Kişisel Görüş ve Düşünceleriniz, Arşiv -3

378 Yorum
Kişisel görüşleriniz ve düşünceleriniz adlı önceki sayfada çok fazla yorum birikmesi sebebiyle, son yorumlara ulaşmak biraz zor oluyordu. Bu sebeple, yeni bir başlık açmış bulunuyorum. Bu açılan, üçüncü 'kişisel görüşleriniz ve düşünceleriniz' başlığıdır. Önceki ilk ikisi arşiv mahiyetinde blogda durmaktadır, onlara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Önceki başlıklarda bulunan uyarılar aynen geçerlidir.

Bu başlık altında (yorum gönder kısmında) belirtmek istediğiniz kişisel görüşlerinizi veya düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra değinilmesini istediğinizin bir konuyu belirtip veya aklınıza takılan ya da benim aklıma takılması gereken bir soruyu sorabilirsiniz. Kısacası diğer bölümlerden bağımsız bir çeşit iletişim olanağı sağlayan bir başlık olarak görebilirsiniz bu başlığı.
Blog içerisinde görünmesini istemediğiniz görüş ve düşüncelerinizi bana iletmek isterseniz tanrivarmi@gmail.com adresini kullanabilirsiniz. Ancak temennim, bu başlık altında görüş ve düşüncelerin belirtilmesidir, zira bu şekilde, sizinle aynı görüş ve düşüncede olanlara ulaşma olanağı artmaktadır. Ayrıca mail adresinin dini savunmak üzere tartışma amaçlı kullanılmaması rica olunur.

Yukarıdakilere ek olarak iki yeni durum mevcuttur blogda. İlk olarakyorum yaparken bir "ad, rumuz veya nick" seçilmesi rica olunur. Tamamen karışıklığı önleme amaçlıdır; özellikle devamlı olarak blogda yorum yapanların böyle bir kullanıcı adı seçmeleri, iletişimin sürekli olmasına da fayda sağlayacaktır.

İkinci olarak, artık her yoruma ayrı ayrı yanıt verebilme seçeneği bulunmaktadır. Önceki durumda tüm yorumlar sırasıyla alt alta görünmekteyken, şimdi direkt olarak hangi yoruma cevap vermek istiyorsanız, o yorumun altındaki "Yanıtla" seçeneğine tıkladıktan sonra (ve üst paragraftaki ricayla birlikte, bir kullanıcı adı belirledikten sonra) yorumunuzu bırakabilirsiniz. Bu şekilde daha düzenli ve sağlıklı bir sohbet sürdürülebileceği kanısındayım.

Son olarak, blog içerisinde yorum yazdığınız herhangi bir başlığa başka biri yorum yaptığında haberdar olmak isterseniz, yorum formunun (yorumunuzu yazdığınız alttaki pencere) sağ altında bulunan "E-posta yoluyla abone ol" linkine tıklayabilirsiniz. Bunun için bir Google hesabınızın olması gerekmektedir. Ayrıca istediğiniz zaman, yine aynı yerde bulunan (ama yalnızca abone olduktan sonra görünen) "Aboneliği iptal et" linkine tıklayarak yorum aboneliğinizi iptal edebilirsiniz.

378 yorum:

  1. Kahrolası devlet.

    YanıtlaSil
  2. din ve tanrı konusunda epey kafa yormuş biriyim.samimi bir inanandım. mantığımın kabul etmediği bazı şeyler vardı elbette ama geçiştiriyordum,bilinçaltımın derinliklerine gömüyordum ve huzurlu bir şekilde hayatıma devam ediyordum.dinle olan bağlarım sarsılmaya başladığı zaman büyük şok yaşadım.kafamdaki birçok kavram boşlukta kaldı.aylardır okuyorum araştırıyorum.artık dinden bağımsız biriyim.ama ilginçtir,üstümdeki din ağırlığının kalkması dışında bende değişen bir şey olmadı.yine aynı insanım.aynı vicdana sahibim.oysa dinini yitirmiş bir insanın vicdanını da yitireceğini düşünürdüm hep.paylaşımlarınıza bayılıyorum.beyinle ilgili makalelerinizi birçok arkadaşıma anlattım.herkes hayranlıkla dinliyor.geldiğim nokta şu ki; beynime artık hiçbir şey ipotek koyamıyor,düşüncelerimi hiçbir şey sınırlandıramıyor.önce bazı şeyleri düşünmekten bile korkardım.şimdi tamamen özgür ve nesnel düşünebilen biriyim.dogma haline gelmiş hiçbir dine,ideale,ideolojiye bağlı değilim artık.düşünsel anlamda kendimi tamamen özgür hissediyorum.hemen her gece,yatmadan önce kafamdaki iç sesle konuşuyorum onunla tartışıyorum,yeni fikirlerimi o iç sese anlatıyorum.ve ben şimdi bilimden başka hiçbir şeye güvenmiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Sayın Cem,

      Dediklerinizi çok iyi anladığımı varsayıyorum. Bu aşamalar elbet biraz eziyetli oluyor, zaten aksi durum mantıksız olurdu zira yıllarca öğretilmiş belli bir kalıp var, ki bu kalıp kutsiyet iddiasıyla önemli bir baskı kuruyor insanın üzerinde. Bu baskıyı atınca insan garipsiyor; ancak inanıyorum ki, insanın zihni de ancak bağımsızken kendi potansiyelini keşfedebilir. Ve yine inanıyorum ki, belki bizleri kurtaracak bir teselli sunamasa bile, belli düşünceler zincirine bağlı olmadan düşünüp hayatı yaşayabilmek çok daha keyif verici olabiliyor.

      Sayın Erol'ün beyin ile yazdıklarına ise ben de değinmeliyim: Hakikaten de ufuk açıcı, ve özellikle kullandığı dilin akıcılığı, insanı, konuya ilgi duymasa bile ilgi duyar hale getiriyor. Ayrıca müthiş bir bilgi, birikim ve emeğin ürünü olduğu da yadsınamaz. Gıyabında bir kere de burada kendisine teşekkür edeyim, yazılarını blogda paylaştığı için.

      Sil
    2. Sayın Hayyam,

      Sözlerinizle Beni mahcup ediyorsunuz. Daha evvel de ifade ettiğim gibi, diğer birçok blogla mukayese edildiğinde, farklı ve özel bir bloğun yazarı olmaktan mutluyum. Emek, gerçekten önemlidir. Verilen bir emekle, bazen (hatta çoğu zaman) ortaya bir şey konamayabilir. Ancak sizin yoğun emeğiniz, entelektüel bilginiz ve de planlama yetileriniz ile bu “farkındalık yaratan” bloğu ortaya koymuşsunuz. Ve bir gerçek var ki, onu da kendime hatırlatarak sözümü sonlandırayım; bana bu blogda yazmayı teşvik eden de sizdiniz. Görülüyor ki, yazılarınızı takip eden bir kişi olmakla beraber, sizden başka bir kişinin, sahibi olduğunuz Blogda bir yazar olmak da sizin gibi “yol açıcı”, “imkan verici” düşünceye ihtiyaç gösteriyor. Bu vesileyle ben size teşekkür ederim. Kim bilir, belki yine sizin düşüncenizin önderliğinde, benim ilki olduğum bir blogda, başka düşüncelere de burada yazar olma fırsatı doğar.

      Saygılarımla.

      Sil
    3. Sayın Hayyam,
      Öncelikle zihinsel değişim ve dönüşümümde sizin bloğunuzun çok büyük katkıları olduğunu belirtmeliyim.Bloğunuzu, googl'da dinle ilgili kafama takılan kritik soruların yanıtlarını ararken keşfettim.İlk gördüğüm andan itibaren de mail aboneniz oldum.Yeni yayınlarınız aylardır bana mail olarak geliyor. O zamanlar biriyle bu konularda konuşmayı veya yazışmayı çok istiyordum; birkaç kez yorum yazmayı denediğimi hatırlıyorum ama gmail üyeliği istenmişti; nedense ben de onu yapmadım o zamanlar. İlk defa dün gece bir gmail hesabı açtım ve artık yorum yazabiliyorum.Ben Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim.Okulumda (lise) öğrencilerim arasında hızla artan bir dindarlaşma eğilimi var.Pek çok öğrencim türban örtmeye başladı.Ben kişisel olarak kimsenin örtünmesiyle de açılmasıyla da ilgilenmem. Ama zihniyette bir geri gidiş varsa bu beni rahatsız ve tedirgin eder.Okulumuza yeni gelen bir Din dersi öğretmeni var. Öğrenciler üzerinde çok etkili olabilen bir kişi.Çok çalışkan ve zeki, bu yıl üniversite sınavını kazanmasını umduğumuz bir kız öğrencimiz var. Bu öğrenci başını örtmeye başladı önce, sonra yeni gelen Din hocasının fikirlerinden bahsetti ve kendisi de artık kızların okumasının ve çalışmasının yanlış olduğunu düşündüğünü söyledi. Kendisinin okumayıp ve çalışmayıp; dine ve Allah'a kendisini adaması gerektiğinden falan bahsetti.Bu konuda dilim döndüğünce ona bir şeyler anlatmaya çalıştım. Ama ne yazık ki söylediklerimin hiçbir etkisi olmadı. Benim dinden sıyrılmada yola çıkış noktam şu olmuştu: Gerçek bir yaratıcıdan geldiği söylenen bu din ilk ortaya çıktığında; neden dünyanın başka bölgelerinde yaşayan insanlara (Afrika,Avrupa,Amerika,Avustralya,Uzak Doğu vs.) ulaşmadı.Bu, evrensel olduğu iddia edilen bir din için çok büyük bir boşluk,çok büyük bir çıkmaz olarak ortada duruyor. Üstelik saydığım yerlerde yaşayan insanlar da, binlerce yıldır başka başka dinlere inanmışlar.Çoğu dinin bizim bölgemizdeki dinle hiçbir ilgisi yok.Bu nedenle tüm bu dinlerin aynı kaynaktan geldiğini düşünmemiz imkansız. Bu durum bana bütün dinlerin bölgesel ve kültürel olduğunu; belki tarih öncesi devirlerde yaratılmış efsane ve masallar olduğunu düşündürdü hep. Benim çıkış noktam bu oldu. Yani kendi kendime sorduğum bir soruyla dinden sıyrılmaya başladım. Bu soruyu pek çok dindara ve ilahiyatçıya da sordum. Hiçbirinin yanıtı beni tatmin etmedi. Hatta benim bu sorum bazılarının da şüpheye düşmesine neden oldu. İşte böyle benim hikayem....Saygılar....

      Sil
    4. Sayın Cem,

      Aslında bir insanın kafasında soru işaretleri bırakması gereken şeyleri çok güzel özetlemişsiniz. Buna ekleyecek belki ufak tefek şeyler daha vardır ama insan bir kere gerçeğin ne olduğunu öğrenme hevesine düştü mü, zaten çok bariz bir şekilde neresinden tutsan parçalanabilecek din gibi bir kavramın doğruluğundan şüpheye düşer.

      Anlattığınız olayın vahameti ise su götürmez cinstendir açıkçası. Dine karşı olmamın belki de en önemli sebebi, özellikle çocuk yaşlardan insanların beyinlerine birtakım kaideler doldurarak, onun özgür bir birey olmasını engellemesidir. Kaldı ki, çocuklara öğretilen şeyler de, her ne kadar kutsal ve evrensel doğruymuş gibi görünse de, benim kanaatimce insanlık adına işe yarar şeyler değildir. Şu an geldiğimiz kültür seviyesini dinler değil; seküler anlayışa dayalı seçimler oluşturmuştur.

      Burada 'asıl din bu değil; insanlara değer verir din, kadınların okumasını emreder vs.' şeklinde itiraz edecekler her zaman bulunur. Gerici görünen hiçbir şeyi dine yakıştırmayan ılımlılar da, sanıyorum ki, ya kuma kafasını gömenlerdir ya da dinini gerçekten de iyi bilmeyenlerdir. Nitekim Orta Doğu'daki geri kalmışlığın, ve bundan da önemlisi, bu coğrafyada uygulanan dinlerin hiçbir gerçeğe dayanmadığını sanmak pek de hoş görülebilecek bir şey değildir. Şayet İslam'dan şöyle veya böyle bir dayanak noktası almasa, nasıl bu kadar gerici olabilirdi bu toplumlar?

      Gelgelelim, sadece bu varsayım üzerinden de değerlendirmiyorum İslam'ı. Neticede yıllardır bu konuyla ilgileniyorum ve vardığım sonuç İslam'ın hem doğru olmadığı hem de özünde büyük miktarda iyilik barındırmadığı yönündedir. Ayrıca hemen her din gibi, pratik hayata yansımasının da iyi ve ilerici olması pek mümkün görünmemektedir bana.

      Açıkçası sizin verdiğiniz örnek hem önemli hem de -ne yazık ki- istisna veya azınlıkta kalan bir şey değildir. Benim nazarımdan olaya bakarsak: Olmayan bir varlığa, elindeki tek şans olan bu hayatı adamak, bir insan için en acıklı senaryolardan biridir.

      Sil
    5. ayın Hayyam,
      Ben inançlı olduğum dönemde de çok dindar biri değildim, ama toplumun dindarlaşmasını bir tehlike olarak da görmezdim.

      Şu anki düşüncelerim ise tamamen farklı. Nasıl dehşet verici bir din var ortada biliyor musunuz? Eğer ülkemiz bu dinin

      kurallarıyla yönetiliyor olsaydı, siz de ben de o kurallara göre öldürülmesi gereken insanlardık o ortamda. Benim varabildiğim

      sonuç şu: Hoşgörü dini diye pazarladıkları İslam dininin en hoşgörüsüz din olduğu...Bir karikatür çizdi diye insan

      öldürebiliyorlar. Hristiyanlıkla da dalga geçiyor aynı karikatüristler ya da sinemacılar...Ama hiçbir hristiyan kalkıp onlardan

      birini öldürmüyor. Belki de müslümanların bilinçaltına yatan bir gerçeğe işaret ediyor bu durum. Dinlerinin peygamberlerinin

      ve tanrılarının korunmaya ihtiyacı olduğunu hissediyorlar. Tanrı'nın kendisini ve peygamberini ve kitabını koruyamadığının

      bilincindeler belki ve bu yüzden korumak adına şiddete başvuruyorlar. Çünkü Allah, İslam'a ve peygambere hakaret edenlere

      hiçbir şey yapmıyor-yapamıyor, peygamberin şanını korumuyor-koruyamıyor-hakaret edenlerden intikam almıyor- alamıyor.

      Öyleyse korumak ve intikam almak onlara düşüyor bilinçaltında yatan düşünceye göre.İslam insanlık için tehlikeli bir dindir.

      Kurallarının içerisinde; İslam'a karşı olanların doğrudan öldürülmesi emredilmiştir. Dediğiniz gibi ılımlılar ne kadar farklı

      göstermeye çalışırlarsa çalışsınlar, İslam, kendisine inananlar da dahil herkes için ciddi bir tehdittir. Bence ılımlılar İslam'ı yanlış

      anlıyorlar ya da "Gerçek İslam bu değil!" diyenler sizin de dediğiniz gibi gerçek İslam'ı bilmiyorlar ve asıl onların söylediği

      gerçek İslam değil. Uzun uzun yazmak ve sizinle görüş alışverişinde bulunmak ve dertleşmek istiyorum ama doğru yer bu

      sayfa mıdır yoksa bunun için başka bir yer mi ayırdınız bilmiyorum. İlk defa bugün yazmaya başladım sayfanızda ve bu

      konuda acemiyim. Bu yola çıktığımda kafamda o kadar çok soru vardı ki...Dindarlığıyla öne çıkan pek çok kişiye sordum bu

      soruların bazılarını.

      Sil
    6. Ben Türkiye'de doğdum ve müslümanım. İnancıma göre de günahım kadar yansam da en son varacağım yer sonsuz cennet...Peki bugün kullandığımız birçok teknolojik alet ve bilimsel buluşları yapanlar müslüman değil. Örneğin Edison, ya da çamaşır makinesini yapan adam,arabayı yapan vs. Onlar müslüman olmadıları için cehenneme mi gidecekler diyorum,evet diyorlar, orada sonsuza kadar mı kalacaklar ve yanacaklar diyorum, evet diyorlar. Yahu diyorum bu nasıl adalet? Ben bu dünyada bir tek canlı kula faydam olmadan yaşayacağım ve sırf Allah'a inandığım için cennete gideceğim; ama hepimizin zevk ve memnuniyetle kullandığı bilimsel ve teknolojik icatları yapan; ömrünü bu işlere adayan ve tüm insanlığa faydalı olan o insanlar cehenneme gidecekler? Üstelik adamların doğup yaşadıkları yer müslüman bir ülke de değil. Yani İslam oralara ulaşamamış ve bu onların suçu değil. Buna rağmen o adamlar müslüman olmadıkları için sonsuza kadar cehennemde yanacaklar.Bu gerçekten size mantıklı ve adaletli geliyor mu? diye soruyorum; vicdanlarının sesini dinlemekten korkuyorlar ve Allah böyle takdir etmişse biz karışamayız bilemeyiz diyorlar. Yani İslam'da insanın vicdanının sesini kesen bir korku var. Sonra dünyadaki insan kaynaklı ve doğa kaynaklı kötülükleri düşündüm. İnsan kaynaklı kötülüklerin tek sorumlusu insanlar diyelim, aslında tam olarak öyle de değil ama,- insanların bir yaratıcısı varsa eğer, insana ait kötülükler aynı zamanda o yaratıcının da sorumluluğudur, çünkü insanları eşit şartlarda yaratmıyor- yine de hadi diyelim ki bu, insanların suçu. Peki ya doğa kaynaklı kötülükler, genç-yaşlı-bebek-masum-günahkar hatta hayvan vs. hiçbir ayrım yapmadan herkesi öldürüyor. Bu bir Tanrı işi
      olabilir mi diyorum kendi kendime, eğer öyleyse amaç ne, satrançtan sıkılan Tanrı'nın, satranç tahtasını devirmesine benziyor, bir çocuk gibi...Doğaya (belgesellere)bakıyorum, tam bir vahşet hakim, yırtıcıların pençeleri arasında, onlar gibi yırtıcı pençelere sahip olmadığı için bağıra bağıra acı içinde can veren zavallı hayvancıklar. Bu bir Tanrı işi olabilir mi diyorum yine kendime, birine zevkle parçala, diğerine ise acı içinde parçalan desin? Sonra İslam'da bize anlatılan Tanrı üzerine düşündüm. Nasıl kompleksli ve egoist bir tanrıdır öyle. Sırf ona inanmadın diye-istersen dünyanın en iyi insanı ol fark etmez- seni sonsuza kadar yakacak kadar sadist bir tanrı. Eğer inanırsan da her suçunu bağışlayacak. Bu ne bencil bir tanrıdır. Sonra kalkmışlar, Tanrı'nın bizim ibadetimize ihtiyacı yok diyorlar. Durum ortada, bal gibi de ihtiyacı var işte. Sırf ona inanıp ibadet etmen için sayfalar dolusu tehditler ve hakaretler savuruyor, cennetler vaat ediyor. Her tür istek ve talep ihtiyaçtan doğar. Sonra düşündüm ve orta çağda bir insanın veya insanların yarattığı bir tanrının insanlarınkine benzer ihtiyaçları olmasının gayet doğal olduğu sonucuna vardım. Kutsal kitaplarda anlatılan tanrı, herhangi bir kraldan farklı değil. Saygısızlık edersen, onu takmazsan çok bozuluyor. Seni ateş kuyularına atacağını ve sonsuza kadar orada işkence yapacağını söylüyor. Eğer ona methiyeler düzersen de sana bol bol ihsanda bulunacağını, canın ne istiyorsa hepsini öbür dünyada vereceğini söylüyor. Bu gerçekten zavallı bir tanrı. Ya da şöyle diyeyim, gerçekten var olsaydı, çok zavallı bir tanrı olurdu, onun adına çok üzülürdüm....

      Sil
  3. Matematik ve Pozitif-Negatif Konusu:

    Daha önce matematikte işlem, 0 ve negatif sayı hakkında yazmıştım. Şimdi pozitif-negatif terimi ve derece konusunu yazacağım.

    "-" çıkarma işlemini ifade etmesinin yanında negatifide ifade ediyor. Bu da matematiğin mantık hatalarından biridir. Pozitif-Negatif sayının olamayacağını, doğada pozitif-negatif olmadığını, pozitif-negatif diye bir unsurun olmadığını söylemiştim. Doğada iki zıt, iki cinsiyet, iki eşit vs. varsa "pozitif-negatif" mantığa aykırıdır.

    Pozitif-Negatif ikiliği değil, mantıksızlığı ifade etmektedir. Ama toplama-çıkarma derseniz mantıktır.

    Isı, ışık, ses, renk, koku vs. "-" ( "negatif" ) derece ifade edemez. "+" da ifade edemez.

    (Bu arada hala ışığın sesin kokunun tadın dokunun ağırlığın uzunluğun alanın vs. derecesi olduğunuda öğrenemedik)

    Aslında herşey derecedir. Gram, kg, desibel, metre, hektar, metrekare vb. birimler olamaz. Bunlar dereceye eşanlam ifade etmekten başka bir şey değil.

    Ağırlıklar, uzunluklar, alanlar, hacimler belkide ısı ses koku vb dereceleri ile orantılı olabilir. Hani şu altın oran gibi.

    Isı şöyle ifade edilir. Doğada iki zıt ısı var. Ilık, serin, çok soğuk, çok sıcak vb. terimler kelimeler ısı farklılığı olarak değil ısı kademeleri olarak düşünülmeli.

    Doğada iki tür ısı (Soğuk-Sıcak)

    Ta kesin konuşmayım, ya 1. ya 2. seçenek ile ifade edilmeli.

    1)

    En soğuk ısı 1 kabul edilmeli, en sıcak ısı ise diyelim 100.

    1-50 arası soğuk
    50-100 arası sıcak

    Hava 34 Derece dendiğinde soğuk olduğunu ifade edecek.
    Hava 75 derece dendiğinde sıcak olduğunu ifade edecek.

    2)

    1-50 arası sayı alınmalı.

    Hava soğuk 40 derece
    Hava sıcak 40 derece

    Yani ikiside aynı ifade ile, rakam ile ama öne soğuk-sıcak kelimesi eklenerek.

    2. seçenek bana daha mantıklı geliyor.

    Işıkta aynı şekilde.

    Hava 40 derece karanlık
    Hava 40 derece aydınlık

    Ses, ağırlık, koku vs. :

    Ali'nin ağırlığı 45 derece
    Fatmanın boyu 123 derece
    Leşin kokusu 92 derece
    Kırmızı tonu 34 derece
    Baklavanın tadı 56 derece

    YanıtlaSil
  4. Herşey iki tat:

    Acı ve tatlı var. Ekşi, mayahoş vs. yok.

    Biber 34 derece acı
    Kavun 45 derece tatlı



    Herşey iki. Üçüncü ve üstü yok.

    YanıtlaSil
  5. Herşey iki durum:

    İyi ve kötü.Eh işte, orta, idare eder, fena değil yok.

    45 derece iyi
    45 derece kötü

    YanıtlaSil
  6. Şeker 34 derece
    Tansiyon 45 derece
    Bu ilaç 34 derece etkili
    Şu içki 45 derece etkili
    Şu elma 45 derece vitaminli
    Bu erik 45 derece sağlıklı(sız)
    Domuz eti 45 derece yararlı-zararlı
    Sığır eti 65 derece yararlı-zararlı
    İbrahim Tatlısesin sesi 45 derece
    İbrahim Tatlısesin sesi 45 derece güzel
    S harfi 34 derece
    E harfi 45 derece uzunluğa gidelibir
    R harfi 34 dereceye kadar duyurulabilir

    YanıtlaSil
  7. İlahi olan Dinler uydurma. Ve tabiki ilah üreten ve ilahi olmayanlarda. Ve tabiki uyduran aynı ekip.

    Peki Hinduizm neden Yahudilikten önde? Kurucuların belirsiz olması? Bakara Suresi ve Hinduizm? Hinduizm İslam'ı etkileyebilirmi? Hinduizm Bilimi etkileyebilirmi? Acaba Hinduizm nüfusu artabilirmi?

    YanıtlaSil
  8. Bitkiler Meyveler Sebzeler ve Derece :

    Salatalık, patlıcan yok.
    Portakal mandalina limon yok.
    Kabak, kavun yok.


    25 derece salatalık. (Hıyar)
    45 derece salatalık. (Patlıcan)

    25 derece portakal. (portakal)
    40 derece portakal (mandalina)
    50 derece portakal (limon)

    25 derece kabak (kabak)
    50 derece kabak (kavun)

    45 derece soğan (soğan)
    50 derece soğan (sarımsak)
    70 derece soğan (pırasa)

    45 derece incir yaprağı (İncir Yaprağı)
    50 derece incir yaprağı (dut yaprağı)

    İncir dut aynı sınıf sayılabilir.

    YanıtlaSil
  9. Merhaba Hayyam, Kişisel yazılarını e-kitap yaptım. Mail, rumuz vs. ni kullanmadım. Bunu yapınca kendi e-kitabımı yapma hevesim bir kat daha arttı. E-kitap güzel bişey. E-kitap belki blog yapmaktan daha iyi.

    Başlıkları yan tarafa yerimleri olarak yerleştirdim.

    Bir bak bakalım beğenecekmisin.

    http://pdfcast.org/pdf/wertyu-op

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,

      Açıkçası şaşırdım böyle bir şey yapılmasına, ama teşekkür ederim.

      Sanıyorum ki, kendiniz için düşündüğünüz bir e-kitabın hazırlığı içindi bu, şayet öyleyse, önemli olan içeriktir zaten. İyi hazırlanmış ve dolu dolu olan bir e-kitap, blog kadar ilgi çekici olabilir pekala.

      Sil
  10. Blog çokmu ciddi ne? Biraz bi köşede espri fıkra gibi bişeylermi olsa. Chat bölümümü olsa. Ne biliyim işte. Biraz gülmek lazım değilmi? Bir kenarda gülsek?

    Birde mesela dertleriniz sevinçleriniz bölümümü olsa. Nelerden rahatsızsınız, nelerden memnunsunuz gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,

      Söyledikleriniz hoş şeyler lakin mizah bölümü hem blogun amacıyla ters düşer hem de benim pek vakıf olduğum bir konu değil. Belki mizahtan kastınız Facebook'taki birçok din karşıtı sayfanın dindarlarla dalga geçtiği resim, fotoğraf, kolaj veya photoshop şeklinde bir şey yapmamdır; ama bunu da pek tasvip ettiğimi söyleyemem.

      Chat bölümü ise güzel bir fikir olabilirdi; ancak, ve ne yazık ki, orada tartışmalar çıkacağını, küfürleşmeler olacağını adım gibi biliyorum. 'Tartışma olsa blogda da olurdu' demeyin, zira anlık mesajlaşmanın yarattığı klavye başındaki manevi durum ile, blog yorumu girmek biraz farklıdır. Yine de, şayet aksine bir karine elde edersem, düşünebileceklerim arasında bu chat. Nitekim her an blogun başında değilim ve belki tanrı ve din üzerine sohbet etmek isteyenler olabilir ve onlar da kendi aralarında konuşabilirler.

      Dert-sevin-memnuniyet için ise ayrı bir bölüm açmanın bloga getireceği yarar tartışılır. Şöyle ki, oraya gündelik şeyleri yazmayacaklarını, dini veya tanrıya dair dertlerini ya da olumluluklarını yazacaklarını varsayarsak, bunu bu başlık altında da yapabilirler. Ancak yine de belli bir talep olursa, deneyebileceğimiz bir şey. En nihayetinde her türlü koşulu ve sonucu önceden tamamen kestirmem mümkün değil.

      Kısaca ve özetle, blogu biraz daha neşelendirmek ve canlandırmak fikriniz güzel, ancak blogun irdelemeye açtığı konuların buna pek de elverişli olmadığını görüyoruz. Ne yazık ki, dindarlar ve dindar olmayanlar bir çatışma haline girmeyi seviyorlar. Özellikle dindarların çoğunlukta olmasının yarattığı kalabalık baskısının verdiği özgüven ve dindar olmayanların normal hayatta hissettikleri din baskısı sebebiyle geri çekilmek zorunda bırakıldıkları karakterlerin nispeten özgür olan internette şahlanması bunun zeminini hazırlıyor. Yine de bu önerileriniz için teşekkür ederim; aklımın bir köşesinde duruyor.

      Sil
    2. Mizah fikri bana da pek mantıklı gelmedi.Din konusunda son derece bilimsel ve ciddi bir üslupla yapılan eleştiriler bile kimi dindarları fazlasıyla kızdırıyor ve onlardan bazıları da aldıkları alt kültürün etkisiyle çirkefleşebiliyorlar.Küfür ve hakaretlerin sonu gelmiyor.Bunu mizah şeklinde yaptığınız zaman çok daha fazla tepki çeker ve mizahi eleştiriler hiçbir şekilde amacına ulaşmaz diye düşünüyorum.Diğer yandan; bizler bütün dinlerin yanlış olduğundan emin olsak dahi;bunların doğruluğuna inanan insanların duygularını incitmemiz doğru olmaz.Kanımca mizah da incitmeye çok müsait bir alan.Çünkü 21.yüzyılda da olsak; din hâlâ bu toplumun büyük çoğunluğu için kırmızı çizgi olarak duruyor.Batı toplumlarının dinsel dogmalardan büyük ölçüde sıyrılmış olduklarını düşünüyorum.Bu nedenle oralarda dinle ilgili ciddi ya da mizahi eleştirilere büyük bir tepki göstermiyorlar,gülüp geçiyorlar veya en fazla bir somurtma oluyor tepkileri.Ama bizde durum farklı.Bu ülkenin yakın geçmişinde dini eleştiren insanlar dayak yediler, öldürüldüler,linç girişimine maruz kaldılar.Benim dileğim odur ki; inanmak isteyenler yine inansın ama toplum bu dinsel fanatizmden kurtulsun. Bunun için de bilinçli insanların, dindeki yanlışlık ve çelişkileri ciddi ve ağırbaşlı bir üslupla anlatmaları, bunu yaparken de inançlıları tahrik etmekten mümkün olduğunca kaçınmaları gerekir.Ben arkadaşlarım arasında din konusunda konuşurken bunu fark ediyorum.Dinle çok ilgisi olmayan, cuma namazına bile gitmeyen,zaman zaman alkol kullanan,pek çok konuda oldukça açık fikirli ve ılımlı olan arkadaşlarım bile,benim dinle ilgili eleştirilerim karşısında kendilerini dini savunmak zorunda hissediyorlar ve benim eleştirilerime karşı çıkıyorlar.Tabi benim eleştirdiğim konularla ilgili zerre bilgileri yok."Sen sapıtmışsın,toprağın altına girince görürsün."diyorlar. Bunu söyleyenler benim sevdiğim saydığım arkadaşlarım.Onlar da beni severler sayarlar ama araya din gibi tehlikeli bir konu girince iş değişiyor.Üstelik konuşmalarımda ne bir hakaret,ne aşağılama ne de küfür vardır.Buna rağmen;dinle çok ilgili olmayan,son derece ılımlı, samimi arkadaşlarım bile bana böyle tepki gösterirken; beni hiç tanımayan insanların bana gösterebilecekleri tepkileri varın siz düşünün...

      Sil
    3. Cem Bozan selamlar;

      Ben 30 yıl boyunca ateist olarak yaşadım.
      17-46 yaşları arasında tam bir ateisttim.
      Şimdi ise 49 yaşındayım ve ateist değilim.
      Herkesin bir inancı vardır, inançsız insan olmaz.
      Öncelikle çözmemiz gereken konu :
      Yaratıldık mı, yaratılmadık mı ?
      Kafanda bu sorunun kesin yanıtı var mı ?

      Sil
    4. Merhabalar,
      Yaratıldık mı, yaratılmadık mı? Bu sorunun cevabını bilebilmeyi bu dünyadaki her şeyden çok isterdim.Ama sanırım bunu bilen hiç kimse yok.Evrimci görüşe sorarsan bizler tesadüfi bir evrim sonucunda var olduk diyor.Yaratılışa ve dinlere inanan insanlar ise bizi Tanrı (Allah) yarattı diyor.Bense arada kalmış durumdayım.Evrim de beni çok tatmin etmedi.Yani bu sorunun yanıtını bilmek mümkün değil gibi geliyor bana,belki hiçbir zaman bunu öğrenemeden ve bilmeden öleceğiz. Sonuçta bu iş, her iki görüş açısından da ( yaratılışçı ve evrimci ) bir inanç meselesi olarak kalmaya mahkum diye düşünüyorum.Evrim beni pek tatmin etmedi ancak benim dine yaslanmam da çok mümkün değil bu saatten sonra. Dinde evrimdekinden çok daha büyük boşluklar var bence.Benim dini şüphelerimdeki ilk adım ve benim için en önemlisi, yeryüzünde bütün insanlara ulaşmış bir tek din olmaması. Yeryüzündeki her din belli bir bölgede doğmuş ve bölgesel nitelikler taşıyor. Diğer bölgelere ulaşamamış. Şimdi gelişen iletişim teknolojileri sayesinde dünyanın her yerdeki her şeyden haberi var. Ama Tanrı tarafından gönderildiği söylenen dinler (Musevilik, İsevilik ve İslam) sadece Orta Doğu'da ortaya çıkmışlar ve bin yıldan fazla süredir dünyanın diğer bölgelerine ulaşamamışlar. Bu dinler ortaya çıktığı zaman, Amerika kıtasında insan yaşamı ve yerleşim vardı,Avustralya'da vardı,Okyanusya'da (Hint okyanusundaki ada ülkeler) vardı; Orta ve Güney Afrika'da vardı, ama bu dinler ortaya çıktıkları dönemde ve ardından gelen bin yıllar boyunca oraların hiçbirine ulaşmadı ve tahmin ediyorum ki bu dinlerin peygamberleri de o bölgelerden ve oralarda yaşayan insanlardan habersizlerdi.Amerika'nın keşfi 1492'ydi sanırım veya ona çok yakın bir tarih.İslamiyet'in en büyük iddiası evrensel ve bütün insanlık için gönderilmiş bir din olduğu iddiasıdır. Ancak şu yüzyılda bile dünya nüfusunun sadece 1.5 milyarı müslüman, geri kalan yaklaşık 5.5 milyar insan başka dinlere inanıyor.Tarihten bugüne kadar da milyarlarca insan İslamiyet'ten hiç haberi olmadan yaşamış ve ölmüştür. Şimdi şu soruyu sormak gerek: Her şeyi yaratan Allah tarafından bütün insanlık için gönderildiği söylenen bir din milyarlarca insana neden ulaşamamış ve 1000 yıldan fazla bir süredir sadece Orta Doğu'da etkinlik gösterebilmiştir?

      Sil
    5. Dünya genelinde 114 bin peygamber (başka sayılar da veriyorlar) geldiğine ve onların Allah'ın tebliğini yeryüzünde yaşayan diğer milletlere ulaştırdığına bir inanç var.Şimdiki bazı dinleri de o peygamberlerin getirdiği ancak bozulmuş ve aslında uzaklaşmış olduğu için batıl dinler arasına girmiş olabileceği söyleniyor.Ancak yeryüzündeki diğer dinlere baktığımızda semavi dinlerle pek paralellik göstermediğini görüyoruz. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'da bir paralellik var ama diğer dinler çok farklı.Bazılarında tanrı inancı da yok, reenkarnasyon inancı var.Hepsi aynı kaynaktan gelmiş olsaydı çok büyük benzerlikler taşıması gerekmez miydi? Diğer bölgelere gelmiş olduğu iddia edilen 114 bin peygamberden bugüne kalan hiçbir iz de yok. Yani bu iddia dinin diğer pek çok iddiası gibi havada kalıyor. Ayrıca İslam inanışında peygamberlerin silsile olarak geldiği inancı, o peygamberlerin getirdiği dinin zamanla muharref hale gelmesine (tahrif olması,aslından uzaklaşması) dayandırılıyor. En son da Hz. Muhammed geldi ve artık onunla peygamberlik son buldu deniyor. Yani din bozulunca yeni bir peygamber gönderiliyor. İddia bu. Peki diğer bölgelere geldiği iddia edilen fakat getirdiği dinin bozulduğu söylenen peygamberlerde neden böyle bir yenileme ve peygamber silsilesi gözetilmemiş. En son peygamber (Hz.Muhammed) ve onun getirdiği İslam dini oralara ulaşamadığına göre neden oralara da yeni ve başka peygamberler gönderilmemiş de o insanlar hak dinsiz ve peygambersiz bırakılmış? Ben yıllarca gerçek, doğru ve evrensel din benim dinim (İslam) diye inandım ama Çin'deki bir çekik gözlünün ya da Afrika'da ilkel bir kabiledeki adamların benim dinim haberi bile yok. Bu nasıl evrensel bir din? Onlar da bambaşka dinlere inanıyorlar ve onlara sorarsan da onlar için gerçek din kendi dinleridir. Sayın Adsız, ben bütün dünyanın, Evren'in ve hayatın hepimiz için koskoca bir muamma olduğunu düşünüyorum.Bana sorarsan gerçeği hiç kimse bilmiyor. Sadece birileri bir şeylere inanıyor, başka birileri başka bir şeylere....Bense hiçbirine inanmamayı, her şeye şüpheyle yaklaşmayı ve kafamdaki din ve tanrı alanını boş bırakmayı seçiyorum. Bir tanrı var mı yok mu bilmiyorum, ama varsa da benim onu bulmam mümkün değil, bulduklarını söyleyenlerin söyledikleri de doğru değil diye düşünüyorum. Zaten dinlerin masal olduğunu düşündükten sonra da tanrı kavramı boşlukta kalıyor, önemsizleşiyor, anlamsızlaşıyor. Bütün dinler yalansa eğer-ki ben öyle düşünüyorum- bir tanrı varsa da yoksa da bize ne? Varsa bile,bizi kendisinden doğru dürüst haberdar etmediğine bizimle iletişim kurmadığına göre, bizimle pek ilgilenen ve bizi önemseyen bir tanrı değil demek ki. Öyleyse eğer, bizden bir şey bekliyor da olamaz. Bize bu hayatın dışında başka bir şey (cennet) vereceğini düşünmek de mantıksız.Öyleyse ha var, ha yok, ne fark eder....!

