İnançlılar Ne Kadar Samimi?

14 Yorum
Bir dine inanan her birey bu inancıyla birlikte aslında ahiret hayatına, cennet ve cehennem olgusuna bununla birlikte sonsuz bir hayatın olduğuna ve bu dünyanın sadece sınav yeri olduğuna da inanır. Bir başka deyişle bu hayatın geçici ve asıl hayatımız olmadığına inanır.

Dine inanan çoğu birey dinine gönülden bağlandığını belirtir ve din konusunda şüphe dahi duymadığını söyler. Onlara göre sonsuz yaşama doğru atılan ufacık bir adımdır bu dünya. Ve esas olan sadece yüce yaratıcının huzurundaki o diğer dünyadır. Tüm bunları söylerken çok yürekten söylerler gibidirler. Neredeyse bizler bile hiçbir kuşku duymadıklarını düşünürüz.

Peki gerçekten de böyle midir diye ne yaptıklarına bakarsak? İşte o zaman çok ilginç uygulamalar ile karşılaşırız;

Çoğu inançlı, inançsız herhangi birinden çok daha fazla dünyaya bağlanır aslında. Her ne kadar bu dünyanın sınav yeri olduğunu düşünse ve hakikatin burası olmadığını savunsa da bu dünyada hep daha iyisi çabalar ve elinden geleni yapar. Bunu bir kenara bırakırsak; hemen her inançlı bir yakını kaybedince günlerce ve haftalarca kendini kaybeder. Mutsuz olur ve ağlar. Oysa o hayatını kaybeden yakını hakikate ulaşmıştır ve ağlayan inançlının inancına göre de kendisi de yine onunla görüşecektir. Ama buna rağmen yine de kendilerini tüketirler.

Bunun asıl sebebi muhtemelen her inanın içinde bir yerlerde farkında dahi olmadığı yüce bir yaratıcının olmadığı hissinin bulunmasıdır. Bu hissi her inançlı insan bastırır ve ancak çok acı bir durumda karşı karşıya kalır bu gerçek ile. Oysa onlar gerçekten inansalardı ve içlerinde iman gerçek olsaydı ölümde dahi üzülmemeleri gerekirdi. Çünkü dini tüm açıklamalar yeterli teselliyi sağlamaktadır.

Buna rağmen insanlar bu dünyaya bağlılıkları sebebiyle ve aslında duydukları inançsızlık nedeniyle bir daha görüşemeyeceklerini hissederler. Bunun farkında dahi olmasalar; aslında kimse kolay kolay gerçek bir inanç veya iman duymaz.

Uzun lafın kısası; genelde inançsızlar için söylenen, herkesin içinde -inançsızlarda dahi- bir yaratıcıya karşı duyulan inanç vardır düşüncesini tersine çeviriyorum ve diyorum ki; herkesin içinde -inançlılarda dahi- bulunan bir inançsızlık vardır.

Hayyam

14 yorum:

  1. Var Mı Yok Mu - Albert Einstein'dan Allah'ın Varlığı Hakkında Yorumu



    Bir üniversite profesörü öğrencilerine şu soruyu sorar;
    - Var olan her şeyi Allah mı yarattı?

    Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar.

    - Evet, her şeyi Allah yarattı!

    Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'evet efendim' diye yanıtlar.
    Profesör devam eder;

    - Eğer herşeyi yaratan Allah ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da
    Allah yaratmış olur ve çalışmalarımızda uyguladığımız 'kesinleştirme' prensibine göre de (haşa) Allah şeytandır.

    Öğrenci böyle bir önerme karsısında şaşırır ve yerine oturur. Profesör ise
    öğrencilerine bir kez daha Allah’ın bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.
    Bu arada bir öğrenci ayağa kalkar ve
    -Bir soru sorabilir miyim profesör? der.

    Profesör de sorabileceğini söyler. Öğrenci ayağa kalkar ve

    - Soğuk var mıdır? diye sorar.

    Profesör;

    - Nasıl bir soru bu böyle? Tabiî ki vardır, diye cevaplar. “Sen hiç soğuktan üşümedin mi?'

