Venüs Projesi Nedir? Gerçekleşebilir Mi?

16 Yorum
Venüs Projesi, Jacque Fresco ve Roxanne Meadows tarafından 1995’te tasarlanmaya başlamış ve o zamandan günümüze gerek çeşitli konferanslarla gerekse de internet üzerinden yayımlanan belgesel ve videolarla ilerleyerek ve yayılarak gelen bir organizasyondur. Özellikle Zeitgeist adlı belgesel ile büyük yankı uyandıran bu hareket kimilerince çok güçlü bir plan, kimilerince bir ütopya, kimilerince ise bir hainlik olarak görülmektedir. Şimdi bu Venüs Projesi’nin ne anlattığını, neyi amaçladığını, buna nasıl ulaşmaya planladığını ve daha da önemlisi ortaya koyduğu yeni anlayışı inceleyelim.

Venüs Projesi’ni tam olarak anlamak ve bir anlamda yıkmaya çalıştığı günümüz sosyal, ekonomik, ahlak ve kültür anlayışını kavramak için Zeitgeist: The Movie, Zeitgeist: Addendum ve Zeitgeist: Moving Forward adlı belgeselleri izlemenizi öneririm. Ben bunları izlemiş olduğunuzu düşünerek Venüs Projesi’ni ele almak istiyorum.

Venüs Projesi’nin fütüristik bir bakış açısıyla oluşturulduğunu söylemek mümkündür. Fütürizm genel olarak geçmişteki kültürel tüm birikimi reddedip, gelecekçi bir yapıya bürünmektir. İşte Venüs Projesi de bir anlamda böyle bir özellik göstermektedir. Temel anlamda din, devlet, ekonomi karşıtıdır bu proje. Bunun sebebi de günümüzdeki açlık, kıtlık, savaş ve suçların var olmasıdır. Yani “dünyada var olan oldukça yanlış bir şeyler var” düşüncesi ile hareket eden proje, dünyanın günümüzde kötü durumda olmasının sebebinin para bazlı ekonomi olduğunu söylemekte ve buna ek olarak bizleri daha kolay yönetmek ve kontrol altına almak için oluşturulmuş din, devlet, toplumsal ahlak gibi kavramların da bu para bazlı ekonomiye hizmet için oluşturulduğunu belirtmektedir.

Jacque Fresco, şu an için geçerli olan para bazlı ekonominin insanları kullanmak için ve belirli insanların faydası için hala da kullanıldığını söylemektedir. Ona göre teknolojik gelişmeler özellikle engellenmektedir. Çünkü teknolojinin artması ve yükselmesi ile kar getiren sistem yerine tüm insanları daha rahat yaşatacak kaynak bazlı sisteme geçiş kolaylaşacaktır. Peki bu kaynak bazlı sistem nedir?

Kaynak bazlı sistemi şu şekilde anlatmak mümkündür; havanın parasız olmasının sebebi bolca mevcut olmasıdır. Ancak günümüzdeki ekonomik yapıda kullanılan her kavram kısıtlı olan kaynaklardan seçilmektedir. (Örneğin para. Para özellikle kısıtlı olarak piyasaya sürülmektedir. Aslında para bir anlamda borç demektir. Yani birileri zengin olduğu sürece birileri fakir olmak zorunda kalacaktır) İşte bu sebeple ekonomiyi oluşturan etmenleri sınırsız olan kaynaklardan seçmek sorunu çözecektir. Bunun için doğanın sınırsız olan kaynaklarını kullanmak en faydalı olan yoludur. Örneğin güneş ışığını ve rüzgarı enerjiye çevirmek hem doğayı koruyacaktır hem de çok fazla enerji olmasını sağlayacaktır elimizde.