      Sil
    6. Sevgili Cem, gel yaratılışı doğru/gerçek kabul edelim.
      Dünyada iki insan var. Adam ve Eva. Bunları tanrı dünyaya gönderdiği için, inanmamaları sözkonusu olamaz. Sonra çocuklar oluyor, inanan, torunlar v.s... Yüzyıllar sonra, Adam'ın çok uzak torunları, yaratıcı tanrılarını unutuyorlar, daha doğrusu inançları değişime/erezyona uğruyor. 1.000 yıl 2.000 yıl sonra düşünsene ne tanrı kalır ne cennet. Hemen hepsi ateist/panteist oluyorlar. Doğada tapacak birşeyler buluyorlar.
      Toplum bozuluyor, inançlar bozulduğu için, kutsal kalmadığı için, herşey normal oluyor. Eşcinsellik-kumar-fuhuş-hırsızlık v.s... Tıpkı bugün olduğu gibi, avrupada artık erkek erkeğe evleniliyor v.b...
      Ve tanrı içlerinden mümkün olan en iyisini kendine elçi olarak seçip onunla görüşüyor. Durumu anlatıyor. (Nuh)
      Dünyaya ne için gönderildiklerini, bir amaçlarının olduğunu v.s.
      Günümüze kadar yaklaşık 30.000 yıldır bu böyle sürüp gidiyor.
      İlk insanın yaşı 50.000 Den fazla değil, inanma sen evrimcilere :)
      Sevgili Cem, tanrı aynı tanrı, söyledikleri aynı, din aynı, kurallar aynı, bozulan biziz.
      İsa da aynı şeyleri söylemiş, Musa da muhammed de. Ve diğer tüm peygamberlerin mesajı aynı. Onu unutup bozan değiştiren bizleriz. Çünkü biz bu dünyada mutsuzuz. Mutsuzluktan kurtulmak için nasıl da kendimizi birtakım lüzumsuz eğlencelere vuruyoruz. Futbol, müzik, alkol v.s..Bunların tümü öleceğimizi unutmak için. Halbuki biz ölmeyeceğiz ki, dirileceğiz. Öldüğümüz için bu dünyadayız.
      Bir tanrı düşünebiliyor musun ki, değişik değişik dinler göndersin, bu çok mantıksız. Tanrı bizleri neden kandırsın ki. Tanrı tek, din tek. Adına ne dersen de. Tanrıya gerçekten inanan özgürdür, tanrıya inanmayan herşeye inanır, inanmak zorunda kalır, savrulur durur. Emin değilim dini yok yani :)
      Eski bir ateist olarak seni çok iyi anlıyorum ama gel gör ki ifade edebilmek çok zor. Olmayan tanrı yardımcın olsun ne diyeyim :)
      İyi bak kendine...

      Sil
    7. Sayın Adsız, öncelikle mesajınız ve güzel üslubunuz için teşekkür ederim. İnanmak bir insan ihtiyacı biliyorum.Bir bilinç sahibi olduğumuz için diğer canlılardan farklı olarak "farkındalık" gibi güzel bir armağan verilmiş bize.Yaşamın ve ölümün farkındayız, ölümle her şeyin bitmesini kabul edemiyoruz. Kabul etmek istemiyoruz. Ölümle birlikte her şeyin bitecek olduğunu düşünmek bütün hayatımızı anlamsız kılıyor. Ben kendimi bildim bileli anlam arayışındayım, Üniversitede Osmanlıcıydım, sonrasında biraz daha seküler bir milliyetçiliğe yöneldim,şimdi ise hepsi anlamsız geliyor bana. Sanırım Nihilizm'e doğru gidiyorum.Şu an 36 yaşındayım.Yaklaşık olarak son bir yıldır dini şüphelerle cebelleşiyorum. Her gün çeşitli sorularla boğuşuyorum beynimin içinde.Anlamsızlık, düşünen ve farkındalığı yüksek olan insan ırkı için dayanılmaz bir eziyet.İnsan bir anlam arıyor hayatta.Bu yüzden dinsiz yaşayamıyor. Çünkü dinler hayattaki tüm kavram ve değerleri yerli yerine oturtuyor.Dinlerin her şeye doğru ya da yanlış bir cevabı var. Dolayısıyla insana düşünmek,sorgulamak ve merak etmek için pek bir şey kalmıyor.Huzurlu bir şekilde yaşayıp gidiyorsun. Ancak benim gibi şüpheci bir insan için bu çok zor. Ayrıca dinin ille de semavi bir din olması da gerekmiyor. Herhangi bir ideoloji de din işlevi görüyor pek çok insan için. Milliyetçilik, Komünizm, Militarizm, Laiklik hatta Atatürkçülük bile. Geleneksel dinlerde aradıklarını pek bulamayan insanlar bu tarz ideolojilere dinsel bir işlev yüklüyorlar ve bütün düşünüş ve yaşayış biçimlerini o ideolojinin gereklerine göre düzenliyorlar. Sonuçta anlam arayışı mutlu sonla bitmiş oluyor.Hayattaki her şeye o dinin ya da dinleşmiş ideolojinin bakış açısıyla bir yanıt bulabiliyorlar ve anlam yükleyebiliyorlar. Sonrası ise huzurlu ve rayında giden zihinsel bir denge. Ancak ben salt gerçeği arayan biriyim, yani gerçekmiş gibi yapamıyorum, olmuyor. Bir şeye inanacaksam, onun katıksız bir gerçek olduğundan emin olmam lazım. Kafamdaki bütün sorulara cevap beni inandıracak cevaplar verebilmesi lazım.

      Sil
    8. Keşke gerçek olsa ve ben de bundan emin olabilsem. İnan ki bunu çok isterdim. Benim dinden sıyrılma nedenim, dini hayatın zor olmasından filan değil, gerçek olmama ihtimalinin yüksek olduğunu düşünmemdir.Üniversitedeyken 5 vakit namaz kılardım.Sohbetlere giderdim. Bütün hayatımı dini bir çizgide geçireceğimi düşünürdüm. Ama düşünüp sorguladıkça kafamdaki anlam sarayı yıkıldı Adsız. Her şey birdenbire anlamsız oldu. Huzursuzluk yaşıyorum ama pişman olduğumu da söyleyemem. Geçmişte dini bilgileri hep Kuran dışı kaynaklardan öğrenirdim. Bazen Kuran'ın Türkçesini okumayı da denediğimi hatırlıyorum. Elime ne zaman alsam birkaç satır sonra içime büyük bir şüphe giriverirdi ve ben de korkuyla Kuran'ı öpüp yerine koyardım. Yani Kuran Allah'ın gönderdiği bir kitap gibi değil de bir insanın yazdığı bir kitap izlenimi uyandırırdı bende. Ve şuna sığınırdım, Kuran'ın orijinal dili Arapça olduğu için Türkçeye çevrildiğinde anlam eksikliği oluyor ve ben de bu yüzden yanlış anlıyor ve yanlış hislere kapılıyorum. Ama bu mazeret bir yerden sonra beni kesmez oldu. İnternette yaptığım aramalar sonucu da birçok şaşırtıcı bilgiye ulaştım, Peygamber'in evlilikleri ve en çarpıcı olan; kölesinin ve evlatlığının karısı aynı zamanda kendi halasının kızı olan Zeynep'le yaptığı evlilik. Bu olayı daha önce hiç bilmiyordum. İslami sitelerde bunun gerekçesini aradım ve sundukları hiçbir gerekçe bu durumu benim gözümde aklayamadı. Ben-i Kureyza katliamını bizzat İslami sitelerden okudum ve gözlerim yaşardı. O vahşeti ve acımasızlığı, değil bir peygambere, birazcık vicdanı olan sıradan bir insana bile ben yakıştıramazken; peygamber bilip taparcasına sevdiğim insandan öyle bir ürktüm ki tarifi yok. Sonra Kuran'da "...Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını esir alıyordunuz..." diye bir ayet gördüm, hangi suredeydi hatırlamıyorum. Ve diğerleri:" ...Bundan sonra kafirleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın,hapsedin, elleriyle küçülüp cizye verinceye kadar onlarla savaşın..., biz isteseydik herkese hidayetini verirdik ancak cehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım diye benden bir söz çıkmıştır..." benzeri ayetler benim kafamdaki o şefkati ve merhameti sınırsız olan Allah imajını yerle bir etti. Ama hala hayıflanırım keşke bu din doğru olsaydı ve ben buna inanabilseydim, keşke dünyadaki kötülüklere engel olan ve mazlumları koruyan bir yaratıcımız olsaydı ve ben de bunu bilseydim....

      Sil
    9. Bir yaratıcımız varsa bile, bizi o kadar başıboş ve sahipsiz bırakmış ki Adsız, öylesine kendi halimize terk edilmişiz ki; dünyada o kadar çok haksızlık ve kötülük var ki; dünyada cehennemi yaşayan, doğuştan cezalandırılan o kadar çok insan var ki, ötelerde bir yerlerde bir cehenneme gerek bile yok. Ve birileri de doğuştan öyle şanslı ki, cenneti yaşıyorlar bu dünyada. Cennet de cehennem de bu dünyada. Benim görebildiğim bu....

      Sil
    10. Cem selamlar;

      Ne çok şey yazmışsın, benim bunlara bir hamlede cevap vermem çok zor.
      Zaten senin de cevap bekleyerek yazdığını sanmıyorum.
      Amacımız fikir paylaşımı.
      Bu arada adım Bilal, adsız diye hitap edilmek hoşuma gitmedi.
      Söylediklerini tek tek ele alsak daha iyi olacak.
      Senle yönlerimiz tersine, ben ateizmden yavaş yavaş dine dönen biriyim, sen ise bugün nihilizm yarın ateizm.
      Gri rengi yok benim için, ya siyah, ya beyaz.
      Nihilizm, yani hiççilik saçma gelmekte.
      Tanrı ya vardır, ya yoktur.
      Demişsinki : “Bir şeye inanacaksam, onun katıksız bir gerçek olduğundan emin olmam lazım.”
      Tanrı eğer gerçekten karşımıza çıksaydı, sanırım hepimiz apışır kalır, kafayı secdeden kaldırmazdık.
      Katıksız gerçekten kastın beş duyumuzla algılamak olmalı sanırım.
      O zaman tanrı bilimsel gerçek olurdu zaten.
      Dünyada ne yapıyoruzki o halde, kötülük olmalı ki iyiliğin ne olduğunu bileyim.
      Tanrı bize görünseydi (müdahil olsaydı) kötülük yapmamıza izin vermezdi sanırım.
      Mutlak irade sahibi tek canlı insandır.
      Tanrı ruhundan üflemiş insana der kutsal kitapların hepsi.
      Biz galiba dünyada tanrının prototipiyiz.
      İster iyilik yaparım, ister kötülük, tanrı hiçbirine engel olmuyor.
      Ne yapsam tanrının gıkı çıkmıyor, kendisine sövsem de sesi çıkmıyor.
      Bir ateist şimdi hemen der ki, olmayan şeyin sesi mi çıkar :)
      Bazen gökyüzüne bakar hayal kurarım, şimdi tanrı şurdan kafayı uzatıp bir baksa bize, herhalde korkudan ölürdük, düşünsene dünyadan çok çok daha büyük bir cisim gökyüzünden sana bakıyor.
      O sebeple tanrıyı görmemiz imkansız, koskoca evreni bir bakışta göremeyeceğimiz gibi.
      Zaten ışık vurup yansıma yapmasa hiçbir cismi göremiyoruz, bu kadar basit yapıdayız.
      Peki ruh denen şey nedir sence ?
      Vücüdumuzdan bağımsız bir varlık mı, yani içimize hapsolmuş bir varlık mı, organlarımız ölünce özgür kalacak bir varlık mı, yoksa zihnimizdeki/beynimizdeki elektriksel faaliyetler mi, beyin ölümü gerçekleşince ruh denen şey de yok mu oluyor ? Bu halde karbon/azot dönüşümüne devam yani :) Öldükten sonra ne olduğunu kesin bir gerçeklikle bilseydik, kendimizi öldürürdük herhalde, bir an önce bu dünyadan kurtulmak için. Bize yaşam sevincini bilmemek veriyor. Özellikle şu düşünceme katılır mısın acaba :
      Biz insanlar doğduğumuz andan itibaren mutsuzuz.
      Hayata ağlayarak başlıyoruz, herkes iç dünyasında hep hüzünlü ve yapayalnızdır.
      Bu hüznü ve yalnızlığı duymamak/hissetmemek için beyin fonksiyonlarımızı durdurmak istiyoruz.
      Çocukken bunu kendi etrafımızda sürekli dönerek yapardık, ne kafa yapardı, nasıl neşelenirdik...
      Beyin uyuşuyor ya, bir an için farkında olmuyorsun yaşadığının.
      Büyüyünce o dönmece oyununun yerine başka şeyler koyuyoruz.
      Alkol, çeşitli madde bağımlılıkları, çeşitli -izm'ler, birtakım oyunlar.
      Zihnimiz düşünmediği sürece mutluyuz.
      Gerçeğe döndüğümüz anda gözlerimizi kapatmak, görmek, farkında olmak istemiyoruz.
      Yani ölmek istiyoruz be Cem. Huzur ölümde.
      Ama ölümden sonra yaşam olmalı, yoksa asla ölmek istemem.
      Bu bir son olamaz, olmamalı.
      Velhasılı insan olarak bize verilen bu emaneti (özgür iradeyi) taşımak zor geliyor.
      Orhan veli demiş ya, bir de rakı şişesinde balık olsam...
      Evet ancak bir balık olsak kurtulurduk bu emanetin ağırlığından.
      Adı üzerinde, emanet bir özgür irade, geri alacak tanrı bizden onu, işte o zaman rahat edeceğiz.
      Görüşmek dileğiyle...

      Sil
    11. Bilal Bey selamlar,
      yazmaya bir başlayınca aklıma ne gelirse yazıyorum.Karşılıklı sohbet imkanımız olsa tabi daha güzel olurdu.Tek tek pek çok şeyi konuşabilirdik. Anlatımınız çok güzel ve edebi.Dünyanın bir mutsuzluk yeri olduğuna ben de katılıyorum. Tatsız gerçeklerden bir anlık bile kurtulmak için insanların alkol ve uyuşturucudan medet umduklarını biliyorum. Ölümle birlikte her şeyin biteceğini düşünmek çok tatsız ve ürkütücü. Yani insan bitmesin istiyor. Bu macera devam etsin. Yok olmak düşüncesi korkunç. Bilinç sahibi olduğumuz için, yok olacağımızı düşünebilecek bir beyne sahip olduğumuz için korkunç Cennet hayali ise çok tatlı, dünyada ne kadar kalbi kırık varsa, varlığı bir türlü fark edilmemiş, hep kenara itilmiş, hep hakkı yenmiş ne kadar insan varsa, onların cennete gideceğini düşünmek sosyal adalet duygumuza da hitap ediyor, kendimizin gideceğini düşünmekse tatlı tatlı hayallere daldırıyor insanı. Düşün, bu dünyadan çok daha güzel bir yer, canın ne istiyorsa o olacak, ölüm yok, hastalık yok,acı yok, son yok...Her türlü zevk,mutluluk ve neşe var.Hayal edilebilecek şeylerin en güzeli.Bunun doğru olmasını gerçekten isterim Bilal Bey. Tüm kalbimle isterim. Cehennem konusuysa beni hep ürkütmüştür. Öyle sonsuz bir ceza çok ölçüsüz ve anlamsız geliyor bana. Ruh diyorsun, geleneksel anlatımlardaki ruhu bilim bir türlü bulamadı.Yani vücudumuzun içinde ama aynı zamanda vücudumuzdan bağımsız olan bir enerji.Aşağı yukarı böyle diyelim, ama bilimsel olarak ruh saptanamadı. Duyguların kalple ilgili olduğu inancı da çürütüldü.Kalp imgesi, ilkçağ mitolojilerinden kalma bir sembol olarak kullanılır oldu artık.Genellikle de aşkın sembolü olarak kullanılıyor..Duyguların hepsinin kaynağının beyin olduğu kesin olarak kanıtlandı.Ölüm için bu bir son olamaz diyorsun, ben de isterim son olmamasını, ama başta da dediğim gibi bunun bilgisine sahip değiliz ve belki de hiçbir zaman sahip olamayacağız.Sadece inanırız ya da inanmayız. Bir de şu var Bilal Bey, yarattığı küçücük insancıklardan ömür boyu ibadet bekleyen bir Tanrı'yı benim mantığım almıyor.Tanrı'nın kendisine ibadet edenleri ödüllendirecek olması da başka bir muamma benim için. Diğer yandan ibadet etmeyenleri de cezalandıracak. Bu bana çok egoistçe geliyor.Tanrı bizimle alışveriş yapıyor, ki Kuran'da "Allah,müminlerin canını cennet karşılığında satın almıştır." diye bir ayet vardı. Bu alışveriş bana bir Tanrı işi gibi gelmiyor Bilal Bey. Diğer yandan kendisine inanmayanlara bu kadar kızması da bir Tanrı işi değil de daha çok bir insan öfkesine benziyor.Kuran okuduğum zamanlar benim aklımı karıştıran ve şüpheye düşüren şeyler bu tarz şeylerdi. Bir tanrı varsa bile, ben tıpkı bir insan gibi bizlerden bir şeyler isteyen ve bekleyen,istediklerini yapmadığımızda ise asabi bir insan gibi öfkeden deliye dönen bir tanrı hayal edemiyorum.

      Sil
    12. Bilal Bey düşündükçe yazacak bir şeyler geliyor aklıma ve bu yüzden biraz uzun oluyor kusura bakma ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim.Kutsal kitaplardaki Tanrı, bizden ibadet beklemese de sadece birbirimize,diğer canlılara ve doğaya iyi davranmamızı isteseydi bu çok daha anlamlı olurdu benim için.Cezalandıracaksa eğer, ona inanmadığımız ya da inanıp fakat ibadet etmediğimiz için cezalandırmak yerine, birbirimize ve bütün canlılara kötülük yaptığımız için cezalandıracağını söylese bu da aynı şekilde anlamlı olurdu benim gözümde.Çünkü Tanrı'nın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığını varsayıyoruz ki, gerçekten tanrıysa, her şeyi yaratmışsa, yarattıklarından gelecek hiçbir şeye ihtiyacı olamaz. Öyleyse neden bu inanç ve ibadet takıntısı? İslamcılar, onun bizim ibadetimize ihtiyacı yok, bizim ona ibadet etmeye ihtiyacımız var, diyorlar. Bu açıklama beni hiçbir zaman tatmin etmedi. Oysa biz insanların, ibadet değil belki ama, daha başka öyle çok şeye ihtiyacımız var ki...Sevgiye,şefkate,eşitliğe,kötülüklerden korunup kollanmaya,adalete,merhamete.... Ama Tanrı "Eğer sen beni seversen ve bana secde edersen ben de sana bu istediklerini veririm." diyor.Üstelik bizim hiçbir şeyimize ihtiyacı olmadığı halde bizimle pazarlık yapıyor, bize vereceklerinin karşılığında bizden de bir şeyler istiyor. Hani bütün insanlığı kucaklayan, kendisine inanan inanmayan herkesi yaptıkları iyilik ve kötülüğe göre değerlendireceğini, iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracağını söyleseydi, benim için tutarlı ve anlamı olurdu. Ama kendisine oy vermeyen yüzde elliyi kendi vatandaşı saymayan iktidar gibi, kendisine inanmayanları kendi kulu saymayan ve onlara sırf bu yüzden sonsuz cehennemi reva gören bir Tanrı benim için anlamlı değil.Kim ne derse desin! Ayrıca ödül (cennet) beklentisiyle yapılan ibadetin samimi olduğunu düşünebilir miyiz? Sırf Tanrı'dan korktuğu için ve/veya sırf cennet beklentisi içinde olduğu için iyilik yapanlar bana sevimli gelmiyor.Benim içimdeki vicdan ve adalet duygusu diyor ki: Bir cennet varsa eğer,Tanrı'yı hiç bilmeyen ve ona inanmayan fakat sırf insani duygularla iyilik yapan insanlar,o cennete girmeye dindarlardan daha çok layıktırlar.Çünkü bir ödül beklentisi ve ceza korkusu olmadığı halde, sırf insani duygularla iyiliği seçtikleri için.... Saygılar...

      Sil
    13. Cem selamlar;

      Senle “din” kavramında hem fikirizdir umarım.
      Din, bir yaşam felsefesi, yaşama bakış açısıdır.
      Tek başına “din” diye bir şey yok.
      Hani birileri din diye bir kavram üretmiş, inanmamızı istiyorlar, böyle bir şey yok.
      Dinsiz diye bir şey de yok.
      Yaşam hakkında neyin doğruluğuna inanıyorsan, dinin o.
      Bir ateist dinsiz değildir, tanrı/yaratıcı olmadığına inanılan dinin mensubudur.
      Ateist bir yaratıcı tanrı sebebiyle değil, doğanın kendi dinamikleri içinde var olduğumuzu düşünür.
      Ateist bir gün, tüm evrenin yapısını, zekamızla çözeceğimizi düşünür.
      Ben öyle düşünüyordum. Nasılsa beynimizin sadece bir kısmını kullanıyoruz.
      Evrim ve gelişim sonucunda, beynimizin tümünü kullabiliriz ve ışık hızını bile aşabiliriz.
      Yani enerjiye dönüşüp, ışık hızında gidip, istediğimiz yerde yeniden maddeye dönüşebilirdik.
      Biz birgün bunu yapacaktık, tanrıya falan yer yok bu felsefede.
      Hayatın anlamını arıyorsun ya, işte kendi aklınca bulabildiğin/ulaştığın bilgiler ile yaşam şeklini oluşturuyorsun ki bu da senin dinin oluyor. Nasıl inanıyorsan öyle yaşıyorsun.
      Öyle yaşamaya çalışıyorsun, toplumsal baskıdan kendini ne kadar kurtardığına bağlı olarak.
      Hani diyorsun ya, oraya yöneldim, buraya yöneldim, sanırım nihilizme doğru gidiyorum.
      İşte bu bizim yaşam çizgimiz.
      Hangi çizgi ile sonlanırsa hayatın, o inanç/din ile ölmüş olacaksın.
      Hesap ta ona göre gelecek önüne.
      Ben öderim hesabı diyene tanrı bile karışmıyor zaten.
      Bu dünyada mutlak özgürüz.
      (Devam edicem umarım...)

      Sil
    14. “Cennet hayali ise çok tatlı, dünyada ne kadar kalbi kırık varsa, varlığı bir türlü fark edilmemiş, hep kenara itilmiş, hep hakkı yenmiş ne kadar insan varsa, onların cennete gideceğini düşünmek sosyal adalet duygumuza da hitap ediyor”

      Demişsin :

      Cennet dünyada ezilenlere sunulan bir teselli ödülü değil.
      Yaratıcısını sevenin ona kavuşma yeri.
      Dünyada ister zengin ol, ister fakir, ister mutlu, ister mutsuz.
      Yaratıcının senle olduğunun farkındaysan/imanlıysan mutlu oluyorsun zaten.
      Bunun için paraya pula ihtiyaç yok.
      Kenara itilmek, hakkı yenmek, kime sorsan bir miktar hakkının yendiğini iddia eder zaten.
      Tanrıya inanmıyorsan bu yazdıklarımın bir anlamı yok.
      Ateist insan daima mutsuzdur.
      Çünkü hep ezildiğini, hakkının yendiğini, aslında yerinin orası olmadığını, hep, hep, hep....
      Bitmez bu hepler.
      Bu dünya sonsa eğer, yoksa başka bir umut, ve ille de öleceksek, o halde herşey ama herşey benim olmalı, önüne çıkanı ezmeli.
      Doğal eliminasyon ya, evrim kanunu. Başka türlü insanlık gelişemez ki.
      Ateist paylaşmaz, inanki paylaşmaz/paylaşmak istemez.
      Öyle gibi görünür, arkadan kuyu kazar.
      Normal bir yaşam savaşıdır onun için, ya o kazanacak ya da yok olacaktır.
      Yani bir kıyıda ezilmiş, itilmiş, kalbi kırılmış biri görürsen, çok fena yanılıyor olabilirsin.
      O kendi istek ve arzusuyla vermiş olabilir diğerlerine.
      İnan bana aklı kıt insan yoktur, hepimizin zekası yaklaşık eşittir.
      Fark aramızdaki yaşam felsefesi/din farkıdır.

      Sil
    15. “yarattığı küçücük insancıklardan ömür boyu ibadet bekleyen bir Tanrı'yı benim mantığım almıyor”

      Cem kardeş, ibadet/tapınma/ululama ihtiyaçlı yaratılmışız/evrimleşmişiz.
      Din tanımlı tanrıyı ululamayan, mutlaka ama, mutlaka birşeyi (Atatürk, Fenerbahçe v.s.) ululuyordur. Olmayan şeye/tanrıya sığınırsan, tüm diğer komik ululamalardan kurtuluyorsun.
      Bu durumda seni 10 kasımın anılmaması germez.
      Galatasaray'ın elenmesi hiç bağlamaz.
      Tayyip'e uyuz olup durmazsın, ne olacak bu memleketin hali diye bir derdin de olmaz.
      Tanrı bizden ömür boyu ibadet beklemiyor.
      Biz bir şeyi ululama ijtiyacı olan yaratıklarız.

      Sil
    16. "Eğer sen beni seversen ve bana secde edersen ben de sana bu istediklerini veririm." diyor.Üstelik bizim hiçbir şeyimize ihtiyacı olmadığı halde bizimle pazarlık yapıyor, bize vereceklerinin karşılığında bizden de bir şeyler istiyor. Hani bütün insanlığı kucaklayan, kendisine inanan inanmayan herkesi yaptıkları iyilik ve kötülüğe göre değerlendireceğini, iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracağını söyleseydi, benim için tutarlı ve anlamı olurdu. Demişsin :

      Tanrı iyi olmamızı istiyor cem, başka Bir şey istemiyor.
      İyi kullarımı cennete, kötü kullarımı cehenneme diyor şeytanla birlikte.
      Şeytan bizim içimizde, kötü yanımız yani, onu durdurmanın tek yolu tanrıya sığınmak.
      Ben kendi şeytanımı yenemedim, tanrıya sığındım da kurtuldum.
      Yemenin sonu yok, insanın yedikçe yiyesi geliyor.
      Tanrı azla yetinin size sağlık vereyim diyor.
      Cinselliğin dibi yok, tanrı eşlerinizi aldatmayın, mutsuz olursunuz diyor.
      Beyninizi uyuşturmayın, ayık kalın, akıl sağlığınızı bozmayın diyor.
      Neyi yasaklamışsa (haram/günah) mutlaka kendimize ya da çevremize ya da bir başkasına zararı var. Günah/haram denmiş olup da zararsız Bir şey söyleyebilir misin ?
      Tanrı kendisi için değil bizim iyiliğimiz/sağlığımız/mutluluğumuz için çeşitli yasaklar sıralamış.
      Uymak da zorunda değilsin , onu da söylemiş, tamamen özgür iradeye sahipsin, seçimine göre yargılanacaksın. Bu bence gayet adil bir dünya. Tanrı irademize müdahil olsaydı, asıl o zaman adelet bozulurdu. İyilik yapmak isteyeni kim tutuyor ki. Kötülükleri içimizdeki şeytan nasıl da cazip hale getiriyor. İyilik yapmak ne kadar zorsa, kötülük yapmak o kadar kolay ki.
      En büyük ibadet minicik bir iyilik yapmak.
      Verecek hiçbir şeyin yoksa, selam ver be adam, bir gülümse diyor kutsal kitapta.
      Birine gülümsemek sadakadır. Sadaka senin lehine yazılır, alanın öbür dünya için bir karı yoktur.

      Neyse Cem bey, umarım dünya arzu ettiğimiz gibi olur diyeceğim ama biliyorum ki mümkün değil.
      Çok benciliz insan olarak, bir o kadar da nankörüz.
      Ölümden sonra hayat yoksa ve nihayetinde ölüm varsa, dünyada bunca tepişmenin de anlamı yok.
      Aslında ateizm ile iman aynı şey.
      İki uç, artı eksi.
      Birinde mutlusun, diğerinde hem mutsuz, hem de umutsuz.
      Kal sağlıcakla...

      Sil
    17. Bilal Bey merhaba,
      Din konusunda haklısınız. Daha önce sizinkiyle paralel düşünceler yazmıştım. Geleneksel dinlere inanmayan insanların, herhangi bir ideolojiye ya da hayat görüşüne dinsel bir işlev yükleyip onu belki bilerek belki bilmeyerek kendileri için din haline getirdiklerini filan yazmıştım. Bu konuda hemfikiriz. Ama Tanrı'yı/yaratıcıyı Allah diye düşünürsek, onun gönderdiği iddia edilen dinin (İslam) temel yasalarına göre biliyoruz ki; Allah İslam'dan başka bir dini kabul etmiyor.Yani bu demektir ki İslam dışında dinlere inananlar onun (Allah) keremine ve ihsanına mazhar olamayacaklar. Dünyanın en iyi insanı olsalar da.... ! Biraz daha derine inersek şunları söyleyebilirim: Tanrı'nın, yarattığı insanları hesaba çekmesi ve bu dünya hayatının bizler için bir imtihan olması benim için anlamlı değil.İnsanları imtihan edip sonra hesap sormak için öncelikle imtihan edilenlerin, imtihanın farkında ve bilincinde olmaları ve bundan emin olmaları gerekir. Ben öğretmenim, öğrencilerime sınav yapacağım zaman sınav tarihini önceden bütün öğrencilere duyururum. Bazılarının sınav tarihinden haberi olmazsa, o sınav adil bir sınav olmaz. Yani imtihan için gerekli bir diğer şart adalettir. Adaletin temel direği de eşitliktir. Şimdi ders kitaplarını MEB dağıtıyor ama öyle olmadığını farz edelim. Kitap alamamış bir öğrenci hayal edelim. Ya da zengin çocuklarının ve fakir çocuklarının olduğu bir sınıf hayal edelim. Zenginin çocuğu özel ders alıyor, her türlü imkana sahip, ama diğerlerinin o imkanları yok. Onların aynı sınavlara girmeleri adaletli olmaz. Tıpkı bunun gibi, insanlar arasında eşitliği sağlamayan bir tanrı o insanların hepsini aynı sınavdan sorumlu tutamaz. Çünkü bu adil olmaz.
      Diğer bir husus; dünyada mutlak özgür olduğumuz fikrine ve tam bağımsız bir hür irade kavramına inanmıyorum. İnsanların, karakterlerini, olaylara ve durumlara bakış açılarını ve her türlü tercihlerini, kısmi olarak genetik etkenler; büyük ölçüdeyse yetiştirme (eğitim), toplumsal normlar, aile ve çevre şartları belirliyor. Suç eğilimiyle ilgili bir yazı okumuştum, suç tamamen bireysel bir olgu değil; biyolojik/genetik,toplumsal,çevresel, ekonomik ve pedagojik (eğitimsel) nedenleri olan çok yönlü ve karmaşık bir olgudur diyordu. Yani suça eğilimli olan insanın bunu bütünüyle hür iradesiyle yaptığını, bunun kendi tercihi olduğunu, iyilik dururken kasten kötülüğü seçtiğini düşünmemiz biraz zor gibi geliyor bana....Devam edeceğim, sohbetiniz çok güzel. Anlık sohbet yapsalardı keşke bu sayfada...Saygılar...

      Sil
    18. Bilal Bey, son yazdıklarınızı yeni gördüm.Sohbeti bırakıyor musunuz, güzel düşünceler paylaştığımızı düşünüyordum. Neyse, siz de sağlıcakla kalın.Teşekkür ederim fikirleriniz ve emeğiniz için...

      Sil
    19. Tekrar merhaba Bilal Bey,
      Siz uzun zaman ateist olarak yaşadığınızı, sonradan dine döndüğünüzü söylediniz. Görüşleriniz bu yüzden benim için çok önemli. Yani siz her iki cephenin (inançlı-inançsız) ufkunu da görmüşsünüz. Yazdıklarınız çok güzel. Benim eskiden savunduğum düşüncelere benziyor. Ben sizin yazdıklarınıza eleştirel yorumlar getirirken aynı zamanda kendi geçmişimdeki düşüncelerime de getiriyorum o yorumları.Keşke bu sayfada anlık sohbet olsaydı ve denk geldiğinde karşılıklı yazışsaydık.

      Sil
    20. Tanrı inancına şüpheyle yaklaşmak, öbür dünya diye bir şeyin olmayabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmak insana bir parça huzursuzluk ve anlamsızlık getirebilir, buna katılırım çünkü zaten kendim de aynı durumdayım. Ben ateistleri savunacak da değilim ancak, insanın bir tanrıya inanmaması onu kötü biri yapar tezinize katılmıyorum. Yani ateistlerin; nasıl olsa bir tanrı yok, ceza da yok,öyleyse bu dünyada istediğimi yaparım, diye düşündüklerini ve fırsatını buldukları an canlarının istediği kötülüğü yapabileceklerini hiç sanmıyorum. Tanrı var mı yok mu kesin olarak bilemiyorum ama vicdan var Bilal Bey, bundan eminim. Bu dünyada bir tanrıya inanan inanmayan herkes aynı vicdana sahip. Bu blogdaydı hatırlıyorum,vicdanla ilgili bir yazı yayınlanmıştı. Dünya genelinde bir araştırma yapılmış; konusu trenin insanları ezmesi durumunda verilebilecek tepki anket gibi sorulmuştu. Dünya genelinde herkes vicdan dediğimiz şeyi doğrulayacak yanıtlar vermiş. Beyinle ilgili yazılardaydı yanlış hatırlamıyorsam. Bu blogda bulabilirsiniz. Yani vicdan evrensel bir şey. Beyni sağlıklı çalışan her insan - hangi kültürden inançtan olursa olsun, hatta inançsız olsun- bir kötülük yaptığı zaman ya da yaptığının kötü olduğunu düşündüğü/hissettiği zaman mutsuz ve huzursuz oluyor. Bu bizlerde yaratılıştan/var oluştan gelen bir özellik gibi görünüyor. Dünyanın her yerinde aynı olduğuna göre....Yani, ateist insan yaşamak için -evrimle ilişkilendiriyorsunuz-kötülük yapabilir,bunda bir sakınca görmez, sözünüzün yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben kendimi şu anda ateist olarak tanımlamıyorum, çünkü tanrının yokluğundan emin değilim, varlığından da emin olmadığım için inançlıyım da diyemiyorum. Benim durumumda olanlar için sanırım agnostik deniyor. Belki yaşam içinde bu durumum da değişecek bilemiyorum. Ama katıksız ateist insanlar tanıdım,gerçekten çok iyi insanlardı. Yaşam sevgisiyle doluydular, öbür dünya inancı taşımadıkları için çok sınırlı olan bu hayatın en iyi şekilde ve insanca yaşanması gerektiğini düşünüyorlardı herhalde. Özellikle çocukları ve hayvanları çok severlerdi. İyilik de yaparlardı ama herhangi bir ödül için değil, çünkü tanrıya ve cennete inanmıyorlar; belki de sırf kendilerini iyi hissetmek ve mutlu olmak için yapıyorlardı. Ama tabi ki bu bütün ateistlerin iyi olduğu, ya da iyi olmak için ateist olmak gerektiği anlamına gelmez. Sadece benim tanıdıklarım iyi insanlardı. İnançlı ve dindar insanlar içinde de iyileri var, kötüleri var; çok dindar ve çok iyi insanlar da tanıdım; yani iyilik ve kötülük herhangi bir dinle,inançla, ya da dinsizlikle ilgili bir şey değil. İnsan iyiyse iyidir, kötüyse kötü,bunun dinle inançla çok fazla ilgisi yok bence. Ha şu var: Belki dünyadaki bütün dinler iyiliği tavsiye eder; kötülüğü yasaklar. Ama bu durum kötülüğün ortadan kalkmasını sağlamadığı gibi; herhangi bir geleneksel dine inanmamak ve hiçbir yerden iyilik tavsiyesi almamak da insanı kötü yapmıyor. İlkel kabile belgesellerini izliyorum bazen, bizimki gibi bir dine inanmıyorlar ama inanıyorum ki bizlerden çok daha iyi insanlar. Savaş yok, cinayet yok, tecavüz yok, -çıplak gezdikleri halde-, hem birbirlerine, hem doğaya hem de belgeselci beyaz insana karşı gayet saygılı ve nazikler...Einstein' a aitti sanırım: "Çoğu insana göre,insanlar dindar-dinsiz, hristiyan-müslüman-yahudi-, siyah-beyaz-sarışın, Alman-İngiliz-Amerikan gibi kategorilere ayrılır. Oysa gerçek bu kadar karmaşık değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılır: İyi insan-Kötü insan." Ben de böyle düşünüyorum Bilal Bey. Sohbetiniz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım sizi incitecek bir sürç-lisan etmemişimdir. Kendinize iyi bakın....

