Bir çok müslümanın yaptığı en büyük yanlış, Allah ile Tanrı'yı aynı özelliklere sahip sanmaktır. Daha doğrusu, insanlar, bir Tanrı'dan bahsedildiği an, o Tanrı'nın ancak Allah olabileceğini sanmaktır. Oysa Allah ile Tanrı aynı şeyler değildir. Tanrı çok daha üstün (kapsayıcı / genel) bir kavramdır.
Dike, Ra, Allah, Yehova, Zeus, Ceres, Poseidon ve daha yüzlerce Tanrı ismi sayılabilir. Bu Tanrı'lardan her biri ayrı ayrı özelliklere sahiptir. Oysa müslümanlar her zaman tek bir Tanrı'nın olduğunu ve bu Tanrı'nın da, Kur'an'da belirtilen özelliklere sahip olan Allah olduğunu zannederler.
Tanrı demek en başta 'yaratıcı' demektir. Tanrı -şayet varsa- evreni ve bizleri yaratan güçtür. Bu Tanrı'nın en belirgin özelliği, yaratma yetisine sahip olmasıdır. O'nun hakkında daha fazla bilgiye sahip olmamız pek mümkün değildir. Tanrı iyi olabilir, kötü olabilir; mükemmel olabilir, kusurlu olabilir; aptal olabilir ve hatta insan mantığının kavrayamayacağı özelliklerde bir şey de olabilir.
Oysa Allah, Kur'an'da yazıldığı üzere ezeli ve ebedi olmak, adaletli olmak, affedici olmak, cezalandırıcı olmak durumundadır. Dolayısıyla Allah, yaratıcı güce sahip olan bir Tanrı'ya bazı özelliklerin yüklenmesi ile bir çeşit Tanrı'nın alt kümesi durumunda olmaktadır.
Tanrı'nın olabilecekleri hakkında bir sınır yokken Allah'ın olabilecekleri hakkında uzun bir sınır listesi vardır. Örneğin; Allah psikopat olamaz, aptal olamaz, kötü olamaz ve bunlar gibi bir çok özellik sayılabilir. Dolayısıyla Allah, Tanrı kavramının herhangi bir kalıp halinden ibarettir.
Şu şekilde matematiksel bir örnek verebiliriz; Tanrı tüm reel sayılar kümesidir, Allah ise sadece doğal sayılar kümesidir. Yani bazı açılardan Tanrı ile aynı özellikleri taşısa da, bu özellikler sınırlıdır. Bunun sebebi de, muhtemelen Allah kavramının insan mantığı ile oluşturulmuş hayali bir ürün olmasıdır.
Bu açıdan bakarsak, evren için bir yaratıcının zorunlu olduğuna dair bir argüman desteklenecek olursa bile, buradan hareketle bu yaratıcının Allah olması gerektiği gibi bir çıkarım asla yapılamaz. Çünkü yaratıcı güce sahip olan bir Tanrı'nın gizemli kimyası ile yaratıcı güce sahip Allah'ın belirli kimyası oldukça farklı olabilir.
Kısacası, belirtmek isterim ki, 'Tanrı vardır' gibi kesin bir yargıdan uzak bir yaklaşımla birlikte, eğer bir yaratıcı varsa, bunun Allah olmak zorunda olmadığının, aslında her Tanrı'nın belli özelliklere sahip bir Tanrı türevi olduğunun altını çizilmelidir.
Hayyam
Hayyam
Siz de hala Tanrı kelimesinde takılın durun :)
YanıtlaSilHz. Ali'ye (r.a), birisi geldi. Adam, ölümü, tekrar dirilmeyi, ahirette hesabı, cenneti ve cehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali'ye:
- Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmet değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?" diye sordu.
Hz. Ali (r.a) adamı sükunetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:
"Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa, seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz. Ama, ya ahiret varsa, bizim dediğimiz doğru çıkarsa, senin hâlin nice olur? diye sordu. Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra: " Vallahi, her iki durumda da siz kârdasınız, ahiret varsa vay bizim hâlimize! Yolunu öğret, ben de müslüman olacağım," dedi ve müslüman oldu.