Bu ve benzeri şekillerde elde edilen enerji ile gelişen teknoloji birleştiği zaman insanların çalışmasına gerek kalmayacaktır. Daha da önemlisi herkes çok daha düzgün bir şekilde yaşamını sürdürebilecektir. Yani temel sorun kapitalist sistem ile donatılmış kurumların kar elde etmek için yaptıklarıdır. Bu kar bazlı ekonomik sistem yerini teknolojik ve kaynak bazlı ekonomik sisteme bırakırsa tüm sorunlar çözülecektir.

İşte genel olarak Venüs Projesi’nin amacı böyledir. Şimdi bu uğurda hangi kavramlardan vazgeçilmesi gerektiğine bakalım.

Öncelikle bu projenin din ve kapitalist devlet karşıtı olduğunu hemen söylemeliyim. Din karşıtlığının sebebi, dinlerin ilahi bir kaynaktan gelmediğini, mitolojilerden kalma, ilkel insanların ürettiği bir sığınma ihtiyacının evrimleşmiş hali olduğunu düşünmesi. Bu bakımdan din özellikle büyük kitleleri yönetmek adına güçlü bir silah olduğu için toplumlar için uygun değildir. Burada hemen aklıma Steven Weinberg’in “iyi insanlar iyi işler, kötü insanlar kötü işler yapabilirler. Ama iyi insanlara kötü işler yaptırmak dinin işidir.” sözü geldi. Aşağı yukarı böyle bir mantıkla toplumlara yanlış kararlar aldırabilecek ve daha da önemlisi zaten ilahi kaynaklı olmayan din kavramına karşıtlık söz konusudur.

Kapitalist devlet anlayışına karşı olmak bu projenin neredeyse asli görevi gibidir. Çünkü insanların kötü durumda olmasının sebebi tamamen bu devletlerdir. (Özellikle ABD) Çünkü devletler aslında çok daha güçlü aileler tarafından, o ailelerin çıkarları doğrultusunda yönetilmekte ve para bazlı ekonominin uygulanması sebebiyle de insanların çoğu açlık ve fakirlik çekmektedir.

Bir diğer karşı olunan konu toplumsal ve kültürel değerlerdir. Çünkü bu değerler “farklı insanların” dışlanmasına sebep olmaktadır. Toplum ne kadar yanlış olursa olsun bir düzen oluşturduğu takdirde bu düzene sadık kalmakta ve bu sebeple de toplumsal bir iyileşme gösterilmemektedir.

Muhtemelen şimdi akla gelebilecek soru şudur; “bu kadar değişim insan doğasına aykırıdır, ne kaynak bazlı ekonomi ne de diğer söylemler insanlara uymaz.” Ama bu noktada Roxanne Meadows‘un şu sözünü hatırlatmakta fayda var sanırım; “insan doğası diye bir şey yoktur; insanları davranışları vardır ve bu davranış şekilleri tarih boyunca sürekli değişmiştir.” Yani bizlere toplum böyle öğrettiği için böyle olduk. Eğer kaynak bazlı ekonomiye değer, dini, devleti, toplumsal ahlakı reddeden bir toplumda var olsaydık bizlere mantıklı gelen o uygulanan sistem olacaktı.

Gelelim bu projenin uygulanabilir olup olmamasına. Aslında en önemli soru da budur zaten. Çünkü projenin vaat ettiği şey kimsenin çalışmadığı, yönetmediği, yönetilmediği, din ve devlet kavramının olmadığı, toplumsal ahlakın aşıldığı bir toplumdur. Her şeyi teknolojik bakımdan ilerlemiş makinelerin yaptığı ve insanların sadece yaşaması gerektiği bir düzenden bahsedilmektedir.

