Avatar ve Hinduizm Yaklaşımı

3 Yorum
2005 yılında televizyonda gösterime giren, Türkiye’de de CNBC-E ve Nickelodeon’da yayımlanan “Avatar” adlı çizgi dizi dünya çapında büyük bir ilgi görmüş ve birçok ödül almıştır. Çizgi-dizi özelliğiyle sadece çocuklara hitap ettiği sanılsa da birçok yaş gurubunun ilgisini üzerinde toplamıştır. 3 sezondan oluşan bu seri 3 kitap olarak düzenlenmiştir.

Hikayesinde,  Dünya’da dört elemente hükmedebilen krallıklar (ateş, toprak, su, hava) hüküm sürmektedir. Barış içinde yaşamaya devam ederken Ateş Krallığı diğer elementlerden üstün olduğunu söyleyerek savaş açmış ve bütün krallıkları tek tek yok etmeye başlamıştır. Bu savaşı durdurup tekrar barış içinde yaşamı sağlayabilecek tek kişi avatardır. Dizinin kahramanı Aang, henüz 12 yaşındayken avatar olduğunu öğrenir. Bundan dolayı arkadaşlarını ve sevdiği herkesi geride bırakıp eğitimi için doğu tapınağına gitmesi gerekir. Fakat daha bir çocuk olan avatar bundan korkar ve kaçar. Bu sırada bilinçsizce kendini bir buzun içinde dondurur. Aradan 100 yıl geçtikten sonra su kabilesinden olan Katara ve Sokka onu donmuş halde bulur ve çıkarırlar. Aang’in olanlardan ve aradan 100 yıl geçtiğinden haberi yoktur. Yüz yıl içerisinde Ateş Krallığı gücünü artırmış ve birçok kabileyi yerle bir etmiştir. Avatar Aang’in yapması gereken dört elementte de ustalaşarak Ateş Lordu’nu yenmek ve savaşı sona erdirmektedir.

Ateş Krallığı, hava tapınaklarını yok ettiği için geriye kalan tek hava bükücü Avatar Aang’dir. Bu yüzden çizgi-dizinin tam adı çekilen filmlerle de karıştırılmaması için “Avatar: Son Hava Bükücü” olmuştur. Avatarın kalan üç elementi bükmeyi öğrenmesiyle sona erer.

Dizinin arka planında kalan, oysa her bölümde açıkça görülebilen bir Hinduizm öğretisi vardır. Meditasyon yoluyla gücünü elde edebilmeyi gösterir. Avatar Aang aynı zamanda bir keşiştir. Aç kaldığında bile et yememektedir (Hindular et yemek kesinlikle yasaktır). Ayrıca Hinduizm’in en önemli mezheplerinden biri olan Vişnuizm inancına göre, Tanrı Vişnu dünyada çok farklı bedenlerde kendini göstermiştir. (Dizide bir avatar öldüğünde yerine sıradaki elementten bir avatar gelir ve bunların hepsi aynı kişidir, birbirlerinin devamını sürdürmektedirler). Vişnu, evrensel düzenin (Dharma) bozulup, onun kurtarışına ihtiyaç duyulduğu zaman “avatar” olarak dünyada bedenlenmiştir. Aynı zamanda Hinduizm’de yeniden doğuş(reenkarnasyon) inancı da vardır ki bütün bu özellikler diziyle hinduizmin arasındaki sıkı bağı gözler önüne serer.

İkinci sezonun son bölümünde Avatar Aang, bir Guru’nun (Hindularda din öğretmenine verilen ad) çağrısı üzerine doğu hava tapınağına gider. Guru ona kendini kontrol edebilmesi için bütün çakralarını açmasını öğreteceğini söyler.