Orda mıydınız? :)
SilBu yaygın ama yanlış örnek için de bir yazı yazmam gerekiyordu hatırlattığınız iyi oldu.
YanıtlaSilPekala o zaman şöyle düşünelim; siz müslümansınız ve müslüman olmak islam dini dışındaki hak sayılmayan dinlerin reddi anlamına geliyor. Peki ya o hak saymadığınız dinlerden biri gerçekse? O zaman sizin haliniz nice olur?
Şunu demek istiyorum; sizler de bir çok din açısından zaten kafir sayılmaktasınız. Bizler bir din daha ileri gidiyoruz o kadar.
Saygılarımla.
Saygı, saygılar, saygılarımla = secde, secdeler, secdelerimle.
SilSon gönderilmiş kitap biz müslümanların ve Hiç bozulmadığı ve bozulmayacağı kendi içinde Allahu Teâla tarafından garanti edildiğine göre zaten bizim için bir sıkıntı yoktur. Ayrıca Siz Halifelik yapmış bi insanın söylediği sözlere de yanlış diyorsunuz. Peki o zaman Ahirette bakalım yine yanlış mı diyeceksiniz yoksa biz gaflete düşenlerden olduk mu? Ama Ramazan ayında sizin için dua edeceğim. Rabbim bizim bildiğimiz sizin kabul etmediğiniz bu doğru yola sizleri de kabul buyurur, İnşallah.
YanıtlaSilVe ayrıca sizin gibi felsefe okuyan bir arkadaşla aynı evde kalmıştım. Varlığın reddedilişi beyinde önce bir varlığı temsil ele alıp sonra onu inkara gitmekle başlar demişti. Sizlerin de yaptıkları buna benziyor. Siz aslında kendi içinizde bile kabul edemediğiniz bir şeyi "endişe, şüphe, reddedilmişlik" gibi "kötü" kavramlarla akıl karışıklığına sebep olmaktasınız farkında değilsiniz ;) Rabbim size Hidayet Nasip etsin. Amin.
Var Mı Yok Mu - Albert Einstein'dan Allah'ın Varlığı Hakkında Yorumu
YanıtlaSilBir üniversite profesörü öğrencilerine şu soruyu sorar;
- Var olan her şeyi Allah mı yarattı?
Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar.
- Evet, her şeyi Allah yarattı!
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'evet efendim' diye yanıtlar.
Profesör devam eder;
- Eğer herşeyi yaratan Allah ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da
Allah yaratmış olur ve çalışmalarımızda uyguladığımız 'kesinleştirme' prensibine göre de (haşa) Allah şeytandır.
Öğrenci böyle bir önerme karsısında şaşırır ve yerine oturur. Profesör ise
öğrencilerine bir kez daha Allah’ın bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.
Bu arada bir öğrenci ayağa kalkar ve
-Bir soru sorabilir miyim profesör? der.
Profesör de sorabileceğini söyler. Öğrenci ayağa kalkar ve
- Soğuk var mıdır? diye sorar.
Profesör;
- Nasıl bir soru bu böyle? Tabiî ki vardır, diye cevaplar. “Sen hiç soğuktan üşümedin mi?'
Öğrenci;
YanıtlaSil- Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur, hayatta/gerçekte biz soğuğu, sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, mutlak 0 (-460 derece F) sıcaklığın kesin yokluğudur (hiç olmadığı seviyedir). Bütün maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda
duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir, der ve devam eder,
- Profesör, karanlık var mıdır?
Profesör;
- Tabiî ki vardır.
Öğrenci cevaplar:
- Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü karanlık da yoktur.
hayatta/gerçekte karanlık, ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık ışını karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur. Yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekânın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekân için kullanılan bir kelimedir. Son olarak öğrenci profesöre gene bir soru sorar;
- Efendim şeytan var mıdır?
Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte yanıtlar;
- Tabiî ki. Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde onu görürüz. Şeytan/kötülük, bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insaniyetsizliğinin bir örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş bütün suçlarda,
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/dini-hikayeler/188234-var-mi-yok-mu-albert-einsteindan-allahin-varligi-hakkinda-yorumu.html
şiddette yer alır. Bunların hepsi şeytanın kendisinden başka bir şey de
değildir, der.
Öğrenci devam eder;
- Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basit olarak, aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Allah’ın yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Allah şeytanı yaratmadı. Şeytan/kötülük, insanın Allah sevgisini yüreğinde duyumsamadığı zaman edindiği tecrübelerin bir sonucudur. O aynen, sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir.
Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı ALBERT EINSTEIN'dir.
Sevgili Albert abimiz profesöre cok güzel cevaplar vermiş ve aklında soru işaretleri oluşturmayı başarmış ki tüm bu hikayenin doğru olduğunu (yaşanmış) olduğunu kabul ediyorum....
YanıtlaSilFakat burda bir islam ülkesinde yaşıyan bir birey olarak sahip olduğum temel bilgileri de gözden gecirdiğimde,Kuran da şeytandan bahsedildiğini biliyorum...(yanlış biliyorsam düzeltmenizi isterim)..
Sonuç olarak zeki Albert abimizin de söylediği gibi şeytan vardır gibi bir durum söz konusu değil ve bu sadece Allah ın sevgisini yüreğimizde hissedemediğimiz durumlardaki tecrübelerimiz ise kaniattaki her şeyi bilen (dogru bilen) Allah ın gönderdiği Kuran da şeytan ibaresinin ne işi var???
Elbette ki soğuk,karanlık gibi kavramlarda Kuran da geçer fakat Kuran da şeytanın yaratılış(veya nasıl seytan var oldu) aşamaları anlatılmaktadır..(bilgim dahilinde,yanlışsam lütfen düzeltin) Yani,eğer şeytan bizim yüreğimizde oluşan bir eksiklik halinde aklımızda simgesel olarak var ettiğimiz (uydurduğumuz) Allah sevgisinden yoksun olduğumuzun bir halin tanımı ise,Kuran şeytanın yaratılış(veya var oluş ne derseniz)hikayesini içinde barındırarak insanlara yanlış bilgi vermiş oluyor..yani halk dilinde yalan söylüyor..
Tabi zeki Albert abimiz gerçekten böyle bir durum yaşamış ve söylediklerinde haklı ise..değil ise benim 10 dakikamı yemiş olur klavye başında ki bu hiç sıkıntı değil,ama haklı ise ve herhangi bir Kuran ve Allah a inanan biri tarafından bu hikaye kabulleniliyorsa durum vahim demektir..
Konun başlığında da bir iki söz söylemek gerekirse; gönderilmiş olan son kitap olan Kuran da Allah adıyla anılan yaratıcının adı neden yine aynı Allah tarafından gönderilen diğer kutsal kitaplarda farklı adlarda anılıyor??? Buna cevap onlar değiştirildi,Allahın gönderdiği kitapla aynı değil onlar olamaz çünkü bir kitap tamamen değiştirilemez..sadece bunu söyleyerek işin içinden çıkmak istemek kolaycılık olur bence..sonuç olarak kimisinde Allah kimisinde Yehova başkalarında da başka adla(ki hepsinde farklı en azından bir kaçında tutarlılık gösterse) anılan dinlerdeki yaratıcı güçlerin ismi populer tabirle sadece birer nickname i andırıyor...yani Allah,Yehova insanlardan tarafından insan oğlunu yaratana bir isim verme çaba gibi gözüküyor ki öyle olmasa yaratan her gönderdiği kitapta(ne kadar inanmasam da gönderdiğini varsayıyorum) kendinden aynı isimle bahsederdi...
