Değer dediğimiz kavram, karşımızdakine değil, karşımızdakine biçtiğimiz kadarıyla kendimize atfettiğimiz, kendimize ait bir zihinsel eylemdir. Diğer bir deyişle, bizim değer algılarımızla, karşı tarafa hangi ölçüde değer atfettiğimize bağlı olarak kendimizi ne kadar değerli gördüğümüzle ilgilidir.
Başka türlü söylemek gerekirse, karşımızdakine herhangi bir özelliği, davranışı veya düşüncesi nedeniyle değer verdiğimizi düşündüğümüzde o değere ihtiyacı olan bizzat kendimizizdir. Çünkü, o değer ile karşımızdaki değil biz tatmin oluruz. Daha da açık söylemek gerekirse, biz kendimizde değerli gördüğünüz bir davranış veya düşüncenin karşı tarafta da benzerini arayıp kendimizin onaylanma ihtiyacını gideririz. Bu onaylanmaya bağlı olarak, kendi öz güven mekanizmamız devreye girer, buna bağlı olarak da öz saygımız artar ve nihayetinde o kişi veya grup tarafından kabul görme ve statü edinme şansını elde ederiz.
Ayrı kişilerin, aynı kişinin aynı özelliklerine (düşünce, davranış) istinaden farklı değer atfetmesine bakarak, aynı kişinin birden fazla değeri olduğunu söyleyemeyiz. Farklı kişilerin, aynı kişinin aynı davranış ve düşüncesine farklı değer atfetmesi, değer atfeden kişilerin, küçüklükten itibaren, değer denilen düşünce ve davranışları farklı algılarla kanıksaması, önemsemesine dayalı inançtan, içselleştirmesinden kaynaklanır. Yani, herkesin değer algısının/yargısının farklı olması, bunun nedenidir.
Şu halde, her bir kişinin küçüklüğünden itibaren yetişme ve yetiştirilme şekline göre neyi kendisi için önemsiyor ve değer olarak kabul ediyorsa, farklı kişiler bu algı derecelerine bağlı olarak, karşısındakinde, kendisi için önem verdiği ve dolayısıyla değer verdiği şeyi göreceklerdir, öne çıkartacaklardır. Yani, karşı tarafa değer verdiğini düşünen kişinin bu değer için ne derece önemli gördüğüne bağlı olarak, o düşünce veya davranışını yani kendi değerini ortaya koyuyor demektir.
Özetle, karşımızdakine bir değer veriyoruz (veya vermiyoruz) demek, kendimize değer veriyoruz veya vermiyoruz demektir. Karşımızdakine değer veriyoruz demek, değer olarak gördüğünüz o şeyi kendinizde görme isteğidir. Karşınızdakine herhangi bir düşünce veya davranış için değer vermiyorsunuz demek, kendinizde o davranış veya düşünceyi görmek istemiyorsunuz demektir.
Eğer, değer kavramını bu anlamda biraz daha genişletir ve konuyu gelenek-görenek, örf-adet, din ve benzeri kavramlar için de değerlendirirsek, bu değerlere sahip kişi veya toplumlar arasındaki hasmane duyguların nedenine de ulaşmış oluruz.
Kişisel veya toplumsal değerler arasındaki hasmane duygular veya çatışmaların nedeni, yukarıda da ifade edildiği gibi, başkasında görmek istemediği değerleri, kendisinde de görmek istememesi ve aynı zamanda, karşı tarafın değerlerinin, bizim değerlerimizi etkileme, değiştirme, bozma, asimilasyona uğratma, yok etme endişe ve korkusudur. Kendi değerlerimizi korumaya yönelik güven ortamı sağlandığında ve kendi değerlerimize olan inancımızın derecesinin yüksekliği oranında, bahsi geçen hasmane duyguları zaten hissetmezdik.
İşte, aynı ortak değerler algısına sahip arkadaş, grup veya toplumlar bir araya gelerek yaşarlar, varlıklarını sürdürürler. Değer dediğimiz bu kavramlar (düşünceler/davranışlar) bireylerin, kendilerini güvende hissetmeleri, karşı tarafın düşünce ve davranışının, kendisinin karşı taraftan beklediği düşünce ve davranışa uygun düşmesi, dolayısıyla, karşı tarafın dost mu düşman mı olduğunu belirlemesi için gerekli düşünce, davranış/eylem ve inanışlar silsilesidir.
"Sana değer veriyorum" ifadesinin tam karşılığı, "kendime değer veriyorum, çünkü sen benim benlik algım dahilinde, kendi değerimi anlamamda/algılamamda bir referans oluşturuyorsun, senin sayende kendi değerimi daha iyi anlıyorum" demektir.
Artık, birisine "sen benim için değerlisin" demekle, ne demek istediğimizi daha iyi biliyoruz.
Değer, sosyal psikolojinin de konusudur.
0 yorum:
Yorum Gönder