    Öğrenci;

    - Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur, hayatta/gerçekte biz soğuğu, sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, mutlak 0 (-460 derece F) sıcaklığın kesin yokluğudur (hiç olmadığı seviyedir). Bütün maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda
    duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir, der ve devam eder,

    - Profesör, karanlık var mıdır?

    Profesör;

    - Tabiî ki vardır.

    Öğrenci cevaplar:

    - Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü karanlık da yoktur.
    hayatta/gerçekte karanlık, ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık ışını karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur. Yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekânın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekân için kullanılan bir kelimedir. Son olarak öğrenci profesöre gene bir soru sorar;

    - Efendim şeytan var mıdır?

    Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte yanıtlar;

    - Tabiî ki. Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde onu görürüz. Şeytan/kötülük, bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insaniyetsizliğinin bir örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş bütün suçlarda,
    kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/dini-hikayeler/188234-var-mi-yok-mu-albert-einsteindan-allahin-varligi-hakkinda-yorumu.html
    şiddette yer alır. Bunların hepsi şeytanın kendisinden başka bir şey de
    değildir, der.

    Öğrenci devam eder;

    - Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basit olarak, aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Allah’ın yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Allah şeytanı yaratmadı. Şeytan/kötülük, insanın Allah sevgisini yüreğinde duyumsamadığı zaman edindiği tecrübelerin bir sonucudur. O aynen, sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir.

    Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı ALBERT EINSTEIN'dir.

    YanıtlaSil
  2. Lütfen her yere aynı yazıyı yazarak blogu kirletmeyin. Bir başlık altına yazın oradan takip edebilsin herkes. Bu şekilde tüm blogu kullanımın altına alma girişiminiz devam ederse maalesef ki bu benzer mesajlarını silmek durumunda kalacağım.

    Ayrıca bu hikaye için de gerekli bir başlık açacağım. Şu an kimi durumlardan ötürü yeni yazı çalışmalarıma ara verdim ama en kısa zamanda bu ve "ya varsa" gibi durumları açıklayan yazıları bloga koyacağım.

    YanıtlaSil
  3. Çok doğru bir tespit.

    Daha ilk okula gidiyordum.Dini inancı aşırı boyutlarda olan babannemlerle aynı apartmanı paylaşmamız sebebiyle eve köpek alamıyordum.(köpek giren eve melek girmez safsatası) -Zekeriye Beyaz bu durum için; "Azrail de bir melektir.O halde al eve bir köpek ebediyete kadar yaşa." demiştir.- Orası da ayrı ya, biz
    konumuza dönecek olursak; bu sebepten dolayı ananemler bakıyordu köpeğime.Ben de benim köpeğim diye avunuyordum.Bir gün Kral öldü, ve ben 3 gün gece gündüz ağladım.O boyuttaydı ki yakarışlarım abartısız kurt ulumasından farkı yoktu.
    Annem Kral daha öleli 1 saat olmamışken yanıma gelip; "Oğlum, öyle bağıra bağıra ağlamak dinimizce günah.Öyle ulunmaz köpek gibi, Allah kızar.Biri öldüğünde çok üzülürsen de sessizce gözyaşı dök.Onu yapmamayı başarabiliyorsan, onu bile yapma" demişti.Tabi benim umrumda olmamıştı bu!
    Gelgelelim bunu söyleyen anneye o yaşta çocuğun verdiği cevap ilginçti; Ben ölürsem, ağlamamayı başarabilir misin anne? Bu söz anneme yetmiş olacak ki, sonraki 3 gün bana tek kelime bile etmedi.
    Seneler sonra o annem teyzesini kaybettiğinde salya sümük ağlayan bir kadına dönüştü.Gözyaşlarını silip, eline tespih alıyordu.Teyzesinin ruhuna bağışlamak için, dudaklarından Arapça sözler dökülüyordu.
    Annemin dini inancı mükemmel biri olduğunu söyleyemem ama konuyla alakalı olduğu için paylaşma gereği duydum.

