Bir Mantık Hatası: “Gerçek İslam Bu Değil”

6 Yorum
Uzun yıllardan beridir, hatta son birkaç yıldır özellikle daha da şiddetlenerek İslam'ın ne olduğu, bir müslümanın neler yapabileceği tartışılmaktadır. Mesela kendini İslam'ın gerçek temsilcileri sanan IŞİD mi var olan dini doğru algılamakta, yoksa Bahriye Üçok veya Yaşar Nuri Öztürk gibi İslam'ın oldukça ılımlı temsilcileri mi gerçekleri görmektedir? En basit anlatımıyla, İslam adlı dini disiplinin içeriği ve sınırları nasıl belirlenebilir?

Hiç kuşkusuz İslam'ın ne olduğunun tartışılması çok daha uzun ve aslına bakılırsa nihai bir sonuca varmaktan biraz da uzak bir yapı içermektedir. Nitekim, İslam'a sadece Kur'an'ı mı kaynak alınması gerektiği yoksa hadis ve hatta rivayetlerin de İslam mefhumunun olmazsa olmazı olup olmadığı birçok alim ve hatta alim olmayanlarca sürekli tartışma konusu olmuştur. Ancak bu yazının konusu bu belirsizliği ortadan kaldırmak değil, bu belirsizliğe dayanarak sıkça yapılan bir "mantık hatası"nı ya da diğer bir deyişle "safsata"yı ortaya koymaktır.

Bizim ülkemizde daha çok "Yanılmışım Tanrı Varmış" adlı kitabıyla bilinen İngiliz filozof Antony Flew, aslında 1971'deki "An Introduction to Western Philosophy" (Batı Felsefesine Bir Giriş) ve 1975'deki "Thinking About Thinking" (Düşünmek Hakkında Düşünmek) adlı kitaplarında bahsettiği ve daha sonra literatüre "No True Scotsman" (Gerçek İskoçyalı Değil) şeklinde giren "mantık hatası" ile tanınmaktadır. Bu mantık hatasının temelinde, ileri sürülen iddiayı doğru veya yanlış olarak değerlendirmeden, onu gerçekleştiren kişiyi sürekli değişen tanımlara göre tanımlamak yatmaktadır. Diğer bir deyişle, sınırları belirsiz bir X grubu vardır ortada ve X grubuna tâbî olan biri, o an için uygun bulunmayan bir davranış sergilediğinde o kişinin aslında X grubuna tâbî olmadığı, onun "gerçek bir X grubu üyesi olmadığı" söylenerek aslında X grubuna ve üyelerine yönelik eleştiri veya iddiadan kaçınılır ve tartışma özünde sağlıksız olmayı sürdürür.

Bunu daha iyi anlamak için Antony Flew'nun "Thinking About Thinking" (Düşünmek Hakkında Düşünmek) adlı kitabında verdiği örneğe bakalım:
İskoçyalı Hamish McDonald adlı birinin elinde Glasgow gazetesiyle oturduğunu ve "İngiliz Tecavüzcü Tekrar Saldırdı" adlı bir haber okuduğunu düşünün. Hamish dehşete düşer ve "Hiçbir İskoçyalı böyle bir şey yapmaz." der. Ertesi sabah tekrar oturur ve Glasgow gazetesini okumaya koyulur. Bu sefer gazetede İskoçyalı birinin İngiliz tecavüzcüden kat kat daha kötü şeyler yapmış olduğuyla ilgili bir yazı okur. Bu gerçek, Hamish'in dünkü görüşünün yanlış olduğunu ortaya koyar, ama Hamish bunu kabul eder mi? Hiç de bile. Bu sefer o şöyle der: "Gerçek bir İskoçyalı olsa böyle şeyler yapmazdı."
Görüldüğü üzere, sınırları belirsiz bir X vardır ortada. Bu X, genellikle bir milliyet veya din olma eğilimindedir. Nitekim hem kalabalık bir üyeye sahiptir din ve milliyetler hem de tanımlarının neye tekabül ettiği asla tam olarak bilinmez. İnsanların sık sık başvurduğu "gerçek X değil" safsatası, aslında hiçbir tartışmaya girmeden ve X'in değerlerini ortaya koymaksızın sürekli X'i aklama çabasının bir ürünüdür. Bu şekilde X'i savunan kimse görüşlerinde yanılmadığı gibi, aynı zamanda X'in doğru/gerçek/iyilik/güzellik gibi olumlu özelliklerini de savunmuş olur.