Her şeyden evvel böyle bir düzene izin verilir mi? Bu soruya iki açıdan yaklaşmalıyız; ilk olarak küçük gruplar halinde başkaldırının bir işe yaramayacağını belirtmeliyim. Çünkü bu şekildeki bir başkaldırı ve değişim isteği mutlaka bastırılacaktır. Bunun en güzel örneğini 90’lı yıllarda California’da üretilen ve benzinli otomobillere göre çok daha avantajlı olan elektrikli otomobillerdir. Gerek benzin şirketleri, gerek devlet, gerek otomobil üreticileri bu elektrikli otomobile karşı çıktı ve sonuç olarak elektrikli otomobili satın alanlardan dahi (bir sorun olmamasına rağmen) geri alınarak araçlar yok edildi. Bu sebeple bu şekildeki küçük girişimler yetersiz kalacaktır. Kar amacı güden kurum, kuruluş ve kişiler mutlak üstünlük sağlayacaktır.

İkinci durum olarak geniş kitleli bir başkaldırıyı ve uyanışı ele alalım. Bu geniş kitleden en az 1 milyar organize olmuş insanı anlamamız gerekiyor. Böyle bir çoğunluk sistem üzerinde çok ciddi baskılar oluşturabilir ve iyimser bir bakış açısıyla değişim sağlayabilir. Ancak oldukça sert bir direnişle karşılaşılacağı kesin gibidir. Bir tarafta sayısal olarak üstün bir çoğunluk, diğer tarafta maddi olarak güçlü bir azınlık. Nedense büyük kargaşalar olmadan bir değişim olacağını öngöremiyorum.

Projeye göre böyle bir bilinçlenme gerçekleşirse ve değişim bir şekilde sağlanırsa, en kısa sürede tasarlanan ekonomik düzene geçilip teknolojik gelişmeler sağlanıp insanların refahı arttırılacaktır. Ancak burada daha da önemli bir durum var zannımca; değişime karşı çıkmayan ama değişimin anlamını kavramayıp, anlamayan insanlar. Eğer tüm dünya topyekün bir değişim göstermeyecekse elbette din, devlet, millet, ahlak gibi kavramlara bağlı olan bireyler mutlaka kalacaktır. Ve bence değişimde en şiddetli çatışmalardan biri de bu iç çatışma olacaktır. Çünkü karşımızda eski tüm gelenekleri ve anlayışları yıkan bir proje var. Geçiş aşaması o kadar sert olacaktır ki geçişten sonra ayakta kimlerin nasıl duracağını pek düşünemiyorum.

Yani karşımızda iki ciddi problem var, ilki büyük güçlere sahip kişiler, diğeri eski kültürel değerlere bağlı insanlar. Bir geçişin olması demek bu iki sınıfla da ayrı ayrı çatışma yapmak demektir.

Son olarak tüm bu aşamalar aşılırsa ve sistem gerçekleşmiş olursa neler olabileceğine değineyim. Eğer bu sistem bir şekilde işletilmeye başlarsa uzun bir süre geçerli olacağından şüphem yok. Yani gerçekten de refah düzeyini yükseltebilir ve ciddi yararlar sağlayabilir. Ancak tahminim belirli bir uzun aradan sonra insanların tekrar iktidar, güç, yönetim gibi dürtülerine yenik düşecekleri yönündedir. Projeye göre “kaynak bolluğu, insanların bencillik, yozlaşma ve açgözlülüğe olan eğilimini azaltacak ve birbirlerine güvenme eğilimini aşılayacaktır”. Elbette böyle bir durum olacaktır ancak yine de bu barışın uzun ama belirli bir süre devam edeceğini öngörüyorum. Belki tekrar para bazlı sisteme geri dönmeyiz ancak geçerli olacak olan sistem kendi içerisinde çatlamalar gösterecektir diye düşünüyorum.

16 yorum:

  1. Merhabalar.Belirttiğiniz siteye üye oldum ve aşağıdaki soruyu sordum. Maalesef arkadaşlardan yanıt alamadım,acaba sizin görüşlerinizi alabilir miyim?
    Kendinize hiç "Zeitgeist hareketi" nin yaratıcılarının belli çıkar gruplarına veya şirketlere hizmet edip etmediğini sordunuz mu? Argümanlarınız nelerdir?
    Bu soruyu sorarak kimsenin incineceğini düşünmüyorum;sadece bununda sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar. İşin bu boyutuna bakacak olursak, gözüme çarpan ve bir anlamda insanı şüpheye düşüren durumlardan bahsedeyim.