      Sil
    21. "Geleneksel dinlere inanmayan insanların, herhangi bir ideolojiye ya da hayat görüşüne dinsel bir işlev yükleyip onu belki bilerek belki bilmeyerek kendileri için din haline getirdiklerini filan yazmıştım" demişsin :

      Evet yazmıştın, sebebi nedir peki :
      İnançlarının bozuk/eksik olmasındandır.
      Gerçekten tanrıya bilimsel olarak bağlanan biri, asla ve asla bir şeylerin fanatiği(dogmatik bağlılık) olmaz.
      Dedim ya ben eski ateistim, şunun şurasında 3 yıl kadardır tanrı inancım var. Bu siteyi de doğrulama/ispat için takip ediyorum. Yazılan yazıların hiçbiri, tanrının olmadığının kanıtı değil. O halde inanmakta bir sakınca yok. Gözlenemeyen evrime inanacağıma, tanrıya inanmayı tercih ediyorum.
      Sevgili Cem, ben tanrıya bilimsel olarak inandım. Bilime aykırı birşey görürsem kesin araştırıyorum. Bilimsel olmayan tek kavram şu : "TANRI VAR"
      Bunu kabul ediyorsan, gerisi kolay, hemen bilimsel araştırmaya geçebilirsin. Yolun mutlaka islamda son bulacak.
      Gel tanrının fanatiği ol, diğer abuk sabuk her şeyden kurtul. Mantık bu. Tanrıya bağlan, tanrıya tap, onun karşısında ezil, ona boyun eğ, ona köle ol, onun fanatiği ol. Bu felsefe seni her türlü saçmalıktan koruyor. Düşünsene, olmayan bir şeye sığınıyorum. Yani kendime, sadece ve sadece kendime güvenip yaşıyorum Cem, bir ateist olarak daha ne isteyeyim.

      Sil
    22. Merhaba Bilal Bey,
      Senin adına gerçekten sevindim, huzuru bulmuşsan, doğru yolda olduğuna inanıyorsan, bilimi de dışlamadan, bağnazlaşmadan -ki yazdıklarından anlaşılıyor- bir dini hayat dengesi kurabilmişsen ne mutlu sana. Senin eski bir ateist olman benim için çok önemliydi ve şimdiki durumun merakımı artırıyordu. Yani benim şu anda göremediğim ve yeni yeni sıyrıldığım dinde sen neyi gördün de böyle bir dönüş yaşadın diye çok merak ettim. Benim içinse durum oldukça karmaşık. Ben, senin 30 yıl önce başladığın yerdeyim şimdi. Değişime inanırım ve açığım ama bunun doğal bir süreçle olması gerektiğine de inanırım. Yani kendi değişimime kendim bile (bilinçli ve kasıtlı olarak) müdahale etmem. Dinden sıyrılışım da böyle oldu. Bir yıl önceki ben, bugünkü beni hayal bile edemezdim. Okuyup araştırmalarım bakalım beni yıllar sonra (o kadar ömrüm olursa tabi) nereye götürecek bilmiyorum. Ben dine, dogmatik bir dinsizlikle karşı çıkan biri değilim. Gerçeğe her zaman açığım. Bir gün bu dinin gerçek olduğunu, o zaman kadar yanıldığımı fark edersem, ben de dine dönerim. Yani bir dinsizlik taassubu içerisinde değilim. Aradığım tek şey gerçeğin kendisi. Ama şu an için; son bir yıldır yaptığım araştırmalar sonucunda dinle bilim arasında çok çelişki gördüm. Bu da beni şüpheye düşürdü. Kendime karşı samimiyetsiz olmak istemediğim için şüphelerimin üstünü örtmek ve geçiştirmek yerine peşinden gittim. Sonunda geldiğim yer bu. Bakalım hayat çizgimiz daha başka nerelere gidecek. Benim dinden sıyrılışım beni başka biri yapmadı. Dün yürürken bir karınca yuvasına rast geldim ve son anda fark ettim. Nerdeyse karıncaların üstüne basıyordum. Zor kurtardım. Eskiden de aynı şeyi yapardım ve hiçbir hayvanı öldürmemeye çalışırdım ama bu sakınmamın sonucunda bana bir sevap yazıldığını düşünürdüm, beni ve her şeyi görüp gözleyen Tanrı'nın bunu değerlendireceğini düşünürdüm. Şimdi ise aynı davranışımı farklı şekilde anlamlandırıyorum: Onların da bir canı ve yaşama hakları var, onlar da bu dengenin parçası ve benim onları öldürme hakkım yok. Yani anlamlandırışım, metafizik boyuttan fiziki boyuta indi.Davranış aynı, gerekçesi farklı. Eskiden dine karşı olanları, ateist veya dinsiz olanları ya da başka dine inananları tehlikeli ve kötü kişiler olarak görürdüm. Şimdiyse bu önyargım yok oldu. O insanlara daha ılımlı ve hümanist bir bakış açısıyla bakabiliyorum. Dediğim gibi, insan iyiyse iyidir; kötüyse kötü...Neye inandığının bir önemi yok. Ayda bazen iki bazen 3 kez bira içerim. İki bilemedin 3 şişe, ama 4 olmaz. İstesem de çok içemiyorum zaten, içim almıyor. O kadarı da beni rahatlatıyor, keyif veriyor. Eskiden de aynı şekilde içerdim, ama bunun günah olduğunu düşünüp az ya da çok bir huzursuzluk duyardım. Şimdiyse vicdanım rahat bir şekilde içiyorum. Dinden sıyrılmanın benim hayatımda yarattığı tek devrim bu oldu inan. Eskiden de eşimi aldatmazdım, şimdi de aldatmıyorum. Beni an-be-an gözleyen bir tanrı varsa eğer, bunları da kayda geçirecektir mutlaka. Cem kulu, her türlü sapkınlığı ve aşırılığı yaşamak için dinden çıkmadı, o dinin, GERÇEK'le çatıştığını düşündüğü için çıktı...Saygılar...

      Sil
    23. Bilal Bey, beni şüpheye düşüren şeyler konusunda yazışmak istersen, o konularda da yazışabiliriz. O konularda senin yanıtlarını, yorumlarını ya da bakış açını öğrenmeyi çok isterim. Bilime bu kadar önem veren bir insan olduğun için, uzun yıllar sonra dine döndüğün için senin yorumların sıradan bir inanandan farklı olur diye düşünüyorum. Benim söz edeceğim şeylere zaten aşinasındır, o konularda yorumlarını almayı çok isterim. Görüşmek dileğiyle...

      Sil
    24. Sayın Cem Bozan, eğer gerçek biri isen ve yazdıklarında samimi isen, sen benim döndüğüm yolda ilerliyorsun. Üç yıl önce ben, aynı sen. Bu vicdan/merhamet/adalet duyguları her insanda doğuştan var anlaşılan ve hiç kaybolmuyor. Genlerimize işlenmiş/tanrı öyle yaratmış. Aslında tanrı var ile tanrı yok aynı kavramlar. Haddini aşan zıddına dönüşür. Felsefede artı ile eksi aynıdır. Ben haddimi aşmıştım. O yüzden zıddıma dönüştüm. Net bir inançsız/ateist idim, şu an net bir inanan/kulum. Sen şimdi hızla diğer kutba doğru ilerliyorsun, sona geldiğinde bir de bakacaksın ki, tersten aynı yerdesin. Tanrıya inanmayan ben ile inanan ben arasında hiç fark yok. Şu an sadece içimi kemirip duran ya tanrı varsa korkumu atmış durumdayım. Rahatlıkla tanrı yoktur diyebiliyorsan, en az inanan kadar rahat olunuyor. Rahat ve özgür. İnanmayan ben ne kadar özgür idi ise, şu anki kul olan ben de o derece özgürüm. Bütün -izm 'lerden sıyrılmış durumdayım. Ateist iken her türlü fikir akımından etkileniyorsun. Sığınacak bir korunak, yaslanacak bir dayanak aramaktan yoruluyorsun. Güncel bir örnek vereyim bak : Eski ateist ben olsam bugünkü gezi parkı direnişçilerine destek verirdim. Neden ?? Biz 1996 yılında az ışık yakıp söndürmedik. Sonuçta o günkü "SEÇİLMİŞ" hükümetin devrilmesi için kullanılmış olduğumuzu bugün biliyorum. Birileri (bürokrasi + askerler + faiz lobisi) o gün malı götürdü, hem de amuduyla. Bugünkü direnişçiler de aynen bizler gibi maşa olarak kullanılmaktalar. Ama farkında değiller. Onlar insanlık, doğa adına sokaklardalar ama emperyal kenelere oyuncak olmaktalar. Oysa tanrı inanç bazlı yaşayan insanlar uyanıktır, saf saf kullandırmazlar kendilerini. Bilirler ki dünya egemenleri, ülkemiz ve çevresi hakkında bir karar almışlarsa, senin benim ölümüm onları durduramaz. Bizler onlar için ancak ve ancak dövülür ya da işkence ile öldürülebiliriz, başkaca hiçbir etkide bulunamayız. Amaçlarına ulaşana kadar inançsız kesimi tepe tepe kullanacaklardır. Tarih tekerrürden (benzer tekrarlardan) ibarettir. Neden, çünkü toplum aklı balık aklı gibidir, yeni nesiller gelmiştir. Gençler ne bilsin gariplerim, bizler 12 Eylüllerde ölmüşüz, işkence çekmişiz, ne oldu peki, emperyalizm kazandı. Tanrıdan başka herşey boş. Dünyada kalıcı birşey söyleyebilir misin, kayalar bile eriyip toprak oluyor, binlerce yıllar sonra çelik bile yok oluyor, her madde dönüşmek zorunda, karbon/azot çevrimi.
      Bizler dönen enerjileriz, çekirdeğimiz etrafında dönüp duruyoruz, tıpkı güneşin etrafında döndüğümüz gibi...

      Sil
    25. Bu sitedeki "Ya varsa mantığının yanlışlığı üzerine" yazısını ve yorumlarını okudum. Orada hemen hemen taraflarca söylenebilecek her şey söylenmiş. Bu bir tercih. Nasıl daha mutluysan, o yaşam şeklini tercih ediyorsun. Ben tanrıya (tek olan allaha) inanıyorum ve o şekilde öleceğim. Yoksa bile bu felsefe beni bu dünyada mutlu ediyor. Olmaması kaos yaratıyor. Bilememezlik çok rahatsız edici bir durum.

      Hayyam'a selamlarımı söyle, isterse cevap da yazabilir, bir ateist olarak /kendisi agnostik olduğunu söylüyor ama bence ateist/ evrenin kendiliğinden varolduğunu, tanrının olabileceğini ama allah'ın olamayacağını söylerken çok komikti. Allah'ın el-ilah olduğu doğrudur, diğerleri yanına insanlar tarafından konmuş yapmacık putlardır. Bir ateistin puta inanması nasıl mümkün değilse, allaha inananın da bir başka tanrıya/puta inanması mümkün değildir.
      Felsefe yerine daha somut dünya işlerinden de bahsedebiliriz. Alkol mesela, zamanla alkolizme yakalanma riskin yüksek, inançsız insanın en çok sığındığı şey alkoldür. Akşam olmuş , güneş batmış, içmeyip de ne halt edeceksin...Çok severim Orhan Veli'yi. Alkole sığınmaktansa tanrıya sığınmayı tercih ederim, yoksa klinik tedaviler bile kurtaramayabilir. Çok var alkolik arkadaşım, hatta biri intihar etti, yazık. İslam/kuran hakkında birçok şey konuşulmuş bu sitede. Bizim yazışmamız bir tekrardan ibaret olacaktır.
      Ben belki de ateist müslümanım Cem, ne dersin :)
      Ama emin ol terörist değilim.
      Bu sefer çok uzun oldu herhalde.
      Dedim ya bu siteyi kendimi doğrulamak için takip ediyorum.
      Yanlış yolda olanları görünce doğru yolda olduğumu anlayarak rahatlıyorum.

      İstersen geçen yıl inandığın dinin sana mantıksız gelen yönlerine geçelim. Ancak ben islam uzmanı değilim, hani anladığım, okuduğum kadarıyla ki, türkçe kuranı çok okudum, sana yanıt vermeye çalışırım. Şu neden tüm dünya insanlarına hitap etmiyor, evrensel din değil iddianı biraz daha açarsan konuşabiliriz. Bugün dünya üzerinde islamdan habersiz insan olacağını pek tahmin etmiyorum...En azından emperyal güçler bizim reklamımızı "TERÖRİST" olarak yapıyorlar biliyorsun ki, reklamın iyisi kötüsü olmaz...

      Sil
    26. Tekrar Merhaba Bilal Bey,
      "Oysa tanrı inanç bazlı yaşayan insanlar uyanıktır, saf saf kullandırmazlar kendilerini." Bu düşüncene katılmam pek mümkün değil.Bana göre de inançlılar inançsızlardan daha çok kullanılıyorlar.Tabi seni bundan müstesna görüyorum.Okuyup araştıran, kafası çalışan insan ister inançlı olsun ister inançsız, kolay kolay kullanılmaz diye düşünüyorum. Ama dünya genelinde din fanatikleri daha çok kullanılıyor bu bir gerçek.

      Sil
    27. Gelelim esas konumuza: İslam bana göre evrensel bir din değil.Bunun en büyük göstergesi, ortaya çıktığı anda Orta Doğu dışında hiçbir yere ulaşamamış olmasıdır. Mirac olayında Peygamber'in Allah tarafından yedi kat semanın (arş'ın) üstüne çıkarıldığına inanılır. Yani dünyevi şartlarda, bugünkü teknolojiyle bile yapılması imkansız olan fizik ötesi bir yolculuk...Allah'ın, Peygamberine böylesi bir fizik ötesi yolculuk yaptırdığı varsayılıyor ama nedense o Peygambere fizikî bir yolculuk yaptırıp da dünyanın diğer bölgelerindeki insanlara ulaşmasını sağlamadığı sorgulanmıyor.Amerika kıtası, Avustralya kıtası, Asya kıtası (orta,kuzey ve doğu Asya, uzak doğu vs.), Avrupa, Afrika kıtaları bu peygamberden ve getirdiği dinden haberdar olmamışlar. Durum böyleyken, bu dinin evrensel (bütün dünya insanları için) bir din olduğuna nasıl inanabiliriz? Tarihî seyrinden gördüğümüz kadarıyla, saydığım o bölgelerden bazılarına, zaman içinde Müslüman devletlerin kendi dinlerini yaymasıyla oralarda duyulabilmiş ve yayılabilmiştir. Yani yayılma şeklinde herhangi bir ilahi müdahalenin ve yardımın olduğunu düşünmek için bir neden yok. Herhangi bir insan topluluğunun, fethettikleri yerlerde kendi dinlerini yayma yöntemlerinden bir farkı yok. Herhangi bir din ne kadar ve nasıl yayılabilmişse İslam da o ölçüde yayılabilmiştir. Hâlâ İslam'dan haberi olmayan topluluklar vardır dünyada. Haberi olan halkların büyük çoğunluğu da, senin de dediğin gibi "Terörist" bir din olarak görüyorlar ki, bu durumda onların İslam'ı seçmeleri imkansıza yakındır. Yani burada reklamın kötüsü pek de iyi olmuyor. Şimdi sadece soru soracağım, makul bir cevabı yok belki ama gene de bir beyin egzersizi olsun diye soracağım. Allah/Yaratıcı, bütün insanlığa rehber olarak bir peygamber ve bütün insanlığı her türlü sapkınlıktan, kötülükten ve yanlıştan kurtaracak; onlara ebedi saadet kazandıracak bir din göndermiş olsun. Bu dini neden dünyanın sadece belirli bir bölgesine (Arap Yarımadası) göndermiştir ve etki alanını yüzlerce yıl sadece Orta Doğu'yla sınırlı bırakmıştır; diğer bölgelerde yaşayan insanlara bu evrensel dini neden ulaştırmamıştır? Diğer bölgelerde insanların yaşadığını bilmemekte midir; (Eğer bu dini gönderen gerçek bir yaratıcıysa, bu ihtimal düşünülemez, bu soru da anlamsız olur;) diğer bölgelerde yaşayan insanlar kurtarılmayı hak etmemekte midir; (bu da bütün yarattıklarını eşit gören adil bir tanrı fikriyle çelişir; ya da tanrının adil olmadığını, yarattıkları arasında ayrımcılık yaptığını düşünmemiz gerekir; eğer böyle düşünürsek de o tanrının gerçek olduğuna ne kadar inanabiliriz?). Ayrıca İslam'ın ulaşmadığı o bölgelerdeki insanların ahiretteki durumu ne olacaktır? Kuran'da "Biz elçi göndermedikçe hiçbir kavme zulmetmiş değilizdir." diyor. Eğer öyleyse o insanlar da cennete girecek midir? Ama diğer yandan "müslüman olmayan cennete giremez" de diyor. Cennete giremeyeceklerse yok edilecekler midir ve bu durum adil midir? Eğer o insanlara İslam ulaşsaydı belki de Araplardan ve Türklerden çok daha iyi müslümanlar olacaklardı, bu ihtimali yok sayabilir miyiz? Din onlara ulaşmadığı için belki ceza görmeyecekler ama sırf din onlara ulaşmadı diye yok edilecek olmaları ne kadar adildir? Yok eğer onlar da cennete gireceklerse, bu, müslümanlar için ne kadar adildir? Müslümanlara birçok ilahi yasaklar varken, dünyada pek çok ilahi yasaya uyarak ve bir kısmında çok da zorlanarak (oruç gibi) yaşayıp cennete gidecekler ama diğer yanda bunlardan tamamen bağımsız ve canı istediği gibi yaşayanlar da cennete gideceklerse bu ne kadar adildir? Yani bir öğrenciye günlerce ders çalıştırıp sınav yapıp, diğer yanda başka bir öğrenciye hiç sınav yapmadan, ona da sınava girenle aynı notu vermek gibi düşünürsek, daha somut olur. Bu adil bir iş midir? Bir öğretmen böyle yapsa ve hakkında şikayet olsa; kesinlikle soruşturmaya ve teftişe uğrar; sonunda cezalandırılır. Yaratıcının böyle bir haksızlık yapabileceği nasıl düşünülebilir? Yani nasıl düşünürsen düşün, iş hep çıkmaza dayanıyor Bilal Bey. Ne dersin bunlar hakkında?

      Sil
    28. Ben İslam'ın Arap kültürüyle yoğrulmuş ve sadece Araplara hitap eden bir din olduğunu düşünüyorum. Bu dini kabul eden ve tam olarak bu dinin gereklerine göre yaşayan halkların da az ya da çok Araplaştıklarını düşünüyorum. Arap kültürüne dair izler: İslamiyet öncesi putperest Araplarda da namaz ve oruç gibi ibadetlerin olduğunu okudum. İlginç geldi bana. "Haram Aylar" kavramı bildiğim kadarıyla sadece Araplarda var. Türk tarihini çok okudum ama Türklerde öyle bir şeye rastlamadım. Cennet tasvirleri tam bir çöl halkının hayal gücüyle orantılı ve sınırlı. Altından ırmaklar akan serin ve yeşillikle dolu bir yer ve beyaz tenli huriler...(Çöl iklimi çok sıcak ve kuraktır, akarsu ve yeşillik yoktur ya da çok azdır, çöl halkının kadınları da genellikle esmerdir.) Göktanrı inanışına sahip Türklerin cennet (Uçmak) tasvirlerinde ise cennetin çok sıcak bir yer olduğu belirtilir. Çünkü Orta Asya oldukça soğuk bir bölgedir. İslam'daki cennet tasvirleri bir Orta Avrupalı için ne kadar cezbedicidir? Zaten ırmakların, serinliğin, yeşilliğin ve beyaz tenli kadınların bol olduğu bir yerde yaşamaktadır. Yakın akrabayla evlenmek (endogami/grup içi evlilik) Araplar dışında birçok halkın kültüründe hoş karşılanmaz. Hatta bazıları bunu uzak bir ensest gibi görürler. Dayı-hala-teyze-amca çocukları bazı toplumlarda kardeşe yakın kabul edilir. ki zaten bu şekilde yakın akrabaların evlenmesinde genetik hastalıklar da söz konusu olabilmektedir. Ama İslam Peygamberinin evlenebileceği kadınlar Kuran'da tek tek sayılmakta ve bahsettiğim bu akraba kızları da bunun içinde sayılabilmektedir. Bu da yakın akraba evliliğine sıcak bakmayan başka bir halkın kültürüyle uyuşmamaktadır. Diğer yandan bilim bu tür evliliklerin riskli olabileceğini kanıtlamıştır. Yani bu durum bilimle de çelişmektedir. Bir başka örnek; İslam'da evlilikte yaş denkliğine aykırı uygulamalar. Bizzat Peygamber kendisinden yaşça oldukça genç kişilerle (kızı ya da torunu yaşındaki Ayşe'yle) evlenebilmiştir. Bu durum belli ki o dönemin Araplarında var olan ve meşru sayılan bir uygulama. Ama günümüzün gelişmiş dünyasında hiç hoş karşılanabilecek bir şey değil. İslam ülkelerinin çoğunda bu tür evlilikler halen yapılmakta ve ortaya sübyancılık/pedofili diyebileceğimiz görüntüler çıkmaktadır. 60-70-80 yaşında bir ihtiyarın 13-14 yaşında bir kız çocuğuyla evlenebilmesi ne kadar ahlakidir? Ama İslam, emin olun buna izin vermektedir. Bizzat Peygamber bu şekilde evlilik yapmıştır. Yani bunların genellikle Arap kültürüne has şeyler olduğunu düşünüyorum Bilal Bey, sen ne dersin?

      Sil
    29. Bir diğer şey; İslam öncesi Arap toplumu köleci bir toplumdur. Köle alıp satabilmektedirler ve kölenin hiçbir hukuki hakkı yoktur. Adı üstünde köle. İslam gelince de bu durum değişmemiştir ve aynı kölecilik devam etmiştir. Cariyelerle (kadın köleler) evlilik dışı cinsel ilişki de serbesttir. Ama hür bir kadınla evlilik dışı cinsel ilişki (zina) kesin olarak haram kılınmıştır. Allah tarafından bir peygamber olarak gönderildiğini söyleyen ve Araplardaki bütün yozlaşmışlığı ve yanlışlıkları kaldırma ve düzeltme iddiasıyla ortaya çıkan Muhammed'in Araplarda görebildiği ve düzeltilmesi gerektiğine inandığı en büyük yozlaşmışlıklardan(!) biri; kölecilik ve cariyecilik değil; evlatlığı öz evlat yerine koymak uygulaması olmuştur. Evlatlık öz evlat gibi görülürdü ve erkek ise; babası/babalığı onun karısıyla evlenemezdi; evlatlık kız ise de kendisiyle zaten evlenilemezdi. Buna şiddetle karşı çıkmış ve bu ilkel ve yoz(!) uygulamayı ortadan kaldırmak için (!), kendi evlatlığı ve kölesi olan Zeyd'in boşandığı karısıyla (Zeyneb Binti Cahş) evlenerek bu geleneği yıkmıştır. Bu bizzat Kuran'a ayet olarak girmiştir ve gerekçesi de oldukça düşündürücüdür. " ..... Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir." Ahzab suresi 37.ayet. Yani gerekçesi evlatlık kurumunun yanlış olması filan değil; sadece müminler evlatlıklarının boşandığı karısıyla evlenmek isterlerse, onlara bir güçlük olmasın. Peygamber bu geleneği değiştirmiş, çünkü müminler, evlatlıklarının boşadığı kadınla evlenmek isterlerse onlara bir güçlük olmaması gerekiyormuş. Ama köleciliği değiştirmemiş. Buna karşı çıkmamış, bizzat kendisi de köle sahibi olmuş zaten.

      Sil
    30. "Ama dünya genelinde din fanatikleri daha çok kullanılıyor bu bir gerçek." demişsin :

      Her türlü fanatizm (aşırı tutku) zararlıdır.
      Tanrı tutkusu hariç.
      Din fanatikleri dediğin, tanrı sevgisi dışına taşmış inançsızlardır.
      Bir ateistle , bir insanın (ali, muhammed, m.kemal...) bağlısı/taraftarı/fanatiği arasında fark yoktur.
      Çünkü her ateist mutlaka bir -izm'e tutkundur.
      Eylemlerde hep onları görürsün.
      İçinde tanrı sevgisi olanın -izm'lerle işi olmaz.
      Onun için tek fanatizm, tanrısıdır.
      Sadece ona tapar, sadece ondan yardım bekler.
      Yani sadece kendine güvenir...

      "Ben İslam'ın Arap kültürüyle yoğrulmuş ve sadece Araplara hitap eden bir din olduğunu düşünüyorum." demişsin :

      Müslümanların arasında arap kökenli insanların çoğunluk olduğunu sanmam.
      Çin'den tut, Amerika'ya kadar bir yığın değişik kültürden müslümanlar var.
      Türk'lerin nüfusu bile araplardan fazladır.
      Ama biz hala türk gibi yaşıyoruz, bir arap gibi nasıl yaşayayım ki ?
      Tanrımız birse, bizim aynılaşmamız mı gerekiyor ?
      Mesih İsa'da ortadoğu kökenli. (yahudi mi, arap mı bilmiyorum)
      Bütün hıristiyanlar şimdi ortadoğu kültüründe mi ?
      Varsay ki, türklere peygamber geldi.
      Muhammed'den farklı şeyler mi söyleyeceğini sanıyorsun ?

      "İslamiyet öncesi putperest Araplarda da namaz ve oruç gibi ibadetlerin olduğunu okudum." demişsin :

      Bu da ilk insanın dininin de, aynı tanrının dini olduğunu kanıtlar.
      Bozulan, değişen, dönüşen toplumlar/insanlar/inançlardır.
      Tanrının buyrukları değişmez.
      İnsanın ibadet etme ihtiyacı, yaratıldığından beri değişmemiştir.
      Hep yaratıcısını aramıştır.

      "Göktanrı inanışına sahip Türklerin cennet (Uçmak) tasvirlerinde ise cennetin çok sıcak bir yer olduğu belirtilir.
      " Çünkü Orta Asya oldukça soğuk bir bölgedir. " demişsin :

      Bu tasvirleri nerden buluyorsun bilmiyorum ama, ırmak kıyısı, yiyecek, içecek ve serinlikler, dünyanın hangi bölgesinde yaşarsa yaşasın, her insanın hoşuna gidecek şeylerdir.
      Tanrı isterse kutuplardaki insanlara hitap etsin, sizi çöl ve sıcak ile ödüllendireceğim diyeceğini sanmam.

      İslam peygamberinin özel hayatına dair türlü iftiralar internette yığınla var.
      Özel hayatı didiklemenin kimseye bir kazandıracağını sanmam.
      Kuran'da evlatlıkların dul karıları ile evlilik teşvik edilmiyor.
      Zorundaysanız, bir mağduriyeti engelleyecekse, yapabilirsiniz deniyor.
      Uzak akraba evlilikleri türklerde araplardan daha çok olabilir.
      Kuran'ı subjektif ve ön yargılı okursan hiçbir şey anlamayabilirsin.

      Son söz :
      "Aklen/zihnen/mantıken/kendi zekası ile bir yaratıcının olduğunu bulamayan insanlarla, din ve dinler konusunu tartışmak mantıksız ve anlamsızdır."
      Önce bir yaratıcının olduğu konusunda karara varmalısın.
      Bir yaratıcının olmadığı kararına varırsan da zaten din/dinler, peygamberlerin özel hayatı seni ilgilendirmeyecektir.
      İslama saldıran herkesin, islam dışı bir inancı olduğuna emin olabilirsin.
      Ben ateist iken, din diye bir derdim yoktu.
      Ölünce, azot/karbon dönüşümüne dahil olacaksın.
      Düşünecek ne aklın kalacak, ne beynin.
      Muhammed'i kendinize neden dert ediniyorsunuz ki...

      Sil
    31. Merhaba Bilal Bey ,
      Umuyorum bu eleştirilerim seni incitmiyordur. Ben tanrı ya da din düşmanı biri değilim. Amacım da dine ya da peygambere saldırmak ve aşağılamak değil. Peygamberin özel hayatını neden didikliyorsun diyorsun. Peygamber, yaşayışıyla, hatta 24 saatiyle bütün inananlara örnek olmak iddiasındadır. Böyle olunca peygamberin bizzat kendisi kendi özel hayatını insanların tanımasına ve bilmesine açmış olmuyor mu? Peygamberin, yemeği nasıl yiyip suyu kaç yudumda içtiğinden, nasıl uyuduğundan hangi yöne yattığından tut, hanımlarıyla nasıl ilişkiye girdiği bile, birçok ayrıntısıyla İslam alimleri tarafından müslümanlara örnek olarak anlatılır. Adet halindeki eşiyle cinsel anlamda nasıl ve ne kadar yakınlaştığı bile anlatılır. Bunların yanında benim yazdıklarım özel hayatı didiklemek sayılabilir mi? Ortada çok ciddi bir iddia var: Peygamber evlatlığının boşadığı ve kendi akrabası da olan Zeynep'le kendisi evlenebilmek için Allah'ın adını kullandı ve Kuran'a bununla ilgili ayetler koydu şeklinde bir iddia bu. Tabi ki bu iddiaya İslam alimleri tarafından çeşitli cevaplar da verilmiş ancak beni tatmin etmedi o cevaplar. Kuran'da peygamberin evliliğine ve cinsel hayatına dair birçok ayet var. Hanımlarının peygamberi üzmesi üzerine açık tehdit ayetleri var. Dilediğin hanımını geride bırakırsın dilediğini tekrar yanına alırsın, biz istersek onların yerine sana temiz ve bakire eşleri veririz şeklinde ayetler var. Mümin kadınlardan peygambere kendini mehirsiz olarak hibe etmek isteyen olur ve peygamber de onu almak isterse, diğer müminlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere onu da sana helal kıldık şeklinde ayetler var. Peygamberin evine gelen misafirleri kovmaya yönelik ayetler var. Peygamberi evinin dışından bağırarak çağıran ve öğle uykusundan uyandıranlara kızan ayetler var. Bilemiyorum, bir Tanrı/Allah; yeryüzünde o kadar mesele ve o kadar insan varken, o kadar haksızlık ve yanlışlık varken, bir insanın(peygamberin) özel hayatıyla bu kadar ilgilenir ve kutsal denen kitaba bunları yazar mı? Senin için bunlar sorun teşkil etmiyor olabilir, Allah öyle dilemiştir diyebilirsin, ama benim için bunlar son derece şüphe uyandıran ve akla yatkın olmayan şeyler. İnanmıyorsan niye eleştiriyorsun, sorguluyorsun diye kızabilirsin bana, ama benim inanmam istenen bir din var bu toplumda ve bu nedenle bu dini sogulamak, bu dinin kutsal kitabında ve peygamberinin yaşantısında bir mantık ve tutarlılık aramam benim hakkım diye düşünüyorum. Budizm'i, Hinduizm'i, Şintoizm'i, ya da Hristiyanlığı hiç sorgulamıyorum eleştirmiyorum. Çünkü benim yaşadığım ülkede ve toplumda o dinlerin bir önemi ve geçerliliği yok zaten. Bambaşka coğrafyaların ve toplumların dinleri onlar. Bizi ilgilendirmez. Ama İslam benim yaşadığım ülkenin ve içinde bulunduğum toplumun bir gerçeği olduğuna göre, İslam'ı eleştirmek ve sorgulamak da benim hakkımdır. "İslama saldıran herkesin, islam dışı bir inancı olduğuna emin olabilirsin." demişsin. Ben İslam'a saldırdığımı düşünmüyorum, sadece mantıklı bulmadığımı anlatmaya çalışıyorum ama velev ki öyle diyelim, inan ki benim şu anda hiçbir şeye inancım yok. Tamamen boşlukta yüzüyorum. Bir yaratıcının olduğu konusunda karara varmaya gelince, gerçekten bir yaratıcı varsa eğer, ben yok desem de bu gerçek değişmez. Tıpkı, Yaratıcı yoksa, benim var dememle var olmayacağı gibi. Bilal Bey, bir yaratıcının var olmasını gerçekten çok istiyorum. Aksi halde dünya senin de dediğin gibi çok anlamsız oluyor. Her şeyi görüp gözeten bir tanrı isteğinin içimizde var olduğunu sanıyorum. Bize çok kıymet veren, bizi çok seven, biz ölünce bizi tekrar yaratan ve sonsuz bir hayat bağışlayan bir tanrıyı kim istemez. Cennete gitmeyi kim istemez. Ama elimizde temenniden öte bir şeylerin olması lazım gibi geliyor bana. O da kutsal kitap diye bir cevap akla gelir hemen. Ama kutsal kitap, bir tanrı eseri gibi gelmiyor bana. Üzgünüm. Bana göre pek çok şüphe uyandıran şey var o kitapta.

      Sil
    32. Başka bir şey daha var: Cennette erkeklere huriler verileceği söylenir, hurilerin tasvirinde yeni kabaran memelerinden filan bahsediliyor ki bu da cinselliği çağrıştırıyor. Yani hurilerle cinsellik yaşanacağı inancı var. Bir kişiye verilecek hurilerin sayısı da binlerle ifade edilir. Ama kadınlara yönelik bir şey yok. Gılmanlar (erkek çocuklar) diye bir şey var ama onlar da kadınlara yönelik değil. Yine erkeklere hizmet için var olduğu düşünülüyor. Yani dünyada çok eşle evlenebilen erkek, cennette de birçok huriye sahip olacak; diğer yanda dünyada tek eşle yetinmek, hatta bazen eşini başka kadınlarla paylaşmak zorunda olan kadın, cennette de yine tek eşli olacak ama eşi tıpkı dünyadaki gibi, hatta dünyadakinden binlerce kat fazla kadına sahip olabilecek. Bu durum sana normal geliyor mu? Neyse, belki de sen haklısın, bu konularda tartışmanın hiçbir faydası yok. Meseleye çok farklı yerlerden bakıyoruz, sen kafandaki soruları çözmüşsün, bu dinin doğru olduğuna inanmışsın ve huzuru bulmuşsun. Bense huzuru kaybettim, çünkü sorularıma mantıklı cevaplar bulamadım bu dinde. Sırf huzurlu olayım diye artık bana doğru gelmeyen şeylere de inanamam. Bu dinin gerçekliği benim gözümde şüpheli artık. Bilal Bey, sohbet için çok teşekkür ediyorum. Bir sürç-i lisan ettiysem, bilmeden seni kırdıysam affola. Kendine iyi bak, kal sağlıcakla...

      Sil
    33. Selamlar;
      "Umuyorum bu eleştirilerim seni incitmiyordur." demişsin :
      Tanrıyı incitmekten korkmadığına göre, ben kimim ki...

      "Peygamber evlatlığının boşadığı ve kendi akrabası da olan Zeynep'le kendisi evlenebilmek için Allah'ın adını kullandı ve Kuran'a bununla ilgili ayetler koydu şeklinde bir iddia bu. Tabi ki bu iddiaya İslam alimleri tarafından çeşitli cevaplar da verilmiş ancak beni tatmin etmedi o cevaplar. " demişsin :
      İslam alimleri seni tatmin edemediyse, ben kimim ki !.

      "Bilemiyorum, bir Tanrı/Allah; yeryüzünde o kadar mesele ve o kadar insan varken, o kadar haksızlık ve yanlışlık varken, bir insanın(peygamberin) özel hayatıyla bu kadar ilgilenir ve kutsal denen kitaba bunları yazar mı? " demişsin :
      Dünyadaki hiçbir kargaşa ve karışıklıktan tanrı sorumlu olamaz.
      Öyle olmasa bizi nasıl sınayacak ki...
      Örnek bir canlı insan hayatı göstermek için, elçisine zaman zaman müdahil olmuş.
      Zaten doğrudan müdahale ettiği tek insan, peygamberlerdir.
      Diğerlerimiz hal ve tavırlarımızda tamamen özgürüz.

      "İslam'ı eleştirmek ve sorgulamak da benim hakkımdır. Ben İslam'a saldırdığımı düşünmüyorum, sadece mantıklı bulmadığımı anlatmaya çalışıyorum ." demişsin :
      Bu sözünde doğrusun, islama saldırı derken sadece seni kasdetmemiştim.
      Bir olgunun hep kötü yönlerini dile getirirsen, bu saldırı olarak algılanabilir...

      "bir yaratıcının var olmasını gerçekten çok istiyorum. Aksi halde dünya senin de dediğin gibi çok anlamsız oluyor. Her şeyi görüp gözeten bir tanrı isteğinin içimizde var olduğunu sanıyorum." demişsin :
      Bu çok olumlu bir adım.
      Tanrı için düşüneceğin tüm olumluluklar seni kurtarır, aksi halde boşluğa düşmekten kurtulamazsın, bu olumsuz durumdan da tanrıyı suçlayamazsın.
      Bizi, manevi olarak, sığınacak bir yer arayan canlı olarak yaratmış.
      Kendisine sığınalım diye de boyumuzu aşan şeyler istemiyor, sadece iyi olmamızı istiyor :Bakara 286- "Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez....."

      "Ama kutsal kitap, bir tanrı eseri gibi gelmiyor bana. Üzgünüm. Bana göre pek çok şüphe uyandıran şey var o kitapta." demişsin :

      Kuran, bir insanın yazabileceği bir şey değil.
      Bunu inandığım için söylemiyorum.
      Aklın yolu bir, bir benzerini yazabilir misin ?
      Hadi yaz da, ona inanalım...
      Kuran bir insanlık tarihi eseri.
      Bugüne kadar hangi insan toplulukları gelmiş geçmiş, neler yaşanmış, sonları nasıl olmuş tek tek anlatılıyor.
      İçeriği tamamen kanıtlarla dolu, görebilene...
      Ragıp Şevki Yeşim'in yazdığı "Allah'ın Gazapları" kitabını okumanı öneririm.
      Kuran'da anlatılan olayları, hikaye tarzında anlatmış.
      Kuranı o zaman daha net anlıyorsun.

      "Başka bir şey daha var: Cennette erkeklere huriler verileceği söylenir....." v.b. yazmışsın, özetle diyebilirim ki :

      Batı medeniyeti (hıristiyan kültürü) ile yetiştiriliyoruz.
      Bu kültürle bakarsan, kurandaki kadın-erkek ilişkilerini anlamak imkansız.
      Bir örnek vereyim : Şarkıcı Tarkan'ı ele alalım. (benzer bir sürü var)
      Yığınla kadın hayranı var.
      Hani ellerinden gelse, ki çoğu fırsatını buluyor, üstüne atlayıp parça parça edecekler adamı, sevgi ve hayranlıklarından dolayı, beğenilerinden dolayı.
      Şimdi düşün, islam peygamberinin hayran sayısını.
      Aradaki fark : Tarkan birçok gayri meşru, metres ilişkisi yaşıyor. (magazin basını böyleleriyle çakılı...)
      Peygamber delikanlı gibi nikahı basıyor, ilişkiyi meşrulaştırıp, kadını yüceltiyor.
      Çoğu nikahına aldığına da, dokunduğunu bile sanmıyorum ha (seks anlamında), var mı aksi bir kanıtınız ?
      Onun nikah sebebi tamamen insancıl ve toplumsal dayanışma amaçlı.
      Ha keza aksi olsa ne olur, efendi efendi, nikahına o kadarını alabilmiş, milyonlarca hayranından.
      Örnek insan olmak için adam daha napsın...
      Kal sağlıcakla...

      Sil
    34. Yazdıklarınızın hepsini okuyamadım ama büyük bir kısmını okudum ve bir kaç fikrimi paylaşmak istiyorum..
      İlk olarak dindeki kadın algısı beni dinden uzaklaştıran en önemli faktör ve bunu sadece müslüman ülkelerdeki kadın algısından dolayı söylemiyorum ayrıca kuranı kerimde yazılanlardan da bu yorumu çıkardım. Ve ben bir kadın olarak böyle bir sınıfı kabul edemem. Bazen aklıma acaba erkek egemen meallerden dolayı mı diye geliyor ama kısa bir süreliğine..
      Benim ikinci olarak bir türlü benimseyemediğim durum cennet kavramı ve bunun kutsal kitaptaki tanımlanmaları..Bir kere bence yaratıcı varlığı kesinlikle manevi bir şey yani bunu açıklayamadığınız bir şekilde hissediyorsunuz ve ben benim yaratıcımın bana materyalist şeyler teklif etmesini kabul etmiyorum, huri, içecekler, bahçeler falan hemde bunları bir şekilde bu dünyada yapmamı istemezken din bir ödül olabilir ama daha manevi bir şey umuyorum..Belki böyle olsaydı bugün salyaları akarak küçük çocuklara yada herhangi bir kadına bakan bir ümmet olmazdık. ve peygamber ön görüsü çok yüksek bir insan olmalı değil mi, öyleyse o zamanki şartlarda yaptığı çocuk evliliklerinin dine yanlış bir şekilde yansıyacağını ön görebilmeliydi, insanların bahanesi orada kızlar kaç yaşında ergenliğe giriyor şeklinde olmamalıydı.
      Kuranı kerim okurken aklıma gelen bir şey var belki Allah bir şekilde kendisinden o kadar çok korkutuyor ki insanları insanlar artık hiç bir şeyden korkmuyor ve mükemmel bir ahlak anlayışına sahip olabiliyorlar dürüst falan anlatabiliyor muyum bu dünyada kendisi gibi insan olan herhangi bir yaratığın önünde eğilmiyor çünkü biliyor ki o da basit bir insan ve onun sahip olduğu hiç bir şart onu ondan üstün yapmaz ve bu dünyada sahip olmak isteyeceği her şey aslında o kadar da önemli değil..
      Aklıma takılan en önemli soru ise demir, demirin dünyadan bir element olmadığı bilimsel olarak kabul edilen bir şey peki ama bu bilgiyi bir insan nereden bilebilir hem de o zamanın şartlarında bana lütfen piramitlerden bahsetmeyin daha öncelerden daha bilimsel halkların yaşadığına inanıyorum ama kuranın yazıldığı zaman değil.
      birde dinlerle ilgili en önemli olgu benim için zahidin her hatayı yaptıktan sonra bir şekilde tövbe ederek bunun affolacağını düşünmesi ve o yüzden zahidlerin yaşamları ortadoğu türkiye...dine inanmayan bir insan ise yaptığı bütün davranışlarıyla tamamen kendi sorgulama ve vicdan sistemine sahip buda toplumsal ve ailesel olarak şekileniyor.
      biraz çelişkili olabilir kabul ediyorum.

      Sil
  11. Bazı ateistlerin sanki belli bir kuran meali varmış gibi, sanki kuran belli bir dile sahipmiş gibi, ayette onu demiyor bunu diyor tarzında konuşmalarını hiç beğenmiyorum. Ben bazı ateistleri ne anlıyorum, ne beğeniyorum. Arkadaş sanki muhammedin yanındaydınız.

    YanıtlaSil
  12. Din'de aslında bu yokta, şuyduda buyduda. Ateistmisin müslümanmıısın nesin, neyin nesisin. Peygambermisin, cebrailmisin. Sen mi kurdun bu Dini.

    YanıtlaSil
  13. Ondan sonra, senin bir amacın, idealin, bilgin, kültürün, görmüşlüğün geçirmişliğin var. Bilimden bahsediyoruz. Ama bilimden sanki haberin yok. Bilimin ne demek olduğunu çok güzel anlatıyon ama anlattığının içinde bilim yok. Bu nasıl iş, nasıl tarif.

    Kalkıyon sanki bilim adamının yanındaymış gibi, yada sanki bişeyler biliyomuş gibi yazıyon. Daha kimse uzayı ayı güneşi beyni çözemedi. Sen nasıl çözdün.

    Dini bilimi senmi kurdun kardeşim. Bilim adamımısın, peygambermisin. Bu nedir ya.

    Sizin yüzünüzden toptan rezil yüsva oluyoz. Bir kaybolun gidin ya.

    Kişileri sanki tanıyomuş gibi yazıyon. Sen her yüzyılda varmıydın. Sen Aristonun yanındamıydın. Sen bilmem kimin yanındamıydın.

    Nesiniz siz ya. Bir deyin bakayım. Ne ayaksınız.

    Ateist geçinmeyin, ateist olun.

    Anlamıyorum, hç anlamıyorum. Ve beğenmiyorum. Midem bulanıyor bazen.

    YanıtlaSil
  14. Her gün bir moral bozucak bişey var. Yeter lan artık.

    Senin politika bilginede hayranım. Ateist politika yaparmı lan. Senin politikayla ne işin var. Senin milletle ne işin var. Tecavüze mi uğradın sen. Syle bakalım. Senmisin o tecavüze uğrayan. Sana tecavüz tehditimi var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eray Karakoç7 Temmuz 2013 17:45

      Esas ateistler politika yapar. Atatürk laiklik ilkesini boşu boşuna anayasaya koydurmadı. Eğer şuan laik bir ülke olmasaydık-her ne kadar laik denilebilirse, Tayyip sayesinde-İran ve diğer ülkeler gibi bizde bombalanacaktık. Ülkemizdeki camilerde Amerikalı askerler cümbüş yapacaklardı. Kadınlarımıza tecavüz edeceklerdi. 7 yaşındaki kız kardeşin deden yaşında adamla evlenecekti. En ufak sebepten yaşadığın ülkeden kovulabilecektin. Daha bunun gibi bir sürü şey sayabilirim sana. Madımak'ta ki kara yobazların torunlarının hala aramızda yaşıyor olması çok üzücü!

      Sil
  15. Google ateist siteleri süzüyor olabilirmi?

    YanıtlaSil
  16. Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâat olunmaya hakkı olan hiçbir ilâh, hiçbir kimse yoktur.

    http://www.cocukpinari.com/index.php/content/view/228/

    YanıtlaSil
  17. Zinet Oran? :

    Bir kişinin gözlerinden tüm bedenini (hatları, ölçüleri, biçimi) okumak.

    Gözden, vücut dilinden ruhu (karakteri, içi, niyeti) okumak var. Peki bedeni.

    Gözler tüm yapının aynasıdır? Gözler insanın, hayvanın tüm evrenin aynasıdır?

    Bir kişinin gözünden yada herhangi bir uzvundan diğer uzuvları ortaya çıkar mı? Hatta sadece dış beden değil, iç organları dahi bilinebilir mi? Eğer bazı durumlarda bilinmiyor, çıkmıyorsa kişi sakattır? Doğru insan yapısı? Anormal beden yapısı? Anormal ruh yapısı?

    Yiyecek/Ağız? :

    Yiyecek ebatı ile canlıların ağız ebatı oranı.
    Yiyeceklerin ebatı ile canlıların ağız ebatı ilişkisi.

    Yiyecek ile Canlı? :

    Yiyeceklerin yetişme (yer, ağaç, deniz, uzunluğu, kısalığı, genişliği) biçimi ile canlıların özellikleri (uçma, sürünme, tırmanma, uzunluk, kısalık, genişlik) ilişkisi.

    Irk? :

    Irklar arasındaki ilişkiler, ayrışmalar.

    Bitki? :

    Bitkiler arasındaki ilişkiler, ayrışmalar.

    Organ? :

    İnsan ve hayvan organlarındaki ilişkiler, ayrışmalar.

    Cinsiyet? :

    Cinsiyetler arasındaki ilişkiler, ayrışmalar.

    YanıtlaSil
  18. Hayyam, bloğun simgesini değiştirir misin? Yer imlerinde belli olması için istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir ama simge olarak ne koyabilirim, bilmiyorum. Bakınayım biraz.

      Sil
    2. Teşekkürler.

      Bir de bir şey daha syliyeyim, nedendir anlamadım, rss takibinde ikişer üçer çıkıyor yazılar. Postlarda yorumlarda. Diğer blog yada sitelerde böyle bir şey yok. Bir tek sende var.

      Sil
    3. Şöyle demeliydim. Her besleme okuyucuda olmuyor. Operada oluyor.

      Sil
    4. Rica ederim.

      RSS olarak şu linki kullanıyorum: http://feeds.feedburner.com/tanrivarmi Bende bir sorun gözükmüyor. Neden sizde böyle bir hata verdiğini de anlayabilmiş değilim. Acaba başka birinde de bu hata var mı, yoksa normal mi? Biri bunu belirtebilirse daha sağlıklı bir şekilde inceleme yapılabilir bu konuda.

      Sil
    5. "http://tanrivarmi.blogspot.com/feeds/posts/default" kullanıyorum.

      feedburner'de dediğim olmuyor. (feedbrner'de yorumların adresi ne?)

      Şimdi bunu "http://tanrivarmi.blogspot.com/feeds/posts/default?alt=rss" denedim, bunda da olmadı.

      İyi bir rss okuyucu eklentisi bulamadım. Bildiğin varsa söyle. Ayrı program istemiyorum.

      Sil
    6. Gönderilerin RSS'ini Feedburber'e yönlendirdiğim için, orijinal adres çalışmayabilir; bu sebeple Feedburner'den takip ediniz gönderilerin RSS'ini.

      Yorumlar için ise geçerli RSS adresi şu: http://tanrivarmi.blogspot.com/feeds/comments/default

      RSS okuyucuları hakkındaysa hiçbir bilgim yok maalesf.

      Sil
  19. Eray Karakoç7 Temmuz 2013 17:39

    Merhaba Hayyam! Din ve tanrı hakkında araştırma yaparken bu siteye rastladım ve açıkçası böylesine özenle ve sebatla hazırlanmış bir ateist sayfası görmek beni memnun etti.

    Ben araştırma yapmayı ve okumayı seven birisiyim. Araştırma yaparken karşıma Hristiyanlık ile ilgili mühim bir konu çıktı. Ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilemediğimden de burada sizinle paylaşmak istedim.

    Fark ettiyseniz, Türkiye'de ve Avrupa genelinde Hristiyanlık gitgide yaygınlaşmakta. Müslüman olanlar bile, İncil'i okuyor, kiliselere gidiyor, Hristiyanlık ile ilgili her şeyi yapabiliyorlar. Yani kısacası, Avrupa Hristiyanlaşmaya başlıyor.

    YouTube'da gördüğüm bir videoda bu gerçek çok çarpıcı bir şekilde anlatılıyordu. Geneli Müslüman olan ülkeler Hristiyanlaşmaya başlamış. Avrupa ülkelerine, şu veya bu sebepten gönderilen herhangi kimseler Hristiyanlığı yavaş yavaş yaymaya başlamışlar.

    Kısacası Avrupa bir bakıma tamamen Hristiyan olmuş! Avrupa'dan sonraki hedef Asya imiş. Avrupa tamamen Hristiyanlaştırılınca Asya tamamen Hristiyanlaştırılacakmış. Böylece tüm dünya yavaş yavaş Hristiyanlaştırılarak, Hristiyanlığın dünya çapında hakim din olması sağlanacak ve diğer dinler dahilinde ateizm yok olacakmış.

    Bu konuda görüşlerinizi almak için bu yorumu yapıyorum. Bilginiz dahilinde herhangi bir cevap verirseniz memnun olurum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Sayın Eray,

      Öncelikle teşekkür ederim.

      Değindiğiniz konu gerçekten ilginç bir konu. Avrupa'nın son zamanlarda dindarlaştığına dair ben de bir şeyler duydum, ama akademik bir çalışmaya göz atmışlığım yok bu konuda. Ama bu dindarlaşmanın iki kanadı olduğu söyleyebilirim: İlki, pek tabii Hristiyanlığın artmasıdır. İkincisi ise, Müslümanlığın artmasıdır. Farklı kesimler, bu iki farklı dinin etkisinin Avrupa'da arttığını söylüyor (Aynı anda arttığını değil, iki taraf da kendi lehlerine, öteki dinin etkisi azalırken bizimki artıyor diyor). Burada hemen not düşeyim, İslamiyet'in etkisinin artması ilginç görünebilir ama böyle bir şey varsa, bunun sebebi şuna dayanmaktadır: Doğu'dan yapılan göçler...

      Açıkçası, Hristiyanlık'ın dini figürleri ve topluma hükmetme anlayışı İslamiyet'e göre biraz daha barışçıl. Bunun temel sebebiyse, Kur'an statik kurallar sunarken, Hristiyanlık'ın daha esnek teolojik felsefe kapsamında varlığını sürdürmesidir. Diğer bir deyişle, özellikle günümüzde Hristiyan muhafazakarlığı, İslamiyet muhafazakarlığından daha yumuşak ögeler içermektedir. Hal böyle olunca, modernleşen dünyada Hristiyanlık'a duyulan sempati artıyor olabilir. Örneğin, İslami bazı cemaatler de, tamamen Hristiyan misyonerliği minvalinde İslam elçiliği gerçekleştiriyorlar. Bu da İslami tabanın yer yer Hristiyanlık'a kayabileceğinin bir işareti olabilir.

      Ama şunu unutmamak gerekir, İslamiyet'in hüküm sürdüğü Orta Doğu'da her ne kadar baskıcı rejimler zaman zaman insanları boğsa ve insanlarda bir bıkkınlık yaratsa da nüfus artış oranı Hristiyan kesimlere göre oldukça yüksektir. Bu da dolayısıyla bilinçlenme seviyesinin ve refah düzeyinin artmamasının sebebi olmaktadır ve dolayısıyla gerici diyebileceğimiz Müslümanlık anlayışı varlığını sürdürmesine sebep olmaktadır.

      Peki bu neyi gösterir?

      Öncelikle, Avrupa zaten kendi içinde tamamen Hristiyan olmuş bir bölge değildir. Hele hele 'New Atheism' kavramı ile Hristiyanlık'a karşı bir savaş bile açılmış durumdadır. Her ne kadar dindarlaşma oranı artıyor gibi görünse de, bu, tamamen bir Hristiyanlaşma olacağı anlamını taşımaz, ki bence her ne kadar fanatik gibi görünseler de, bu 'New Atheism' öncüleri bunu bir nebze de engelleyeceklerdir.

      Öte yandan, kendi içinde tamamen Hristiyan birliği oluşturamamış bir bölge, nüfusu kendisine göre çok daha hızlı bir biçimde artan ve kendi katı kuralları olan bir bölge olan Orta Doğu'ya kendi dinlerini yaymayı ne kadar başarabilir? Hem de Orta Doğu, Batı'yı ahlaksız olarak nitelerken!

      En başta da dediğim gibi, akademik çalışmalar varsa bu konuda, onlara göz atmak gerekiyor. Ama bahsettiğiniz gibi bir şeyin kolaylıkla ve yakın zamanda olacağını sanmıyorum. Çünkü mesela sadece din meselesi değil, sosyo-kültürel bir değişim dönüşüm yaratma meselesi ve bunun olabilirliği pek de öyle kolay bir şeymiş gibi görünmüyor bana.

      Sil
  20. Hayvan?:

    Hayvan ve İnsan ve Giyim-Araç-Gereç-Besin?

    İnsana giyinmesi emredilmiş, gereksendirilmiş, hayvan giyime malzeme olmuş.
    İnsana eğlenmesi gereksendirilmiş, hayvan eğlenceye malzeme olmuş.
    İnsana ağaçta yetişen onca besin yetmemiş, hayvanda ilave besin edilmiş.
    İnsan tüm bitkiyi ele geçirince, hayvanda hayvana saldırır olmuş.

    Et ve Sağlık?

    Zamanında Din’i ortaya çıkaranlar Dünya’yı bölmüş malum. İslam Dininde domuzla danayı ayırmışlar. İneğin yanına bir kaç ilave hayvan koyup helal demişler. Diğer Dinleri milletleri deniz ürününe, domuza kurda kuşa yönlendirilmişler.

    Birde işi bilimsel tarafdan dolduralım diyerek, ortaya saçma bir sağlık iddiası atmışlar. Hayvanın şurası şuna yararlı, balık göze yararlı, tavuk dile yararlı, ciğer dişe yararlı. Domuz şöyle zararlı, hayvanın gözü yenmez, kulağını yersen şu olur, kuyruğunu yersen bu olur.

    Su ve yiyecekler hastalık, sağlık, sıhhat, kan yapmaz, can yapar?

    Halbuki besin (doğal besin) canlıya sağlık aracı, yarar-zarar aracı değildir, yaşam aracıdır. Yaşaması için gereken ihtiyaçtan ibaret, sağlığa değil bedenin çalışmasına katkı yapan unsurdan başka bişey değildir. Nefes alıp vermek gibi. Yani ne yerseniz yeyin sağlığım iyi yada kötü olacak diye bir durum yok (eğer doğal yiyorsanız). Eğer doğal yemiyorsanız herşeyi bekleyin. Sağlık doğal beslenmediğinizde bozulur, onun dışında bozulmaz.

    Kilo sorunları çok yemekten, genden, hastalıktan değil, doğal beslenmemekten.

    Her millet kendini diğer millete göre sağlıklı ve doğru zannediyor. Halbuki hepsi aynı sebeple hastalanıyor, aynı sebeple ölüyor. Çünkü hepsinin ortak noktası şu; doğal beslenmiyor.

    Sağlık konusundaki saçmalıkları fazla uzatmayım.

    Eğer et yenecekse her hayvanın eti yenir.
    Hayvanın gözü kulağı dişi dili her organıda yenir.
    İnsanda yenir.

    Yamyamlar hakkında iyi bilgim yok, hastamıdırlar, nedirler bilmiyorum. Ne olursa olsun onlara karşı kötü tutumun bir anlamı yok. Vahşi bir Dünya varken, hayvanlar yenirken, insana değer vermenin bir anlamı yok.

    Hayvan kendi türünüde yiyebilir, insan kendi türünüde.
    Hayvan insanda yiyebilir.

    Açlık herşeyi yedirir.

    Doyum sorunu? Protein?

    Protein ihtiyacından ve bitkinin doyurmazlığından bahsedilir.

    Gerçekte bitkinin doyurucu özelliği olamadığını, kalitesiz oluştuğunu, besin olamadığını düşünürsek o zaman ete mecbur kalabiliriz. Ama protein gereğinden sözedilemez.

    Et yiyecekseniz çiğ olarak yenmeli. Yada temiz ve doğal ateşte pişmeli. Katkı yapılmamalı. Çiğ et ben denedim, sizde deneyin, hayvanların (vahşi doğa) ne çektiklerini görün. Belgeselde anlatıyorlar, Aslan lezzetli yemeğinin peşinde. Ne lezzeti. Aslanın derdi sadece karnını doyurmak. Hayvanın tat değil, ağrılarla acılarla buruşmalarla, damaksız (damağını kullanmadan) yiyor eti. Sadece midenin derdinde hayvan. Ya ölecek ya yiyecek. Hayvan farkında Dünya’nın. İnsan maalesef farkında değil. Hayvan ne yemesi ne yememesi gerektiğini biliyor. Biliyor ama elinden gelen bişey yok.

    Eğer şöyle bir düşünür taşınırsak, bir insan acaba bir meyve ve bir suyla (örneğin bir şeftali ve suyla) hayat süremezmi? Acaba gerçek (bir şeftali ve bir su) bumu? Doğa her insana ve her hayvan türüne birer yiyecek vermiş olabilirmi?

    Hayvanlar hakkında dikkate alınması, düşünülmesi gereken diğer hususlar; At yarışları, boğa güreşleri, tarla sürmeler, hayvanlı arabalar, evcilleştirmeler, hayvanlara verilen yemler, hayvanların yiyecek arayışları, hayvanların bir yerlere kapalı yaşatılması, vücutlarına organlarına çeşitli müdahaleler, vs. vs. vs.

    YanıtlaSil
  21. Göbek? :

    Kalp mi, beyin mi, göbek mi?

    Galiba haklıyım : http://www.youtube.com/watch?v=SVfjgUyers8

    ne kalp, ne beyin. GÖBEK.

    İnsanın zihni (kayıt yeri), canı, kodu, anahtarı, şifresi, formülü, iradesi, tepkisi, etkisi, komutası, merkezi GÖBEK.

    Göbek uyumu var mıdır bilmiyorum. Eğer varsa, Tıp’ın organ nakillerinde uyum arayacağı şey göbek. Geçenlerde ölen (kol-bacak nakli yapılan) kişilerin ölüm sebebi göbek uyumsuzluğu.

    Göbekteki o parçalar, bölümlemeler? Orada bir şey var. Var ama ne?

    Dünya’nın Göbeği?

    Dünya’nın bir göbeği var. Dünyanın dönüşü, komutası, iradesi, ekseni, tüm kontrol merkezi de orta noktadaki bölüm.

    Galiba herşeyde (bitkinin, yıldızın, güneşin) durum böyle.

    Yer çekimi, gök çekimi, başka yerden başka bi güç, çekme, itme, suyun kaldırma kuvveti, ve daha niceleri yok.

    Bütün meselelerin çözümü göbekte?

    Bu evrenin çözümü çok basit ama, bakalım, çıkacak bir yerden.

    YanıtlaSil
  22. Bilim ve Din?

    Bilim ve Din görüşümüde kısaca özetliyim.

    Dini kitaplar bir kişi (peygamber) tarafından halka tanıtılmadı. Dinlerde bahsi geçen peygamberler gerçekte yaşamadı. Aynı zamanda Dinsiz diye geçen ve katledildiği söylenenlerde gerçekte yaşamadı. Tamamiyle bu kişiler ve hikayeler uydurma. Sadece Din’i, bu düzeni oturtmak için uydurulan senaryo.

    Kitaplar yazıldı ve bir topluluk tarafından böyle anlatıla anlatıla oturtuldu.

    Bilim’de elbette önemliydi. Bu da düşünüldü. Bilim’de böyle oldu. İsimler uyduruldu. Bilim adamları uyduruldu. Keşifler uyduruldu. Bulgular uyduruldu. Bilim Din’e fazla dokunmamalıydı. Bilim Din’i yıkmamalı elbette. Bu da ölçülü bir şekilde uydurmalarla gitmeliydi, gidiyor. Bir taraftan Din’e kötü etki veriyor olsada her nedense çoğu yerde Din’le örtüşme buluyor. İyi bir plan. Çok iyi bir plan.

    YanıtlaSil
  23. Bu Google aramaları süzüyor.

    YanıtlaSil
  24. İnsan, Hayvan, Bitki, Dünya, Evren.......... Her Şey Hakkında Sorular-Bulgular-Tahminler :

    Hayvan ve Beslenme? :

    Bir çok hayvanın yemek yerken el-ayak kullanmaması. El değmeden beslenme. Ne güzel.

    İnsan Bilgisiz-Akılsız, Hayvan Bilgili-Akıllı. Aklı-Bilgisi-Şekli-Biçimi Hariç İnsan = Hayvan? :

    Hayvan insandan sadece biçim, boyut, şekilde ayrılıyor, diğer her yönde eşit.

    İnsanda hayvan gibi aynı görme duyma tatma vb. özelliklerine sahip. Hiçbiri birinden fazla özelliğe sahip değil. Hiç biri diğerinden farklı görmüyor, koklamıyor, tatmıyor.

    Hayvanda hata % 1 iken insanda % 99.
    Hayvanın suç işlemesi (kötü bir şey yapması, zarar vermesi) gereklilikten, insanın suç işlemesi gereksizlikten.
    Hayvanda hastalık olması insan hatasından, insanın hasta olması insan hatasından.

    Hayvan araba sürebilir, ressam olabilir, müzik üretebilir, matematik çözebilir, herşeyi öğrenebilir, bilebilir, yapabilir. Gereksiz şeyler bunlar ama yapabilir.

    İnsanın ve hayvanın oluşturulmuş farkları, hayvanın şu anki insandan üstün konumu uzar gider.

    Cinsellik? :
    Cinsellik tanımı, yönelimler, fanteziler, hayaller, uygulamalar, objeler, mekanlar, eşyalar, ortam, sperm, üreme, organlar, her şeyde cinsellik? Gerçek cinsellik ne? Aslında soru şu; Gerçek olan ne, adı ne bu şeyin, yapılacak yaşanacak olan şey ne? İnsanın insandan alacağı, insanın insanla yapacağı yaşayacağı şey varmı, varsa ne? :

    Hayvan cinselliği ne? Hayvan cinselliği ile insan cinselliği eşit olamaz mı? Hayvanda hiç cinselliği (cinsel organ birleşmesi anını ve belgeselleri geçin, kendi gözünüzle) gördünüz mü? Bizdeki cinselliğe hayvanda rastladınız mı?

    Hayvanların insanlara karşı cinsel (cinsel organların birbiriyle ilişkisi değil, yanlış anlaşılmasın) saldırısı, müdahalesi neden?

    Beslenme “bir şeftali bir su” olabilir mi dedim. Cinsellikte bir şeye (örneğin yanak) kalabilir mi?

    Sevişmek ile spermi bir arada uygun görüyor musunuz? Spermin (üremek için olan şeyin) sevişmede var olması kafanızı kurcalamıyor mu? Gerçekten cinsellikle ile sperm boşalması birbiriyle örtüşüyor mu? Sevişmek ile sperm boşalması ne alaka diyemez miyiz?

    Gıda (süt) veren organın (göğüs) cinsel malzeme olmasında bir anormallik olabilir mi?

    Cinselliğin çılgınlığa, çapkınlığa, sapkınlığa, acayip zevklere varması, cinselliğin tanımlanamaması bilinememesi mi, yoksa kişilerin kendi isteği mi? Cinselliğin zeminimi bozuk, yoksa temeli, katları, çatısımı? Nefismi var, yoksa yanlış mı var? Aç gözlülükmü var, açlık mı var, yanlış mı var?

    Cinsellik soyutmu yaşanıyor, somut mu?

    Deniz ve insan? :

    Deniz sadece deniz canlılarının yaşam alanı. İnsanın denizle hiç bir ilişkisi yok.

    Afetler, iklim bozulması, gıda bozulması, ve Diğer Doğal Bozulmalar-Sorunlar? :

    Tüm bozulmalara tek sebep; İnşaat, yol, yapı.

    Dünya Dışı - Gezegenler? :

    Güneş ve ay gibi tüm gezegenler Dünya’ya çalışıyor.

    Duyu organları ? :

    İnsanın içindede duyu organ(lar)ı var.

    Dünya’nın Şekli? :

    Dünya’nın şekli için yukarılara, uzaya çıkmaya gerek yok. Gökyüzüne bakmak yeter. Yeryüzüne bakmak yeter. Güneşi izlemek yeter. Bulutları incelemek yeter. Evren’de her şey yuvarlak. Evrende düz hiç bir şey yok. Doğal olmayan bir çok şeylere bakın, onlar bile yuvarlak. Yuvarlak yapılmayan şey yanlıştır, hatadır, insana uygun değildir. Gerçi doğal olmayan şeyin kullanımı yanlıştır aslında.

    Belki hiç bir bilgi için uzaya çıkmaya gerek yok.

    İklim Farklılığı? :

    İklim farklılığı sorun. Dünya’nın ikliminin her yerde farklı olması insan ve hayvan hayatını bozuyor. Belki her şeyde farklılık hayatı bozuyor.

    Not : Bunca düşünme kurcalama araştırma inceleme sorgulama görme duyma tatma dokunma koklamadan sonra; Galiba Bu Dünya fos çıkacak.

    YanıtlaSil
  25. http://www.kure.tv/inanc/1305-olcu-veya-yoldaki-isiklar/olcu-veya-yoldaki-isiklar-mesveret-hd/3-Bolum/135966/

    YanıtlaSil
  26. Su? :

    Su her yerde farklımı? Her su içilirmi? Yoksa birimi içilir? İnsan ve hayvan suyu ayrımı? Su yemekten ayrı bir beslenme? Su yemek arasında sonrasında içilen bir şey değil? Su yanıklığı (sıcaklık) giderme aracıda değil? İçin yada dışın yanmasından su içmek istemek, sulanmak normal değil?

    YanıtlaSil
  27. Evrenin Puanı? :

    Evrenin, Dünya’nın, yaşamın, hayatın, canlının, cansızın puanı 100 üzerinden (zorlayarak) 20 gibi.

    Evren’de her 5 şeyden 4’ü kötü. Örneğin her 5 parmaktan dördü kötü.

    Doğal olan/olmayan her 5 şeyden dördü kötü.

    Dünya’da acaba her 5 kişiiden dördü ölen biri doğanmıdır?

    YanıtlaSil
  28. Vahşi denge? :

    Bu iki kavram yanyana geldi. Vah vah.

    YanıtlaSil
  29. https://www.youtube.com/watch?v=dK0xK2OTAuc

    YanıtlaSil
  30. Uyku? :

    Uykunun tahminim nefesle ilgisi var. Hava, vücut uyanıkken ulaşamadığı bölüme uyku esnasında ulaşıyor?

    İnsan iki şekilde iki tür hava (uykuda-uyanık) ve su (meyve-su) alıp veriyor?

    YanıtlaSil
  31. Her şey ikişer toplama-çıkarma? :

    Galiba bundada haklıyım. Her şey ikişer toplama ve ikişer çıkarma yapıyor? Her madde her şey ikişer kez toplama-çıkarma yapıyor?

    Anlaşılmadıysa örnek, Güneş Dünya'ya iki kez toplanıp çıkıyor.

    Hava iki toplama-çıkarma, su iki toplama-çıkarma.

    Her şey ikişer toplama-çıkarma ile evrimleşiyor?

    Her şey iki ve toplama-çıkarma. Evren, evrim bu. Oluşta bu, işleyişte bu.

    YanıtlaSil
  32. https://www.youtube.com/watch?v=4Zti9Cyt8YM

    YanıtlaSil
  33. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/326/618.pdf?show

    YanıtlaSil
  34. http://www.ted.com/talks/alain_de_botton_atheism_2_0.html

    YanıtlaSil
  35. Kıl, tüy? :

    Kıl nedir, yararmı yaramazmı, zararmı? Adı gibi kıl tüymü (boşmu)?

    İnsan kılları. Erkek neden vücut, bacak kıllarını/tüylerini kesmez? Kadın neden bacak kıllarını/tüylerini keser? Erkek saç ve sakalı neden kesilir?

    Saç sakal devamlı uzarken, diğer kıllar neden uzamaz?

    Kıla dışkılama diyemeyiz sanırım. O zaman kesmek yanlış?

    Kıl, tüy için bir şey bulamadım. Kıl, tüy boş gibi görünüyor.

    YanıtlaSil
  36. Kış? :

    Soğukta yada 10 derecenin (doğal derece) altında ürün yetişmez. Sadece şeftali yiyeceğimizi düşünürsek, yada zorlayıp başka meyvelere (sıcak bölgede yetşen diğer meyveler) atlamasak, yada bozdolabı (buzdolabı, gıda bozan dolap) olmasa, yada hayvanlar olmasa kışın açız.

    Hava kirleyen kömür, insan kirleyen (boğucu bir ortam yaratıyo) doğalgaz olmasa kışın sevişemeyiz.

    Kışın belki o soğuk suyu bile içemeyiz.

    Kış Dünya’nın Evrenin kusuru, sorunu?

    YanıtlaSil
  37. İnsan-Hayvan Vücudu? :

    İnsan vücudunda belki de az denilmeyecek gereksiz etlenme kemiklenme ve organ var? İnsan vücudunda anlamsız biçimlenme konumlanma var?

    YanıtlaSil
  38. Karanlık? :

    Eğer doğayı, bizi mahveden elektrik olmasaydı, karanlıkta işimiz zordu.

    YanıtlaSil
  39. Elektrik-Teknoloji-Eşya-Araç-Gereç? :

    Şu an etrafımızdaki herşey zararlı. Ve hiç bir zaman canlı ve cansız sağlığını bozmayan bir şey üretilemez. Hiç bir zaman zarar vermeyen bir şey üretilemeyecek.

    YanıtlaSil
  40. Hüsran? :

    Dünya’nın Evren’in çok kusurlu, acı verici, hüsrana götürücü çıkacağına(ı) düşünmek, hazırlıklı olmak lazım.

    Ne oluyorsa toplama-çıkarma dan oluyor. Herşey toplanıp kalsaydı iyi olurdu. Hep aydınlık, sıcak, meyve, su, (herşey ebedi olsaydı) vs. olsa, bu iş olurdu, en azından gideri vardı, bir öyle bir böyle olunca insanda hayvanda doğada kahroluyor.

    Evren zaten mükemmel olsa ne olur, ölüm diye anlamsız bir durum var.

    Acaba intiharlık bir Dünya’damıyız? Belkide. Belkide intiharlık olmasada yarı ölümlük bir Dünya’dayız?

    İntiharlık olsa ne olur, ölüm diye anlamsız bir durum (zaten öleceğiz) var.

    Gasplık, hırsızlık, tacizlik, tecavüzlük cinayetlik bir Dünya’damıyız? Besin besin olamıyorsa, evet?

    YanıtlaSil
  41. İncelemeler:

    Din:
    Din ve Din, Din ve Devlet, Din ve Bilim, Din ve İş, Din ve Beslenme, Din ve Seks, Din ve Uyku, Din ve Evlilik, Din ve Doğum, Din ve Ölüm, Din ve Evren

    Bilim:
    Bilim ve Bilim, Bilim ve Devlet, Bilim ve Din, Bilim ve İş, Bilim ve Beslenme, Bilim ve Seks, Bilim ve Uyku, Bilim ve Evlilik, Bilim ve Doğum, Bilim ve Ölüm, Bilim ve Evren

    Devlet:
    Devlet ve Devlet, Devlet ve Din, Devlet ve Bilim, Devlet ve İş, Devlet ve Beslenme, Devlet ve Seks, Devlet ve Uyku, Devlet ve Evlilik, Devlet ve Doğum, Devlet ve Ölüm, Devlet ve Evren

    İş:
    İş ve İş, İş ve Devlet, İş ve Din, İş ve Bilim, İş ve Beslenme, İş ve Seks, İş ve Uyku, İş ve Evlilik, İş ve Doğum, İş ve Ölüm, İş ve Evren

    İncelemenize diğer şekillerde de devam edin.

    Çok yaptım bu incelemeyi. Aslında gereksizmiş. Ama isterseniz değerlendirin.

    YanıtlaSil
  42. Din-Bilim-Devlet? :

    Din kalktığında huzur gelecekmi? Hayır. Din’in kalkması demek gerçeği bulmak demekse, hayır.

    Devlet kalktığında huzur gelecekmi? Hayır.

    Bilim ilerlediğinde (ilerleyeceği yokta) huzur gelecekmi? Hayır.

    YanıtlaSil
  43. Organ ve Nakil ve Dabbet-ül Arz?

    Bilginiz vardır, bir varlık çıkacak. Bu varlık ne olacak belli değil. Yorumlardan biri acayip bir şekilde her hayvanın organını almış gibi bir varlık. Bunu duymuşsunuzdur.
    Eşeğin başını, atın ayağını, köpeğin gözünü vb. gibi.

    GÖBEK diyeceğim yine.

    Bir insana hayvan kafası nakledilirmi?
    Bir hayvana insan kafası nakledilirmi?
    Bir insana diğer insanın kafası nakledilirmi?
    Bir hayvana diğer hayvanın kafası naklediirmi?
    Bir insana diğer insanın bacağı, kolu, midesi..... tüm organları nakledilirmi?
    Bir hayvana diğer hayvanın bacağı, kolu, midesi...... tüm organları nakledilirmi?

    Galiba edilir. Göbek uyuyorsa her şey nakledilir.

    Göbek dışında her organ nakledilir. Göbeği aldığınızda canı almış oluyorsunuz çünkü.

    Bir kafayı kesip diğer kişiye nakledebilirsiniz. Zihin beyinde değil göbekte. Dolayısıyla onun gibi olacak diye bir şey yok.

    Bence, işte gün gelecek ve bu nakiller gerçekleşecek. Kıyamet alameti yine gündem olacak.

    YanıtlaSil
  44. Kur’an ve Gelecek? :

    http://www.keremdoksat.com/index.php/entry/yasar-nuri-ozturk-ateizm-e-kayiyor

    Ben her zaman söyledim. Kimse kulak asmadı. Yine söyliyim.

    Kur’an’da Ateizm’e, Deizm’e, Agnostisizm’e, Düalzm’e, Satanizm’e, her türlü düşünceye kapı var.

    Kur’an’da tüm bu düşünceleri görmek mümkün.

    Kur’an’da Allah, ruh, cin, şeytan, cennet, cehennem, peygamber’e kadar her kelimenin Dünya’ya dönmesi mümkün.

    Kur’an’da tam bilim (ama yalancı) sadece bilim mümkün.

    YanıtlaSil
  45. Konuşmak? :

    İnsan ve Hayvan ve Konuşma? Konuşmak nedir? Ne konuşuluyor? Konuşmak doğalmı?

    Galiba kouşmanın çoğu hep dertler ve sevinçler. Yani yanlıştan ortaya çıkmış iki bozuk duygulanım.

    Konuşmanın diğer kısımları bilgilendirme, iş meseleleri vs. Aslında bunlarıda dert-sevinç lapsamına alabiliriz. O zaman insanlar dert-sevinç konuşuyor.

    Bu problemleri kaldırdığınızda galiba konuşmada kalkıyor?

    YanıtlaSil
  46. Sıcaklık-Soğukluk?:

    İklimin normal olduğu bölgelerde, (çok sıcak ve çok soğukların yaşanmadığı bölgeerden) sıcağın ve soğuğun fazla olması, rahatsız etmesie tek sebep, inşaat, yol, yapı.

    Hava durumlarında söylenen dereceler doğal dereceler değil.

    YanıtlaSil
  47. Gözyaşı, ter, sümük, yağ, kepek, ve daha diğer vücuddan çıkan şeyler?:

    Bunlarda elbet düşüncelerin etkisi var ama, bir etkide bence besleme ve yapılaşma (inşaat) sorunu.

    Doğru beslenen temiz yerde yaşayan bir insan bana ağlasada gözyaşı çıkmaz gibi geliyor.

    YanıtlaSil
  48. Sonuç? :

    Galiba; Hayat yok, çile gerçek.

    YanıtlaSil
  49. Dinliler-Dinsizler ve İftira? :

    Ben bilmem kaç yıldır Ateistim ama Ateizm'i savunduğum, tartıştığım, Din'in üzerine üzerine gidip eleştirdiğim olmadı desem doğrudur. Ben sürekli bilgi paylaşımı yolunu izledim. Dinsizlerinde aslında belkide geneli bu. Dinsizlerin gerçek hayatta genel durumu bu. Dinsizler sanalda ne kadar ağır eleştiriler yapsada bu eleştiriler gerçek hayatta yaşanmıyor gibi bir şey. Dinsizler çevresiyle bu kadar hırçınlaşmıyor. Çevresiyle bu kadar kavga etmiyor. Bu sanalda ne oluyorsa orada ortamlar geriliyor.

    Aslında Dinsizler bu kadar sinirli, gergin, hırçın, durmadan laf sokan, vs.kişiler değil. Bence birileri sürekli tahrik ediyor. Sahtekarlıkla, uydurmalarla, uygunsuz laflarıyla tahrik ediyor. Aslında Dinli-Dinsiz cemiyet birbirini yiyen değil seven cins. Her iki tarafta sıcak iletişim istiyor. Ama birileri sürekli bunu bozmaya çalışıyor.

    Din'i aşağılayıcı filmler, fıkralar, felsefeler, mantıklar sürekli sanki birilerinin işi.

    Dinsizler Din'e karşı nefretcil gösteriliyor. Bence birileri bunu bilerek yapıyor.

    Hiç bir Dinsiz o anlatıldığı gibi olmadığını çok iyibiliyor. Ama nedense kimsenin aklına tepki göstermek gelmiyor. Belki çoğu o sahtekarlığı farketmiyor. Kimi gerçek kendini farketmiyor.

    Alevi-Sunni, Türk-Kürt, Hristiyanlık-İslamiyet vb. çatışmalarıda buna benzemiyormu? Uydurmalarla insanlar birbirini yemiyor mu?

    Dinsizliği Dinsizi anlatmak diye yapılan çalışmalar Dinsizliği Dinsizi anlatmıyor. Kötüsünü yapıyor. Fitne sokuyor. Bozgunculuk yapıyor. Yanlış anlatıyor. Sanat yaparken arada pis görüntüyü ekliyor.

    Birileri fitne sokuyor. Bu kesin. Niye yapıyor? Buna tam netleşmiş bir açıklama yapamıyorum.

    Dinli ve Dinsiz gayet sakin hayat yaşayabilir, birileri karıştırmazsa, iftira atmazsa. Dert sadece bu zaten. İFTİRA. Hakareteri kimse umursamıyor. İki üç kızar bozar belki ama pek takmıyor. Nedense Devlet hakarete illada bir şey bulmaya uğraşıyor. İftira niye suç olmuyor acaba?

    Ben ailemle, dostumla, arkadaşımla, komşuyla, onunla, bununla arada ufak tefek laf sokmaları olsada harikulade sevgi doluyuz. Bir çarşaflı kadınla kızla bile sıcak muhabbetler ederiz. Sarıklı cübbelilerle çay içeriz.

    Ne oluyorda birileri çarşaflılara sakallılara Dinsizi düşmanmış gibi gösteriyor.

    Şu çevremde ne güzel insanlar var. Bana da iltifatlar, kıcaklamalar, sevgiler yağdıran ne insanlar var.

    Nedense bu güzel insanlar sanalda bir anda farklı algılanıyor.

    Hiç bir Dinsiz Kur’an yırtmaz, tespih kırmaz, takke yakmaz.

    Hiç bir Dinli bir Dinsizi öldürmek istemez, yok etmek istemez.

    Kimseye kimseye ne iftira atar, ne aşağılama yapar. Bunu yapanlar gerçek Dinli-Dinsiz değil.

    Neyse. Durumu özetle yazdım. Bu konuyu derin derin konuşmak lazım. Belki bütün herşeyibırakıp bunu konuşmak lazım.

    YanıtlaSil
  50. "Hah iftarları bitti galiba…Düşmeye başladılar badem IQ lar"

    Bunu çevremde konuştum. Hiç bir müslüman bu kadını dövmek sövmek öldürmek istemedi. Kızmadı bile.

    YanıtlaSil
  51. Gezi olayları dahi birilerinin işi. Ne polis bunun farkında ne halk. Koskoca Devlet ile koskoca halk nasıl şiddet yaşayabilir, aslında hepsi kültürlü insanlarken. En çok bu düşündürmeli insanları.

    Şiddet iyi bir primdir. Hem Devlet'te, hem Medya'da.

    Siyasilerin kavgası gerçek kavga değildir. Gerçek kavga polis-halk kavgasıdır.

    Devlet çıkarır bu kavgayı, medya çıkarır, o çıkarır, u çıkarır. Dışarılardan başka birileri değil.

    YanıtlaSil
  52. Tayyip sanatçıları topladı, ne konuştu? Sanatçılar artık neden Gezi’de yok. Bunlar anlatılmadı. Neden? Sanatçıya iş çıktı. Gezi dizilerine malzeme çıktı. Ondan mı? Yarın bu insanlar belki Gezi filmlerini dizilerini izleyecek. Yazık. Malzeme olduğu şeye cebinden para harcayacak. Yazık.

    Bu sanatçıların topu sahtekar.

    Bu Gezi’den şimdi zamanla ne paralar yenir. Trilyo dolar cirolar yazar gazeteler. Ülke böyle gelişiyor, kalkınıyor.

    Neyse banane. Yeter bu iftiralar oyunlar konusu.

    YanıtlaSil
  53. Dinliler-Dinsizler ve Gizler? :

    Çok önemli bir konu olabilir/olmayabilir. Ateistten bu kadar sözedilen memlekette diğer Dinsizlerden (Deizm, Agnostisizm vs.) neden söz edilmez? Ateistlere yakın bir nüfusta bu grup var.

    Bu Dünya'da Hristiyanlık'tan Musevilikten başka, bambaşka Dinlerde var. Mesela Hinduizm gibi güçlü bir Din, İslam'a karşı çok öfkeli olan bir Din neden konuşulmaz.

    Benim bölgemde galiba kimsenin Deizm'den Agnostisizm'den haberi yok. Benim tanıdığım insanların hiçbiri Deizm, Agnostisizm bilmez. Eğer Agnostik iseniz "Agnostik olduğunuzu söylemeden" O na Din'i eleştirmeye başlayın size Ateist der. O sürekli Ateistler hakkında vaazlar almıştır, nedense.

    Agnostik'in eleştirisi bile Ateist’e geçiyor.

    Bu Dünya'da Din'e, İslam'a farklı eleştiri, farklı bakış açısıyla yaklaşan bir grupta var. Bundan kimsenin haberi yok.

    Din "Ateistler, Yahudiler vs. ceheneme gidecek" diye her yerde söyler. Ama Agnostik'leri Deist'leri Hinduları, neredeyse hiç konuşmaz.

    Ateist'i dinliyorsunuz, Agnostiği dinliyorsunuz, tartışıyorsunuz. Ama gerçekleri yansıtmıyorsunuz. İftira atıyorsunuz ve varlıklarını söylediklerini gizliyorsunuz.

    Alevi’yi dinliyorsunuz, Hristiyan’ı dinliyorsunuz, tartışıyorsunuz. Ama gerçekleri yansıtmıyorsunuz. İftira atıyorsunuz ve varlıklarını söylediklerini gizliyorsunuz.

    Dinsiz nüfusu artarken, azalıyor diye atıyorsunuz.

    Bu Dünya'da Alevi-Sunni, TürK-Kürt, Amerika-Asya, Dinli-Dinsiz, ...... çatışmaları doğuran, iftiralar atan, gizleyen kim(ler)?

    Kimlersiniz Siz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,
      Dindarların, ateistleri eleştirirken deistleri ve agnostikleri bilerek ve isteyerek es geçmesi ya da hoş görmesi düşünülemez. Birçok dindarın deizm ve agnostisizm kavramlarını hiç duymamış olması kuvvetle muhtemeldir. Duyanlar ve bilenler de deizmi ve agnostisizmi ayrı bir başlık altında ele almazlar. Genel olarak hepsini ateist kabul ederler ki, bu da teknik olarak doğrudur aslında. Örneğin size: Deizmi, teizme mi yoksa ateizme mi daha yakın bulursunuz diye sorulsa, siz ne yanıt verirdiniz? Deistler ve agnostikler dinsiz oldukları için teistler için ateist kabul edilmeleri gayet makuldür. Dini yok saydıktan sonra teizmin bakış açısına göre bir şey fark etmez. Çünkü teizm tamamen din temelli bir tanrı anlayışıdır. Dini altından çektiğiniz zaman geriye hiçbir şey kalmaz. O nedenle teistlere göre dinsiz olanların (ateist,agnostik,deist) hepsi birdir. Hindulara gelince, müslüman inanışında tanımadığı, keşfetmediği şeyleri yok sayma eğilimi vardır.Çoğu müslüman budizm diye bir dinden habersizdir. Oysa dünyada müslümandan daha fazla budist vardır. Müslümanlar dünyada adlarını bile duymadıkları dinlere inanan insanları genel olarak kafir diye kategorize edip geçerler. Aynı şey Hindular için de geçerlidir. Bİlimin bunca gelişmesine rağmen dinin/dinlerin dünyada halen var olması iki temel nedene dayanır bence. Birincisi binlerce yıllık alışkanlık ve hayata ancak din penceresinden anlam yükleme eğilimi, bir diğeri ise, dinin/dinlerin egemenler için halen kullanışlı olmasıdır. Din yeryüzünden tamamen yok olduğunda egemenlerin ellerinden en güçlü silahları alınmış olacaktır (özellikle de Orta Doğu halkları için). Bir başka sorun ise bir dine inananların, o dinin kutsallarını ve hayata kattığı anlamları kaldırıp, yerine yenilerini koymadan sağlıklı bir ruh haliyle yaşayamama ihtimallerinin çok güçlü olmasıdır. Yani din bir anda yok edildiğinde, insan topluluklarını büyük bir nihilizm kasırgası bekliyor olabilir. İnsanların çoğunluğu, kutsalsız yapamıyor çünkü. Dinin kutsalları yok olunca, yerine demokrasiyi, insan haklarını, bilimi vs. koyup onları kutsayacak, ki bunlar, dinin kutsallarından çok daha akla yatkın, faydalı ve sağlıklıdır aslında...

      Sil
    2. Sayın Cem Bozan,

      Makale değerinde çok güzel bir yazı. Zevkle okudum. Teşekkür ederim.

      Sil
    3. Rica ederim Erol Bey, beğendiğinize sevindim. Ben de sizin yazılarınızı zevkle okuyorum, hatta müptelasıyım. Beyin konusu benim en çok ilgimi çeken konulardan biridir. O konuda yayınladığınız makalelerle bizleri bilgilendirdiğiniz için ben de size çok teşekkür ederim.

      Sil
    4. Cem, sen beni anlamamışsın.

      Sil
    5. Ben anladığımı düşünmüş ve size yanıt vermiştim ama siz anlamadığımı düşünüyorsunuz. Öyleyse konuyu biraz daha açmanız gerekli.

      Sil
  54. Bir haber vereyim; Eğer bloğunuz TTNET tarafından engelleniyor ise, blogspot.co.uk, blogspot.de açık.

    Diğer alan adları için araştırma yaptım ama bir şey bulamadım.

    YanıtlaSil
  55. Sevgili blog yöneticileri, yaklaşık 1 ay önce- ateist olmadan önce- Tolstoy'un yazdığı Hacı Murat kitabını okuyordum. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmen arkadaşım, aşkı anlatan yazarları 5. sınıftan başlayarak okulun bünyesinde barındırdığı tüm sınıflara kötülüyordu. Tahmin edersiniz ki Aziz Nesin'den de hazzetmiyordu. Bir Türkçe öğretmeni olarak bu yobaz adamın teknolojiyle birlikte zaten neredeyse hiç kitap okumayan gençleri kitaptan soğutmaya çalışması çok gücüme gidiyordu. Bir gün yine tartışırken konu bu aşkı anlatan yazarları karalamaya çalışmasına geldi. Çantamda 2 kitap vardı. Biri Aziz Nesin'in öykülerinin Nesin Vakfı tarafından derlenmiş bir kopyası, diğeri ise Tolstoy'un yazdığı Hacı Murat kitabıydı. Önce Aziz Nesin'in kitabını gösterdim ve "Okumamda bir sakınca var mıdır?" diye sordum. Sonucu zaten tahmin etmişsinizdir. Ardından Tolstoy'un Hacı Murat kitabını çıkardım ve "Peki ya bu kitabı okumamda sakınca var mıdır?" diye sordum. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, "Kafirlerin yoldan çıkartan kitapları yerine, müslümanların ibadete teşvik eden kitaplarını okuman daha doğru olur." dedi. Şimdi size sormak istediğim soruya geliyorum. Öğretmen arkadaşım burada Tolstoy'un müslüman olduğunu söylüyor. Ancak bunu araştırdığımda sadece bir rivayet deniliyordu. Bazı sosyal paylaşım sitelerinde Tolstoy'un müslüman olduğunu söyleyerek, Tolstoy üzerinden beni-ateistleri-eleştirenler oldu. Bende bunun üzerine size başvurarak Tolstoy'un ölümüne yakın müslüman olup olmadığını sormak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,
      Ben blog yöneticisi değilim ama konuyla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Tolstoy'un müslüman olup olmadığını bilmiyorum, ben de sizin gibi bazı söylentiler duydum bu konuda; ancak asıl sorulması gereken Tolstoy'un müslüman olup olmadığı değil; Tolstoy'un müslüman olmasının müslümanlara, dinlerini savunmak bakımından ne kazandırdığıdır. Yani Tolstoy müslüman olunca İslam doğrulanmış mı oluyor? Yakın bir geçmişte Cat Stevens da müslüman oldu. Müslümanlar, sonradan müslüman olan yabancı yazar, sanatçı ve bilim adamlarına çok büyük ilgi duyuyorlar. Belki de bunun altında bir aşağılık kompleksi de yatıyor olabilir. Yani İslam'ın sadece geri kalmış bir dünyanın (Orta Doğu) dini olduğu imajını ve ilerlemiş halkların ve özellikle de onların sanatçı ve bilim adamlarının İslam'ı pek ciddiye almadığı gerçeğini tersine çevirecek bir olgu olarak görüyor olabilirler bu durumu. Bu yüzden de bazen doğru bazen de yanlış bir bilgiyle, Batılı bazı düşünürlerin, bilim adamlarının ve sanatçıların sonradan müslüman olduğu konusunu bir hayli abartırlar. Tekrar Tolstoy'a dönecek olursak; Onun edebiyat dünyasındaki yeri ve yazarlık dehası tartışılmaz. Kendi çağdaşı ve kendinden sonraki pek çok yazarı etkilemiştir. Eserleri belki de dünyanın tüm modern dillerine çevrilmiştir. Ancak, onun böyle büyük bir yazar olması, kişilik bakımından da büyük olduğunu ve her yapıp ettiğinin doğruluğunu göstermez. Tolstoy, aristokrat bir aileden gelmektedir ve ömrü boyunca çalışıp para kazanmaya ihtiyaç duymadan, babadan kalan miras ile (toprak sahibi soylu bir baba) rahat ve müreffeh bir ömür sürmüştür. Tolstoy, insanların eşitliğini savunmuş, köle-efendi düzenine karşı çıkmış, ancak kendisi de köle(mujik/Rus köylüsü/maraba) ve toprak sahibi olmanın çelişkisini yaşamıştır. Ayrıca Tolstoy cinsellik konusunda çok katı bir ahlakçıdır. Cinselliğe ve cinsel ahlaka bakış açısı bir hristiyan bakış açısıdır (Hristiyanlıkta cinsellik hiç hoş görülmez, mümkünse evlenmemek ve kendini baba-oğul ve kutsal ruha adamak tavsiye edilir/rahibeler-papazlar evlenemez/evlenilirse de boşanmak hoş karşılanmaz). Tolstoy müslüman olmuşsa bile, bunun İslam dünyasına çok büyük bir saygınlık kazandırmasını beklemek çok da anlamlı değildir. Günümüzde de Batı dünyasından bazı yazar, şair, sinema oyuncusu, müzisyen ve bilim adamı Uzak Doğu dinlerine ve felsefelerine merak sarmaktadırlar. Ferrarisini Satan Bilge kitabındaki gibi, Uzak Doğu'daki aşkınlık ve arınma felsefelerine ilgi duyan; Budizm, Hinduizm gibi dinleri çekici bulan Batılı ünlüler vardır. Bu ünlülerin Budizm'i ya da Hinduizm'i din olarak seçmesi, bu dinleri doğrulayan bir şey midir?

      Sil
  56. Yalnızlık Üzerine
    Evrende yalnızlık kadar içimize oturan başka bir derdimiz olmadı aslında. Yalnızlığımızı unutmak için tanrılar yarattık çağlar boyunca. Yetmedi, uzaylı komşular düşledik, zaman zaman ziyaretimize gelen. Çünkü bizi hasta ediyordu bu yalnızlık. Öyle sonsuz bir Evren'de, doğayı, evreni, evrensel yasaları fark eden, tanıyan, tanımlayan, formüle eden devasa bilincimize rağmen, öyle minik zerrelerdi ki bedenlerimiz, bu koca evrende yapayalnız minik canlılar olmayı içimize sindiremedik bir türlü.
    Öyle veba gibi, verem gibi değil; tüm çağların kronik hastalığıydı yalnızlığımız. Öyle bir hastalık ki, yüzlerce insanın yaşadığı gökdelenler, milyonların yaşadığı metropoller inşa ettik, gene de kurtulamadık ondan. Daha neler yapmadık ki kurtulmak için. Yalnızlığımızı unutmak için sevdik aşık olduk bizim gibi yalnızlara. Soyumuzu çoğalttık, yeni yalnızlar kattık yalnızlık imparatorluğumuza. Ama ne yapsak beyhudeydi. Yalnızlığımızı her nefeste duymaya yazgılıydık. "Ben" diye bir bilince sahip olduğumuz için, "Ben" dediğimiz anda başlıyordu yalnızlığımız. "Ben" tek kişiydi ve hep tek başınaydı çünkü. "Ben" acı çekerken, diğerleri duymuyordu bile. "Ben"in yalnızlığından kurtulmak için yapay "biz"ler inşa ettik; aileler, klanlar, kurduk; ne yaptıysak olmadı. "Ben" hep yalnızdı ve ne yazık ki ölümlüydü. Ölümse yalnızlığın zirvesiydi. "Ben" yapayalnız ölüyordu. Kalbinin son çarpıntısının dehşetini, verdiği son nefesin acısını kimseler bilmiyordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Cem Bozan,

      Sizin için de bir mahsuru yoksa, tanrivarmi@gmail.com adresinden bana ulaşabilir misiniz?

      Sil
  57. Dinliler-Dinsizler ve Bunalım?

    Dinsizlerin bunalımda olduğu yalanı? Ve Dinlilerin bunalımlarının gizlenmesi?

    Aslında hiç bir şey psikolojik temelde değerlendirilemezde, yazdım.

    Aslında hiç yazmak istemiyorum bu (Din-Bilim-Devlet vs.) konularıda, yazdım. Can sıkıntısından yazıyorum. Neyse.

    Allah’a inanmamak psikolojiyi bozmaz. Ya da inanmamak buhrana, bunalıma sürüklemez. İnanmamak, Evrenin nasıl olduğunu bulamamak sıkıntı yaratır. Bu sıkıntıdır. Buhran bunalım değildir. Dinlilerle tartışmada bunalım yoktur. Öfke vardır. Sıkıntı vardır.

    Bir Dinli ömründe her gün mutlaka bir sefer bunalıma girer.
    Bir Dinsiz ömründe senede bir kez ya girer ya girmez.
    Bir Dinli ömründe her yıl en az bir kere intiharı düşünür. Biraz yada yüksek derecede düşünür. En azından biraz olsun eser.
    Bir Dinsiz ömründe 1-2-3 defa intiharı düşünür.

    Dinlinin bunalımı ve intiharı dinsizden kat kat yüksektir.

    Dinlininde-Dinsizinde bunalım sebebi eşit yada benzerdir.

    Bunalımın baş/sık sebebi parasızlıkmıdır? Hayır, para bilgisizliğidir. Ekonomi bilgisizliğidir. Kısaca Kapitalizmdir.

    İkinci sık neden namustur.

    Diğer sebepler, yanlış insan hayvan bitki …...... evren bilgisi diyelim gitsin.

    Ya da bunalım ve intihar sebebi, Dinsel Devletsel Ekonomiksel .............. Bilimsel bilgilerin gizlenmesi yada yanlış bilinmesi (giz ve yalan) dir.

    Bir Dinsiz borçları yüzünden bunalıma girermi, inthar edermi? Ben girmedim, etmedim.
    Bir Dinsiz cinnet getirirmi? Ben getirmedim.
    Bir Dinsiz namus davası psikolojisine girermi?
    Bir Dinsiz aşk acısı, ayrılık acısı, ayrılık bunalımı yaşarmı?
    Bir Dinsiz aşk cinayeti işlermi?

    Dinsizler ölse ölse Dünya’nın kalitesizliğinden, zararından, pisliğinden (eğer öyleyse) ölür.

    Bir kişi Bilimsel olarak, tam bilgili, herşeyi bilen olarak intihar edebilirmi? Bu hiç görülmedi.

    YanıtlaSil
  58. Dinlililer-Dinsizler ve Dünya-Ahiret?:

    Bunun için Din’in demesi dereken en doğru en mantıklı açıklama şu olmalıdır.

    1-Dinsizler Ahirette Olmayacak. Ve Dinsizler, Din’e Şeriat’e yada o Devlet’in toplumun inanışına hükümlerine göre düşünülemez. Dinsizler Devlet çatısında değerlendirilemez. Dinsizler bizim Dünyamızda yoktur, olmaz, olmayacak.

    İşlenen fiili suç görmeyen kişiye ceza uygulanamaz.

    “İnanmamak suç değildir.” İnançsızlık temelinde işlenen günahlarda-suçlarda Din’i kapsamaz. Dolayısıyla inanmayan kapsam dışıdır.

    2-Cennet ve cehennem sadece Dinlileredir. Ceza suç-günah işleyene verilir. Ödül iyilik-sevap işleyene verilir. Ceza, suçu bilinçli, kasıtlı işleyene verilir.

    YanıtlaSil
  59. Dinliler-Dinsizler ve Zihin-Bilgi?:

    Dinli şunu yapar. Yine giz ve yalan. Yine kendindekini başkasına yorumlama. Dinlilerin düşündüğü vardığı gibi olanı Dinsize, Dinsizin düşündüğü vardığı gibi olanı Dinliye yormak. Dinliyi Dinsize, Dinsizi Dinliye yorar hep Dinli.

    Bilgisiz kanıya varılmaz. İngisizde sanıya varılmaz. Her inanç sanıdır, her bilgi kanıdır. Dinli iddia eder, Dinsiz izah eder.

    Allah’ın varlığı sanıdır. Zandır. Kimse kanı diyemez. İnanç çünkü. Bilgide zan yoktur. Dinli zanneder, Dinsiz kanneder. Dinsizin hiç biri zanla oluşmaz. Dinsizlik kafadan uydurmayla oluşmaz.

    Dinsizlikte Dinlilikte zeka işi değildir.

    Dinsiz kör, Dinli görendir. Ya da Dinlinin körlüğü Dinsizin körlüğüden kat kat yüksektir.

    Dinliye göre “Dinsize gelince” insan zihin-anlama-göz-kulak-dil vb. özürlüdür. Dinliye göre “Dinliye gelince” insan zihin-anlama göz-kulak-dil organı vardır. Buna göre Dinsiz zihinsiz (akılsız, deli), Dinli zihinli (akıllıdır).

    Adam sizin gibi değilse delidir (ya biyolojik delidir, ya Allah deli yapmıştır, ya kendi kendini deli yapmıştır), sizin gibiyse akıllıdır (kendi akıllı yapmıştır kendini).


    Sıkıldım. Yazmamak ister bir halde yazınca sıkılıyorum.

    YanıtlaSil
  60. Meyve-Sebze ve Kabuk? :

    Ne yeneceğini bilmiyorum. Ama ne yenirse yensin besin kabuğuyla yenir? Şeftali de yesek, karpuz da yesek kabuğuyla? Fasulyede, mandalinada, patlicanda kabuğuyla?

    Su?

    Su meselesini yazmıştım. Şunun altını çizmek istedim. Zemzem suyu hayvan suyu? Örneğin domuz suyu?

    Dünya ve Elma ve Güneş :

    Her şey yuvarlak. Dünya yuvarlak Meyveler yuvarlak. Güneş Dünya’nın her yerine ulaşamaz. Güneş elmanında her yerine ulaşamaz. Elmanında her tarfı eşit renk kaplamaz. Renk elmaya komple yayılmaz. Elmanın her tarafı aynı tadı vermez. Her tarafı tat vermez.

    Dünya’nın her tarafında hayat olmaz. Hele hele Güneşin fazla ve az olduğu yerde hiç olmaz. Dünya’nın ⅕ bölümü yaşanır? Burası neresi bilmiyorum.

    Elmanın ⅕ bölümü yenir, iyidir. Gerisi boştur, zarardır.

    Boş Oluşum? Eksik Oluşum? Fazlalık Oluşum?:

    Ör. ağaç yaprakları boşmu, fazlalıkmı? Yıldızlar fazlamı, eksikmi?

    Her Şey Zararlı? :

    Gök gürültüsü zararlı? Kar zararlı, yağmur zararlı? Şeftali zararlı, su zararlı, ağaç zararlı? Seks zararlı? Uyku zararlı? Toprak zararlı? Gezegenler, güneş, ay, yıldız zararlı? Belki her şey zararlı? Belki her 5 birimin 4 birimi zararlı? Belki tümden zararlı? Evren Tümden Zararlı?

    Şöyle cümle kurayım; Evren tümden yada ⅘ kötü-yanlış-eksik-fazla-bozuk-zararlı-kalitesiz-düzensiz-pis-berbat-boş …....... ?

    Herşeyin yuvarlak ve toplama-çıkarma olması olmamış. Herşey düz ve ezeli-ebedi olsaymış, olacakmış.

    Doğum-Yaşam-Ölüm-Ömür?:

    İnsan ve hayvan karında aynı sürede mi oluşuyor?
    İnsan ve hayvan aynı şekildemi ölüyor, hayvan insanın öldüğü gibimi ölüyor?
    İnsan ve hayvan canı eşit çalışıyor?
    İnsan ömrü? Hayvan ömrü?
    İnsan ömrü neden hayvan ömründen kat kat uzun?
    Erkek ömrü kadın ömründen uzun?

    Ömür adaletsizliği var, önemi, zararı, etkisi?

    YanıtlaSil
  61. Gördüğüm-Bildiğim-Duyduğum-Tanıdığım Ölümler:

    1) Alacak-Verecek meselesi.

    Alacaklı 1. sefer verecekliye gidip borcu soruyor. Verecekli idare istiyor. Alacaklı pek idare eder durumda değil yada etmiyor. 2. sefer, 3. sefer sıkıştırma devam. Seferler sürdükçe verecekli iyice geriliyor ve alacaklıya “seni öldürürüm” diyor. Alacaklı aldırmıyor. Diğer sefer tekrar diyor, alacaklı yine aldırmıyor. Son sefer. Alacaklı yine tehdidi alıyor aldırmıyor, verecekli silahı çıkartıyor, yine takmıyor, doğrultuyor, öldür hadi yiyorsa gibisnden bir laf ediyor, alacaklı 5 yada 6 kurşunla orada ölüyor.

    2) Baba-Oğul meselesi.

    Oğul psikolojik sorunlu. Baba sürekli baskı, şiddet, zorlama vb. Oğul öldürmek istiyor ama hapis sıkıntısından sabrediyor. Ve bir gün deli raporunu eline alıyor. Ve aynı gün babasının kafasına tek kurşun.

    3) Tefeci meselesi.

    Bodrum katta asılı buluyorlar. Önce herkes şokta, nedenini bilen yok. Kimseye hiç bir şey bahsetmemiş. Sonra sonra tefeciler yüzünden olduğu anlaşılıyor.

    4) Evlilik meselesi.

    İntihar. Ölen erkek. Karısı yüzünden intihar ediyor. Olay sonra borç mevsununa çevrilmeye çalışılıyor.

    Ölenin eşe hitaben yazdığı not,
    “bana yaptıkların için sevinmeye devam et, bana yaptıklarından zevk almaya devam et” gibisinden bir şeydi tam hatırlayamadım.

    5) İş Meselesi.

    a) Ağır (tonlarca) bir konteyner altında kalıyor. Cesedi adeta toz toplar gibi toplanıyor.

    b) Kepçenin dişine takılıyor, savruluyor, duvara çarpıp eziliyor.

    6) Kalp.

    Kalpte sorunu vardı. Çok masraflar edildi. Kalp kapağı takıldı. Bir takım operasyonlar geçirdi diye hatırlıyorum. İlaçlar verildi. Bir akşam birine telefonda ilaçların ağır ağrılar yapması yüzünden ilaçları kullanmayacağını söyledi, ertesi gün akşam eve gelen eşi, cesedini buldu.

    7) Haberli ölüm.

    Kadının yaşı 78-80. Hiç bir rahatsızlığı yok. Her zamanki formuyla dinçliğiyle yemek hazırlıyor. Hazırlık bittiğinde ölücem ben diyor. Uzanıp yasin okunmasını istiyor. 1-2 saat sonra ölüyor.

    YanıtlaSil
  62. Aile-Birlik-Beraberlik :

    Anne, baba, eş, evlat, kardeş, hala, teyze, yenge, amca, dost, arkadaş.................. yok.

    Ben bu kelimeleri kullanmıyorum.

    YanıtlaSil
  63. Kafasız Yaşamak :

    http://ateisthaber.net/kafasiz-yasayabilen-horoz-mike/

    Bu haber doğru/yalan, orasını geçtim, doğru varsayıyorum.

    Ve oradaki cümleyi şöyle değiştiriyorum,

    “Göbek, temel hayati fonksiyonların kontrol edildiği bölgedir ve bu bölge çalıştığı sürece, yaşam sürer.”

    Bir kişinin göbeği kaldığı sürece yaşar?

    Vücudu meme altından ayırdınız, yaşar?
    Vücudu göbeğin altından ayırdınız, yaşar?
    Vücudu dikey ikiye ayırdınız, yaşar?

    Göbek hava ve kan kaybına uğramadıkça yaşar.

    YanıtlaSil
  64. Su ile yaşamak? :

    Yada su ile çalışmak. Belki kan yerine su ile insan yaşayabilir. Damarda suda gezse yaşayabilir. Kan bulunmadığında yaralıya verilen su iş yapabilir.

    YanıtlaSil
  65. Ölümün Nasıllığı?:

    Ölümde nefes kesen, kan durduran donduran bir şey yoktur. Göbekte çalışan bir şeyin durması çıkması gibi bir durum. Ölüde olsa vücut hava alır, kan hareket eder. Ölüm acı vermez. Uyumak gibi kolay.

    Nefes kesimi yoktur.

    Öümün tadı, tuzu, acısı, tatlısı, hissi yoktur. Uyuduğunuzu bilmezsiniz. Öldüğünüzüde bilmezsiniz.

    YanıtlaSil
  66. İnsan ve Hayvan Bedeni-Biyolojisi-Fizyolojisi?

    İnsanlar ürerken yanlış üremeler gerçekleştirdi ve özürlüler, vücutsal bozukluklar, vücutta uyumsuzluklar, şekil bozuklukları ortaya çıktı.

    Dudağı kalın olan birinin birinin parmağı normalse bu kişi bozuktur, çirkindir.

    Vücutta bir organ diğerlerine göre kendini belli ediyorsa, dikkat çekiyorsa o kişi çirkindir, bozuktur.

    Hayvanlar insandan güzeldir.

    Uzatmıyorum. Konuyu dileyen genişçe ele alabilir.

    YanıtlaSil
  67. İncelemeler :

    Din’in doğma nedeni, nasıllığı?
    Devlet’in doğma nedeni, nasıllığı?
    Tıbbın doğma nedeni, nasıllığı?
    Bilimin doğma nedeni, nasıllığı?
    Dinlilikten Dinsizliğe, Dinsizlikten Dinliliğe geçişin incelenmesi.
    Bir Din’den diğer bir Din’e, diğer Din’den o Din’e geçişin incelenmesi.
    Bireysel ve toplumsal sorunların, bozuklukların Din’e maledilmemeye çalışılmasının incelenmesi.
    Bireysel ve toplumsal sorunların, bozuklukların Devlet’e maledilmemeye çalışılmasının incelenmesi.
    Bireysel ve toplumsal sorunların, bozuklukların Bilim’e maledilmemeye çalışılmasının incelenmesi.
    Bazı Bilimsel anlatıların Din’e ters düşmesine rağmen Din’in varlığını sürdürebilmesinin incelenemesi.
    Bazı Bilimsel anlatıların Din’e uymasının incelenmesi.
    Bilimsel, Dinsel, Devletsel terimlerin incelenmesi.
    Tartışma, yorumlama, anlatma, bilgilendirme, paylaşma vb. sitelerde engellemelerin, bozgunların, düzensizliklerin, anlamsız forum kurallarının ortaya çıkmasıyla konuların yeterli derecede verimli değerlendirilememesinin incelenmesi.
    Devlet’in kanunlarının incelenmesi.

    İsteyene incelenecek çok şey var.

    YanıtlaSil
  68. Anne Kutsallığı?:

    Doğanın işi, doğanın kanunu, anne işi, gönül işi, Din kanunu, Allah’ın buyruğu vb. olarak gösterilir ve anne kutsanır. Doğa hiçe sayılır. Doğa aşağılanır. Doğa inkar edilir. Çocuk aşağılanır, ömensizleşir.

    Evlat boş işler peşindeyken annenin onunla ilgisi kutsaldır.
    Evladın putperestlik eğitimi aldığı okulda, babanın ona desteği-ilgisi kutsaldır.

    Bir putsallık olacakki kutsallık olsun.
    Günahlık olacakki sevaplık olsun.

    Bir şey yücelirken diğer şey aşağılanır, aşağılanırken yücelir.
    Aşağılama olmadan yüceltme, yüceltme olmadan aşağılama olmaz.
    Putperestlik olmadan kutsallık, kutsallık olmadan putperestlik olmaz.

    Bir Din, putlar ve kutlar oluşturmadan kurulamaz.
    Bir Din aşağılama ve yüceltme olmadan, yapmadan kurulamaz.
    Şeytansız ve Allahsız-Tanrısız Din olmaz.

    Önderu Ekber ve Allahu Ekber olmadan Din olmaz.

    YanıtlaSil
  69. Çocuk? Çocuk Kutsallığı, Önemliliği, Sevinci, Heyecanı?:

    Çocuk yanlış bilinir, tanınır. Çocuk zayıf yetiştirilir. Nazik yetiştirilir. Çocuk herşeye dayanmaz, dayanamaz, kaldıramaz bilinir. Herşeyi yapamaz bilinir. Yani olgun bir insan gibi değil bilinir diyeyim geçeyim.

    Böylece,
    Bir şeyler yaptığında sevinilir, gülünür, şaşılır.
    Korkulur, kaygılanılır.
    Çocuk her düştüğünde ağlar.
    Çocukta her birşey yaptığında (sanki kendi hüneri becerisiymiş gibi) güler.

    Çocuk edinilen inanç ve uygulamalar çerçevesinde ortalama 25 sene anne-babaya bağlı yetişir. Çocuk bu sürede hep çocuktur.

    Boşanmalarda, evliliklerde çocuk her zaman ön planda olurken çiftler geri planda kalır. Çocuk yücelir, çiftler aşağılanır.

    İnsan doğuştan ölüme zayıf, nazik bir varlık olarak yaşar.

    Bir hayvan çocuğu doğduğu gibi Dünya’yı kavrarken, insan ölüme kadar hiç bir şey kavrayamaz.

    YanıtlaSil
  70. Cinselcilik-Tinselcilik?:

    Freud. Seviyorum sayılır.

    Freud anlaşılmıyor ne yazıkki. Sapığın biri oldu çıktı insanın gözünde.

    Freud ve Din, bu ikilikte tekrar değerlendirilmeli.

    YanıtlaSil
  71. Organlar:

    http://www.kutsalgizemler.com/siirler-gozlerini-kapayinca-gorursun-ancak

    Göz gözdür görür, kulak kulaktır duyar, damak damaktır tadar,mide midedir hazmeder, …......... kalka kalçadır dışkılar.

    Alın gözdür, beyin gözdür, göbek gözdür olmaz.
    Dudak kulaktır, meme kulaktır, kol kulaktır olmaz.

    Koku görülüyorsa gözden görülür.
    Ses görülüyorsa gözden görülür.
    Ses duyulacaksa kulaktan duyulur.

    Gözün dışında başka göz yada gözün işini yapacak başka bir organ yoktur.
    Kulağın dışında başka kulak yada kulağın işini yapacak başka bir organ yoktur.

    Görülecek şey gözle, duyulacak şey kulakla yapılır.

    Gözümü kapattım ama ben görüyorum, kulağımı kapattım ama ben duyuyorum olmaz.

    İnsanda bir işi yapan bir organ var. Her organın işi ayrı. Hiç bir organ diğer organın işini yapmaz, işine benzemez.

    Evrende bir işin aracı bir tanedir.

    YanıtlaSil
  72. Günah işlemeden sevap işlenmez, sevap işlemeden günah işlenmez.
    Günah işleyene sevap işlenir, sevap işleyene günah işlenir.
    Günahsız ve sevapsız insan olmaz.
    İyilik işlemeden kötülük işlenmez, kötülük işlemeden iyilik işlenmez.
    İyiliğe-iyiye kötülük, kötülüğe-kötüye iyilik yapılır.
    İyiliksiz ve kötülüksüz insan olmaz.
    Yalan söylemeden doğru söylenmez, doğru söylemeden yalan söylenmez.
    Yalan söyleyene doğru, doğru söyleyene yalan söylenir.
    Yalansız ve doğrusuz insan olmaz.
    Sıkıntı olmadan rahatlık, rahatlık olmadan sıkıntı olmaz.
    Sıkıntılıya rahatlık önerisi-işlevi, rahata sıkıntı önerisi-işlevi yapılır.
    Sıkıntısız ve rahatsız insan olmaz.
    Haram yemeden helal yenmez, helal yemeden haram yenmez.
    Haram yiyene helal verilir, helal yiyene haram verilir.
    Haramsız ve helalsiz insan olmaz.
    Mutlu-mutluluk olmadan mutsuz-mutsuzluk olunmaz-olmaz, mutsuz olmadan mutlu-mutlululuk olunmaz-olmaz.
    Mutsuza mutluluk önerilir-işlenir, mutluya mutsuzluk önerilir-işlenir.
    Mutsuzsuz ve mutlusuz insan olmaz.
    Sevgi olmadan nefret, nefret olmadan sevgi olmaz.
    Sevene nefret, nefret edene sevgi gösterilir.
    Sevgisiz ve nefretsiz insan olmaz.
    Yalan olmadan doğru, doğru olmadan yalan olmaz.
    Yalanın üzerine-yanına doğru, doğrunun üzerine-yanına yalan uygulanır.
    Yalansız ve doğrusuz Din olmaz.
    Erkeksilik olmadan kadınlık, kadınsılık olmadan erkeklik olmaz.
    Erkeksiye kadınsılık önerisi-yaklaşımı, kadınsıya erkeksilik önerisi-yaklaşımı yapılır.
    Erkeksisiz kadın, kadınsısız erkek olmaz.

    Bu zıtlıklar herkeste eşittir-farklıdır?

    Din Dinsiz, Dnsiz Din olmadan olmaz.
    Din kendi içinde Dinsiz olmadan olmaz.
    Dinlilik olmadan Dinsizlik, Dinsizlik olmadan Dinlilik olmaz.
    Din’i tarife göre, Dinlinin günahı çok, Dinsizin sevabı çoktur.
    Dinlinin Din bilgisizliği çok, Dinsizin Din bilgililiği çoktur.
    Dinlinin mutsuzluğu çok, Dinsizin mutluluğu çoktur.
    Din, sevap işleyene günah yöneltisi-önerisi, günah işleyene sevap yöneltisi-önerisi yapar.
    Din sevaba ve günaha yöneltmeden yapamaz.
    Din bazen bir türlü harama haram, helale helal demez, diyemez.
    Din'in yalanı çok, doğrusu azdır.
    Yalansız Din, Dinsiz yalan olmaz.
    Allaha, Şeytana, İnsana, Hayvana ortak koşmadan Din olmaz.
    Din'in yalanı bilinmesi zaman alan, bilinmesine ulaşılamayanda, doğrusu ise kolayca bilinebilceklerdedir.
    Sıkıntı sevaptan, rahatlık günahtan gelir. / Rahattada sıkıntıdada sevap-günah-mübah vardır.
    Lezzet helal ve haramın birleşiminden meydana gelir.
    Namussuz olmadan namuslu, namuslu olmadan namussuz olunmaz.

    Saygısız olunmadan saygılı, saygılı olunmadan saygısız, alacak olmadan verecek, verecek olmadan alacak, Din olmadan Devlet, Devlet olmadan Din, Din olmadan Bilim, Bilin olmadan Din, Yalan olmadan, Doğru olmadan …........................ o olmadan bu, bu olmadan o olmaz.

    Agnostikler Din-Allah-Tanrı eleştirisinde Ateistlerden daha etkilidir.
    Agnostikler Ateistlerden daha ılımlıdır, iyidir, hoştur, sevecendir, sevgilidir. / Ateist hırçın, Agnostik sakindir.
    Agnostikler Ateistlerden daha fazla bilgi sahibidir?

    Agnostik-Deist-Ateist..... ilişki ve farklarını inceleyebilirsiniz.
    Ayrıca erkek-kadın ateist-deist-agnostik..... ilişki ve farklarını inceleyebilirsiniz.

    YanıtlaSil
  73. Agnostikler yok edilmeli.
    Hadi agnostikler bunu da açıklayın.
    Dünyaca ünlü Agnostikler.
    Agnostikler imana geldi/gelecek/gelin.
    Agnostiklerde iyi olabilir.
    Agnostikler iyi insanlardır.
    Agnostikler için Din.
    Agnostikler bunu da açıklasın.
    Düşünen Agnostikler cevaplayın.
    Agnostikler özgürlük istiyor.
    Agnostikler müslüman oluyor.
    Dünyaca ünlü Agnostik müslüman oldu.
    Agnostiklerde müslüman sayılır.
    Agnostikler bile cennete gidecek.
    Sahte Agnostikler.
    Vicdanlı Agnostikler.
    Vicdansız Agnostikler.
    Agnostikler cevap veremiyorlar.
    Otistikler aynı zamanda Agnostiktir.
    Agnostik nüfusu artıyor.
    Agnostiklerde kadın oranı düşük.
    Agnostikler faydasızdır, zararlıdır.
    Kur’an Agnostikler için antidepresandır.
    Agnostikler nasıl imana getirirlir.
    Ayetel Kürsi'yle depresyona giren ancak artistlik olsun diye agnostiktir!

    YanıtlaSil
  74. Yazılım?:

    İnsana Yazılım:

    1. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Tanrı
    2. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Cin, Şeytan
    3. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Yıldız, Astroloji
    4. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan İnsan, Başka bir insanın diğerini etkilemesi, yazması
    5. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Vücut, Nefis yada başka şeyler, İnsanın vücuttaki bir organı
    6. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan İnsan İradesi, İnsanın kendisi.

    Doğaya, Evrene Yazılım:

    1. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Tanrı
    2. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Cin, Şeytan
    3. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Yıldız, Astroloji
    4. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Doğa, Doğanın bir bölümünün diğerine etki etmesi, Başka bir doğa parçasının diğerini yazması.
    5. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Doğanın Kendinde Bir Bölümü, Ör. Toprağın içindeki bir maddenin toprağa etki etmesi.
    6. Yazılım; Kader-Hastalıklar-Kazalar; Yapan Doğanın Kendisi

    Hayvana Yazılım;

    Galiba bunun pek sözü yok.

    Cihaza Yazılım;

    Bilgisayara yazılım, makinelere yazılım.

    Görünmeyen bir yazılımdan sözedilmektedir.

    Ortada bir yazılım yoktur? Evrende hiç bir türde biçimde yazılım yoktur? Oluştan işleve hiç bir yazılım yoktur? Bilgisayarda yazılım yoktur? Hiç bir şekilde hiç bir şeye yazılım yoktur?

    Kalbin atması, damarda kan gezmesi, Dünya’nın dönmesi, çiçeğin biçimi, yaprağın rengi, ağacın içeriği, otun boyu, karpuzun çekirdeği, şeftalinin suyu, incirin kabuğu, tarlanın verdiği-vermediği-verebileceği ürün, iklim, ısı, ışık, bulut, yağış, görmek, duymak, nefes almak, yemek, yürümek, ölmek, doğmak, sevmek, saymak, kırmak, dökmek, uçağın uçması, arabanın gitmesi, makinenin kesmesi, makinenin çizmesi, excel, photoshop bir yazılım değildir?

    Herşey maddesine-nesnesine-oluşuna göre işleyiştir.

    Akdeniz’in toprağının içerisindeki madddelerin durumuna göre ürün çıkması.
    Benim derenin bir kısmını toprakla örttüğümde suyun hızının düşmesi.
    Dünya’nın göbeğindeki maddenin dönüş özelliği oluşu. Dünya’ya dön diyen bir kpmut yok.
    Güneşe senin eksenin bu diyen bir komut yok.
    İki denizi ayıran bir komut yok.

    YanıtlaSil
  75. Canavar yıldız:

    Böyle bir isimlendirmede, böyle bir şeyde olmaz.

    Bilim’in anlamsız isimlendirmelerine, terimleşmesine anlam veremediğim giibi, bilinen kelimeyi değiştirmesinede bir anlam veremedim.

    Ben bilimin bir çok şeyine anlam veremiyorum. Belki veriyorum.

    Bu bulunduğu söylenen şey bulunmuştur yada bulunmamıştır orasını geçiyorum, bir şey ne canavardır ne de o şey yıldız.

    Herşey yıldız olmaz. Belki her şey gezegen (bu isim bile bozuk) olmaz. Herşey güneş ay olmaz. Her şey yada her şeyde göz kulak olmaz.

    Din’e Kur’an’a uyan bir isimlendirme ve sıfatlandırma var Bilim’de.

    Bilim’de Kur’an’daki gibi şiddet var, öfke var, yıkarım yakarım var.

    Bilim’de mucizecilikte var. Tapıcılıkta var.

    Bilim “Din Bilimi, Din Bilimselliği” gibi diyebiliriz.

    Yeter bu kadar.

    YanıtlaSil
  76. Her şey tek şey için?:

    Şeftali şeftalidir yenir, su sudur içilir (başka şey için “ör. yıkanmak” kullanılmaz), hava havadır nefes edilir.

    YanıtlaSil
  77. İnsan ve Hayvan?:

    Dünya’da insanın bölgesi ayrı hayvanın bölgesi ayrı olmalı?

    İnsan=Hayvan?:

    Eğer insan=hayvan ise, insanın durumuna bakıldığında içler acısı.

    Eğer insan=hayvan ise, insanın durumuna bakıldığında hatalarla yanlışlarla dolu.

    Eğer insan=hayvan ise, Din’den Bilim’den şüphe duymamak imkansız.

    Eğer insan=hayvan ise, insanın durumundan şüphe duymamak imkansız.

    Eğer insan=hayvan ise, …................... maddeleri devam ettirin.

    Erkek=Kadın?:

    Aynı şekilde devam edin.

    YanıtlaSil
  78. Gördüğüm-Bildiğim-Duyduğum-Tanıdığım Ölümler:Şiddetler?

    1) Kaza.

    Genç yaşta. Arabasını yeni almış. Çift yönlü anayol/cadde içinden karşı sokağa geçecek. Sokağa aracın yarı kısmı giriyor ve caddeden gelen araç hafifçe sürtüyor. Araba çiziliyor. Genç arabadan çıktığı gibi köpürmeye başlıyor. Karşısındaki orta yaşın biraz üstü gibi. Bir iki yumruk atıyor genç. Kimse hemen toplanmasa adamı dövecek. Ayrıca adamda gençten ürküyor.

    2) Aşk-Namus-Evlilik.

    Kadın evli ve çocuklu. İlkokul yada ortaokul yada liseden erkek okul arkadaşı. Bir gün bir yerde kadına seni seviyorum, sana aşığım diyor. Bu adam ertesi gün kadının kocası ve topluluğu tarafından hastanelik oluyor. Uzun süre tedavi görüyor.

    3) Taciz. (Alaattin Çakıcı’lar)

    Bir genç bir kızı taciz ediyor. Kız bir erkek arkadaşa (sevgili değil, şu mahallelerin efendilerinden) söylüyor. Erkek arkadaş grubu topluyor. Vuruşlarda bir dikkat yok, nereye gelirse. eller ayaklar vücutlar tümüyle çalışıyor. Çocuk kanlar içinde yerde kalıyor.

    4) Çocuk Eğlenceleri.

    Bir grup çocuk. İşyerlerinin camlarına vurup kaçıyor. Apartman zillerine basıp kaçıyor. Küçük taşlar atıyor. Bir gün birisi birini yakalıyor. Çocuğu öyle bir dövüyor ki, bir o yana bir bu yana sallayarak, yerden yere vurarak, oraya buraya çarparak.

    5) Çılgınlık.

    Bu genç bambaşka. Deli değil, hasta değil, psikopat değil. Adını koyamıyorum. Semti bazen karanlığa (elektiriği keser) gömer, annesini babasını döver, semti yakmak ister, kızgın olduğu birinin bulunduğu binayı yakmak ister, bir çok kez polisi, bazen bütün emniyeti eve toplar, polis araçları siren çalarak gelir ve çocuk bundan eğlenir, çocuk polislere evinin camından küfürler yağdırır, aşağı atlayacakmış rolleri oynar, polisler hiç bir şey yapmaz/yapamaz. Bu çocuk tüm bunlara rağmen aynı şekilde semtte rahatsızlık vermeye devam ederek yaşamakta.

    6) Laf Atma.

    Kız balkonda. İki-üç erkek evin önünden geçerken laf atıyor. Kızın abisi duyuyor. Abi, dışarı çıkarken bir kişi olarak düşünüyor. Grubun hafif bir dayağıyla eve kaçarak ellerinden kurtuluyor.

    7) Sevgililik.

    Kız sevgilisiyle görüşebilmek için birinden yer belirlemesini ve gözcü olmasını rica ediyor. Kız kapalı, türbanlı, namuslu tip. Gözcü kızın abisini görüp panikliyor. Panikleyince abi şüpheleniyor. Perdeyi aralıyor. Kardeşini yakalıyor. Kız yediği tokatla yanak kıpkırmızı vaziyette orayı terkediyor. (Not:Kızın abisinin sevgilisi var.)

    8) Psikoloji.

    Genç psikolojik sorunlu. Babası tarafından sürekli dövülerek yaşıyor. Çocuk bazen baba görmemek için sokaklarda yatıyor.

    9) Çocukluk

    Çocukların dövülmesi daha sık rastlanan şey galiba. Çocuk her isteğinde, her inadında, her kırdığında, her döktüğünde dayak yer.

    Çocuk yavaş yürüyor. Hızlı bir yürüyüş öğrenmemiş yada uygulamıyor. Anne-Baba önde, baba bağırıyor çocuğa “gelsene be hayvan”. Çocuk korkudan koşuyor. Tokatı yiyor. Ardından tekrar baba anneye “almayalım bu hayvanı bir daha yanımıza” gibisinden bir şeyler söyleniyor.

    YanıtlaSil
  79. Pardon. Başlık.

    Gördüğüm-Bildiğim-Duyduğum-Tanıdığım Şiddetler:

    YanıtlaSil
  80. Herkese selamlar.
    Öncelikle blogu 2 gün önce keşfettim ve Sn. Hayyam'a teşekkür etmek isterim.Gerçekten çok dolu bir site yapmışsınız.Benim de kafamda eskiden beridir hep vardı din,tanrı,cennet,cehennem vs. ile ilgili sorular.Ancak şu son 2 senedir inancımı kaybettim diyebilirim.Tanrı fikri bana da tamamen ilkel ve saçma görünmeye başladı(en azından dinlerdeki tanrı figürü aptalca görünüyor deizmi ayrı tutuyorum).Fakat anlamadığım daha doğrusu cevabını veremediğim bir soru var sizlerin de görüşlerini almak istedim.Cinler ve sihir-büyü konusu.Bir çok büyüklerimden de işittiğim bir konudur bu cin konusu.Yakın bir zamanda Dabbe Cin Çarpması filmini izlememle iyice yoğunlaştı kafamdaki sorular.Önceleri arkadaşlarla falan konuşurken ben "İnanmayın böyle şeylere bunlar beyinle ilgili hastalıklardan kaynaklanır tamamen insan zihninin kurgusu." derdim.Fakat tarihte büyü ile ilgili kaydedilen pek çok olay var ve filmde işlenen olay gibi bir çok cin çarptığı iddia edilen insan da mevcut.Ama bana hala inandırıcı gelmiyor dünyayı görünmeyen varlıklarla paylaştığımız fikri ki gelgelelim İslam dini bizim onlardan daha üstün olduğumuzu söyler Hristiyanlık da aynı şekilde.Fakat her nasılsa bizden zayıf olan bu yaratıkların bizi çarpabilecekleri de söylenir.İlginç doğrusu..Neyse konuyu fazla bulandırmadan kesiyim.Büyü ve cinler hakkındaki görüşlerinizi bekliyorum.
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Sayın Sénior,

      Cin çarpması gibi iddiaların temel sebebinin, çeşitli akıl hastalıklarının veya beyin ile ilgili hasarların yanlış yorumlanması olduğu kanaatindeyim. Sayın Erol'ün yazdığı son iki makale, doğaüstü iddialara dayandırılabilecek durumların, aslında bilimsel bir vaka olduğunu çok güzel örnekliyor. Bu nedenle, bu iki makaleye göz atmanızı salık veririm.

      http://tanrivarmi.blogspot.com/2013/07/beynimiz-ve-biz-15-kor-gorus.html

      http://tanrivarmi.blogspot.com/2013/08/beynimiz-ve-biz-16-yabanci-el-sendromu-alien-hand-syndrome.html

      Buradaki durumlar tam olarak cin çarpması üzerine ilişkilendirilmemiş olsalar da, cin çarpması olarak değerlendirilen olayların da, yukarıdaki makalelerde kurulan mantık ve sistematikten farklı olmadığı sonucuna ulaşacaksınızdır sanırım.

      Sil
  81. Müslüman Kişilikleri-Tutumları-Davranışları:

    1) 5 vakit namazında sayılır. Dini vecibelerde pek aksaması yoktur. Para tapıcılığı vardır. İş konusunda pek çalışkan sayılmazlar.
    2) 5 vakit namazında sayılır. Dini vecibelerde pek aksaması yoktur. Para önemsenişi vardır. İş tapıcılığı vardır. Bol bol her yerde vaazlar yaparlar. Dini hikayeler anlatırlar. Selama çok önem verirler. İçki satılan yerden alış-veriş yapmazlar. Şeriat çok büyük arzularıdır. Allah yolunda savaşacak kişilik bunlardır.
    3) 5 vakit namazında sayılır. Dini vecibelerde pek aksaması yoktur. Para önemsenmeyişi vardır. Din hakkında neredeyse hiç konuşmazlar. Fikirlerini söylemezler. Din düşkünlüğü yoktur. İlahi aşkları-övgüleri doğa sevgisiyle doğa sevgisinden oluşur.
    4) 5 vakit namazında sayılır. Namus konusunda hassastırlar. Din titizliği denecek kişilerdir. İlahi aşkları insan sevgilerinden, bedenlerini sevmelerinden oluşur.
    5) Namazlarını mümkün oldukça kılarlar. İş konusunda ise tembeldirler. Para sıkarlar. Sakalın kıyafetin (kapalılık değil kıyafet tipleri-biçimleri) Din ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini düşünürler. Kapalı olalımda ne giyersek giyelim derler.
    6) 5 vakit namazında sayılır. Namazda tertemiz olmalarına çok dikkat ederler. İşlerinde ağırdırlar, yavaştırlar. Din konusunda pek konuşmazlar.
    7) Cumadan cumaya, bayramdan bayramadır namazları. Teravihleri var bir de. Oruç tutarlar. İçkiyi içerler. Zina ederler.
    8) İbadetleri yoktur. Besmele, selam gibi şeylere dikkat ederler. İçkiyi çok severler. Zina ederler.
    8) 5 vakit namazında sayılır. Allah aşkı, övgüleri, bahisleri yoktur. Din konuşmazlar. Daha çok Devlet konuşurlar. Kemalist müslümandır. Allah yolunda can vermek-almak bunlarda yoktur.
    9) İbadetleri yoktur. Besmele, selam keyfi gelirse olanlardandır. Cinsel azgın, sapkın abaza kişiliklerdir. İçki pek içmezler. Paraları, malları pek olmaz.
    10) İbadet anlayışları soru işaretidir. Cin, şeytan büyü inançları yoktur.

    Yeter bu kadar. Dileyen inceleyebilir.

    YanıtlaSil
  82. Bu bloğun eski havası yok. Niye böyle oldu ki acaba?

    Biraz öneriler, şikayetler sunmakta fayda var.

    Ömer Hayyam seven adam bence Ömer Hayyam’ı teşhir etmeli. Kategoriler kısmının en başına yada sonuna Ömer Hayyam koymalı.
    Ömer Hayyam felsefe tanrı din bölümünde uygun olmamış demekte haksız sayılmayabilirim.
    Felsefe Tanrı Din ayrı ayrı bölümlense daha iyi olur.
    Felsefe, tanrı, din, edebiyat, bilim, şeklinde ayrı ayrı kategoriler.
    Beynimiz ve biz diye bölüm, kategori olmaz. Bilim altında beyin başlıklı alt başlıklar daha iyi olur.
    Bu bölümlerin altında alt başlıklar. Örneğin Alevilik, İslamiyet, Budizm, Hristiyanlık gibi. Alt başlık altında alt başlıklar ieklinde devamı güzel olur. İslamiyet ve Namaz, İslamiyet ve Kur’an, Alevilik ve Cemevi gibi.
    Serbest kürsü bölümü.
    Belki şiirleriniz bölümü.
    Belki önemli anılarınız bölümü.
    Video link paylaşımları bölümü.

    YanıtlaSil
  83. Yok yanlış söyledim.

    Felsefe, Din, Edebiyat, Tarih, Bilim şeklinde bölümler. Bölümlerde başlıklar. Başlıklar altında alt başlıklar. Örneğin Din altında Tanrı, Peygamber, İbadet şeklinde başlıklar.

    YanıtlaSil
  84. Biraz daha konuşayım.

    Şu yan taraftaki kirlilik kalkmalı bence. Son yorumlar, son yazılar başka bir başlıkla verilebilir. Sayfada (sayfaya girildiğinde sadece tek konu) tek konu tam şekilde daha iyi olur. Devamını oku olmasın. Anketler içinde ayrı bir bölüm olabilir. Uzun sözün kısası kısmı sayfaya ortalı altta yada üstte olabilir. Yan tarafın varlığı kirlilik bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Adsız,

      Blogun eski havasının olmadığını düşünmeniz ilginç. Çünkü blog senelerdir tema ve kategori olarak aynı, yeni ufak tefek birkaç değişikliğin de blogun havasından bir şey götürmesi söz konusu olamaz.

      Öncelikle, blogun sağ tarafındaki bölümleri kaldırmak işlevsellik açısından sorun yaratır. Oradaki her şeyi ayrı ayrı sayfalara taşımak, daha da önemlisi, taşıdıktan sonra ulaşılabilir kılmak pek mümkün görünmüyor. Yan tarafta bir kirlilik varsa, bu kirlilik, son yorumlar eklentisinin amatörce durmasındandır bence. Aklımda oraya güzel bir son yorumlar eklentisi koymak var ama maalesef ki güzel bir tane bulamıyorum.

      Kategorilerde bir düzenlemeye gidilmesi mümkün. Ama beynimiz ve biz adlı makaleleri ayrı bir kategoride yayınlamaktan vazgeçeceğimi sanmam. Blogun bilim adı altında paylaşımları sınırlıyken, blogun önemli bir çarkı olan beynimiz ve biz makalelerini, sırf kategorisel endişeler ile bilim altında sıkıştıramayız.

      Öte yandan, kategorileri düzenlerken, blogdaki mevcut başlıkların sınıflandırılması ile bu düzenleme yapılır. Misal, alevilik ile ilgili tek bir çalışma yokken blogda, tutup da güzel bir kategorileşme görünsün diye alevilik ile ilgili bir bölüm açamayız. Nihayetinde burası bir forum değil, blog. Önce konular açılır, sonra o konulara göre tasnifleme gerçekleştirilir.

      Şiir, anı, video linki gibi etkileşimli alanlar içinse bir şeyler düşünülebilir. Ancak katılımı veya etkileşimi önceden kestiremediğim için net bir şey söyleyemem.

      Son olarak, Ömer Hayyam'ı çok severim, ancak blogun kapması çerçevesinde rubaileri dışında herhangi bir çalışması bulunmadığı için, ayrı bir kategori oluşturmak uygunsuz olur. Sonuçta her rubaisini ayrı ayrı başlık halinde gönderemeyeceğimize göre, normalde bir başlık halinde bulunan bir şeyi, sırf seviyorum diye kategori olarak insanların önüne sunmak uygunsuz kaçabilir.

      Uzun lafın kısası, birtakım düzenlemelerin yapılması şart gibi görünüyor. Ancak blogun düzeni ile tek başıma uğraştığımdan (ara sıra Sayın Erol ile fikir alışverişlerini saymazsak), ilerleme kaydetmek güç oluyor. Ama her gün, açılacak başlıklar kadar, işlevsellik olarak da neler yapılabileceği üzerine az ya da çok kafa patlatıyorum. Blogun görünüşüyle herkesi memnun etmek mümkün olmasa da, ortak payda da buluşulabilmesini umuyorum.

      Saygılarımla.

      Sil
  85. Her Şey Somut :
    Aslında böyle bir inceleme, değerlendirme, açıklama, araştırma olmaz ama, yazdım.
    Bu konuda pek söyleyecek bir şey yok. Soyut diye birşeyden sözedilsede, sözedilemedi. Soyut-sout çelişkisi yapıldı. Dünya’da hiç bir zaman soyuttan bahsedilmedi. Hiç bir zaman bilinemezin bilinemez olduğu değil, bilinemez-bilinir çelişkisi yapıldı.
    Herşeyde çelişki var. Çelişkisiz bir şey yok zaten.

    Parodi Dinler :
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Parodi_din
    Parodi densede gülünmeyebilir.
    Başka ne yapılabilir?
    Yine taklitli şekilde hiciv olmadan ciddi bir Din yapılabilir, hayvanlar için bir Din yapılabilir, kadınlar için bir Din yapılabilir, domuzlar kuşlar köpekler inekler için ayrı ayrı bir Din yapılabilir, bol bilimsel Din yapılabilir, bol seviştiren Din yapılabilir, bol besleyen Din yapılabilir, bu dünya’da (öbür dünyası olmayan) ödül-ceza veren Din yapılabilir, peygamberi başbakan olan Din, güneş çarptıran Din yapılabilir.
    Asker olursan güneş çarpar diyen bir Din mesela.
    Cumhurbaşkanı karşılamasında askerleri güneş çarpmış. Dinlinin gölgesi cennette tabi. Şimdi yok.

    Dinler ve Milletler Tarihi ve Oluşma Biçimi :
    Tarih 8. 9. yy. Kutsal kitaplar hazır. Hadisler hazır. Bilimsel kaynaklar hazır. Felsefi, edebi kaynaklar hazır. Mekanlar mabedler konutlar mezarlar türbeler kabirler hazır. İsimler, hikayeler, masallar, senaryolar hazır. Bazı ufak tefek bilgiler hazır. İftiralar hazır. Gizlenecekler hazır. Ekip Dünya’ya ayrıldı. Kimi müslüman, kimi Hristiyan, kimi Budist, kimi ateist, kimi Hindu vs. oldu. Kimi Türk, kimi Arap, kimi ingiliz vs. oldu. Her kimlikten ekip oluştu. İnsan üretimine başladı. Ve projeyi çalıştırdı. Ekip kendi çocuğuna yalan söyledi. Atıyorum ekibin nüfusu 1 milyardı. 1 milyar (yarısı erkek yarısı kadın) nüfus çocuk yaptı. Bir kısmı çocuğunu-çocuklarını müslüman, diğeri Hristiyan, diğeri Hindu, diğeri ateist vs. yaptı. Ve bugünlere geldik. 8. 9. yy öncesi bahsedilen kişiler ve olaylar yaşanmadı.

    Çapraz Çarpık Anlatım - Yazılım vb İnançları - İrade Akıl Zihin Körlük Sağırlık Dilsizlik Sapıklık vs. :
    Hristiyanların İsa’ya Allah’ın oğlu dediği nasıl bir iftiraysa-uydurmaysa, Kur’an’da geçmişte putlara tapıldığı ayetide bir iftira-uydurma. (Aptal, kör, tam bir deli, sapık, hasta, puşt, şerefsiz ötesi bir insan var imajı)
    Toplumu birbirinden koparma projesi. İnançları yürütme projesi. İnsanda “ben daha akıllıyım, ben daha iyiyim, ben daha iyi konumdayım, ben daha ahlaklıyım, ben daha namusluyum, ben ahlaklıyım, ben namusluyum, ben cennetliyim vs.” imajı yaratma projesi. Dünya’da Dinliler, Dinsizler, milletler, meslekler, gruplar, toplumlar, mezhepler, arası çıkarılan uydurmaların-iftiraların-yalanların-gizliliklerin doğurduğu durum.

    YanıtlaSil
  86. Oradan Buradan :

    Beslenmeye sevişmeye kızılır, namazın zararlarına girilir. Din yıkmak istiyorsanız, beslenmeye sevişmeye (kızdığınız noktaya, esas noktaya, hayati meseleye) girin.

    Din mükemmelsizliğe (dünya) katlanana mükemmellik (ahiret) vaad eden bir acayip.

    Din, tatsız tuzsuz Evren’i, sapık seks tadıyla tatlandırmaya çalışan bir sapık.

    Din hiç bir şey göstermediği halde insanı kör olarak yorumlayan bir kör.

    Din ahlak emredip, diğer taraftan ahlaksızlığı mekruhlaştıran bir ahlaksız.

    İncil’in değiştiği nasıl bir uydurmaysa, Kur’an’ın değiştiğide bir uydurma.

    Evrenin yaşına milyarlar deyip, Din’in tarihine daha dün vermek şüpheli değilmi?

    Din Dünya’da yıkılan-yapılan olarak ebedi.

    Dünya besin yüzünden insanları ve hayvanları kavga ettiren bir mekan.

    Dünya can sıkıntısı.

    Güneş eğri büğrü sallanan dolaşan bir sarhoş.

    Dünya, bir tarafı meyve bir tarafı su veren, bir tarafı iyi meyve bir tarafı iyi su veren bir tarafı kuru toprak bir tarafı yaş toprak, bir tarafı mersine bir tarafı tersine, dağınık bir daire.

    Satanizm Tanrı’nın-Allah’ın gerçek yüzünü göstermede daha etkilidir.

    Ateizm Agnostisizm için bir zarar.

    İnsan hayvanı öğrendiğinde insan olacaktır.

    Eğer erkek-kadın, penis-vajina kelimeleri arkak-gedin, panıs-vejine olsaydı, bugün iki cinsiyet kavga etmeyecekti.

    Bilmek için evrene (herşeye) zarar veren cihaz-alet-kimya vs. gerekiyorsa, ya insan bilmenin yolundan habersiz, yada evren bildirmenin yolundan yoksun. Çok çürük, berbat bir Evrenmi var?

    Agnostisizm’in Dünya görüşü Ateizm’in Dünya görüşüne göre, daha çok görüntülüdür.

    Agnostisizm Dinsellikte olduğu gibi cinsellikte de yumuşak, Ateizm serttir, hırçındır.

    YanıtlaSil
  87. Din Yıkmakmı? - Dinsizliği Yapmakmı? :
    Din çıkarmakmı? - Dinsizlikte Toplanmakmı?
    Dinli’yi Dinsiz yapmaya çalışmakmı? - Dinsizlerle Biraraya Gelmekmi?
    Bu Deveyi Gütmekmi? Güdülmekmi? - Bu Diyardan Gitmekmi?
    Acaba çözüm, yapılması gereken şey Din’den, Devlet’ten sıyrılıp Dinsizlerin bir araya geldiği bir bölgede, bir köşede karın doyurmaya, sevişmeye bakmakmı?

    Dinli ile beslenmekte sevişmekte olmuyor. Oturup bir çay bile içilemiyor. Çoğu Dinsiz ya ayrı ev tutuyor, ya da ailesiyle kaldığı evin bir odasına çekiliyor, kimi işyerlerinde kalıyor, kimi orada burada. Tek amaç Dinliyle irtibatı kesmek. Ama ne kadar olabiliyor.

    İnternette, orada burada sevişecek birileri aranıyor. Ne kadarı olabiliyor.

    Dinsizin biri İngiltere’de, biri Japonya’da, biri Afrika’da. Bu bölünmüşlük olmamalı.

    Dinsizler kendi başına bir ülke-bölge olmalı. En doğrusu, Din’den Devlet’ten sıyrılıp, Dinsizlerle bir bölgede bir araya gelmek. Doğru olan, hiç Din’i ellemeden, kurcalamadan Dünya’nın bir köşesine çekilip karın doyurmaya bakmak. Eğer anne-baba-teyze-yenge-kardeş-yeğen istiyor, hep beraber yaşayalım vb. diyor ve onlarıda Din’den çıkarmak istiyorsanız boşverin. Onlar lazım değil. Size bir tek sevişmek için Dinsiz karşı cins lazım. Çoluğa çocuğada gerek yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Dinli ile beslenmekte sevişmekte olmuyor. Oturup bir çay bile içilemiyor. Çoğu Dinsiz ya ayrı ev tutuyor, ya da ailesiyle kaldığı evin bir odasına çekiliyor, kimi işyerlerinde kalıyor, kimi orada burada. Tek amaç Dinliyle irtibatı kesmek. Ama ne kadar olabiliyor." Sayın Adsız, bu genellemeyi neye dayanarak yapıyorsunuz? Elinizde bu konuda istatistiksel bir bilgi/anket verisi var mı?
      "Size bir tek sevişmek için Dinsiz karşı cins lazım. Çoluğa çocuğada gerek yok." Dinsizlikle sevişmeyi neden ve nasıl ilişkilendiriyorsunuz? Dinsiz insanın sevişmekten başka bir şey düşünmediğini, aile ve çoluk çocuk istemediğini neye dayanarak iddia ediyorsunuz? Önüne gelenle sevişmek gibi çılgınca bir cinsellik söz konusu olduğunda neden dinsizler itham edilir? Dinliler de aynı şeyi istiyor ve hatta fırsat bulduklarında yapıyor olamazlar mı? Dinlilerin kutsal kitaplarında ve hadislerde bile cennette hurilerle sınırsız cinsellik tasvir edilirken, bu konuda neden dinsizleri itham ediyorsunuz?
      "Dinsizler kendi başına bir ülke-bölge olmalı." Dinsizliği din ile bir mi tutuyorsunuz? Dinsizlerin de bir cemaat oluşturduğunu ve dinlilerden arındırılmış bir yerde yaşamaları gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Dinsizliği bir çeşit din gibi algılamanızın nedeni nedir? Dinsizliğin tıpkı din gibi kurumsallaşmış ve örgütlenmiş bir yapıya sahip olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bİr cemaat kültürü, dindarlara has bir durumdur. Dinsizlik tam anlamıyla özgürlüktür, bireyselliktir; dinsizlikte bir cemaat kültürü, standart bir yaşam paketi yoktur. "Dinsiz insan söyle düşünür, böyle yaşar." gibi yargı ve kurallar bütünü yoktur. Dünyadaki tüm dinsizleri birbirine bağlayan ve birleştiren bir kurumsallık ve örgütsellik yoktur.

      Sil
    2. Sayın Cem,

      Karşı çıkışınıza kesinlikle katılıyorum. Nasıl ki tüm Müslümanları aynı kefeye koymak yanlışsa, dinsizleri de ortak bir bünyeymiş gibi tek-tipleştirip aynı kefeye koymak yanlıştır. Nedense, dinsiz birinin, tüm tabuları darmadağın edip, entelektüel bir bohem tavır içinde yaşadığını düşünme gibi bir alışkanlık vardır. Dini yok saymanın getireceği 'aydınlanmanın' dinsiz olan herkesi aynı 'özgürlük' yoluna götüreceğini zannediyorlar herhalde. Ne ilginçtir ki, bu özgürlük yolu da, dinsizler hakkında böyle sanıları olan kimselerin kafalarında belirmiş olan özgürlük yolu oluyor, onun dışında bir düşünme biçimi belirlemek veya yaşam sürmek, dinsizliğin gerektirdiği aydınlanmayı tam yaşamamış olmak sanılıyor.

      Sözüm sayın Adsız'a değil, daha önce de bu gibi durumlarla çok karşılaştım, içimde kalmış demek ki, siz de açınca konuyu, dayanamadım.

      Saygılarımla.

      Sil
    3. Sayın Hayyam,
      İnsanların dinsizler hakkında böyle düşünmesinin, din adamlarının yaptığı kara propagandadan kaynaklandığını düşünüyorum. Daha önce de yazmıştım, din adamları ve egemenler, dinsizliği topluma bir zehir gibi gösterirler, terörizmle, toplum düşmanlığıyla ve sapkın cinsellikle ilişkilendirmeye çalışırlar. Çünkü din onlar için bitmez tükenmez bir madendir, sonsuza kadar bundan beslenebilirler. Toplumda dinsizlik başgösterince ona karşı savaş açarlar doğal olarak. Toplumun dinsizlik ve dinsizler hakkında yanlış bakış açısının kökenini buralarda aramak gerekir diye düşünüyorum. Burada Sayın Adsız'ı tenzih ederim fakat, onun dinsizlerle ilgili yazdıkları da (belki bilmeyerek) o kara propagandanın izlerini taşıyor. Bir insanın dinsiz olması sapkın/sapık olmasını gerektirmez. Dindar biri de sapık olabilir ve örnekleri de toplumda vardır. Tabi ki bu durum bütün dindarları lekelemez, ya da dindarlık eşittir sapıklık çıkarımı yapılamaz, aynı çıkarım dinsizler için de yapılamaz. İnsan sapıksa sapıktır, dinin ya da dinsizliğin bunda pek bir etkisi olmaz. Dinsiz bir insanın da pekala kutsal değerleri olabilir, aileyi kutsal sayabilir, ülkesini ve halkını sevebilir, sapkın ve sınırsız cinsellikten nefret edebilir. Dinsiz bir insanın mutlak özgürlüğe sahip olacağı, onu bağlayan ve sınırlayan hiçbir idealin/kutsal değerin olmayacağı ve bu nedenle tehlikeli olabilecekleri inanışı da yine o kara propagandanın ürünüdür. Dünyada dinli-dinsiz hiç kimse mutlak bir özgürlüğe (hiçbir kural tanımadan canının istediği her şeyi yapma özgürlüğüne) sahip değildir. Hiçbir ideale ve kutsal değere inanmasa bile, en başta toplumun yazılı ve yazısız kuralları (hukuk ve gelenekler,örf-adetler) ona engeldir. Yaptığı herhangi bir eylem/davranış, o kurallara aykırıysa, o davranışı bir suç veya ayıp kapsamında sayılır ve cezalandırılır. Bu ceza, hukukla ilgiliyse hapis cezası olabilir; örf-adetlerle ilgiliyse toplumun dışına itilme olabilir. Dolayısıyla bir insanın dinsiz olması toplum için herhangi bir tehdit unsuru taşımaz. Ayrıca toplumla çatışmak, toplumun dışına itilmek, dinsiz bir insanın isteyebileceği bir şey de değildir. Çünkü insanın aidiyet duygusu (kendini bir topluluğa/gruba/topluma ait hissetme) çok güçlü bir ihtiyaçtır, insan sosyal bir varlıktır. Fakat dinsizlik hakkında yapılan kara propaganda, kimi dinsizlerin toplum tarafından düşman olarak görülmesine, gerek psikolojik gerekse fiziksel olarak linç edilmesine neden olmuş, hatta bazıları öldürülmüştür. Bu kara propagandanın mimarı da hiç şüphe yok ki, dinden beslenen din adamları ve egemen güçlerdir.
      Saygılarımla...

      Sil
    4. Dinsizlerin cinsel özgürlüğüne takmış oldukları için bu konuda da bir şeyler belirtmek isterim. Dinsiz bir insanın, serbest aşkı/cinselliği bir zina ve günah olarak görmediği için bu konuda sınırsız bir özgürlüğe sahip olduğu düşüncesi vardır dindarlarda. Bunu gerçek saysak bile, bu özgürlük bir dinsiz için teorik olarak ancak evlenene kadar mümkündür. Evlendikten sonra o beraberlik medeni hukuk kapsamına gireceği için, ikinci bir eş ya da cinsel partner hoş karşılanmaz hatta yüklü bir tazminat talebiyle birlikte boşanma nedeni de sayılır. Dolayısıyla dinsiz bir insanın, ayıp/günah/zina kavramına inanmadığı için bekarken yaşayabildiği cinsel özgürlük teorik olarak evlenince biter. Fakat pratikte bir tazminat ödeme ve boşanma riskine rağmen kaçamak yapma imkanı elbette vardır. Fakat bu kaçamağa dayanak bulabileceği bir felsefi ya da hukuki argümanı yoktur. Dinsiz bir insanın ilkesel olarak medeni hukuku temel almaktan başka bir seçeneği yoktur. Çünkü medeni hukuk, sekülarizmin/laikliğin ürettiği bir hukuktur.
      Bir de dindarların cinsel özgürlüğüne bakalım: Dindar bir insanın evlenmeden cinsel ilişki yaşaması zina olarak adlandırılır, haram sayılır ve kesinlikle yasaklanmıştır. Fakat bekarken yasak olan cinsellikte, evlenme söz konusu olduğunda bir dindara (erkeğe) oldukça özgür bir alan açılır. 1'den 4'e kadar eşle aynı anda evlenmeye/evli olmaya izin verilir. Tarihte bu 4 eşin dışında savaş esiri kadınlarla da (cariyelerle) nikahsız cinselliğe izin verilmiştir ve gariptir bu konuda bir sayı sınırlaması bile yoktur. Ne kadar cariye alabilirsen hepsi senin seks kölendir. Medeni hukukta reşit olmayan (18 yaşından küçük) kişiyle evlenmek yasaktır fakat dinen böyle bir engel ya da yasak yoktur. 80 yaşında bir adamın, 10-12-14 yaşlarında bir çocukla evlenmesinde dinen hiçbir sakınca yoktur. Ayrıca din, müminlere (erkeklere) cennette hurilerle sınırsız cinsellik vaat eder. Şİmdi soruyorum: Din mi daha çok cinsel özgürlük içeriyor, yoksa dinsizlik ve/veya medeni hukuk mu? Bir dipnot: Dindarlar Batı'dan alınan medeni hukuku dinsizlikle bir tutarlar ki aslında çok da haksız sayılmazlar. Çünkü medeni hukukta din kurallarına yer yoktur.

      Sil
    5. Cem, sen yine beni anlamadın.

      Sil
    6. Sayın Adsız,

      Sizin meramınızı anlatamamış olma veya sayın Cem'i anlamamış olma ihtimaliniz var mıdır acaba?

      Sil
    7. Sen beni anladınmı? Anladıysan bende bir sorun yok demektir.

      Cem daha genç ve acemi galiba. Bir Dinli'ninde Dinsiz'in seks manyağı (seks hastası, seks düşkünü vb.) olamıyacağını bilmeli. (Alınmasın bana.)

      Ben orada Dinsizliği ne Din'e benzettim. Bırak seks sapıklığını, ne de seks özgürlüğünden bahsettim.

      Sil
    8. Sayın Adsız,

      Karşımızdakinin bizim demek istediğimiz konuyu tam olarak irdele(ye)mediğini düşündüğümüz an iki çıkış noktamız vardır:

      1. Beni anlamadın.
      2. Ben anlatamadım.

      Böyle bir durumda, direkt olarak 'beni anlamadın' deyip karşı tarafa suç bulan yaklaşımları hoş karşılamıyorum. En azından ilk adım için 'ben anlatamadım galiba' deyip, meseleyi tekrar ele almaya çalışmak doğru olandır bana göre.

      Ha, gerçi size bu bakımdan yol gösterecek değilim, yukarıda söylediğiniz 'özgürlük' ve 'aydınlanma' temalı, insanın var oluşunu olumlu kılacak hamlenin ne olduğu üzerine düşüncelerinizi o kadar da haklı bulmadığım ve sayın Cem'in de üç aşağı beş yukarı benimle aynı fikir ve hisleri paylaştığını kestirdiğim için sohbete karıştım.

      Söylediklerinizi teorik olarak anladığımı düşünüyorum, ancak uygulama bakımından geçersiz olduğu kadar yersiz de buluyorum. Belki bireysel veya komünal bir manifesto niteliği taşıyabilir, ama yine de bu düşüncelere 'olması gereken' olduğu konusunda epeyce bir şiddetle katılmayacağımı düşünüyorum.

      Sil
    9. Sayın Adsız, sizi anlamadığımı düşünüyorsanız, tekrar anlatmayı deneyebilirsiniz. Ayrıca, Sayın Hayyam'ın da belirttiği gibi belki de siz beni anlamamışsınızdır. Bu nedenle ben tekrar anlatayım. Dinsizlik ve dinsizlerle ilgili yapılan kara propagandada en çok üstünde durulan şey, cinsellik/sevişmedir. Dinsiz insanın cinsel bakımdan ahlaksız olduğu, enseste varabilecek kadar geniş bir cinsel özgürlük yelpazesine sahip olduğu iddia ya da ima edilir. Ben buna birçok kez şahit oldum. Kırsalda yüksek okula sahip bir ilçede, bir mahallenin milliyetçi-mukaddesatçı ve de muhafazakar gençleri, yüksek okulun solcu-dinsiz/ateist öğrencilerini, kız-erkek ilişkilerindeki rahatlıkla mahallenin ahlakını/namusunu bozmakla, lekelemekle itham edilir, öğrenci evlerinde seks partileri düzenledikleri iddia edilir ve o öğrenciler dövülür. Dinsizlerin, eşlerini başka erkeklerden kıskanmadıkları, eşlerinin ihanetlerini bile hoş görebildikleri (mezhebi geniş deyimi bu yanlış kanıdan ileri gelir), düşünülür, ima edilir. Ben yaşadığım yerde birçok kez buna tanık oldum. Sizin de: "Acaba çözüm, yapılması gereken şey Din’den, Devlet’ten sıyrılıp Dinsizlerin bir araya geldiği bir bölgede, bir köşede karın doyurmaya, sevişmeye bakmakmı? Size bir tek sevişmek için Dinsiz karşı cins lazım. Çoluğa çocuğada gerek yok." cümleleriniz, bana bunları çağrıştırdı. Dinsizlerle ilgili düşünülen en belirgin konu budur. Cinsel özgürlük, hatta kimi zaman sapıklığa varabilecek kadar cinsel özgürlük... Ben de bunun yanlış bir kanı olduğunu, dinsizliğin sınırsız cinsel özgürlük anlamına gelmediğini anlatmaya çalıştım. Bu yanlış kanıların da, dinsizlere yönelik yapılan karalama kampanyasının bir ürünü olduğunu anlatmaya çalıştım. Siz, dinsizlik hakkında yazarken, doğrudan sevişme konusundan bahsetmeseydiniz, ben bunları yazmazdım. Sevişmek dinli-dinsiz bütün insanların ihtiyacıdır, ürememizin kaynağıdır, psikolojik-duygusal ve bedensel tatminin yanı sıra üreme için biyolojik bir olgu ve zorunluluktur. Bir dinsiz sevişme konusunda ne kadar özgürlük istiyorsa, bir dindar da üç aşağı beş yukarı aynı şeyi istiyordur. Din ve dinsizlik kültürel kavramlardır, biyolojik olarak hepimiz aynı varlıklarız. Bu nedenle, dinsizliği sevişme özgürlüğüyle ilişkilendirmek, aşağılamak, bundan başka bir şey içermediğini varsaymak, yanlış ve haksız bir eleştiridir. Siz bunu yaparsanız, ben de dindarların hatta en büyük din önderlerinin cinsellik konusunda kendileri namına ne kadar özgürlükçü ve sınır tanımaz olduklarını sıralayabilirim.
      Saygılarımla...

      Sil
  88. İnsanlar birbirini yanlış anlıyor. Bu çok oluyor. Burada hatayı kime versek bilmem.

    Artık Dil'e versen olmaz (TDK ben suçsuzum diyor), Din'e versen olmaz (O suçsuz). Bilim'e olmaz (O da suçsuz). Kişiye versek (o da suçsuz).

    Maalesef bu konu büyük sorun.

    YanıtlaSil
  89. Hayyam sen madem Ömer Hayyam hayranısın. Şu dörtlükten ne anladığını söylermisin? Belki sen daha pişmişsindir Hayyam konusunda.

    Ey kör! Bu yer bu gök bu yıldızlar boştur boş
    Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Bir nefestir alacağın o da boştur boş


    Bu dörtlüğüde tam olarak anlayabiliyormuyuz? Bak bu da bir mesele.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Adsız,

      Ömer Hayyam'ı çok severim, üzerine oldukça da okuma yapmışlığım vardır. Ancak bu demek değildir ki Hayyam uzmanıyım.

      Bu rubai, özellikle sevdiğim rubailer arasındadır. O kadar doğru ve güzeldir ki. Ancak şu bakımdan önemli bir ayrıntı taşır bence: "Gönlü hoş tutmak."

      Evet, bizler, yani inançsızlar, evrenin yok olup gideceğini, insanların da iki hiçlik arasında bir kıvılcım misali var olduğunu düşünürüz. Diğer bir deyişle, her şey derinlemesine irdelenirse, sadece ân içinde var olmuş olmanın ötesinde bir şey yoktur. Peki durum bundan ibaretse, gönlümüzü nasıl hoş tutacağımızı da bir kalıba mı oturtmamız gerekir?

      Mesela, A kişisi her şeye rağmen, tüm bunları bilmesine rağmen, hatta varoluşçuluğu sindirmesine rağmen, psikanalitik her türlü çıkarımı bilmesine rağmen ailesini sevemez mi? Ve ailesiyle mutlu bir yaşam sürüp, bu yaşamı geleneklere uygun olarak nesilden nesile aktarmayı doğru bulamaz mı? Şayet A kişisinin gönlünü bu eylem ve seçim hoş tutuyorsa, bundan bize ne? Ona bir şey demeye hakkımız var mıdır?

      İşte bu şekilde, her bireyin kendi 'gönül hoşluğunu' oluşturması gerektiği kanısındayım. Yeter ki bu hoşnutluğu 'olması gereken' olarak başkalarına diretmeye veya en azından bunu evrensel bir gerçeklik olarak görmeye kalkmasın.

      Bu bakımdan siz de görüşlerinizi oluşturmada özgürsünüz, ancak insanlığın ve varoluşun ne olduğu üzerine bir 'aydınlanma' yaşadıktan sonra, nihai çözüme nasıl ulaşılacağı konusunda sert bir tutumunuz olduğunu görüyorum. Bu da haliyle, size katılmamamın sebebi oluyor.

      Sil
  90. Yazdıklarınızın hepsini okuyamadım ama büyük bir kısmını okudum ve bir kaç fikrimi paylaşmak istiyorum..
    İlk olarak dindeki kadın algısı beni dinden uzaklaştıran en önemli faktör ve bunu sadece müslüman ülkelerdeki kadın algısından dolayı söylemiyorum ayrıca kuranı kerimde yazılanlardan da bu yorumu çıkardım. Ve ben bir kadın olarak böyle bir sınıfı kabul edemem. Bazen aklıma acaba erkek egemen meallerden dolayı mı diye geliyor ama kısa bir süreliğine..
    Benim ikinci olarak bir türlü benimseyemediğim durum cennet kavramı ve bunun kutsal kitaptaki tanımlanmaları..Bir kere bence yaratıcı varlığı kesinlikle manevi bir şey yani bunu açıklayamadığınız bir şekilde hissediyorsunuz ve ben benim yaratıcımın bana materyalist şeyler teklif etmesini kabul etmiyorum, huri, içecekler, bahçeler falan hemde bunları bir şekilde bu dünyada yapmamı istemezken din bir ödül olabilir ama daha manevi bir şey umuyorum..Belki böyle olsaydı bugün salyaları akarak küçük çocuklara yada herhangi bir kadına bakan bir ümmet olmazdık. ve peygamber ön görüsü çok yüksek bir insan olmalı değil mi, öyleyse o zamanki şartlarda yaptığı çocuk evliliklerinin dine yanlış bir şekilde yansıyacağını ön görebilmeliydi, insanların bahanesi orada kızlar kaç yaşında ergenliğe giriyor şeklinde olmamalıydı.
    Kuranı kerim okurken aklıma gelen bir şey var belki Allah bir şekilde kendisinden o kadar çok korkutuyor ki insanları insanlar artık hiç bir şeyden korkmuyor ve mükemmel bir ahlak anlayışına sahip olabiliyorlar dürüst falan anlatabiliyor muyum bu dünyada kendisi gibi insan olan herhangi bir yaratığın önünde eğilmiyor çünkü biliyor ki o da basit bir insan ve onun sahip olduğu hiç bir şart onu ondan üstün yapmaz ve bu dünyada sahip olmak isteyeceği her şey aslında o kadar da önemli değil..
    Aklıma takılan en önemli soru ise demir, demirin dünyadan bir element olmadığı bilimsel olarak kabul edilen bir şey peki ama bu bilgiyi bir insan nereden bilebilir hem de o zamanın şartlarında bana lütfen piramitlerden bahsetmeyin daha öncelerden daha bilimsel halkların yaşadığına inanıyorum ama kuranın yazıldığı zaman değil.
    birde dinlerle ilgili en önemli olgu benim için zahidin her hatayı yaptıktan sonra bir şekilde tövbe ederek bunun affolacağını düşünmesi ve o yüzden zahidlerin yaşamları ortadoğu türkiye...dine inanmayan bir insan ise yaptığı bütün davranışlarıyla tamamen kendi sorgulama ve vicdan sistemine sahip buda toplumsal ve ailesel olarak şekileniyor.
    biraz çelişkili olabilir kabul ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Artemisia,
      Aynı yorumu bu sayfada iki farklı yerde, kopyala-yapıştır yöntemiyle yayınlamışsınız. Dikkat çekmek istediğinizi düşündüm ve dikkatimi çektiniz. Biraz çelişkili olabileceğinizi düşünmekte haklısınız, hem dine inanıyor, hem de dinin kurucusunu (peygamberi) çocuk evlilikleri konusunda eleştiriyorsunuz, ona akıl veriyorsunuz. Bu tavrınızla aslında, dinin öngördüğü üzere, dinden çıkmış bile sayılabilirsiniz. Peygamber eleştirilemez, hatasızdır(!),günahsızdır(!), kainatın efendisidir(!), bütün âlemler onun hatırına(!) yaratılmıştır. Yine dine inanıyor ama dindeki kadın algısı nedeniyle dinden uzaklaştığınızı söylüyorsunuz. Anladığım kadarıyla kafanız bir hayli karışık, dinle ilgili tereddütleriniz var ve bir çıkar yol bulmaya, inancınızı korumaya çalışıyorsunuz, demirin gökten dünyaya indirilme efsanesine (ayetine) sarılmaya çalışıyorsunuz. Bir kehanette bulunmak istiyorum: Bu şekilde düşünmeye, sorgulamaya ve irdelemeye devam ederseniz, ciddi bir araştırma içine girerseniz, yakın bir zamanda dini inancınızı kaybedebilirsiniz.
      Saygılarımla...

      Sil
    2. Sayın Cem,
      Teşekkür ederim yanıt için aslında dikkate çekmeye çalışmadım ilk başta yorum yazdığım yerin yanlış olduğunu farkettim. Oradaki yorumu silip silemeyeciğimi bilmiyorum bende buraya aynı yorumu kopyala yapıştır yapayım diye düşündüm. Ben bazı yerlerde dine inanan birisi gibi yorum yazmış olsamda çok uzun zamandır ateistim ve sonraki uzun bir süredir de tanrıya inanıyorum. Bu son zamanlarda sanırım psikolojik olarak bir şeylere inanabilme kavramı insanları rahatlattığı için ben de inanabilir miyim acaba diye biraz okuduğum şeyleri değiştirdim ve daha önceki yorumumda belirttiğim düşüncelere sahip oldum tabiki bazıları çocukluktan beri düşündüğüm ve bu yüzden dini reddettiğim fikirler ama mesela bu demirle ilgili kısım sonradan okuduğumda hımm dediğim kısım. Yani bazen acaba ateist bir ailede yetiştiğim için hiç bir zaman maneviyatın verdiği zenginliği keşfedemeyecek miyim diye öyle bir şey varsa diye falan diye düşünüyorum. Aklımın karışıklığı inanıp inancımı sorgulayıp bulamamam değil sanırım ben de tam anlam veremedim.

      Sil
    3. Sayın Artemisia, gel-gitler yaşıyorsunuz, kafanız karışmış, ama bu kafa karışıklığı bir yerden sonra rayına oturur. Ya inanç, ya da inançsızlık yönünde... Tahmin ediyorum ki, inançsızlığa doğru gideceksiniz. Demir örneğindeki gibi, Kur'an mucizecilerine aldanıp, bir süre daha inancınızı ayakta tutabilirsiniz. Fakat işin aslını keşfettiğinizde, bütün o mucize iddialarının içi boş ve çürük iddialar olduğunu gördüğünüzde, sanırım inançsızlıkta karar kılacaksınız. Ama yazdıklarınızdan hareketle yine tahmin ediyorum ki, bir maneviyat özleminiz hiç dinmeyecek. Artık hiç kavuşamayacağını düşündüğü bir şeyi özlemek, insanda büyük bir duygusal boşluk yaratır ve huzursuzluk getirir. Hep bir şeyler eksik gibi gelir. Fakat doğa boşluk kabul etmez. Bir süre sonra, kaybedilenin ya da hiç kazanılamayanın yerine bir diğeri/yenisi konur. İnsan doğası da öyle...Din maneviyatını yaşayamamanız, din dışı bir maneviyat yaratmanıza kapı aralayabilir. Ailenizi ve yuvanızı kutsal bir mabede dönüştürebilirsiniz örneğin; ya da bir aileniz/eşiniz,çocuklarınız yoksa, aşkı kutsarsınız, işinizi kutsarsınız, bilimi tekniği kutsarsınız. ille de bir kutsal yaratırsınız kendinize. İçinizde bir kutsallık ve maneviyat arsuzu varsa; herhangi bir şeyi kutsallaştırıp, madde ötesi bir anlam ve değer yükleyip farklı bir tür maneviyat yaratabilirsiniz kendinize....İnsanların çoğu kutsalsız yapamaz.
      Saygılarımla...

      Sil
  91. http://www.kuranmeali.org/38/sad_suresi/27.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    http://www.kuranmeali.org/23/muminun_suresi/115.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Çok zorladım ama rubaiden tam bir şey çıkartamadım. Benim bu rubaiden aşağı yukarı anladığım : Yeryüzünde (bitkiler, denizler, göller) gökyüzünde (gezegenler, güneş, ay) ne varsa hepsi boş. Hiç bir şeyin ne yararı ne zararı ne bir başka işi var. Boş. Sadece yaşayalım diye bunlar. Pek kayda değer bir tatlı tuzlu yaşam yok. Havanın tadı tuzu yok, suyun tadı tuzu yok.
    Bırak onu bunu (birşeyleri hoş tutmayı bırakta) gönlünü hoş tut. Moralini bozma, bozmaya değmez, hoş bir şeyler bul yaşa gitsin.
    Durmadan doğulup ölünen evrende, alabileceğin nefestir, (beslenmekmiş, sevişmekmiş, bunları doyasıya tadıyla tuzuyla yaşaman zor, bunlar bol yada yetebilecek durumda değil, sana bol bol bir hava var sadece alacağın) o da boş.

    Özet : Bu Dünya’dan ancak havamızı alırız. (Mecazi anlamı verin buraya)

    Bende herhalde buna varıyorum gibi. Yok çünkü, Dünya’da besin yok, Dünya’da doyum yok, ne sekste, ne yiyecekte, ne suda? Bir hava var. Belki onda bile sorun vardır, bilemiyorum şu an.

    Not: Ömer Hayyam’ı pek bilmem. Galiba bu blogdan tanıdım sanırım. Ama ayyaş yaftasınıda pek ona uygun göremedim. Bu rubaisini “yanlış anlama” konusuna istinaden tesadüfen seçtim. Konuma cuk oturması tesadüf.

    Dedim bakayım bu rubainin yorumunu yapan olmuşmu? Arama yaptım ama birşey bulamadım. Ararken bunları buldum.

    Murat Kekilli dörtlüğü aynen o yukarda yazdığım gibi okumuş.
    http://www.youtube.com/watch?v=9_M-1OefeqQ

    Manga farklı okumuş.
    http://www.youtube.com/watch?v=S-2Ca093GLI
    Ey kör anla bu yer bu gök boş
    Bırak onu bunu gönlünü hoş tut hoş
    Şu durmadan dağılan alemde
    Hepsi, hepsi bir nefestir
    Gerisi boştur boş

    Şevval Sam başka karışık birşey okumuş.
    http://www.youtube.com/watch?v=3_PVRGD1uMA
    Bulut geçti
    Gözyaşları kaldı çimende
    Gök rengi şarap
    İçilmez mi böyle günde
    Seher yeli eser
    Yırtar eteğini gülün
    güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
    Bu yıldızlı gökler
    Ne zaman başladı dönmeye
    Kimse bilmez kimse bilmez...

    Bu da herhalde Türk sitelerde yok.
    http://www.youtube.com/watch?v=wQ0swhuBghc

    Bu da yok galiba.
    http://www.youtube.com/watch?v=wkChlOMECwY
    şık ve sarhoşun cehennemlik olduğunu söylüyorlar
    Birileri cennetin huriler ile güzel olduğunu söylüyor
    Ben de üzüm suyu daha iyidir diyorum
    Elinde olan nakit öneriyi al ve boşver vaatleri
    Çünkü davulun sesi uzaktan hoştur!
    Bu şarap nasıl haramdır cümle âlem onunla coşuyor!
    Bir kesim de onun adını yok etmeye çalışıyor
    Şarabı âşıklara haram eden kimseler
    Kendi halvetlerinde piyale piyale içiyor!
    Bu mahmurluk ve sarhoşluğu yaratan
    Sevgiliyi, şarabı, meyi yaratan o mecnun âşık
    Şüphesiz bir kadeh şarap içmiştir ve ondan
    Sarhoş olup bu evreni varlığı yaratmıştır!!

    Bu da sokak röportajı. Ömer Hayyam ayyaş, Mevlana keşmiş.
    http://www.youtube.com/watch?v=JbJOiatfH1E


    Neyse, sonuç olarak, yanlış anlaşılmak, çok yanlış anlaşılmak mümkün. Çok yanlış anlaşıldım. Ama olsun. Canınız sağolsun. Olur böyle şeyler.

    Anlatabilmek ve anlamak zor. Ne doğru düzgün bir Dil var, ne doğru düzgün bir Din (hadi bunun düzgün olması beklenemezde) var, ne doğru düzgün bir Bilim var. Hele sanalda dahada zor anlatmak ve anlamak. Sanal lanet olası bir şey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Adsız, neden yanlış anlaşıldığınızı düşünüyorsunuz?

      Sil
    2. Cem,

      http://www.gnoxis.com/anlamak-mi-anlasilmak-mi-yanlis-anlamak-ve-yanlis-anlasilmak-4223.html

      Bu konuda derin bir araştırma öneririm. Herkese öberirim.

      Sil
    3. Sayın Adsız,

      Evet, derinlemesine irdelenmesi gereken bir konu, ama gönderdiğiniz adres olabildiğince yüzeysel kalmış.

      Her neyse, önemli değil. Sizinle bu 'anlamamak', 'anlatamamak' konusunda bir yere varamayacağımız gibi bir his var içimde. Ancak konuyla ilintili olarak Allen Greenspan'den şöyle bir alıntı yapmak isterim: "Söylediğimi düşündüğün şeyi anladığını sandığını biliyorum, ama duyduğunu sandığın şeyin benim demek istediğim olmadığını fark ettiğinden emin değilim."

      Sil
    4. Sayın Adsız, sizin uzun zamandır yazdıklarınızın bir kısmını yarıya kadar okudum, büyük bir kısmına ise (ilk cümlesi hariç) hiç bakmadım. Üslubunuz, tarzınız, anlattıklarınız hep aynı, hep garip ve anlaşılmaz geldi bana. Büyük ihtimalle bu blogda benim yazdıklarımı da anlamayan, hiç okumayan ya da sonunu getiremeyip yarım bırakanlar vardır. Az önce, sizi (yazdıklarınızı) neden anlamadığımı ve ilgilenmediğimi düşünürken, bir şeyler aklıma geldi. Yazdığınız garip (bana garip gelen) şeyleri anlayabilmek için sizi tanımak, hakkınızda bilgi sahibi olmak gerektiğini düşündüm. Kaç yaşındasınız, ne iş yaparsınız, dini-siyasi eğilimleriniz nedir vs. Sizi tanımış (hakkınızda sadece bu tür bilgileri bilmek de yeterli olabilirdi) olsaydım, anlamak için daha çok odaklanabilirdim; yine sizi tanımakla, yazdıklarınızı hayat görüşünüzle ilişkilendirip, kullandığınız imge, sembol ve mecazları bir yere oturtabilirdim. Bir edebi eseri de tam olarak anlayabilmek için, yazıldığı dönem ve dönemin zihniyetiyle birlikte, yazarı hakkında da az çok bilgi sahibi olmak gerekir. Ancak o zaman o edebi eserdeki gizemli yönler açığa çıkabilirdi. Edebiyat tarihçilerinin işi de zaten bu değil midir? Yazar ve şairlerin tam ve doğru olarak anlaşılmasına yardımcı olmak...Daha önceki yorumlarda da sizi yanlış anladığımı yazdınız, haklı olabilirsiniz. Fakat dediğim gibi yazdıklarınızı yanlış anlamamın nedeni, sizi tanımıyor olmam olabilir. O yazdıklarınızı, daha önce başkalarından duyduğum/okuduğum benzer ifadelerle de ilişkilendirip size karşı savunmaya geçtim. Yazdıklarınızı ne amaçla yazdığınızı bilmediğim için. Yazdıklarınızdaki amacı kestirememem, benim hatam mıdır (sizi tanımamak gibi bir bilgi eksikliği mi), yoksa sizin bir eksiğiniz mi? Net bir şey diyemiyorum. Belki sizin bir fikriniz vardır. 40 yıllık evli insanların birbirini yanlış anlaması mümkün müdür? Yoksa en ufak bir bakıştan bile düşüncelerini okuyabilecek kadar birbirlerine geçmişler midir? Anlamak, anlaşmak, anlaşılmak; tanımakla ilgili olabilir mi?

      Sil
    5. Ben lingi öylesine seçtim. Bir ön ısındırma olsun diye.

      http://cinemadran.com/asayis/17/08/2012/yanlis-anlama-olumle-sonuclaniyordu

      http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=108

      Arada zaytung okumak lazım.

      Sil
    6. Cem,

      Özel bilgierimi veremiyeceğim. Kusura bakma.


      "Anlamak, anlaşmak, anlaşılmak; tanımakla ilgili olabilir mi?"

      Bana sorma. Bu konuda araştırmanı önerdim. Benden cevap alsanda tartışmaya yol açacak. Bir yere varamıyacağız büyük ihtimal. Eğer senin araştırman-altyapın yoksa. Ben bu konuya baya yordum kendimi bir zamanlar. Sende yor.

      En iyisi-doğrusu kendi çabanla elde ettiğindir. En iyisi yaşayarak ede ettiğindir.

      Daha hızlı daha temiz sonuç alırsın. Sorunsuz alırsın. Tartışmadan, yanlış anlamalar yaşamadan, kavga etmeden.

      Sil
    7. Verdiğiniz adresteki yazıları sonuna kadar okudum. Bana çok ilginç gelmedi ya da belki de anlamadım. Kim bilir? Bir itirafta bulunayım: Oradaki yazılardan biri i.tenekeci (İbrahim Tenekeci) imzasını taşıyordu. Kendisini (şairliğini ve hayat görüşünü) pek sevmem. Bu nedenle yazdığı denemenin ona ait olduğunu bilmeden okurken nötr durumdaydım, kimi cümleleri beğenmiştim de, fakat sonunda imzasını görünce yazıyla ilgili olumsuza yakın bir duygu hissettim. Yazının ona ait olduğunu bilerek okumaya başlasaydım, büyük ihtimalle çok daha olumsuz bir yargıda bulunacaktım ve yazıyı anlama konusu zihnimde bambaşka bir temele oturacaktı. Anlayışımızı ve yargılarımızı duygularımız da belirliyor olabilir. Sayın Erol'u ve ufuk açıcı makalelerini hatırladım şimdi.

      Sil
    8. Şeftali?:

      http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeftali

      İnsanın meyvesini-yiyeceğini şeftali varsayıyorum. Hayvan besin değil. Şeftali dışında kalan diğer meyveler-sebzeler hayvan besini.

      Dünya’da şeftali üretimine bakıldığında kişi başına ortalama 25 tane düşüyor. Senede 25 şeftali. Artık başka yiyecek yok.

      Yapılaşmayı (inşaatı) kaldırdık diyelim. Yine az düşer. Bu sefer düşsün 200 tane. Senenin 364 günü açız.

      Şeftalinin, her meyvenin sebzenin birde ekilme yeri önemli. Isısı önemli. Rüzgarı önemli. Güneş almayan, pek su görmeyen, rüzgarı fazla olan, toprağı pis olan, dağın başı olan vs. yerlerde kaliteyi tadı vermez. Evinizin bahçesi var. Şeftali ektiniz. Olmadı. İnşaat (yapı, yol, ev) olan alanda meyve iyi-kaliteli-tadında yetişmez. Şeftali ağacının bitişiğine başka ağaç ektiniz olmaz. Bir ağaç geldi üstünü kapattı, olmaz. Her ağaç güneşi havayı her tarafından rahatça almalı. Zaten güneş heryere ulaşamıyor, güneşten iyice kesilince meyve hiç kaliteli olmuyor. Bir ağaca yağmur suyu olması lazım. Ağaç aslında sulanmaz. Ağaca katkı-aşı-ilaç uygulaması yapılmaz. Vs. vs.

      Su?:

      http://tr.wikipedia.org/wiki/Su

      Su da yetmiyor.

      İnsan suyu ayrı, hayvan suyu ayrı demiştim.

      Suyun konumuda önemli. Su da güneş almalı. Havayı almalı. Ama havada kaliteli, iyi olmalı. Suyun etrafı ağaçlandırma, bina vs. olmamalı.

      Sil
    9. Yanlış oldu. Pardon. Buraya geldi bu.

      Sil
  92. Şeftali?:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeftali

    İnsanın meyvesini-yiyeceğini şeftali varsayıyorum. Hayvan besin değil. Şeftali dışında kalan diğer meyveler-sebzeler hayvan besini.

    Dünya’da şeftali üretimine bakıldığında kişi başına ortalama 25 tane düşüyor. Senede 25 şeftali. Artık başka yiyecek yok.

    Yapılaşmayı (inşaatı) kaldırdık diyelim. Yine az düşer. Bu sefer düşsün 200 tane. Senenin 364 günü açız.

    Şeftalinin, her meyvenin sebzenin birde ekilme yeri önemli. Isısı önemli. Rüzgarı önemli. Güneş almayan, pek su görmeyen, rüzgarı fazla olan, toprağı pis olan, dağın başı olan vs. yerlerde kaliteyi tadı vermez. Evinizin bahçesi var. Şeftali ektiniz. Olmadı. İnşaat (yapı, yol, ev) olan alanda meyve iyi-kaliteli-tadında yetişmez. Şeftali ağacının bitişiğine başka ağaç ektiniz olmaz. Bir ağaç geldi üstünü kapattı, olmaz. Her ağaç güneşi havayı her tarafından rahatça almalı. Zaten güneş heryere ulaşamıyor, güneşten iyice kesilince meyve hiç kaliteli olmuyor. Bir ağaca yağmur suyu olması lazım. Ağaç aslında sulanmaz. Ağaca katkı-aşı-ilaç uygulaması yapılmaz. Vs. vs.

    Su?:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Su

    Su da yetmiyor.

    İnsan suyu ayrı, hayvan suyu ayrı demiştim.

    Suyun konumuda önemli. Su da güneş almalı. Havayı almalı. Ama havada kaliteli, iyi olmalı. Suyun etrafı ağaçlandırma, bina vs. olmamalı.

    YanıtlaSil
  93. Bu besin yokluğuna göre vahşet mecbur.

    İşte Din yıkılırsa belki vahşet dahada fazla artacak. Belki Din bu yüzden kuruldu. Belki Din daha büyük bir vahşeti engelledi. Bilmiyorum.

    Bende o yüzden Dinliyle kavga etmemek, Dinliden Devletten kopmak en iyisi dedim.
    Susup bir köşeye çekilmek demek istedim.

    Gerçekler ACIDIR?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İşte Din yıkılırsa belki vahşet dahada fazla artacak. Belki Din bu yüzden kuruldu. Belki Din daha büyük bir vahşeti engelledi." ifadeniz bana anarşizmi düşündürdü. Öyleyse eğer, anarşizmden insanlığı koruyan din midir? Yoksa en yoğun anarşizm, dinin en revaçta olduğu ülkelerden mi (Orta Doğu) çıkmaktadır? Din insanların vahşet arzusunu engeller mi? Eğer engelliyorsa, (Suriye'de) Allahüekber nidalarıyla, elleri bağlı iki genci otomatik tüfeklerle delik deşik eden insanların (ya da insansı, kim bilir) durumunun açıklanmaya ihtiyacı vardır. Bu tür vahşetlere anarşizm bile denemez belki. Anarşizmin bile kendi içinde yer yer akla yatkın, tutarlı bir felsefesi vardır. Aynı dine inandıkları varsayılan insanların, mezhebi ve siyasi uyuşmazlıklar nedeniyle birbirlerini öldürmeleri, öldürürken de dini ve mezhebi inançlarını bu vahşetin bir gerekçesi olarak sunmaları neyle izah edilebilir? Din gerçekten cinayetleri ve terörü engelliyor olsaydı, çok dindar Orta Doğuluların memleketlerinde huzurdan başka bir şeyin olmaması, büyük çoğunluğu dinsiz Avrupalıların şehirlerindeyse kıyımdan geçilmiyor olması gerekmez miydi? Bu tabloya göre, dinin kin doğurduğunu iddia etsem, abartmış mı olurum? Yoksa yine, "Aslında din böyle değil ama insanlar yanlış anlıyor, yanlış uyguluyor." klişesiyle mi yanıt verirler?

      Sil
  94. Oran?:

    Erkek Şeftali İsteği/Kadın Şeftali İsteği = ?
    Erkek Su İsteği/Kadın Su İsteği = ?
    Erkek Hava İsteği/Kadın Hava İsteği = ?
    Erkek Seks İsteği/Kadın Seks İsteği = ?
    Erkek Uyku İsteği/Kadın Uyku İsteği = ?
    Erkek Eni-Boyu/Kadın Eni-Boyu = ?
    Erkek Sesi/Kadın Sesi = ?
    Rus/Türk = ?
    Rus Kadın Seks İsteği/Türk Kadın Seks İsteği = ?
    Türk Kilolu Kadın Seks İsteği/Türk Zayıf Kadın Seks İsteği = ?
    Uzun Boylu Erkek Su İsteği/Kısa Boylu Erkek Su İsteği = ?
    Şeftali Ağacı Su İsteği/Türk Erkek Su İsteği = ?
    Elmadaki Su/İnsandajki Su = ?
    Kadındaki Süt/İnekteki Süt = ?
    Bir Erkek Dayanma Gücü/Başka Bir Erkek Dayanma Gücü = ?
    Bir Kişinin Alkol Kullanımı/Diğer Kişinin Alkol Kullanımı = ?
    Bir Şeker Hastasının Su İsteği/Diğer Şeker Hastasının Su İsteği = ?
    Kar tanelerinin birbirine oranı = ?
    Güney kutup/Kuzey Kutup = ?
    Atlas Okyanusu/Hint Okyanusu = ?
    Kadın Kedi/Kadın İnsan = ?
    Kadın Kedi/Erkek İnsan = ?
    Erkek Ayı/Bir Irktaki Kadın İnsan = ?

    Evren’de herşeyi, her türlü şeyi, her haliyle birbirine oranlamak.

    Erkekte 1 kadında 9 nefis derler. 1, 9 bilmem. Böyle bir oran varsa, kadın çok az/az/orta/çok derecede erkekten farklı. Kadın erkekten daha az sevişiyor, daha az yiyor, daha az içiyor. Belki ırklar arasında bir ırktan kadın başka bir ırktaki erkekten daha faza yiyor, içiyor, sevişiyor vs.

    Cinsellik nedir, nasıldır, neyin nesidir, bilmiyorum. Beslenmeyi, uykuyu, suyu bilmiyorum. Ne olursa olsun, eğer böyle bir oran varsa durum dahada zor, dahada acı demektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Adsız, yazdıklarınız bana yine ve hala garip ve anlaşılmaz geliyor. Hiçbir şey anlamıyorum. Yazılarınızın içeriğinde çeşitli sembol ve mecazlar varsa eğer, onları keşfedemiyorum, bir yere oturtamıyorum. Bunları yazmaktaki amacınızı da kestiremiyorum.
      "Evren’de herşeyi, her türlü şeyi, her haliyle birbirine oranlamak." Bundaki amacınız nedir?

      Sil
    2. Boşver Cem.

      Sil
  95. Bir Erkek Dayanma Gücü/Başka Bir Erkek Dayanma Gücü = ?
    Bir Kişinin Alkol Kullanımı/Diğer Kişinin Alkol Kullanımı = ?
    Bir Şeker Hastasının Su İsteği/Diğer Şeker Hastasının Su İsteği = ?

    Bunlar olmadı. Bunlar doğal hesap değil. Ama dileyen incelesin.

    YanıtlaSil
  96. Aklıma parodi bilim, parodi canavar yıldız, parodi yıldızlar, parodi uzayda ezan, parodi biyoloji, parodi psikoloji, parodi astroloji, parodi fosil, parodi mars, parodi pembe gezegen, parodi ufo, parodi kutsal araç, parodi 3D gıda, parodi çip, parodi takvim, parodi uzay, parodi yer bilimi, parodi akıl-ruh-zihin-can-kör-sağır-göz-kulak-dil-ağız-burun-beyin-kalp-ciğer, parodi matematik, parodi dil, parodi coğrafya, parodi kimya, parodi bitki bilimi, parodi hastalık, parodi cinayet, parodi intihar, parodi savaş, parodi elektrik, parodi pil, parodi kıl-sakal-tüy-tırnak-sünnet-saç, parodi organ nakli ve nakliyatı, parodi kargo, parodi ptt, parodi meslekler, parodi meclis, parodi devlet, parodi dünya, parodi evren, parodi allah yazısı, parodi şeytan, parodi dinsizlik, parodi sıkıntı, parodi korku, parodi cennet, parodi cehennem, parodi peygamber, parodi agnostik, parodi ateist, parodi kedi, parodi domuz, parodi inek, parodi su, parodi hava, parodi aşk, parodi seks, parodi göğüs, parodi penis, parodi cinsiyet, parodi gezi parkı, parodi ağaç, parodi diken, parodi gürültü, parodi yol-han-saray-ev-dükkan, parodi tarih, parodi tarihi eser, parodi ayak izi, parodi asa, parodi kızıldeniz, ........... vs. vs. vs. (her şeyi parodileştirmek) yapmak geldi. Yaparsam yazarım.

    “Canavar Yıldız” Allah-Tanrı içinde yapılabilir sanki.

    Bu bir parodide olabilir, sitemde olabilir, öğreticide olabilir, tiyatro da olabilir, matemli-acıklı olabilir, başkaldırı tipide olabilir. Her türlü içerik olabilir.

    Başka şeyler:

    Fıkralar. Ateist fıkraları, Agnostik fıkraları, Dinli-Dinsiz fıkraları, Dinli-Dinli fıkraları, Dinsiz-Dinsiz fıkraları, Devlet-Halk fıkraları, Devlet fıkraları, Bilim fıkraları, Seks fıkraları, …..vs. vs. vs.

    Karikatürler. Yine bu yukarıdaki konuların karikatürleri.

    Çizgi karakterler.

    Agnostiği, Dinliyi, Dinsizi, Ateisti çizgiyle anlatmak.

    Agnostik, Ateist kahramanlar hikayeleri.

    Dinlilerin dinsizleri birbirine düşürme senaryoları, Dinlilerin Dinsizleri kızdırma senaryoları, Dinlilerin Dinlileri birbirine düşürme senaryoları, uydurmalar, iftiralar, hurafeler, ibadetler, çıkarlar, para, altın, gümüş, kabe, ………………. asker, polis, millet.

    Uzayda sevişen melekler. Sevişen şeytanlar, cinler. İnsan-melek, insan-şeytan sevişmeleri.

    İnsanla şeytanın karşılıklı yemek yemesi.

    Dinli-Dinsiz tartışmalarını parodileştirme.

    Kimi iman der, kimi anlar. Kimi yanlış inanır, kimi yanlış anlar.

    “Ben Şunu Demek İstedim” Kutsal Kitabı. “Anlamanın Şartları” Kutsal Kitabı.

    İmanın (İnanmanın) Şartları ve İnandırmanın Şartları parodisi.

    Evren boş iş olunca, insanlarında boş iş yapması.

    YanıtlaSil
  97. Ömer Hayyam bir takvim bulmuş. Takvim bugünkü astrolojik takvim. Yani şimdi Ömer Hayyam astronomiyi astrolojimi yapmış oldu. Ömer Hayyam herhalde burç inancı yok. Peki bu takvimi nereden, nasıl çıkardı? Yılbaşını neden “koç yada ilkbahar” saydı? Ömer Hayyam’ın bilinmeyen astroloji inancındanmı sözedilecek yoksa ilerleyen zamanlarda. Ömer Hayyam’ın Dinsiz olduğu da kesin değil. Sadece 158 rubaisi varmış, gerisi uydurmaymış vs. Ömer Hayyam’ı yarın öbür gün Astrolog, Metafizikçi, Mistik vb. yaparlarmı dersiniz?

    Hatalı kurgulamış olabilirim. Anlayamadım Ömer Hayyam’ı. Aslında sözün doğrusu konuyu tam araştırmadım, düşünmedim.

    YanıtlaSil
  98. Parodiler dedim. Fıkralar dedim. Birde masallar. Evet bu daha tatlı şeyi unutmuşum.

    Hazır Ajan Parodisi.

    http://www.internethaber.com/elazigdaki-kus-israil-ajani-mi-564495h.htm

    YanıtlaSil
  99. Geçen günlerde Suriye'de isyancıların iki genci öldürdüğü bir video izledim. Maktül adaylarının elleri bağlanmıştı. Katiller gür seslerle tekbir getiriyorlar, otomatik tüfekleriyle gençleri delik deşik ediyorlardı. Bugün bir yenisini daha izledim. Tır şoförlüğü yapan, savaşla hiçbir ilgisi olmayan silahsız üç kişiyi kurbanlık koyun gibi yere çöktürmüşler; kameraya poz vererek, çok kutsal bir iş yaptıklarına yürekten inanan coşkulu katiller, yine tekbirler eşliğinde zavallı insanları yaylım ateşine tutmuşlardı. Biri, aldığı ilk mermilerin ardından dizleri üzerinde yürümeye çalışarak birkaç adım ilerledi ama tekrar tekrar ateş edilince, yere yığıldı. Maktüller, arkalarından sırtlarına ateş edildiği için yüz üstü düşmüşlerdi. Yavaş yavaş kanları aktı ve büyük bir birikintiye dönüştü. Sonra o şoförlerin kullandıkları tırları yaktılar. Yine daha önce izlediğim bir başka videoda, yine tekbirler eşliğinde, bir genci yere yatırmış ellerini arkadan bağlamış ve tıpkı bir koyun keser gibi boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırmışlardı. Kesik kafayı ellerine alıp kameraya gururla göstererek, Allahüekber nidalarıyla kendilerinden geçiyorlardı. O görüntüleri izlediğimde, insanlık diye bir kavrama olan inancım sarsılmıştı. Adeta kanım dondu, gözlerim olabildiğince açık, birkaç dakika felç olmuş gibi hareketsiz kaldım. Bir zaman makinesindeymişim ve binlerce yıl geriye gitmişim gibi, az sonra kesilme sırası bana gelecekmiş gibi tuhaf bir korku hissettim.
    İnsan denen canlı, tek bir tür değildi de; insansı, yarı insan, çeyrek insan gibi değişik türlere ayrılıyordu belki, kim bilir...Herhangi bir insanın, videodan izlerken bile tüylerini ürperten, hatta çoğu insanın hiç bakamadığı bu eylemi, onlara böyle gurur ve coşkuyla yaptıran şeyin ne olduğunu düşündüm. Katillerin hepsi, "Allahüekber" diye bağırıyordu....
    Ey inananlar, (kutsal kitabınız size böyle seslenir değil mi), lütfen dininizi bir kez daha gözden geçirin. İnandığınız dinin, insanlık için sevgi-saygı, barış, hoşgörü, medeniyet getirdiği ezberinden bir an için çıkın ve 1400 yıldır bu coğrafyada yaşayan insanlara ne kadar acı verdiğini, ne kadar çok ölüme ve katliama yol açtığını tarafsız bir gözle görmeye çalışın. "Dinimiz aslında böyle değil, radikaller dinimizi yanlış uyguluyor ve kötü gösteriyor." ezberini de unutun. Bir an için tarafsız olun ve bu coğrafyada halen yaşanmakta olan acılara neyin sebep olduğunu düşünün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaşım sen hala El-Kaide, hizbullah ve benzeri örgütlerin islami olduğunu mu sanıyorsun ?
      Hepsi emperyalist ülkelerin üretimi.
      Normal insan o anlattığın vahşeti yapamaz.
      Normal insan silah bile bulamaz.
      Sen Gezi parkçıların bedavaya mı örgütlendiğini sanıyorsun ?
      O boyanan merdivenlerin sprey maliyetini, görüntüleri verilen öğrenci ve gençler karşılayamaz.
      Sizin yazdığınız bu sitenin de bedavaya dönmediğini biliyoruz.
      Masonik örgütlenme tüm dünyayı sarmış.
      Düğmeniz dışarıda.
      Basıyorlar, geziye çıkıyorsunuz.
      Basıyorlar, merdivenleri LGBT'ye boyuyorsunuz.
      En yakın tarihli olarak, dünyayı kana bulayan üç adamı söyleyeyim sana :
      F.Engels - felsefi temelleri attı.
      K.Marks - İktisadi ayağını inşa etti.
      C.Darwin - Biyolojik aşamalarını oluşturdu.
      Bu adamlar iki dünya savaşına sebep oldular.
      O adamlardan beri bu coğrafyada kan ve gözyaşı dinmiyor.
      Ama bekleyin, biz de sizin gibi bekleyenlerdeniz...
      Sabrediyoruz, ya sabır.

      Sil
    2. Nasıl bir şizofrensin sen? Gezi eylemlerine tüm ülkeden binlerce kişi katıldı. Hiç birisi para almadı. O merdivenleri boyamak için, ortak para toplandı ve boyandı. Ak koyunlar gibi eylem yerine gidip beleşten AKP bayrağı, göstermelik Türk Bayrağı almadılar oradaki insanlar. Okuldan, işten çıkıp eyleme, eylemden okula, işe. Sizin gibi ver babam kömürü, makarnayı, yap çocuğu devlet baksın sana. Kaçak elektrik aman ne olacak Tayyip babamız öder. İslamiyetin kurtarıcısı o... Hepiniz aptalsınız. Gözünüzün dibindeki gerçekleri göremeyecek, konuşamayacak, düşünemeyecek kadar aptalsınız. Ömrünüzü bir hiç uğruna gereksiz ve akıl dışı işlerle harcayıp dünyayı cehenneme çeviriyorsunuz.

      Sil
    3. Sayın Adsız (ilk Adsız'ı kastediyorum),

      Bir insanın bilgisiz olmasında bir sorun görmüyorum. Herkesin, istediği kadar şey bilme hakkı vardır. Ancak bir insan bilmediği konularda, manevi güdülerini de arkasına alarak, atıp tutmaya başladı mı, benim de kendisini yerme hakkım olduğunu, 'dur bakalım orada' deme hakkım olduğunu düşünürüm.

      Neymiş, Gezi eylemlerinde halk, parayla tutulmuş, örgütlenmiş kimselermiş. Bir insanın çevresinde olup bitenden bu kadar habersiz olması, habersiz olmasının yanısıra bir de çirkince suçlamalarda bulunması çok acı. Gezi eylemlerinin haklılığı ve haksızlığı üzerine bir tartışma yürütüyor olsanız, durum farklı olurdu; ancak siz, Gezi eylemlerindeki insanları direkt olarak suçluyor, belli bir kitleyi yaftalıyorsunuz. Ben şimdi kalkıp aynı şeyi Kazlıçeşme mitingine gidenler için desem ne olur? Onların düğmelerine bastılar, örgütlediler desem doğru olur mu? Bir kitlenin talebinin meşru olması başka konudur, o kitlenin o talebi isterken manipüle edilmesi başka konudur. Bu ayrımı yapmadan, düşmanca hislerle, sırf sizinle çelişen istekleri var diye, halk hareketlerine nefretle yaklaşmanız kabul edilebilir değildir.

      Aynı şekilde, tarih okuması yapamadığınız ve tarih bilgisini haiz olmadığını ortada. Neymiş, Marx, Engels ve Darwin paralı askermiş de dünya savaşlarını tetiklemişler. Hiç mi kitap okumuyorsunuz, belgesel izlemiyorsunuz veya bunları karşılayacak sohbetler yapmıyorsunuz? Nereden besliyorsunuz bu yanlış bilgi dağarcığınızı, anlamıyorum. Şimdiye dek elinize bu bahsettiğiniz kişilerin tek eserini dahi almadığınızdan o kadar eminim ki... Eleştirdiğiniz konular hakkında hiçbir şey bilmeden bu kadar küstahlaşabilmeniz, doğrusu çok şaşırtıcı. Lütfen bunun gibi bilgileri nereden öğreniyorsanız, hangi çapsız kimselerin eserlerinden faydalanıyorsanız, onları bırakın. Size bir 'insan' olarak tavsiye ediyorum bunu.

      Bir de son günlerde moda oldu, bu blog birilerinin isteğiyle dönüyormuş. Bu kadar aymazca bir tutum nasıl sergiler bir insan? Ben bu blogu beş yıl önce kurdum ve günlük yaşantımdan zaman kısarak, sırf benim gibi dini ve tanrıyı sorgulayanlara faydam dokunabilsin diye uğraşarak bu blogu oluşturayım, siz kalkıp yine o küstah tavrınızla 'site bedavaya dönmüyor' deyin. Kusura bakmayın ama bu durumda sinirlenmek hakkım. Haddinizi bilmiyorsunuz, ben yıllarca kendi adıma bireysel bir şekilde uğraşıyorum ve gelip biri böyle ahlaksızca suçlamalarla ders vermeye kalkıyor. Bu yaptığınız ayıp. Hadi tarih bilmiyorsunuz, etrafınızdaki politik olayları algılama kabiliyetiniz yok, bari blogu inceleyin biraz da blogun amacını kavramaya çalışın. Densizliğin de bir sınırı olmalı.

      'Saygılarımla' diye bitirmek isterdim ama, ortada saygı mı bıraktınız.

      Sil
    4. Sayın Hayyam,

      En kızgın halinizle bile sakin ve usluplu yazışınız, ılımlı yaklaşımız, karşı savınızı bile içi dolu bilgilerle bezeyerek ve zaman zaman "size bir 'insan' olarak tavsiye ediyorum şeklindeki, örtük anlamlandırma ve göndermeleriniz ve bir o kadar sabır ve yaklaşımınızı kutluyorum.

      "'Saygılarımla' diye bitirmek isterdim ama, ortada saygı mı bıraktınız." ifadenizle bile aslında saygınızı belirtiyor olmanız, sizi farklı ve saygın bir yere konumlandırıyor. Paylaşmak istedim.

      Sil
    5. Sayın Erol,

      Düşünceleriniz için teşekkür ederim.

      Aslında sizin ve sayın Cem'in bloga nasıl yazar olduğunuzun hikayesi bile, son zamanlarda bloga karşı yöneltilen 'birilerinin maşası' ithamını yerle bir etmeye yeter.

      Yukarıda da dediğim gibi, son zamanların modası olan bu söylem, benim nazarımda ahlak sınırlarını oldukça zorlayan bir söylemdir. Burada artık fikirler tartışılmaz boyuta gelir ve direkt olarak karşındaki şahsın kişiliğini ve niyetini yargılamaya başlarsın. Hele bir de bunu 'sizin ciğerinizi bilirim' edalarıyla yaptı mı biri, iyice iş zıvanadan çıkar.

      Her neyse, uzattıkça uzatabilirim sanırım bu konuyu. En iyisi, kendi haline bırakmak.

      Saygılarımla.

      Sil
  100. Suç-Hakaret-Tehdit vs.?:

    Kur’an’a göre şu an insan, hayvan, doğa, evren herşey kusursuzdur, kusuru-sorunu insan kendi yaratır. Ya da Allah yaratmak (hastalık-yazılım-kör-sağır yapma gibi) ister yaratır.

    Kişi kendi yarattıysa aşağılanır, Allah yarattıysa üzülünür.

    Kur’an’a göre inanan akıllı, inanmayan delidir (ya kendinden ya Allah’tan).

    Bir insanın Din’e inanması-inanmaması suç-kabahat değildir. Bir kişinin Dinli-Dinsiz olması kendi inisiyatifi-seçilimi-tercihi-yaratması-becerisi-yeteneği-gücü-güçsüzlüğü-salaklığı-aptallığı-yetisi vs. değildir.

    Bir kişinin Dinli-Dinsiz olması oluşumun/biyoloinin/yapının etkisidir.

    Saçmalamak kişinin kendisinden değil, oluşumun bozukluğundandır.

    İnsan Din’e inanmışsa-inanmamışsa, bu onun işi değildir.

    Badem IQ lu olmuşsa-olmamışsa, bu onun işi değildir.

    Kur’an’da hakaret yoktur tanı vardır demek Kur’an’a göre mümkündür.

    Kur’an’da hakaret olmadığı gibi büyükleme/kutsamada yoktur. Tanı vardır demek mümkündür.

    Allah-u Ekber ifadesi örneğin Allah’ın bir özelliğidir.

    İnsan kendini beyinsiz/akılsız-beyinli/akıllı yapan değildir. İnsanlar zihinli-zihinsiz diye ikiye ayrılamaz. Bir insan şu konuda zihinliyken bu konuda zihinsiz denemez.

    Hiç bir canlı-cansız güç doğal yapıyı bozamaz, değiştiremez.

    “Düşünce-Fikir-İnanç vs. bir hastalık yada tercih değildir”

    Gerçeği bulmak bu bozukluğu tedavi etmek değildir. Bu bozukluğun farkına varmaktır.

    Sanırım “Ne kadar aptalmışım” dediğimizde bu bozukluktan bahsetmek doğrudur.

    Not: Burayı derince düşünmedim. “İnsan neden inanır” yada “insan neden saçma şeye inanır” sorusunun cevabını bulamadım, yada detaylıca açıklayamadım sayıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dine inanmayan insanın dine göre sorumlu tutulması ve bu yüzden cezalandırılacağına hükmedilmesi konusunda düşündüm vaktiyle. Sırf bir şeye inanmadı diye birinin cezalandırılmasındaki saçmalık apayrı bir tartışma konusudur fakat bir insanın inanmasını ya da inanmamasını belirleyen etkenler kişiden bağımsız mıdır değil midir? Bunun üzerinde düşünmek lazım. Bizi ve inançlarımızı,fikirlerimizi,değer yargılarımızı var eden, biz kendimiz miyiz? Bugün itibariyle şu yaşa gelmiş olan bizler salt kendi seçimlerimizin mi ürünüyüz? Yoksa bizi inşa eden (kültürel ve zihinsel bakımdan), bizim dışımızda çok başka sistemler ve etkenler mi var? Her bir insan en başta ailesinin bir ürünüdür. Sonra yakın sosyal çevre, ardından okul,iş hayatı vs. Yani kişiliğimize bir şeyler katan o kadar çok sistem ve örgüt (sosyal anlamda)var ki, hiçbirimiz kendi kişiliğimizi kendi siparişimizle yarattığımızı iddia edemeyiz. Bu durumda, dinin, inanmayanları suçlu ilan etmesi tutarsız değil midir? İnanıp inanmamak kişisel bir tercih olmaktan çok, sosyolojik bir sürecin sonunda varılan bir nokta olarak beliriyor. İstisnalar bir yana bırakılırsa, ateist bir ailede doğan insanın ateist olacağı rahatlıkla öngörülebilir. 0-6 yaş arasında çocuk kendisine verilen düşünce ve inanış kalıplarını sorgusuz sualsiz kabul eder ve bu inanışlar ve düşünceler bilinçaltının derinliklerine kadar nüfuz eder. Ya da tersini düşünelim. Çok dindar bir ailede doğan birinin de büyüdüğünde dinsiz olacağını öngörmek çok zordur (yine istisnaları saymazsak). Dolayısıyla bir kişinin inanması ne onun seçimidir ne de bir ödülü hak eder. Diğer yandan inanmaması da onun suçu değildir ve dolayısıyla inanmadığı için bir cezaya çarptırılması da hiç mantıklı ve adaletli değildir. Din inancını doğru kabul etsek bile bugün yaşayan bireyleri bundan (inanıp inanmamaktan) sorumlu tutmak bu nedenle makul değildir.Eğer bu inanç ve inançsızlık zincirinin ilk halkalarına (ilk inançlıya, ilk inançsıza) gidilirse (ya da gidilebilirse), bu konudaki bütün sorumluluğu üstlenenlerin yalnız iki insan olduğu, birinin ödülü hak ettiği, diğerinin cezayı hak ettiği düşünülebilir. Onların yaydıkları inanç ve inançsızlık tohumlarından etkilenen diğer insanların salt inanç konusunda hiçbir sorumlulukları yoktur, ne bir ödül ne de ceza almaları gerekir. Tabi ki bu gerçekçi, akla yatkın ve uygulanabilir bir düşünce değildir. Tıpkı dinin kendisi gibi fantastik bir kurgudur. Bir dahaki sefere sırf inanmamanın neden ve nasıl büyük bir suç telakki edildiğiyle ilgili yazmayı düşünüyorum.
      Saygılar...

      Sil
    2. "Hiç birimiz, kendi kişiliğimizi kendi siparişimiz ile yarattigimizi iddia edemez." Bu cümle bu yorumu ve hatta daha fazlasını o kadar güzel özetliyor ki, dusuncelerinize ve kaleminize sağlık. Çok güzel mecazlariniz var.
      Sayın Cem, sizi kutluyorum.

      Sil
  101. Şeftali nasıl azsa, IQ/akıl mı artık her neyse o da az.

    YanıtlaSil
  102. Şöyle bir benzetme yapsam uyarmı acaba? Göz organını ele alalım. Göz var ama uzağı, heryeri göremiyor. Böylece uzaktaki bilgiye yada bilgilere tesadüfen rastlamak düşüyor insana. Her rastladığında gerçeği kaydediyor. Rastladıkça gerçek bulunuyor. Bu süreç uzun oluyor maalesef. Az gerçekle, yada (görmeyip) gerçeksiz ölünüyor.

    YanıtlaSil
  103. Allah kendini Ekber yapamaz.

    YanıtlaSil
  104. İnandık ve iman ettik bütün mesele bu yeğenim.

    YanıtlaSil
  105. Dinli-Dinsiz tartışmalarından-atışmalarından filmler yapılabilir. Film komedi olabilir, hiciv olabilir, acıklı olabilir, vs. Türk filmlerinden alıntılar olabilir. Yabancı filmlerden alıntılar olabilir.

    Mesela (Kadir İnanır Karakteri),

    Dinli : ……………………………………….. Ateistler yok edilmeli.

    Dinsiz : Bir saate kadar kapanacak bu parti, bir saate kadar tekrar gelicim, eğer kapıyı kilitli bulmazsam duman ederim. Anladınmı ulen. Senlen görüşicim. Adım Kadir. Deli Kadir diyorlar.

    Bir Kemal Sunal karakteri acaba nasıl nasıl olur?

    YanıtlaSil
  106. Can?:

    http://www.youtube.com/watch?v=mFwAzJmNLUE
    http://www.youtube.com/watch?v=2tEjf2wHLW8
    http://www.youtube.com/watch?v=EeYLQqMPkdw

    YanıtlaSil
  107. bir elimde şarap bir elimde kuran
    ne helaldir işimiz ne de haram
    şu yalan yanlış dünyada
    ne tam kafiriz ne de tam Müslüman

    YanıtlaSil
  108. Dinsiz Olma Nedenleri (tercih):
    Stres, sebepsiz seçilim, kafadan uydurma ile, hoşlanmak, zevk almak, keyif, cinslik, kötü insan olma arzusu, vs. vs.

    Dinsiz Olma Nedenleri (hastalık):
    Allah çarpması, cin çarpması, göz çarpması (nazar), akıl çarpması (çok akıllılık), kalp çarpması, beyin çarpması, güneş çarpması, matematik çarpması, araba çarpması, taş çarpması, bir yere kafa çarpma, vs. vs.

    Dinli Olma Nedenleri:
    Allah’ın deniz-toprak-gök-karanlık bölmesi (yarması), Kur’an’ın dağ bölmesi, Peygamber’in ay bölmesi-kızıldeniz bölmesi, halifenin dağ bölmesi, akıl bölmesi (az akıllı), vs. vs.

    Bilim’e göre Ateizm-Agnostisizm-Deizm-Teizm nedir? Bilim’e göre Ateist-Agnostisist-Deist-Teist hastamıdır?

    Hırsızlık tercihmidir?

    Namaz hareketlerinin ruhani, ahiri, ilahi, Din’i, ilmi, …… ne ad koyuyorsanız, anlamı yoktur - tamamen bedensel, nefsi, dünyevi amaçlıdır. İbadetler emirler yasaklar herşey dünyevi amaçlıdır.

    Din’de pek Allah önemli değildir. Daha çok düzenin yürümesidir.

    Neden secde hareketi öyledir? Kadın ve erkek karışık ibadeti engellemek için.

    Neden koca evren denir? İnsanlar bilme korkusu yaşasın diye. Dünya’da bilgi fobisi olsun diye.

    Oruç neden vardır? İnsanları açlığa alıştırmak.

    Neden kıyam vardır? Başbakan karşısında bağlamak için. Allah’a değilde kula kul olmak için.

    Neden tesbih vardır? İnsanların eli boş kalmasın, sallasın diye. Ayrıca incik boncukçular sektörü oluşsun diye.

    Neden takke vardır? Ev işleri. Dış işleri. İş Dünyası.

    Neden Kur’an’da hayvan bilinçsiz gösterilmiştir? İnsanlar hayvanlardan birşeyler öğrenmesin diye.

    Neden içkinin günahlığına fazla düşülmezde selamın sevaplığının üzerine çok düşülür? İkisi bir arada yürümelide ondan. Ve ayrıca insanlar pek kendi isteğiyle (seninle işi olmadıkça) selam vermez, bunun için.

    Neden sigara mekruhtur? Başka türlü yükün üstünden kalkılmazda ondan.

    Neden hac vardır? Dünya’daki Putların yaşaması için.

    Neden cinayet (başkasını öldürmek) işleyen imansız gitmezde, intihar (kendini öldürmek) eden imansız gider? Din ve Devlet cinayet işleyebilsin diye.

    Neden Dünya’daki tüm bu gizem, iftira, kargaşa? Gerçeğe ulaşma diye.

    Mealler neden farklı? Cepler dolsun diye.

    Neden İstiklal Marşının anlamı bilinmez? Bilinse Kemalist olunmaz.

    Neden Kur’an’ın anlamı bilinmez? Bilinse Dinli olunmaz.

    Neden imanın şartları vardırda, bilmenin şartları yoktur? Bilinse Dinsiz olunur.

    Kitabına, peygamberine, Allah’ına vs. inanan imanlı - Kitabını, Peygamberliği, Allah’ını vs. bilmeyen Dinsizdir.

    Din’i bilmek demek Dinsiz olmak demek. Din’i bilmemek demekte dinsiz olmak demek.

    YanıtlaSil