Slavoj Žižek: Tanrı Varsa Her Şey Serbesttir!

6 Yorum
Bütün o gürültünün, yani dinin “post-seküler” dönüşüyle, büyübozumunun sınırları ve Kutsalı yeniden keşfetmek ihtiyacıyla ilgili bütün o gürültünün ardından, belki de gerçekten ihtiyacımız olan şey bir doz o eski, iyi ateizmden almak. Hazreti Muhammed karikatürlerinin Müslüman topluluklarda yol açtığı öfke dinsel inançların hâlâ hesaplaşmak gereken bir güç olduğunun bir başka kanıtı. [1] Müslüman kalabalıkların şiddeti keder verici bir şey belki, ama dizginsiz ve sinik Batılı liberterler bundan bir ders çıkarmayı başarabiliyor: Seküler büyübozumunun sınırları. En azından bize söylenen bu.

Yani din adına öldüren, yağmalayan ve yakıp yıkan linç topluluklarından alacağımız ders bu mu gerçekten? Uzun zaman, din var olmasa yiyeceği için birbirini yiyen, bir kurt sürüsünün ahlakına sahip egoist hayvanlara indirgeneceğimizi ve sadece dinin bizi daha yüksek bir ruh seviyesine çıkarabileceğini söylediler. Bugün, din dünyanın dört bir yanındaki canice şiddetin başlıca kaynağı olarak ortaya çıkıyor ve Hıristiyan ya da Müslüman ya da Hindu köktencilerin yaptıkları tek şeyin inançlarının soylu ruhsal mesajına hakaret etmek, onu saptırmak olduğu söyleniyor sürekli. Peki ya ateizmin, yani belki de barış için tek şansımız olan ateizmin haysiyetini iade etmek ne olacak?

Yüz yıldan uzun bir zaman önce, Dostoyevski Karamazov Kardeşler'de tanrısız ahlaki nihilizmin tehlikeleri konusunda bizi uyardı: “Eğer Tanrı yoksa, o zaman her şey serbesttir.” Hatta Fransız “yeni filozofu” Andre Glucksmann Dostoyevski nin tanrısız nihilizme yönelik eleştirisini 9/11 e uyarladı, kitabına Dostoyevski Manhattan'da adını vermesi bunu gösteriyor. Çok yanılıyor: Günümüzde terörizm, eğer Tanrı varsa, der, o zaman her şeyi, oradan gelip geçen yüzlerce masum insan dahil her şeyi havaya uçurmak serbesttir -yani açıkça Tanrı adına, onun iradesinin araçları olarak hareket ettiklerini söyleyenler için serbesttir, çünkü, belli ki, Tanrıya açık bir bağlantı vermek bizim “sadece insani” olan sınır ve kaygıları ihlal etmemizi haklı çıkarır. “Tanrısız” Stalinist Komünistler bunun başlıca kanıtıdır: Onlar için her şey serbestti çünkü kendilerini tanrılarının, yani Komünizmin yolunda İlerlemenin Tarihsel Zorunluluğunun doğrudan araçları olarak görüyorlardı.

Yves le Breton, Kral St. Louis Seferi sırasında, sokakta sağ elinde içinde ateş yanan bir tabak, sol elinde de bir kase su taşıyarak dolanan yaşlı bir kadınla karşılaştığını anlatır. Ona neden böyle yaptığını sorunca, kadın ateşle Cenneti yakıp kül edeceğini, suyla da Cehennem ateşini söndüreceğini söylemiştir: “Çünkü kimsenin Cennet ödülünü almak için, ya da Cehennem korkusuyla iyilik yapmasını istemiyorum; sadece Tanrı sevgisiyle iyilik yapsınlar.” Bu kendine özgü Hıristiyan etik duruş bugün bir bakıma en çok ateizmde hayatını sürdürmektedir.