    Öncelikle projenin hayata geçirilmesi için insanların bağış yapmması gerekmektedir veya projeye ilişkin DVD ve kitaplardan satın almalıdırlar. Yani para sistemini yıkmak için para topluyorlar.

    Ancak şöyle bir açıklamada bulunmuşlar bu konu hakkında; "please do not email us saying we are contradicting ourselves by selling something on a website that advocates the removal of the profit system. sadly, we still live in a monetary system and we have little choice."

    Yani hala para temelli sistemde bulundukları için ve kendilerinin de başka seçenekleri olmadıkları için, bu projeyi yaymak amacıyla mecburen para topladıklarını söylüyorlar.

    Burada kesin bir yargıya varmak zor ama Fresco'nun neredeyse tüm hayatını böyle bir hedefe ulaşmak için çabaladığını da düşünürsek ki kendisi artık oldukça yaşlanmıştır, çıkar sağlamak yerine ciddi anlamda bir şeyler yapmak istediğini düşünebiliriz.

    Şimdi hemen kendi komplo teorimizi oluşturalım, öncelikle bu ve benzeri belgesellerin CIA kaynaklı olduğunu ve hedef şaşırtmak amacıyla, insanları belki de oyalamak uğruna ortaya atılmış şeyler olduğunu okumuştum sağlam olmayan kaynaklardan.

    Burada şöyle bir haklılık payı olabilir, eğer tüm dünyayı belli kimseler yönetiyorsa ve bu hareket o kimselerin çıkarlarına aykırı ise nasıl olur da o güçlü kişiler bu hareketi susturmazlar? Çünkü belgeselde anlatıldığı üzere devlet başkanlarına dahi şantajlar, tehditler yapılırken böylesine basit insanları susturmamaları mantıklı gelmiyor.

    Demek ki ya o kişiler aslında belgeselde anlatıldığı kadar güçlü değil ve dolayısıyla belgesel yalan yanlış bilgilerle bizii kandırıyor, ya da o kişilerin çıkarlarına uyum sağladığı için böyle bir harekete izin verilmektedir. Bu çelişkili durum da insanı elbette biraz düşündürüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şirketlerin ve bazı lobilerin yaptıkları uzun süredir anlatılan şeyler.yani sadece zeitgeistte değil birçok belgesel ve kitaplarda bu kişilerden ve yaptıklarından bahsediliyor.bana şirketlerin ve lobilerin bu tip şeyleri pek umursamadığı için susturmuyorlar gibime geliyor.

      Sil
  3. Açıkçası ben de bu projenin aynı dinlerde olduğu gibi cennet vaadini satmak isteyebileceğinin zor bir ihtimal olduğunu düşünüyorum.
    Ancak var olan sistemin ve değerlerin tamamen yıkılması sonucunda, gücü ellerinde bulunduranlar başka bir kurallar silsilesini dikte edebilirler. Tabi eğer hareketin arkasında başka odaklar var ise. Hareketin ilkelerinin çok iyi sindirilmesi bile uzun vadede çözüm olmayabilir. İnsan hayatını güzelleştiren belli ilkelerin nasıl yozlaştırıldığını ülkemizden de çok iyi biliyoruz.
    Aynı şekilde bende CIA'in yeni bir din yaratmak amacıyla sahte gerçeklikler yaratma planlarını anlatan bir yazı okumuştum. İnsanlarla beyin dalgalarıyla iletişim kurulacağına dair detaylar içeriyordu.
    Böyle bir şey olsa bile bunu ortaya çıkarmanın mümkün olamayacağını düşünüyorum.
    Kapalı kapılar ardında inşa edilen gerçekler maalesef belli kişilerin ağzından çıkmadan gerçek olmuyor.
    ” Ömrünü tamamlamış ” olsa bile, dinler ahlak anlayışımızın esin kaynağıdır. Dinin hayatımızdan çıkmasıyla, büyük bir boşluğun oluşacağına şartlanmış insanlara bu “deşifreyi “ kabul ettirmek hiç kolay değildir.
    Yine de dinine, ülkesine ve sınırlarına bağlı çoğunluğun bu hareketten etkilenip etkilenmediklerini mutlaka takip ediyorlardır diye düşünüyorum.
    Bu hareketin bakış açıma kazandırdıklarını asla küçümseyemem. Bence herkesin "Zeitgeist" gibi bir umudu içinde tutması bile bir basamaktır. Bende bu umudu içimde taşıdığım için kendimle gurur duyuyorum. Ama projenin başarıya ulaşması durumunda sürekli evrim içindeki insanın bu sistemi nasıl koruyabileceğini maalesef aklım almıyor. Tabi bu gelecekte de almayacağı anlamına gelmez.