Bu mantık hatasını daha adım adım inceleyen Bradley Dowden'in örneğine bakacak olursak:
A Kişisi: "Gerçek İskoçyalı yulaf ezmesine şeker katmaz."
B Kişisi: "Ama amcam Angus yulaf ezmesini şekerli seviyor."
A Kişisi: "Olabilir, 'gerçek İskoçyalı' yulaf ezmesine şeker katmaz."
Bu mantık hatasında kişinin yanılma payı neredeyse yoktur, çünkü kişi ileri sürdüğü iddiayla çelişen her veriyi "gerçek X olsa böyle olmaz" diyerek saf dışı bırakmaktadır. Diğer bir deyişle, Karl Popper'ın "yanlışlanamazlık tezi" ile benzer bir süreç işlemektedir. Durumu daha da somutlaştırırsak, "kafa kesmek" veya cihad adı altında "intihar saldırıları" yapmasıyla bilinen ve aslında kendilerini "gerçek müslüman" olarak gören IŞİD üyelerinin İslam adına yaptığı tüm bu eylemleri "Gerçek İslam bu değil." diyerek reddetmek, aslında İslam'ın böyle şeylere yol açma nedenlerini de tartışmaya kapatmak anlamına gelir. Bir diğer deyişle, hoşumuza gitmeyen veya günümüz koşullarında X ile artık uyumluluğu kalmadığı için çağ dışı görünen her eylem için "gerçek X değil" demek, sürekli sorunun kaynağını görmezden gelmek demektir. Örneğin, hırsızlık yapan bir adamı yakalayan mülkiyet sahibi, o hırsızın elini kesse ve "Müslüman olduğum için böyle yapılmasını doğru buldum." dese ve kanıt olarak da Maide suresinin 38. ayetini ("Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiniz.") gösterse, ne yapılması gerekir? Hiç kuşkusuz, artık bu cezanın çağ dışı olduğu bilinmekte ve genellikle kabul görmektedir. Bu sebeple, hırsızın elini kesenin "gerçek müslüman olmadığı" çünkü "müslüman olanın çağa ayak uydurması gerektiği" söylenecektir. Oysa Kur'an'da açıkça ifade edilen bir duruma rağmen artık günümüz koşullarına uymadığı için İslam'a göre yanlış olmayan bir eylemi "uygunsuz" saymaya başlarız.

Elbette bu, sadece İslam için geçerli bir mantık hatası değildir. "Gerçek Türk vatanını terk etmez.", "Gerçek erkek kadına el kaldırmaz.", "Gerçek komunist kiliseye gitmez.", "Gerçek ateist UFO'lara inanmaz.", "Gerçek Beşiktaşlı holiganlık yapmaz." gibi günlük hayatta ve Dünya'nın hemen her yerinde çeşitli şekillerde bu mantık hatası ile karşılaşırız.

Peki bundan kurtulmanın, bu safsata ile baş etmenin bir yolu var mıdır? İşin özü, yoktur. Sadece sağlıklı bir tartışma yürütülebilen kişilerle adım adım X grubunun temel prensipleri/kuralları ve X grubuna tâbî olduğu söylenen kişinin eylemlerinin bu prensip/kurallar ile ne denli bağdaştığı üzerine bir konuşma yapılabilir. Ancak yine de, X grubunun genellikle "en iyi" olduğu ön kabulüyle hareket edildiği için herhangi birinin X grubunun imajını zedeleyecek davranışının X grubuna mâl edilmesinin oldukça zor olduğunu tahmin etmek de güç değildir.

Hayyam

6 yorum:

  1. Cok merakla acmistim yaziyi daha keskin ornekler vermenizi beklerdim konuyu toparlamak icin yulaf ornegiyle butunlestirme suanki toplumu uyandiracak bir bakis acisi degil..

    YanıtlaSil
  2. Helal olsun onca şeyi çözüm bulmak yerine "safsata" haline nasıl getirebilirim diye kendini zorlamışsın... Tam bir şaheser?¿...

    YanıtlaSil
  3. ben eleştiren arkadaşların eleştirdikleri noktalara katılmıyorum. yazı çok yerinde ve olabildiğince objektif bir açıdan ele almış konuyu.

    arkadaşlar şunu unutuyor ki zor soruların kolay cevapları olmaz. son paragrafınızda bahsettiğiniz yaklaşım en makul ve çıkarsanabilecek sonuç bana kalırsa.

    fazla laf kalabalığına girmeden güzel bir bakış açısı sunmuşsunuz. teşekkür ederim bunun için. herkese sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Ve bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muhakkak ki ahiret yurdu, elbette o "gerçek hayattır." Keşke bilselerdi.

    "Gerçek mü’minler" onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah’ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab’lerine tevekkül ederler.

    İşte onlar, onlar "gerçek kâfirlerdir." Ve Biz, kâfirler için “alçaltıcı azap” hazırladık.

    Hangisi gerçek, Hangi gerçek, ......

    nişanyan;islam:selam, sallama, bükülme, dik durma, sağlam, sağlık, sağaltma......

    Gerçek islam bu değil=Gerçek sağlık bu değil=Gerçek dikilme bu değil=Gerçek terzi bu değil=Gerçek sertlik bu değil…... (türkçe, arapça farkı.

    Gerçek islam bu değil=Yalan islam bu. (olumlu cümle, olumsuz cümle farkı.)

    YanıtlaSil
  5. gerçek müslüman bu mu?
    http://www.karamursel.tv/Ky-382-SAPIK-FELSEFEDEN-ZALIM-IDELOJIYE.html
    Dinsiz/deist, imansız/agnostik, Allahsız/ateist, geri zekâlı, düşünce fukarası kişilerin sözlerine aldanmamak gerekir. Onların tümü, bizim gibi insanların bir makalesinin bir tümcesi bile etmez.

    YanıtlaSil
  6. objektif tarafsiz ve metin boyunca oluk oluk mantık akan bir yazı tebrik ederim ..

    YanıtlaSil