Gücü arttıkça, topluluk, bireyin eriyip gitmesine önem vermez olur; çünkü, artık onlara, eskisi kadar, bütün için tehlikeli ve yıkıcı görülmemektedir; câni, artık, bir "huzursuz kaçkın", toplum dışına sürülmüş, genel gazabın önceden olduğu gibi sınırsızca öfkesini boşalttığı biri değildir; tersine, bütün, bundan böyle dikkatli bir biçimde, câniyi bu kızgınlığına karşı korur; özellikle ondan doğrudan zarar görenleri savunur ve onu koruma altına alır. Câniden doğrudan zarar görenlerin kızgınlığını yumuşatma; durumu yerelleştirerek genel huzursuzluğa yol açmayacak biçimde, daha fazla sorunlara yol açmasını önleme çabası; eşitlerini keşfedip bütün sorunu çözme uğraşı; her şeyden önce, her suçu belli bir anlamda karşılığı ödenebilir bir şey gibi, gittikçe belirginleşen ele alma isteği, böylece en azından, bir anlamıyla suçluyu yalıtarak, eylemlerini birbirinden ayırma gayreti, bütün bunlar ceza kanunu geliştikçe, açıkça görünür olan özellikler.
Topluluğun gücü ve kendine güveni arttıkça ceza yasası giderek yumuşar; topluluğun her bakımdan zayıflatılması, tehlikeye düşürülmesi, ceza yasasının daha sert biçimler almasına yol açar.
"Alacaklı", zenginleştikçe, daha bir insana yakışan özelliğe kavuşur, sonunda, rahatsız olmadan zarar görmeye tahammül etme derecesi sağlığının gerçek bir ölçüsü olur. Bir toplumun böyle bir güç bilincine erişip, olabildiğince en soylu bir lükse izin vermesi, düşünülemez bir şey değildir, ona zarar verenleri cezasız bırakması.
"Benim gerçek parazitlerimden ne zarar gelebilir bana!" diyebilir. "Haydi yaşayıp gelişsinler: Bunun için yeterince güçlüyüm ben! Her şeyin bir bedeli vardır, her şeyin bedeli ödenmelidir." diyerek başlayan adalet, gözünü yumup borcunu ödemeyenlerin serbest bırakılmasına izin vermekle son buluyor. Yeryüzündeki her şeyin yaptığı gibi kendini yenmekle son buluyor. Bu adaletin kendini yenmesi: Kendine verdiği güzel ad biliniyor, merhamet, söylemeye gerek yok; merhamet, en güçlü insanların, dahası, hukukun ötesinde olanların bir ayrıcalığı olarak kalıyor.
Friedrich Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üstüne
İkinci Çalışma, Bölüm 10
Paylaşımların için çok teşekkürler Hayyam. Bloğunda okumadığım bir konu, izlemediğim film kalmadı, yenilerini merakla bekliyorum kardeşim. Saygılar.
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim. Ortak beğenilerimizi ortaya koyabiliyorsam ne mutlu bana.
YanıtlaSilAteizm insanlığın en büyük düşmanıdır. Yanlışlıkla bu belaya düşenlerin kurtulmalarını dilerim.Sonuçta herkesin yaptıklarından dolayı hesap vereceği bir gün var.
YanıtlaSilDin insanlığın dostu görünümlü en büyük belasıdır. Din bir dolandırıcılık sistemidir. Din öyle dev bir beladır ki, kişiyi, tek ve gerçek yaratıcıdan bile koparabilir. Ateistlerin çoğunun, ateist olmasının nedeni de dindir zaten. Dinin, mafyavari, hesap soran, acı çektiren tanrısıdır ateist olmaya iten, yine bana göre elbette. Kendi adıma din adlı sapkınlığın tek ve gerçek tanrıyla bir ilgisinin olmadığını idrak edeli, bir deist olalı dinden, insanlara kaybettirdiklerinden dolayı daha da nefret eder hale geldim.
YanıtlaSilCongratulations
Sil