Alexander Mitscherlich: Barış Düşüncesi ve Saldırganlık

1 Yorum
"İnsanların tek başlarına bizde aşk, ilgi ya da iğrenme uyandırdıkları da söylenemez. Biz zaten bir dış nesnenin uyarısı ve etkin beklentisi içinde bunları bir tür hazır buluruz ve bunlar ortaya çıkar çıkmaz, duygularımızı onlara yansıtırız."

* * * * *

"Beslenmeyi şiddetle isteyen ve aynı anda çırpınan çocuk, karnı doyarken zevk aldığı kadar, saldırgan heyecanlarıyla dışa vurduğu düzensiz hareketlerden sonra iç organlarında da bir rahatlama duyar. Tepilerin içiçe hareket ettiklerine güzel bir örnektir bu."

* * * * *

"Birey, karşısındakine göre ruhsal-bedensel bakımdan ne denli üstün olarak ortaya çıkarsa, düşmanlığının da, saldırganlık konusu nesneyi (bireyi) yıkımla sonuçlandırma şansı o denli çoktur."

* * * * *

"Karşısındakini 'emperyalist' diye nitelendirmek ve bu andan itibaren ona ölümcül bir kin beslemek için onun duyma, düşünme, tartışma ve davranış tarzının -toplumsal bir 'sınıf' değil- özel bir birey gibi tasarlanabilmesi hangi mucizeyle olasıdır? 'Bir Vietnamlı'yı öldürmeye' kararlı Amerikan subayı, bu ülkeye hiç adımını atmamıştır; bu ülkenin dilini, kültürünü ve tarihini bilmez. Savaşın amacı olarak 'özgürlük' üzerine, bu tarihle hiçbir ilişiği olmayan bir özgürlük üzerine parlak söylevler çekmektir. Kuşkusuz bu iki ölüm mesajı da açık bir kavrama sahip değil, ama nitelikleri ve davranışları, tüm diğer insanların yoksun bırakan bir saplantı içinde bulunduklarını gösteriyor."

* * * * *

"Görüldüğü gibi saldırganlık, her iki adamı da en iyi yetenekleriyle öç almaya götürürken, bu öç almaya tam ters yönde ideallerin hizmetine de koyabilir."

* * * * *

"Yalnız özel mülkiyetle birlikte trajedi başladı, kıskançlıktan doğan, sürekli ve karşılıklı saldırının yol açtığı bir trajedi."

* * * * *

"Bu durumda saldırganlığın amacı, ilgili toplumu korumak ve haklarının değerini artırmaktır. Onların gözünde toprak, kutsal bir yer niteliğine bürünür, her yola başvurularak savunulur ve paraya sahiplik artık bir güvence sağlamaz. Saldırgan rekabet yüzünden her şeye en usta ve en güçlü olanlar karar verirler. Ötekilere gelince, onların yazgıları konusundaki kararı, çok hiyerarşik bir sistem verir ve bu sistem içinde en zayıflar, en önemsiz yerlere indirgenirler."

* * * * *

"Deneyimciler birkaç hindinin iç kulağını delip sağır ediyorlar. Yapılan gözleme göre, bu hindiler kuluçkaya yattıkları yuvalarının önünden geçtikleri zaman, yumurtadan yeni çıkmış civcivlerinin üzerine saldırıyorlar ve hiç duraksamadan gagalarıyla yavrularını parçalıyorlar. (Konrad Lorenz, Saldırganlık, Paris 1969, s.129)

Lorenz'in vardığı sonuca göre, söz konusu kümes hayvanları 'kendi yavrularının dış görünüşleri üzerine doğuştan hiçbir bilgiye sahip değiller.' Gözlerine görünen her şeye karşı oldukça saldırgan olan ana-hindilerin saldırgan davranışı, demek ki kendi yavrularına karşı da tehlikeli olabilir ve özellikle civcivin yaydığı sese ilişkin bir alışveriş eksikliği yüzünden saldırganlığın engellenmesi durdurulursa, bu saldırganlık civcive yönelebilir. 'Kuluçkaya yatan ve yavrularına karşı dikkatli olan türlerde ananın civcivlerine kötülük yapmaması, doğal yasa gereği olmuyor, ama her durumda özel bir engellemenin araya girmesi gerekiyor.' (Konrad Lorenz, Saldırganlık, Paris 1969, s.132)"

* * * * *

"Tüm insan toplumlarında her zaman akışkan durumda saldırgan eyleme hazır bir yatkınlık vardır; bir fırsat çıkar çıkmaz, bu saldırganlık seçilen bir düşmana doğru yönelir. Bir saldırganlık ortaya çıktığı zaman, bu nedenle hiçbir kimse suçsuz değildir. Bireyin Ben'i, kendini bir iç savunmaya hazırlarken, bir dış saldırıya karşı da etkin olarak karşı çıkması gerektiğinden, bir dış saldırıya karşı da etkin olarak karşı çıkması gerektiğinden, durum eğretidir."

* * * * *

"Bizim saldırımıza uğrayan kurbanın bir hiç olduğunu kendimize ne denli çok inandırırsak, heyecanlarımızı bilinçdışına itecek düzeneği besleyecek enerji miktarı da o denli az olur. Bize verdiği toplumsal rolden dolayı değerli saymamız, saygı duymamız, hatta idealleştirmemiz gereken bireylere yönelik yıkıcı fantazilerimizi bastırmak söz konusu olduğu andan itibaren, sorun tümüyle değişir."

* * * * *

"Eğer insanın tepisel gelişmesi birtakım engellere, ilk önce de çevrenin genel düşmanlığına çarparsa, saldırganlığını da toplumsal etkenler cinsel ilgilerine koşut olarak bastırırsa, o zaman yıkıcı eğilimler ağır basar ve özyıkım yolu açılmış olur.

Nesnelerin özgür seçimi, ayrıca bir iç takılmayla, çocukluktaki nesnelere geri dönüşle de ortadan kalkabilir. Çocuk okul çağına varınca, istemeye istemeye heyecanlarından vazgeçmek zorunda kalır. Gerçekte, yeni öğretmenlerinin ve arkadaşlarının çıkarlarına ve ilgilerine uyum sağlamak için, yaşamının ilk nesneleri olan ana-babadan kısmen ayrılması gerekir. Ayrıca kendi Ben'inin dış dünyası için belli bir zevk kaynağını güvence altına alan oyun nesnelerinin büyük bir kısmını da terk etmek zorundadır. Bu nesneleri terk etmek, henüz sahip olmaktan uzak ve kendisi için bir anlam taşımayan, kendisini ilgilendirmeyen tekniklerle değiştirmek zorundadır. Eğer işler iyi giderse, psişik evrim onu yeni cinsel nesnelere doğru götürür ve ilgisi, şimdiye değin bilmediği canlı ya da cansız nesneler üzerinde toplanır. Bunları edinmek, evini terk etmek zorunda kalmasının ve yeni ödevler edinmesinin verdiği sıkıntıyı dengelemek için kendisine yeterince çekici gelmelidir Eğer insanın saldırganlığı, ortaklaşa ve yapısı eyleme yönelmeseydi, bizim türe özgü aygıt kullanma özgürlüğü hiçbir zaman ortaya çıkmazdı."

* * * * *

"Ne denli kesin görünürsek, önyargılara düşe tehlikesi de o denli büyüktür."

* * * * *

"Dış dünya ne denli içine girilmez görünürse, bireyin de bunaltıya düşme olasılığı o denli çoktur."

* * * * *

"Bizim toplumda meraka karşı ilginin kırılması, diğer bir deyişle merakın engellenmesi, eğitimin değişmez bir öğesini oluşturur. Bunun sonucu olarak gerçek bilgi edinme olasılıkları yalnız ortadan kalkmaz, ayrıca bilgilenme de az çok felç olur. Dolayısıyla insan ancak kısmen toplumsallaşabilir: Bilisiz olmam nedeniyle, gerçeklik ilkesine nasıl uyum sağlayabileceğimi göremem."

* * * * *

"İlk çocukluk sırasındaki saldırganlığın cinsel özlemleri doyurmaya hizmet ettiğini, tüm gözlemler doğruluyor.

(...)

Saldırganlığın yol açtığı ilk büyük çatışma, sadik-anal dönemde olur: Yaşamın gerçekliği çoğu zaman çocuğu acı düş kırıklığına uğratır. Ama 'sadik-anal' kavramı, çocuğun en yakından ve doğrudan ilişkide bulunduğu insanların, onun bu saldırganlığını çoğu zaman ve kolayca 'kötü' bulma eğilimlerini de içerir. Çocuğun 'saldırısı' ne denli ciddiye alınırsa, büyüklerin yanıtı da o denli hoşgörüsüz oluyor, çocuğun üzerinde yaptığı çekingenlik etkisi de o denli kalıcı oluyor ve çocuğun yaşam içindeki deneyimlerinin yayılma alanı da o denli engelleniyor. Saldırganlık ancak ödipsel çatışma sırasında bilinç kazanmaya başlıyor, diğer bir deyişle, bir ççeşit düşünmeye yatkın oluyor. Bu dönemde saldırganlık, emelinde suçluluk duygusu bulunan ve bir kısmı babaya yönelik olan öldürme arzusu biçiminde ortaya çıkıyor. Artık bir hedefe yöneliyor ve fantazi planda, suçluluk duygusu olarak yaşanıyor."

* * * * *

"Tepisel itkiler ne denli çok engellerle karşılaşır ve şiddetlenirse, gerçekleri göz önüne almadan boşalma eğilimi de o denli çok artar."

* * * * *

"İnsanın davranışı, özellikle de toplumsal davranışı güdülerce tam olarak ayarlanamadığından, hayvanların tersine olarak insanda, 'fazla tepi' diye nitelendirebileceğimiz az çok hazır bir tepi yükü bulunur."

* * * * *

"İnsanın doğasının 'yetersizliğine' inanmış olsak da, bunlar asla bir tanrının sınaması değildir."

* * * * *

"İlk anda bilemediğimiz bir nedenden dolayı bir saat durduğu zaman, onu şiddetle sallarız. Bir araba çalışmadığı zaman, çalıştırmak için sonunda değin ısrar ederiz. Tüm bu duygusal hareketlerle önce bilisizliğimizi itiraf etmekten kaçınır ve güçsüzlüğümüzü gizleriz. İnsanlar da kendilerinden beklendiği gibi davranmadıkları ve umduklarını bulamadıkları zaman aynı şeyi yaparlar."

* * * * *

"Düşünmek, her zaman bağımsızlığı elde etmeyi aramaktır."

* * * * *

"İnsan uyum sağlarken, kendi yazgısının bir kısmını da oluşturur."

* * * * *

"İnsan kendi zevkini kafasında tasarlar: Buna göre öldürme zevkini de kafasında tasarlar. İşte bu nedenle haça gerilmiş görünüm bizde yalnızca acıma ve suçluluk duygusu değil, ayrıca öldürme ve yok eme sahnesinde yasal olan gizli bir zevki de uyandırır."

* * * * *

"Dünyaya geldikten bilmem ne kadar sonra Öteki ile hiç ilgilenmiyoruz ve onun için hiç kaygılanmıyoruz; demek ki ona karşı en ilkel bir duygu bile beslemiyoruz. Ama toplumsal isteklere gelince, işte bunda varız. Birisi bizden bir şey edinmek istediği zaman, daha işin başında hoşnutsuzluk çığlıklarıyla yanıt veriyoruz."

* * * * *

"İnsandan başka hiçbir varlık, kendi türdeşlerine karşı yönlendirilebilir bir yıkıcılığa sahip değildir. Ayrıca saldırıya uğrayan insan, düşmanı karşısında özkoruma düzeneklerini seferber edebilecek bir yeteneğe sahiptir ve bunu yaparken sanki kendi türünden birisi karşısında değil de, türün düşmanı karşısındaymış gibi davranır. Özsavunmada trajik olan bir şey varsa, o da saldırganlığın yol açtığı tepisel bir rahatlama vermesidir."

* * * * *

"Kitle halindeki ölümler, önceden tasarlanan fantazilerin sonuçlarıdır."

* * * * *

"Halklar karşılıklı olarak savaş yapıyorlar, ama buna karar veren kendileri değil. Savaş, bütün gücün kendilerine bırakıldığı birkaç bireyin işi."

* * * * *

"Eğer olaya daha yakından bakacak olursak, kesin barış tasarılarının çoğu zaman zora başvurmaya ya da zorla benimsetmeye dayandığını görürüz, öyle ki, bu tasarılar ne kadar zora dayanırsa, bilinçdışı fantaziler de o kadar sağlam bir temele dayanır."

* * * * *

"Eskiden zevk veren şeyin, bugün rahatsızlık yarattığını Elias iyi görmüştü: 'Günümüzde olduğu gibi o zamanlar da söz konusu olan bireysel heyecanlanma değildi. Saint-Jean bayramındaki kedi yakma işi, toplumsal bir kurumu temsil ediyordu.'

Onaltıncı yüzyıldaki şenliklerin yerini, bugün boks maçları ve futbol aldı.

(...)

Toplumun tek-biçim tepisinin çerçevesinin dışına çıkanlar, hemen o andan itibaren 'anormal' kabul ediliyorlardı."

Alexander Mitscherlich
Barış Düşüncesi ve Saldırganlık

1 yorum:

  1. "İlk çocukluk sırasındaki saldırganlığın cinsel özlemleri doyurmaya hizmet ettiğini, tüm gözlemler doğruluyor."

    Belki tüm saldırganlıklarda cinsel özlem vardır. Belki tüm kavgalar hep bu yüzden. Ölümler intiharlar bu yüzden.

    İnsan yemeğini her türlü bulur. Ama cinselliğini bulamaz.

    YanıtlaSil