Çakra, Hint felsefesinde insan vücudunda bulunan metafiziksel ve biyofiziksel enerjinin bağlantı noktası olarak düşünülmüştür. Bu enerji merkezlerinin girdap şeklinde döndüğü düşüncesiyle bu ismi almıştır. Bu merkezlerin omuriliğimizde yer alan 7 ana noktaya karşılık geldiğini ve bunların da bizim hormon bezlerimizi kontrol ettiğini düşünmüşlerdir. Günümüzde de modern olan bu “çakralar” nefes alma egzersizleri, yogalar ve meditasyonlarda kullanılmaktadır. Günlük hayatta daha farklı algılanan bu sistem, aslında hinduizmin en önemli parçasıdır ve dizide bunun asıl anlamı verilmiştir.
Guru, Aang’i kirli bir gölcüğe götürür. Avatara, çakranın ne olduğunu daha iyi anlatabilmek için bir örnek vermek istemektedir; “İşte bu gölcükler bizim çakralarımız gibidir. Şayet etrafta yabancı bir madde olmasaydı, bu dere saf ve düzgün bir biçimde akardı. Ancak! Hayat düzensizdir ve bazı şeyler dereye düşmeye meyledebilir. Fakat gölcükler arasındaki yolları açarsak, enerji akar”. Çakrayı kavratan Guru’nun sıradaki işi ise bu çakraları açmaktır. Sırasıyla bütün çakraları söylemiş, nasıl ve neden açacağını göstermiştir;

Toprak çakrası; “Kuyruk sokumunda bulunur ve hayatta kalmakla ilgilidir. Ve korku ile tıkanır. Seni en çok korkutan şey nedir? Kendini arındırmak için korkularından kurtul.”

Su çakrası; “Bu çarka zevk ile ilgilidir ve suçluluk duygusu ile tıkanır. Şimdi üzerine ağır bir yük olan her şeyi gözünün önüne getir. Kendini ne için suçluyorsun? Bu olayların yaşanmış olduğunu kabullen. Fakat bu olayların enerjini bulandırmasına ve zehirlemesine izin verme. Eğer dünyada olumlu etkiye sahip bir kişiysen, kendini affetmen gerekir.”

Ateş çakrası; “Midede bulunur. Bu çarka irade gücü ile ilgilidir ve utanç duygusu ile tıkanır. Seni mahcup eden şeyler nelerdir? En büyük hayal kırıklıkların nelerdir? Eğer hayatının bu kısmını inkâr edersen bir daha asla dengeni bulamazsın.”

Hava çakrası; “Dördüncü çarka kalbinde bulunur. Sevgi ile ilgilidir ve keder ile tıkanır. Bütün kederlerini gözünün önüne getir. Gerçekten büyük kayıplar yaşamışsın. Fakat sevgi bir enerji biçimidir. Ve hep bizim etrafımızda dolaşır. Bu hala senin kalbinde ve yeni bir sevgi biçimi olarak yeniden canlanmış. Izdırabın akıp gitmesine izin ver.”

Ses çakrası; “Zincirdeki beşinci halkamız boğazda bulunur. Doğruluk ile ilgilidir ve yalanlar tarafından tıkanır; kendimize söylediğimiz yalanlar.”

Işık çakrası; “Alnımızın tam ortasında bulunur. Anlayış ile ilgilidir ve yanılsama ile tıkanır. Bu dünyanın en büyük yanılsaması, ayrılık yanılsamasıdır. Ayrı ve farklı sandığın şeyler aslında birdir ve aynıdır. Aslında hepimiz bir insanız fakat ayrı olarak yaşarız. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Her şey birbirine bağlı.”

Düşünce çakrası; “kafanın en üst bölümünde bulunur. Ve dünyevi bağlılıklar tarafında tıkanır. Seni bu dünyaya neyin bağladığı hakkında iyice düşün. Şimdi seni bağlayan tüm bu şeylerin gitmesine izin ver. Bu nehir boyunca aksı hepsi içinden. Unut onları. Ondan vazgeçmeyi öğren.”

