bir gerçek var ki bu durum evrimsel süreçte olanaksız bir durumdur. İlkel beyin henüz bu durumu algılayacak konumda değildir. Aile kavramının dışına çıkamamış ve çıkar alanından başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen bireycilerden toplum oluşması olanaksızdır ve bunu ancak düşünen birey görebilir.
Düşünen birey savaş ister. Acı ve korkuyu yenmek ve barışa kavuşmak için savaşım gerekir. Ancak bu savaşım yok etmekten öte var etmek anlamı taşımaktadır. Düşünsel bir savaştır söz konusu olan.
Çoğu kişi ben de düşünüyorum der. “Ne düşünüyorsun deyince; uyumayı düşünüyorum, yemek yemeyi düşünüyorum, para kazanmayı düşünüyorum” der. Oysa düşünmek asla bu değildir. Düşünmek çok başka bir şeydir. Düşünmeyi ancak düşünen insan algılayabilir; çünkü düşünmek eylemin kendisidir. Düşünme eyleminde bulunmayanların düşünceyi algılaması olanaksızdır. Onun içindir ki düşünemeyenler düşünen insanı asla anlamaz.
Düşünen insan en başta usludur (akıllıdır); kurnaz değildir. Kurnazlık, uslulukla karıştırılmamalıdır. Kurnaz kişi düşünemeyen çıkarcı kişidir. Çünkü uslu ve düşünen insan doğru olandan yanadır. Oysa kurnaz kişi yanlış da olsa kendi çıkarlarından yanadır ve bu çıkarlar asla toplumsal çıkarlar değildir. Uslu insan dürüst kişidir. Dürüst olmayan kişinin usu olmaz. Uslu olmayan biri yanlışlarla, yalanlarla yaşamaya çalışan biridir.
Düşünen insan yaşamda bulunan olumsuzlukların ancak düşünen insanla çözülebileceğine inanır. Kötülüğün kaynağının düşünmeyenler olduğunu bilir. Düşünen insan; doğadan, sevgiden, üretimden, paylaşımdan, toplumun çıkarlarından yanadır.
Düşüncenin kaynağı uslu olan insandır. İnsan düşünerek doğar, düşünerek ölür. En azından böyle bir gücü taşımaktadır. Uslu insan yaşamını düşünceye adamış kişidir. Uslu olmayanlar yaşamını yalanlara, çıkarlara ve kendi kendini kandırmaya adamıştır.
İnsanoğlu için düşünmek bir süreçtir. Bu süreç evrimsel süreçtir. Evrimsel süreç içinde insanoğlu değişime uğrayarak düşünen insan konumuna erişecektir.
Tansel Semir
0 yorum:
Yorum Gönder