Einstein'ın bu hikayesi için bir araştırma yapmıştım, olayın gerçek olmayışını ve gerçekse bile pek de mantıklı olmadığını elimden geldiğince irdelemeye çalıştım: http://tanrivarmi.blogspot.com/2010/11/einstein-tanriyi-ispatliyor-yalani.html
YanıtlaSilAncak belirttiğiniz duruma değinmemiştim. Hani Şeytan ibaresinin Kur'an'da geçtiği ve cisimsel bir karşılığının olmasının daha makul bir düşünce olacağı fikri. Bu fikri de aklıma soktuğunuz için teşekkür ederim.
Tanrı isimlerinin farklılığı da ortadadır ancak önemli olan sadece isim farklılıkları değil, özellik farklılıklarıdır. Allah ile Yehova aynı görüşlere sahip değillerdir. Bu da, her toplumun kafasında yarattığı tanrı imajının o toplumun ahlakının üst seviyesini temsil etmesinin sonucudur. Ortak noktalar elbet olacaktır ancak "Diğer bütün farklı isimdeki tanrılar aslında Allah'tır." şeklinde 'küstah' bir ifade biçimini de kabul edemem.
"Söz konusu olan Zeus ise hepimiz ateistiz." Zeus kimdir, öğrenmek için: http://sensenmurassa.blogspot.com/2011/11/zeus-kimdir.html
YanıtlaSilÇok faydalı bir derleme olmuş.
YanıtlaSilKlasik teistik düşünce tarzı dikkate alınırsa; Zeus'un 'ilkel' bir inanış olan çok-tanrıcılığın 'belli' bir şekilde yansıması olduğu söylenebilir. Ancak ne yazık ki bizler, içinde bulunduğumuz dönemin de aynı 'ilkellik' içerisinde olduğunu ve din tanrılarının 'belli' bir şekilde eski tanrı iddialarının sosyo-kültürel evriminden ibaret olduğunu göremiyoruz.
ilk hikayede adam kisisel cikari icin müslüman oluyor , yani insanlar öbür hayattan pay kapma yarisinda (bukadar bayagi ve ucuz olunmamali),
YanıtlaSilne diyor hayyam:
İsyan edip karşında duracağım, neredesin?
Karanlığı, ışığa yoracağım, neredesin?
İbadete karşılık cenneti alacaksam,
“Bağış mı ticaret mi” diye soracağım, neredesin?
b
YanıtlaSilO isimler o toplumun diline göre verilmiş adlandırmalardır. Zaten kitapların da insanlar tarafından tahrif edildiği söylenmiyor mu ? İsimlerde değişmiş olamaz mı ? İnsanlar çıkarları için her şeyi değiştirirler. Neyse ki en azından ahlaki değerleri fazla bozamamışlar.
YanıtlaSilSiz de hala Tanrı kelimesinde takılın durun :)
YanıtlaSilHz. Ali'ye (r.a), birisi geldi. Adam, ölümü, tekrar dirilmeyi, ahirette hesabı, cenneti ve cehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali'ye:
- Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmet değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?" diye sordu.
Hz. Ali (r.a) adamı sükunetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:
"Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa, seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz. Ama, ya ahiret varsa, bizim dediğimiz doğru çıkarsa, senin hâlin nice olur? diye sordu. Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra: " Vallahi, her iki durumda da siz kârdasınız, ahiret varsa vay bizim hâlimize! Yolunu öğret, ben de müslüman olacağım," dedi ve müslüman oldu.
----
Bu dinin zaten baska bir amaci yok, hep insanlarin kendi cikarlari icin digerlerini korkutmak ve bundan bir cikar elde etmek, birnevi ticaret.
Birde senin dedigin gibi sacmalik olabilirmi?
``YA VARSA?``
bir peygamber nasil kendisinin emin olmadigi seyi savunabilir?
@Adsız;
YanıtlaSil" Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz."
Nasıl olmaz. Sana burada bir bir zararları anlatmaya kalksam, denizler mürekkep olsa yetmez. İslami cehennemin kimse farkında değil. Uyuşturucu var. Mümin hissetmiyor. Gözünde perde var görmüyor. Kulağı tıkanmış duymuyor. Azab derin ve büyük.
hayal gücünü kullanarak insan aklının ve kalbinin tanımlayabileceği en üstün tanrı figürü bile bir gün zaman karşısında gülünç duruma düşebilecekken, bugün dünyada en fazla kabul edilen iki tanrı figürü (isa'nın babası ve allah) aklı başında ve vicdanlı bir insanın inanabileceği en son tanrı figürlerindendir. inananlar kendilerine aşılanan korku duygusunu alt edebilseler, dayatılan, ezberletilen kalıpları sorgulasalar, kutsal saydıkları kitapların bir dünya edebiyatı klasiğinin bile binde biri kadar olmadığını görecekler. ama tüm bunlar için aktif bir hayal gücü ve çalışan bir kafa, daha da önemlisi tarafsız bir vicdan gerekmektedir. inanan kitlenin çapına bakarsanız yüzde doksanının eğitimsiz olduğunu görürsünüz. gerçi, entelektüel dinci kadar çekilmez bir insan tipi yoktur ya neyse… (eğitimden falanca üniversitenin verdiği diplomayı almış olmayı kastetmiyorum.) meclistekilerin bu eğitimsiz çoğunlukla aralarındaki fark ise mülkiyet farkı, zihniyet farkı değil. bu ruhsuzlar, bu paraya tapıcılar bilim ya da bağımsız sanat karşısında en ufak bir heyecan duymaz, en ufak hayat belirtisi göstermezler; ama mitoloji, masal, büyü, üfürük olunca enginlere sığmaz taşarlar, ruhları bedenlerinden ayrılır… ( bu arada, ruh ne lan? insan hayal gücünün, beynin bir sıçmığı olmasın?)
YanıtlaSilHayat koskoca bir bilinmeyen, bir bilinmez, bir bilinemezdir! Dinler bu dev soru işaretinin yarattığı boşluğu doldurmaya çalışmışlardır. Maalesef boşluğu dolduracaklarına daha da büyütmüşlerdir. Çünkü dinler olmasaydı tanrımsılar da olmayacaktı, insanlar bölünmeyecek, birbirine düşman olmayacak, birlik beraberlik ihtimali daha yüksek olacaktı. Hayatı, var oluşu, bölünmüş parçalanmış topluluklar olarak değil, bir bütün olarak sorgulamak mümkün olacak ve evrensel bir tanrı figürüne, yani onu sembolize eden zamansız mekansız insancıl değerlere ulaşılacaktı. Kimse kimseye emir vermeyecek, kimse kimseden emir almayacaktı, insanlar olgun ve aklı başında olacak, ada tavşanı gibi üremeyecek, bu arada paylaşmayı dayanışmayı yüceltecekleri için mülkiyet de olmayacaktı, herkes özgür ve mutlu olduğu için iyilik ve empati kendiliğinden gelişecek, herkesin kendini değerli hissettiği bir dünyada ölüm tanrıya gülümseyiş tadında olacaktı. Ölümden sonrasının ne olduğu ya da kıyamet düşüncesi önemli olmayacak, yeryüzündeki kötülük ve kasvet gidecekti.
YanıtlaSilNe Dinden ne bilimden ne felsefeden hayır gelmeyecek.
YanıtlaSilEdebiyat bunları himayesi altına almış. Matematik pişirmiş. Psikoloji örtmüş. Biyoloji gizemlemiş. Astroloji kaderlemiş. Astronomi büyülemiş.
Bunların altından kalkmak için çok güçlü yeni bir şey lazım. Tek başına güçlü birşey.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil''Edebiyat bunları himayesi altına almış. Matematik pişirmiş. Psikoloji örtmüş. Biyoloji gizemlemiş. Astroloji kaderlemiş. Astronomi büyülemiş.''
YanıtlaSilne diyon la sen yaprağım?
dedi ağaç.
ağaç: tek başına güçlü bi şey.
"ağaç: tek başına güçlü bi şey."
YanıtlaSilDe ki biz ağacın yapraklarına yazı yazdık, ağacı kalem yaparak. Ağacı yok ettik, yaprağıda keçi yedi.
isa muhammed musa ve peygamberlik iddiasındaki diğer binlercesi... lan oğlum lan kızım tanımaz etmezsiniz, yaşayıp yaşamadıklarını ya da yaşamışlarsa ne yaşadıklarını bile bilmiyorsunuz. çıkıp da ''öyleyse niye inanmak zorundayım?'' demiyorsunuz. ''ya inanacaksın ya inanacaksın diyen, başka seçenek tanımayan zorba bir tanrı figürü neyin kafasını yaşıyor?'' demiyorsunuz.
YanıtlaSilDin olmasaydı,kifayetsiz kafalar ,kavramı geleneklerine dayalı ahmak bir toplum,yasakları kendine uyarlamış erdemsiz bilinçli insanlar olur güzel olurdu :)) ama ne yazıkki daha 2.suresinde kuran kendisini bilimsel olarak ispatlar buna ihtiyaçda duyar çünkü insan beyninin okuyup anlamaya çalışmasını beklemez insanın okumadan ... hikayeler uydurup onlar üzerinde tartışacağını önceden bilmiştir o yüzden direk ayetlerle 2,3 satırda kendisini birçok kez ispatlar ,ama insanoğlu onuda bağtıla bağlar bahaneler yaratır ,oysaki evrenin genişlemesinden yıldızlara,dünyanın oluşumundan tüm canlılara kadar örnekler verilmiş açıklaması yapılmış sebepleri yazılmıştır ama genede okumaz,okuyana fazla okuma kafayı yersin der ,okuyanda kendi dilinde okumaz başka dilde okur anlamaz,kimisi büyü kitabı diye hiç ellemez,çevirisini yapan 3 günde tv ye çıkar reyting için ayetleri unutur :) kimiside anlamaz sürekli metafizikle aklının yettiği kadarıyla inkar eder boyut farkını anlamaz
YanıtlaSilAh şu Kuran'ın mucize uydurma uzmanları . Cehaletin gülümsetti .
SilGenişleme teorisi , big crunch bunların hepsini zaten Kuran asırlar öncesinden söylüyordu dimi ?
Anlamıyorum bunları söyleyenlerin hiç mi vicdanı sızlamıyor , gerçekleri çarpıtırken , insanları yalanlarla yaşatırken ..
Sizin söylediğiniz ayetler de asıl anlatılmak isteneni çarpıtıyorlar. Her Arapça kelimenin en az 3 anlama geldiğini söyleyip , istedikleri gibi oraya buraya çekiştiriyorlar anlamı. Bilim bir gün genişleme ve Big Bang teorilerini çürütse o zaman ne yapacaksın çok merak ediyorum .
Siz delil olduğunu öne sürdüğünüz şeyleri doğruluğunu araştırmayarak , her zaman olduğu gibi "inanarak" bizi inancınıza sokmaya çalışıyorsun . Dininizin bizim gibilerin öldürülmesini istediğinden bahsetmiyorsunuz.
Lisan mantığına göre, Kur’an’da “Allah” sesi yoktur. Elifin üstü var E. Gerisi zaten muamma. İki lam var birinde işaret yok. Sondaki ovale h demek zor. Lisan mantığına göre Kur’an ses düzeni oldukça bozuk.
YanıtlaSilKafirler için yaşasın cehennem......