    Bir de her bloga EINSTEIN'ın Profesörü mat ettiği söylenen ama aslen yaşanmamış bir uydurma hikayeyle, Şems-i Tebrizi'ye giden 3 ateisti kopyala-yapıştır yapan inananlar olmasa.Tadından yenmez bu blog.

    YanıtlaSil
  4. Somut ve gerçek bir durumu anlattığınız için içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.

    O bahsettiğiniz konular (einstein ve şems-i tebrizi) gerçekten can sıkıcı birer spam halinde. Hadi gerçekten bir şeye işaret etseler neyse de, içleri boş hikayeden öte bir şey değiller.

    Bu durum için iki başlık hazırlamıştım zaten cevap olabilmek adına,

    * http://tanrivarmi.blogspot.com/2010/11/einstein-tanriyi-ispatliyor-yalani.html

    * http://tanrivarmi.blogspot.com/2011/02/sems-i-tebrizi-ve-ateist-filozof-varsa.html

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  5. İkisini de daha önce okumuştum zaten :) Bu örnekleri ısrarla copy-past yapan arkadaşlar baksın bi ...

    YanıtlaSil
  6. Tanrı tabiki yoktur..Tanrı inancı inanılacak en tehlikeli olgudur.Kur'an tanrı inancından kurtulmadıkça hakikate eremezsiniz uyarısı yapmaktadır.Öyle ise yaradan varmı ? sorusunu sormanız gerekmekte.Zira yukarıda bulutların üzerinde oturan emrinde kanatlı melekler olan arada sırada olaylara müdahale eden 'cezalandıran' Tanrı inancı aklı başında düşünebilen insanların kabul edeceği birşey değil.Hakikate ulaşmak için önce bu saçmalığı bir kenara bırakıp düşünebilmek gereklidir..İslam'a girebilmek, yaşayabilmek için önce şehadet etmemiz istenir 'düşünmeyen' insan için bu sadece anlamını bilmeden papağan gibi tekrarlanan cümleden ibaret..Oysa genel mesaj orda verilmiştir zaten.
    "La ilahe illa Allah" Anlamını Allahtan başka ilah yoktur gibi sığ tercüme eden milyonlarca insanın aksine biz şu şekilde düşünmeye çalışalım;
    La (arapça "yok" demektir)
    İlahe (ilahlar:Tanrılar ,Tanrılık kavramı)
    İlla (Yalnızca)
    Allah
    Yani: "Tanrı,Tanrılik kavramı yoktur yalnızca ALLAH vardır "
    O halde şimdi şunu sormalıyız
    "Allah" nedir? Nerededir?
    Bunun cevabını verebilecek kişi ben değilim..Ancak birini tanıyorum;

    Http://www.ahmedhulusi.com

    Yazıları okumaya üşenenlere video sohbetleri "ÖNYARGI"'sız izleyip düşünmenizi rica ediyorum.
    Selam ile..

    YanıtlaSil
  7. http://tr.wikipedia.org/wiki/Usame_bin_Ladin

    Usame bin Muhammed bin Avad bin Ladin

    Bu ismin anlamını açıklayacak, ismi meallendirebilecek varmı?

    YanıtlaSil
  8. Islamiyette bugun olcekmis gibi ahiret icin hic olmeyekmis gibi dunya icin calis der

    YanıtlaSil
  9. Olenin arkasindan bir daha gormeyecegimiz icin aglariz .acaba olen yasayan icin agliyormu yoksa iyi bir yere gittigi icin mutlumu .arkadasiniz deniz kenerina gitmis siz burada calismaya devam ediyorsunuz .zannediyosunuzki arkadasiniz da sizin gibi sikinti cekiyor.

    YanıtlaSil
  10. Ya Einstein bir bilim adamı. İnsanlık tarihinin en büyük bilim adamlarından hem de. Kaç tane büyük bilim adamı Tanrıya inanmış sence? Ya bırakın kendinizi avutmayın.

    Einstein dindar biri diyelim. Ailesi yahudi bir aileydi. Yani o dindar biri olsaydı da bugün ana avrat sövdüğünüz yahudilerden birisi olacaktı. İsrail devleti kurulduğunda, başbakanın "Gel üniversitemizde rektörlük yap" çağrısını reddettiğini göz önünde bulundurursak bu da safsata oluyor.

    Bizi bu palavralarla kandıramıyorsunuz bari kendinizi kandırmaya çalışmayın. Neymiş efendim Einstein tanrıya inanıyormuş, astronot uzayda ezan sesi duymuş, yok ağaçta, inekte vs. arapça allah yazıyormuş, öküz allah diye bağırıyormuş...

    "Din afyondur!" diyen marx'ı bile müslüman ediyordunuz nerdeyse. Vazgeçin şu acizliğinizden.

    Biliyorsunuz da kabul etmek istiyorsunuz. Sizin dininiz, kılıç zoruyla, kanla, vahşetle, cehaletle insanların yönetildiği dönemlere gömüldü. Sizin dininizin de diğer bütün dinler gibi son kullanma tarihi geçti. Bunu anlayın ve kendinizi kandırmaktan vazgeçin. Yazık ediyorsunuz.

    Kutsal kitabım diye yere göğe sığdıramadığın o kitabı anlayarak biraz okusan anlarsın ne demek istediğimi

    YanıtlaSil
  11. Müslümana hangi cümleyi kurarsın kur Allah'a inanıyorsun aslında der. İçinde bir yerde bu inanç var der. Müslüman adeta sanki Ateizm'i yok gibi birşey der. Dünya'da aslında Allahsız yok der. Anlamadım ben bunları.

    YanıtlaSil
  12. 15-20 senedir "Allah Yok" diyorum, onlarda 15-20 senedir sen "Allah'ı bulacaksın" diyor. Ben yok demekten bıktım, onlar bulacaksın demekten bıkmadı.

    YanıtlaSil
  13. Sayın Hayyam;
    ==>Dine inanan çoğu birey dinine gönülden bağlandığını belirtir ve din konusunda şüphe dahi duymadığını söyler. <==demişsiniz.

    Evet bu sözleri bende çok duymuşumdur. İslamı gönülden benimsediklerini ifade ederler. Fakat yaşantılarına baktığımızda, islamın gereklerini yerine getirmediklerini görürüz. Ben İslama inansaydım, yani sonsuz bir cennetin olacağına, bana bu islamın şartlarını yerine getirmek hiç de zor gelmezdi.

    '' Madem inanıyorsun neden gereklerini yerine getirmiyorsun. '' dediğimde sürekli ortaya nefis ortaya sürülür. Bu konu ile kardeşim ile yaşadığım kısa bir anektot paylaşayım.

    Beraber oturmuş sigara içiyoruz. O esnada ezan okundu. Kardeşime dedim ki:
    '' Bak ezan okunuyor. Camiye gidip namaz kılmayı düşünmüyor musun?''
    Kardeşim de şu an gidemeyeceğini söyledi. Ben de inandığın halde( o vakit sadece sigara içiyorduk. İş güç yoktu.) neden gitmiyorsun, diye sorduğumda bana:
    '' Benim de nefsim var ben de insanım. '' dedi.
    '' ama şu anda işin gücün yok. Boştasın gidip kılsana, inandıgın halde neden kılmıyorsun.'' dediğimde, sadece şu anda istemediğini söyledi.

    Bu olayın sonucunda da Hayyam'ın sözleri de doğrulanmış oluyor. Aslında insanların içinde de dinlerin olmadıgını onaylayan bir bölge var. Sadece bunun farkındalığı yoktur. Bu farkındalığın ortaya çıkması için de, içten ve sorgulayan bir tavırla araştırma yapılması, gerçeklerin görünmesini sağlayacaktır...




    YanıtlaSil
  14. Kur'an'ı anlamadan okuduklarından ihlastan (samimiyetten) haberleri yok bunların.

    Ama Din Allah'a karşı samimi olmakmış. Kula samimi olmak gerekmezmişiz.

    YanıtlaSil