Köktenciler Tanrının iradesini yerine getirmek ve kurtuluşu hak etmek üzere (kendilerine öyle görünen) iyi işler yaparlar; ateistler bunları sırf böyle yapmak doğru olduğu için yapar. Bu aynı zamanda bizim en temel ahlaklılık deneyimimiz değil midir? İyi bir iş yaptığım zaman, bunu Tanrının beğenisini kazanmak için değil başka türlü yapamayacağım için yaparım -yapmayacak olursam, aynada suratıma bakamam. Ahlaklı bir iş tanım gereği kendi kendisinin ödülüdür. İnanan biri olan David Hume, Tanrıya gerçek bir saygı göstermenin tek yolunun Tanrının varlığını görmezden gelirken ahlaklı davranmak olduğunu söyleyerek bu noktayı çok keskin bir şekilde dile getirmişti.

Avrupa ateizmi, Yunan ve Romalı kökenlerinden (Lukretius’un Evrenin Yapısı) Spinoza gibi modern klasiklere dek, haysiyet ve cesaret dersi sunar. Sık sık yaşanan hazcılık patlamalarından çok, insan hayatının acı sonuçlarının farkındalığı vardır onda, çünkü bizlerın kaderini seyreden ve mutlu sonuç güvencesi veren daha yüksek bir otorite yoktur; aynı zamanda, hepsi de gerçeklikten kaçmaktan değil onu kabul edip onun içinde yaratıcı bir şekilde yerini bulmaktan gelen haz mesajını dile getirmeye çalışır hepsi de. Bu maddeci geleneği eşsiz kılan şey, evrenin efendisi olmadığımız, kaderin rastgele kıvrılıp bükülmelerine maruz kalan, çok daha büyük bir bütünün parçalarından başka bir şey olmadığımız konusundaki mütevazı bir farkındalık ile hayatlarımızdan ne çıkartacağımız konusunda tam sorumluluk almanın ağır yükünü almaya hazır olmayı birleştirme tarzıdır onun -bugün, öngörülmez felaket tehditleri dört bir yandan hücum ederken, böyle bir tutuma her zamankinden daha çok ihtiyacımız yok mu?

Bir süre önce Avrupa’da bir tartışma vardı: Avrupa anayasasının taslak metninin giriş kısmında, Hıristiyanlık, Avrupa mirasının temel bileşeni olarak belirtilmeli mi, belirtilmemeli mi? Her zaman olduğu gibi, bir uzlaşma sağlandı ve Hıristiyanlıkla birlikte Musevilik, îslam ve Antikçağ mirası da yer aldı. Fakat peki ya Avrupa’nın en değerli mirası, yani ateizm mirası neredeydi? Modern Avrupa’yı eşsiz kılan şey, ateizmi, herhangi bir kamu görevi için bir engel değil, tümüşle yasal bir seçenek sayan ilk ve tek uygarlık olmasıdır. Uğruna mücadele etmeye değer Avrupa mirası budur. 

Gerçek bir ateist bir inananı küfür dolu açıklamalarla sarsarak kendi duruşunu yüceltmeye ihtiyaç duymaz; ve Hazreti Muhammed karikatürleri sorununu ötekinin inançlarına duyulan saygı sorununa indirgemeyi de reddeder. Ötekinin inançlarına duyulan saygının en yüksek değer olması şu iki şeyden biri anlamına gelebilir: Ya ötekine tepeden bakıp onun yanılsamalarını bozmamak için onu incitmekten kaçınıyoruzdur; ya da doğru konusundaki herhangi bir açık ısrarı şiddet göstermek diye değersizleştirerek, çoklu “doğruluk rejimleri” gibi görececi bir tutum benimsiyoruzdur. Fakat peki ya İslamı -diğer bütün dinlerle birlikte- saygılı, ama bu yüzden acımasızlıktan geri kalmayan, eleştirel bir analizden geçirmeye ne oldu? Bu, ve sadece bu, Müslümanlara gerçek bir saygı göstermenin yoludur: Onlara inançlarından sorumlu ciddi yetişkinler olarak davranmak.