Hinduizm’de ve bazı Asya kültürlerinde yer alan bu çarka sistemi, günümüzde batı kültürlerine kadar gelmiştir. Kimi insanlar bu sistemi çok gereksiz ve faydasız görmesine rağmen kimi insanlar kurtuluşu bu sistemde bulmaktadır. Bunun bir sistem olarak kullanılması birçok yeni meslek dalları sunmuş ve yoga ve meditasyonun türleri olarak dünyanın her bir yanına yayılmıştır. Oysa bunun bir sistem olarak kullanılmasına hiç gerek kalmadan aslında çoğu zaman bizim rahatlamak için yaptığımız ve ya yapmaya çalıştığımız güncel düşüncelerden ibarettir. Korkularımızı yenmek, utançlarımızı kabullenebilmek, suçluluklarımızı bastırabilmek, üzüntümüzü gidermeye çalışmak ve diğer şeyler hayatımızda olumlu etkiye sahip şeylerdendir. Hindu felsefesinden bağımsız olarak görülmektedir ki, aslında bu düşünce yöntemi bize hayatla ilgili önemli noktaları söylemektedir. Bu nedenledir ki Hinduizm’in kalbi olan bu düşünce sistemi ve dünyayla bağlılıklarını koparma isteği geçmiş çağlardan beri birçok filozofları ve düşünürleri etkilemiştir. Bu düşüncenin herkesin barındırması gerektiğini de birçoğu kabullenmiştir.

Bize Hindularla ilgili sürekli ipucu veren, onların hümanizmini, barışçıllığını, erdemli yaşamlarını ekranlara getiren çizgi-dizinin alıntısını yaptığım bu kısımda da görülmektedir ki, şu an çoğumuzun kitaplarını okuduğumuz Platon, Arthur Schopenhauer, Kierkegaard, Friedrich Nietsche gibi büyük filozofların ilham kaynağı olan Hinduizm, hepimizin etkilenebileceği büyük düşünceler içermektedir. Felsefeleri, sadece düşünürleri ve araştırmaları ilgilendiren bir konu olmaktan öte, bir insan olarak mutluluğa erişebilmemizdeki ana fikirlerin üzerine kurulmuş sistemlerden ibarettir. 

Neviens Nobody

3 yorum:

  1. Bu tür filmlerin boşuna çekilmediğini,
    bir amacı olduğunu düşünüyorum.

    Dünyayı, tek bir toplum haline getirip,
    tek bir merkezden yönetmek
    amacını güdüyor.
    Tek dilde bayağı yol katedildi:ingilizce
    Tek din üretilmeye çalışılıyor.
    Bugün hinduizm'in çakralarının,
    bizdeki tasavvufi öğretilerden farkı yok.
    Nefis terbiyesi,
    Mürid, mürşid, irşad hizmeti.
    Tasavvuf öğretisi, islam'a hinduizm'den geçmiştir.
    Hindizm ise,
    antik mısır pagan dinidir.
    Osiris rahipleri,
    rahip adaylarını,
    ezoterik bilgilerle
    inisiye ederler. (irşad ederler)
    Bu öğretilerin hepsi tek bir inanca çıkar:
    tanrı+evren+insan
    vahdet-i vücut, panteizm.
    Kendi nefsini tanıyan,
    kendini bilir, tanır.
    İnsan tanrı - tanrı insan.
    Amaç tek dünya dinidir.
    Tanrılar hep reenkarne olurlar,
    ölmeleri bir şeyi değiştirmez,
    başka kişiliklerde yeniden doğarlar.
    Böylece çağlar boyu,
    kral tanrılar, firavun tanrılar ,
    dünyayı yönetirler.
    Bugün de gidilmek istene yön bu.
    Tek dünya, tek toplum, tek dil, tek din.
    Bütün dünya insanları,
    köle,
    onlar ise tanrı kral, kraliçedirler.
    .....
    Taa ki,
    bir Musa çıkana kadar.
    Bir ASA, majik ezoterik öğretileri
    dağıtmıştır.
    Çakraları da dağıtacak,
    bir Musa çıkartırız.
    Moralinizi bozmayın.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Saf Düşünce18 Eylül 2015 02:32

    Çok komiksin Bilal, gerçekten de "Asa-yı Musa"ya mı inanıyorsun? Ya Ejderha'ya? Çocuk masalları hala prim yapıyor mu gerçekten? Firavun da Zalim Dahhak zaten. Uyusun da büyüsün Kava...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen asa'yı ne sanıyorsun ki ?

      Sil