YanıtlaSilOndan başka İlah yoktur
YanıtlaSilAllah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır. (ALİ-İMRAN/18)
Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun. (NAHL/51)
De ki; O Allah bir tektir. (İHLAS/1)
İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz. (KASAS/70)
Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahmân ve Rahîm'dir. (BAKARA/163)
Benim araştırmalarıma göre tanrı ve allah kelimelerinin arasındaki tek fark birisi Türkçe (tengri) diğeri de Arapçadan (ilah) geliyor olmaları. Bu ilk kez bir arapla ingilizce konuşurken dikkatimi çekti. "Allah god demek, özel bir isim değildir" demişti.
YanıtlaSilYukarıdaki yazıda geçtiği gibi bir Türk insanların yarattığı tanrılardan bahsederken, bir Arap da arapça allahlardan (ilahlardan) söz eder, çünkü anlamı tapınılan varlıktır. Aynı şekilde İngilizler gods, Almanlar da die Götter diye tanrı kelimesini çoğul olarak kullanabilir. Ancak;
Tek ve gerçek yaratıcıyı kastediyorsak türkçe Tanrı (Burada tekil bir varlıktan bahsedildiği için büyük yazılır, (Kutsal kitap çevirilerinde de yabancı tanrılar ve Tanrı bu şekilde ayırt edilir. Mika 4:5 te bu ayrım çok net görülüyor) arapçada Allah (Arapçada büyük küçük harf yoktur ama yazım şekli değişiyor), ingilizcede God derken aynı varlıktan bahsetmiş oluruz.
Bunlardan herhangi birini kullanmak gerçek Tanrı'nın gözünde günah olmaz, çünkü bütün evreni yaratabilen Biri, Tanrı derken kimi kasdettiğimizi de anlayabilir. (Bazı insanlar Allah yerine Tanrı demenin günah olduğunu düşünüyor)
Ayrıca farklı dillerdeki bu isimler tapınılan varlık(ları) tanımlamak için kullanılan kelimedir. Hiçbiri isim değildir. Kutsal Kitapta (Tevrat, Zebur, İncil) Tanrı'ya atfen 3 kelime bulunur. Bunlar, Elohim, Adonay ve Yehova'dır. Elohim, arapça ilah kelimesiyle akrabadır ve tanrı anlamına gelir. Adonay efendi demektir. Yehova ise Kutsal Kitapta Tanrı için kullanılan tek özel isimdir. (Çıkış 3:15, İşaya 54:5...). Birçok çeviride önsözde Tanrı'nın isminin tam telafuzunu bilemediklerini yazarak Yehova geçen yerlerde tamamı büyük harfle RAB vs. yazarlar. Okuyucu burada orijinal metinde Tanrı'nın isminin geçtiğini (eğer inandığı Varlığın ismi onun için değer taşıyorsa) bilir.
tanrı deme allah de
Siltürkçe ezan olmaz
türkçe kuran olmaz
vs demeleri hep aynı sebep, bişey anlamaman için, anlamaman için. bilmemen için, ne dediğini bilmemen için, ne yaptığını bilmemen için………..
daha doğrusu tüm bunlar
Sildinin dilinin olamayacağını
dinin kendini ifade edemiyeceğini
ya da dilin her şeyi ifade edemiyeceğini
bu kadar çoklukta dilde de bokluk olduğunu görme diye
bilimde bu amaçla anlaşılmayan kelime kullanıyo, yani bilim de bil diye değil bilme diye uğraşıyo
Sildevlette aynı şeyi yapıyo
medya da yapıyo
çoğu kişilerde yapıyo, bazısı ukalalık olsun diye yapıyo
Çok güzel yorumlamışsın ama bu yorumlar bir sürü soru doğuruyor. Bana ulaşabilirsen seninle medeni iki insan gibi tartışmak isterim. Söz konusu inanç olduğundan bu benim için biraz materyalist bir yaklaşımı ele alıyor. Güzel bir bakış açısı ama ben daha güzel bir tanrıya(adı ahmet mehmet esra büşra da olabilir ismin bir önemi yok) sahibim.
YanıtlaSilbu arada Twitter: mizansenus İnstagram: mizansenus
Sil