Slavoj Žižek,
İslam Arşivleri, Sf. 26-29

Notlar:
[1] Burada bahsi geçen Muhammed karikatürleri 2005 yılında ortaya çıkan Danimarka Karikatür Krizi adlı olayı kapsamaktadır.
[PDF Formatında Oku / İndir]

6 yorum:

  1. “Çünkü kimsenin Cennet ödülünü almak için, ya da Cehennem korkusuyla iyilik yapmasını istemiyorum; sadece Tanrı sevgisiyle iyilik yapsınlar.” Bu kendine özgü Hıristiyan etik duruş bugün bir bakıma en çok ateizmde hayatını sürdürmektedir...

    Ateistler de tanrı sevgisi hissediyor olabilirler mi ?
    Değilse ateistler neden iyilik yapacaklar ki ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilal Bey, şu cümleleri aklı başında bir insan nasıl kurar acaba:

      "Ateistler de tanrı sevgisi hissediyor olabilirler mi ?
      Değilse ateistler neden iyilik yapacaklar ki ?"

      Lütfen bu konuya biraz "mantık"la yaklaşın da kendinizi peşin hükümlerin kucağına atmayın. Bir insan 50 küsur yaşında bile bunun farkına nasıl varamaz, anlamakta zorlanıyorum: Yahu, iyiliğin "tanrı" düşüncesiyle hiçbir ilgisi yok. Bu sakat mantık, sadece bir teizm dayatması. Aksi takdirde milyonlarca ateistin iyilik yapmasını hangi gerekçeyle açıklayacaksınız?

      Eğer çok iyi yaptığınız: "Aslında hiçbir insan gerçek anlamda atesit değildir. Onlar bile yüreklerinin derinliklerinde bir "tanrı"ya inanırlar." niyet okuma ifadesiyle açıklamaya çalışıyorsanız size sadece şunu söylemek zorundayım: "Mey dökülür saki kalır..."

      Sil
  2. "...Gerçek bir ateist bir inananı küfür dolu açıklamalarla sarsarak kendi duruşunu yüceltmeye ihtiyaç duymaz..."

    Var mı böyle delikanlı ateist ?
    Böyle bir ateiste saygı duyulur.

    YanıtlaSil
  3. "...Fakat peki ya İslamı -diğer bütün dinlerle birlikte- saygılı, ama bu yüzden acımasızlıktan geri kalmayan, eleştirel bir analizden geçirmeye ne oldu? Bu, ve sadece bu, Müslümanlara gerçek bir saygı göstermenin yoludur: Onlara inançlarından sorumlu ciddi yetişkinler olarak davranmak..."

    İnançlarımızdan sorumlu, ciddi yetişkinleriz.
    Ateistlerden de aynısını olmalarını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz önce Türklerin NASIL ? müslüman olduklarını öğrenin. Kulaktan dolma bilgiler ile palavra sıkmayın. Kur'an apaçık ARAPLAR için İNMİŞTİR..Türkler için değil. Türkler kılıç zoru ile ve 300 yıl Araplar ile savaşıp sonra da savaşı kaybederek müslüman olmaya zorlanmıştır. Yoksa Türkler bir gecede müslüman olmadılar. Biraz Tarih öğrenin.. Kur'anı aç oku o zaman bu Din'in kimler için indiğini anlarsın. Araplar bizim atalarımız değil...tam tersine düşmanlarımızdır .Arapların Hazreti Alisini Ömerini vs bilmem nesini yüceltmek Türklüğe ihanettir. Biz götü boklu arap değiliz.BizTürk'üz .Övüneceksek Türk büyükleri ile övünelim .Araplar ile değil. Boş inançlar ile ancak aptallar övünür.

      Sil
  4. "...Yani din adına öldüren, yağmalayan ve yakıp yıkan linç topluluklarından alacağımız ders bu mu gerçekten?..."

    Siz hangi yüzyılda kalmışsınız böyle ?
    Tanrısı adına yakıp yıkan yağmalayanlar nerde ?
    Bir yeri işgal ederseniz direniş başlar.
    İşgal edilen topluluğun dini önemli mi ?
    O topluluk ateist olsa, direnmeyecekler mi ?
    Bir ateistin canlı bomba olabileceğini sanmam ama onlar da mücadele edeceklerdir.
    Müslüman toplumların işgal altında olması,
    onları değil, işgalcileri terörist yapar.

    YanıtlaSil