    YanıtlaSil
  4. Yazdıklarınıza kesinlikle katılıyorum. Büyük işler dönüyorsa bile bizler anlayacak düzeyde değiliz, çünkü kapalı kapılar arkasında dönüyor tüm bu olaylar.

    Yine de kesin olan bir şey daha var o da; şu an dünyada var olan sistemlerin yeteri kadar iyi olmadığı. Bir değişim (gelişim) mutlaka gerekli ama bunun nasıl ve ne yolla olacağını iyi belirlemek gerekiyor.

    YanıtlaSil
  5. Bir de filmin başındaki din vurgusu için bir şey söylemek istiyorum.Sizce farklı din mensupları Venus projesi altında yaşayamazlar mı? Benim kişisel görüşüm yaşayamayacakları yönünde ama sizin de görüşünüzü merak ettim.Çok radikal bir tespit gibi algılanabilir ama dini kurumların mevcut konumlarını terk etmek istemeyeceklerini düşünüyorum.Hatta parasal düzenin kurumlarının mevcudiyetlerini sürdürmek için dini kullanacaklardır.Sanırım böyle bir karşı koyma tahmin edildiği için filmde din vurgusu yapıldı.Veya?

    YanıtlaSil
  6. Farklı din mensuplarının böyle bir proje içinde var olamazlar. Çünkü hemen hemen her dinin temeli diğer dinlerden üstün olduğunu insanlara kabul ettirmektir. Durum böyle olunca da özellikle ilahi kaynaklı olduğu söylenen dinlerin bir arada mutlu bir şekilde yaşayabilecğeini düşünemeyiz.

    Sizin tespitiniz de oldukça yerinde bence. Daha evvel böyle dolaylı bir şekilde de düşünmemiştim açıkcası. Ben hep dinin zaten yanlış olduğunu, bizlere aşılamaya çalıştığı ahlak anlayışının iyi olmadığını düşündüğümden filmdekilerin de benim gibi düşünerek dini bir kenara ittiklerini varsaymıştım.

    Ancak sizin de dediğiniz gibi, asıl dertleri din değil de dini kullanarak projeye karşı çıkacak insanları da saf dışı bırakmak olabilir.

    YanıtlaSil
  7. Venus olması gereken bi ütopya. Ve ne yazıkki olacağına asla inanmıyorum. Çünkü vaz geçin dedikleri çok büyük kurum ve kavramlar. Bu yüzdende sadece bi fikir olarak var olabilir. Sonuç olarak savundukları görüş tamamıyla şu anda hakim olan görüşün zıttı. Ve bakıldığında gücü elinde bulunduran taraf ise zıtlaşılan taraf. Yani böyle bi projenin hayata geçmesi için ya insanlığın 0 dan başlayıp bu sefer 'doğru' seçimleri yaparak buraya gelmesi yada gücü elinde bulunduranların güçten vazgeçip insanlığı düşünmeye başlaması lazım ki ikiside şu anda çok uzak

    YanıtlaSil
  8. Bir de şu açıdan bakılabilir; Weber'in de dediği gibi her sistem kendi bürokrasisini yaratır. Yani sistem ne kadar güzel olursa olsun içinde bürokrasi barındırır ve bürokrasi de sınıf ayrımını, kontrol mekanizmalarını beraberinde getirir.

    YanıtlaSil
  9. Venüs Projesi, Emperyalizmin elitlerice desteklenen bir projedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu proje atatürkün köy projesidir geçmişinden pay çıkarmayan insanlar geleceği hayal edemez

      Sil
  10. bilimin vaat ettiği cennet

    YanıtlaSil
  11. Yalnız burada atlanılan bir nokta var gibi geldi. Her sistemde olduğu gibi şu an geçerli olan sistem de ideolojik aygıtlar vasıtasıyla kendini devam ettirecek bireyler üretmekte . İktidar da ürettiği bireylerine yüzde yüz güvendiğinden böyle bir hareketi ciddiye almıyor olabilir. Sonuç olarak bu belgesel ve bu proje gerçek olabilir ama iktidar kayda değer bir oluşum olarak görmüyordur.

    YanıtlaSil
  12. Belgeseli daha once izlemistim ve gozume, olusturmak istedikleri sistemin baya carpikligi takilmisti. Yaziyi okudum, hem yazinin icinde yer alan admin yorumlarina hem de yazinin sonuna eklenen yorumlara baktim ve gordum ki gozden kacan, baya mantik hatasi var. Acikca soylemek gerekirse, belgeseli ilk izledigimde, birinci bolumde ki din basligi hosuma gitmisti ve desteklemistimde. Fakat ikinci bolumde ki, ikiz kulelere yapilan saldirilarin, planli bir sekilde duzenlendigini ve bunu bizzat devleti yonetenler tarafindan, halki teror korkusuyla sindirme amacli gerceklestirildiginin belirtilmesi, belgeseli hazirlayip sunanlarinda kar amaci icerisinde olduklarini kafamda iyice yesertti. Projenin altinda, cok guclu siyasesi hareketin oldugu asikar. Bana gore, venus projesi altinda, hazirlanan bu begeselin asil amaci, ABD ni ortadogudan cekmek ve bu dogrultuda bush hukumetini devirmeyi planliyor olmasiydir. Amaclarina ulasmadilar da degil. Gelelim venus projesinin gerceklesebilirligine. Sahsi fikrim, projenin, ustune oturtulmak istenen temellerin cok ama cok zayif ve yetersiz olmasi. Soyle ki, varolan teknoloji kavrami diye bir sey yoktur. Gelisen ve kendini degistiren teknoloji vardir. Venus projesi, insanlarin calismamasini ongorur ve sadece yasamasini vadeder. Yani dinin odullendirdigi cenneti. Halbu ki varolan teknolojinin gelismesi ve daha iyi hizmet verebilmesi icin calisilmasi ve kafa yorulmasi gerekir. Birinci ve en onemli mesele kim calisacak ve dusunecek? Bilimin ilerlemesi icin kim cabalayacak? MAKINALAR:) Acaba makinalar bozulursa, kim tamir edecek yada kim yaglayacak? Yer alti ve yer ustu belediye hizmetlerini kim yerine getirecek? Ben yapmam sen yap mantigiyla bu proje insaa edildigi gibi yikilir. Soylendigi gibi bu proje bencilligi yok etmez, aksine daha da kabartir.

    YanıtlaSil
  13. Venüs Projesi. sistemin efendilerinin, kapitalizmi yıkıp, yerine koyacakları yeni sistemdir. Zeitgeist Hareketi de, planın kamuoyunu hazırlama ayağıdır.

    YanıtlaSil
  14. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil