Ruh Var Mıdır?

9 Yorum
Çoğumuz günlük hayatta sayısız duyguya kapılabiliriz; mutlu olabiliriz, sinirlenebiliriz, aşık olabiliriz, sıkılabiliriz… Bunları genel bir kategoriye koyarsak halk arasında “ruh hali” olarak tanımlıyoruz. Birçok güncel cümlenin içerisinde bunu kullanabiliyoruz; örneğin, “Ruh halim çok berbat.” gibi. Peki, gerçekten bunlar bizim ‘ruh halimiz’ mi ki bu şekilde tanımlamalar getiriliyor? Bu gibi durumlarda kastedilen “ruh” nedir?

Halk arasında çok yaygın olan sanrılardan biri de bizim duygularımızı asıl ortaya koyan şeyin, bizim ruhumuz olduğudur. Bu bilginin kaynağına bakacak olursak, çok eski çağlara gitmemiz gerekir. Önceki çağlarda başlayan ruhun olduğuna dair ilk inançları, öldükten sonra dirileceklerine inanıp mezarlarını oda şeklinde yapan, atlarıyla veya değerli eşyalarıyla gömülen uygarlıkları kanıt niteliğinde ortaya sürebiliriz. Din ile bağdaşmış olan bu ruh kavramı, başlarda sadece insanlarda değil, doğanın her yerinde olabileceğini ortaya koyuyordu. Güneş tanrıları, su tanrıları, bereket tanrıları insanların bu fikirlerinin gerçek olduğunu düşünerek ortaya çıkmışlardır. Yanardağın bile bir ruhu olduğunu düşünen bu insanlar çok uzun yıllar içerisinde bunun ruhla bir alakası olmayıp, doğanın bir düzeni olduğunu ve onları tanrı olarak gördükleri nedenlerin arkasında sadece doğal nedenler yattığını gördüklerinde, doğaya ait şeylerin bir ruhu olmadığını anlamışlar ve zamanla kabul etmişlerdir.

Günümüze baktığımızda, bizim toplumumuzda, insanların ruhu olduğuna dair düşünce çok yaygındır. Bunun asıl nedeni yine dinle bağlaşık bir düşünceye dayanabilir. Çoğunlukta yaşadığımız dinlere bakarsak, öldükten sonra dirilme, bedenin çürüyüp ruhun aynı kalması, ruhun ödüllendirilmesi veya cezalandırılması, tanrıyla kurulan iletişimin sadece ruh aracılığıyla yapılabilmesi gibi durumlar olduğu için inançlı birinin ruhun olduğuna inanması absürt görülecek bir durum olarak görülmemesi gerek. Fakat bu durum, onların düşüncelerini hiçbir şekilde doğrulamaz. İnanç, gerçek olarak kabul edilemez. Eski çağlardaki inanışların yanlışlığını bilim teker teker nasıl ortaya koyduysa günümüzdeki inanışların da yanlış olan kısımlarını çürütebilir. Toplum içerisinde bilim ilerledikçe düşünceler değişti, tanrılar gitti ve ruhlar yok oldu. Ama bizim toplumumuza baktığımızda insanların ruhunun olduğu düşüncesi çok yaygın olarak görülmektedir.

Bilimsel çalışmalar duygularımızın beynimizde yer alan limbik sistemimizdeki  talamus, amygdala ve hippocampus gibi yapılar tarafından denetlendiğini ortaya koymuştur. Yani bilindiğinin aksine bizim ruhumuz üzülmez, sinirlenmez, aşık olmaz, mutlu olmaz, bunların hepsi beynimizde ilgili bölümler tarafından kontrol altına alınıp bu şekilde hissetmemizi sağlar. Bir diğer konu olan psikoloji, ruh bilimi anlamına gelse de ve düzeltilmeye çalışıldığı alanı her ne kadar “ruh sağlığı bozukluğu” olarak tabir etsek de bunlar da sinirsel bozukların yol açtığı sorunlardan başka  bir şey değildir.

İnsanın kendisini özel bir varlık olarak nitelendirmek istemesi de ayrıcalıklı olarak bir ruha sahip olduğunu düşünmesine itebilir. Fakat bizim diğer canlılardan üstün olduğumuz söylenemez. Bizden daha hızlı, daha güçlü, daha dayanıklı ve birçok konuda daha üstün olan milyonlarca canlı yaşamaktadır. Bizim tek üstünlüğümüz beynimizin gelişmiş olmasıyla alakalıdır ki bu durumda üstünlük yarışı söz konusu olamaz. Ruhumuzun olduğuna dair düşüncelerin olmasına yol açan diğer bir etmen de yaşadığımız gezegende diğer varlıklardan daha akıllı olduğumuzdur. Akıllı olmak, duygulara sahip olmak, düşünebilmek gibi etmenler bizi diğerlerinden ayırır fakat bu bizim ruhumuz olduğu anlamına gelmez. Çünkü bütün bunlar beynimizin fonksiyonlarının gelişmişliğiyle alakalıdır.

Çevremizden veya sosyal medyadan gördüğümüz üzere ruhla alakalı birçok haber ve olay yaşanmıştır. Fakat ruhların görüldüğü, çağırıldığı, konuştuğunu iddia edenler bunu hiçbir şekilde kanıtlayamamışlardır. Bu gibi olayların arkasında başkalarının kazançları olabileceği gibi sadece bir duyumsal yanılsamadan da ibaret olabilirler. Yahut beynimizin mükemmel olmaması nedeniyle sinirsel bir boşluktan ve ya rahatsızlıktan bu gibi olaylar meydana gelebilir. Bu gibi olayların düşünemeyeceğimiz kadar çok, aklımıza gelemeyecek kadar ilginç açıklamaları da olabilir. Fakat gerçekliği konusunda küçük bir ihtimal dahi veren olay henüz meydana gelmedi.

Zaman içerisinde yüzyıllar boyunca görüldüğü üzere sahte-bilim ve metafiziksel yanlış düşünceler bilimin ışığında birer birer açıklanmış ve bu düşünceler terk edilmiştir. Günümüzde bilimin ortaya koyduğu verilere bakarsak ruh diye bir olgu yoktur. Bilim dışındaki veriler her ne kadar ruhun olduğuna dair ispatlar sunduklarını öne sürseler de bu verilerin günümüze kadar hiçbir kanıtlanmışlığı da yoktur. Bu nedenle var olduğu sanılan bu kavram birçok insanın bu dünyaya dair yaşam biçimini belirlemede çok üstün bir rol oynadığından, olumsuz yönde yapılacak her türlü olay ve karardan kaçınılmalı ve "ruh" olduğuna dair dogmatik fikirlerden uzaklaşılmalıdır.

Neviens Nobody

9 yorum:

  1. Sayın Rabia Aydoğan,

    Konu ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Emeğinize ve düşüncelerinize sağlık. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Sayın Erol Bey;
    Görüşlerimi okumanız ve anlatmak istediğimi kavrayıp üslubumu beğenmeniz beni çok mutlu etti.
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. aa, sizi daha önce okumuş muyduk?
    hoşgeldiniz;

    YanıtlaSil
  4. şöyle yazmışım geçmişte; ya da yazmışız (biz tabi)
    --

    "" Ruh tanımı, temel olarak gerçeğin iki yönlü (idealizm) benzeri olduğunu düşünen felsefe ve düşünceler de -ya da maddi dünyanın ya da gerçeğin yanılsama ve kurgu olduğunu düşünen/benimseyen düşünceler de- (düşünce sistemlerinde) arkadaki (esas olan) bilinci ya da bilinçliliği/kaynağı(yansıtanı) belirtmek için kullanılır;

    ya da temel olarak madde evrenine eşlik eden birde enerji evreni/gerçekliği (idealar evreni ya da benzeri) olduğunu düşünen felsefelerdeki yansımadır;
    Ya da kısaca temel materyalist düşünecinin-düşünce yansımasının tersidir;

    Bu felsefelerde genellikle beden ölümü ile bilinçlilik ölmez, son bulmaz, (Nasılı cevaplanmasa da -yanıtlanamasa da bi şekilde sürer) Bilinç süreğen ve sonsuzdur; Blinç maddeye bağımlı değildir; Madde bir gerçeklik (görüntü-görüngü) unsurudur, Bilincin madde ile kurduğu ilişki geçici ya da (dualist) benzeridir; Ama yine deaynı zamanda madde de bir bilinç unsurudur;

    Bu durumda gerçeklik; yanılsama, üretim, yansıtım ya da benzeridir; Gerçek olan onu yansıtan kaynaktır; Ya da (gerçek olan) kaynağa bağlı ve bağımlı olan ruh (bilinç ya da bilinçlilik) ya da benzeridir;

    en basit açıklama da (benzetmede) gerçeklik bi tasarımdır ve kurgudur-(gibidir); Tıpkı bi bilgisayar oyunu gibi; Bu durumda madde grafik ya da geçici grafik (akışkan grafiktir;)-(görselliktir ya da görüngüdür;)
    Beden ise avatardır ya da kullanıcı-araç-taşıyıcıdır- Ya da dışarıdan bağlanılabilen gerçeklik ara unsurudur;-(gibidir)
    Bu ikisi (bu iki unsur ya da üç-akıl-beden-ruh) bileşir (gibi örneğin;)

    Yani temel olarak bilinçlilik madde ile son bulmaz;
    demektir ruh""

    demişim burda ;http://www.sonsuz.us/node/ruh_nedir#comment-88960
    ya da demişiz (biz)

    -----------------------

    Bazılarımız, bizim müstakil varlığımızın (ben ya da ben olan ben) öldüğünde bizim için (ben olan için) yaşamın bittiğine ama yine de madde-enerji çevrimiyle (varlığımızın) bütüne dahil olarak dönüşerek (ayrışarak ve bütüne katışarak) yaşamaya devam ettiğimize ve edeceğimize inanıyorlar; (Ki zaten bütünün içinde bütünden ortaya çıktı;)
    Bazılarımız ise müstakil varlığımızın müstakil ve bölünmüş olarak sonsuz yaşayacağına inanıyorlar;
    Aslında bu ikisi de doğrudur ya da yanlıştır, Ya da ikiside bi ölçüde doğru ya da yanlış olabilir, Tartışılabilir; Ama yine de (belki de tüm sonuçlarda/sınamalarda) müstakil sonsuzlar olamayız; Ama bu karmaşık; İnançlarımız ve düşüncelerimiz bi şeyleri tam yansıtmıyorlar, Karmaşık;
    Zekanın nasıl ortaya çıktığı (varolduğu) ya da devindiği bunları tartışalım, bulabildiğimiz kadar yanıt bulalım; bi araya gelelim/getirelim, tartışalım;
    Ama yanıtlar, (bizim yanıtlarımız) ve tutumlarımız, gerçeği değiştirmiyor-değiştirmeyecek;
    benli sonsuzluk aramak bizim büyük sınavımız?
    (müstakil) ben sonsuzluğu- ruh bu değil; olamaz;
    ++
    Ya da tüm bunları boşverelim;
    Ne olur sonuçta;
    ben öleceğime inanıyorum- sen ölmeyeceğine inanıyorsun;
    O da bi şekilde (bütün-müstakil farketmez) yaşayacağına ve süreceğine inanıyor;
    hayır, şunu demek istiyorum ;bizim inanç ve tutumlarımız gerçeği değiştirir mi? gerçeğin yapısını değiştirir mi?
    gerçek sadece açık olarak araştırılması-izlenmesi gözlemlenmesi hatta deneyimlenmesi gereken bi şeydir belki, Belki sonsuz olasılık vardır ve her şey olasıdır;

    alıntı-link; http://www.sonsuz.us/node/ruh_nedir#comment-88963

    YanıtlaSil
  5. daha açık söyleceğim;
    tanrı olsa ne olur? olmasa ne olur?
    ruh olsa ne olur? olmasa ne olur?
    tüm bu zeka-tüm bu sistem-tüm bu devinim ve varoluş var ve gerçek ve d-e-v-i-n-i-yo-r,
    nasıllar onu değiştirmez; neden ve nasıl hatta başka soruların cevaplarını bilmekte varoluşun var olması gerçeğini değiştirmez;

    http://www.sonsuz.us/node/ruh_nedir#comment-88963
    ----

    yine bi yerde ruhun ağırlığı ile ilgili bi yorum yapmışız;

    "" Suyun su olan adı ya da adının adı;
    adının ağırlığı,
    bilgisinin ağırlığı
    ya da bilgisinin özgül ağırlığı ki niteliğinin ağırlığı; niteliklerin ağırlığı kadar ruhun ağırlığı

    tanrının ağırlığı-hiç kadar;
    tanrının ağırlığı ise yeryüzü ; hiç kadar;""

    demişiz; (biz)

    ------------

    + "varolmanız doğası gereği sonsuzsa isteseniz de sona erdiremezsiniz;"

    +gerçeğin bir doğası varsa (bizim bilmediğimiz bir doğası ya da ) her şey olacağına varacaksa; biz değiştiremiyoruz onu; (gerçeğin özniteliği-doğası)

    ya yok olacağız ya da olmayacağız; ama her ne olacaksa- olması gerekiyorsa- (o olacak) olması doğalsa- o olacak; (bu genellemeler ya da yargılar sonucu değiştirmeycek ya da (gelişim için değilse) yersiz;)
    yani ummak ya da ummamak, bilmek ya da bilmemek, seçmek ya da seçmemek önemli değil, önemli değil hiç bi şey; (yanılmak ya da yanılmamakta öyle, Einsteinin'ın haklı olmak üzerine bi sözü var)

    + bu şey her neyse olduğu gibi ve olacağı gibi;
    olduğu gibi ve olacağı gibi olan şey bu; ve öyle olacak; (nokta)

    + mutlak yokoluş deneyimlenemez, ya da varlığın -mutlak varlığın- tümden- tümel(tümsel) mutlak yokloluşundan söz edilemez; (ya da varoluşun-sistemin- yokluğu bile kaynağın (onun kaynağının) -sistem kaynağının- yokluğu değildir ve olamaz;)
    o zaman siz onun içinde ne olduğunuzu bulun; ya da bulmayın ne farkeder; sonuç değişmeyecek;

    http://www.sonsuz.us/node/yasam_olum_ve_sonrasi#comment-88922

    + evrimle (ya da diğer bilinmezlerle) kendini ve bu gerçeği oluşturabilen (ifade edebilen) bi zeka ya da bunu tasarlayarak yapmış bi zeka arasında ne fark var;

    http://www.sonsuz.us/node/yasam_olum_ve_sonrasi#comment-88944

    -------

    yaşam ölüm ve sonrası değil mi konu;

    o halde yaşar görürüz;,
    o halde ölür görürüz;
    o halde sonrasını da sonra görür yaşarız;

    her ne oluyorsa o oluyorsa ve o olacaksa; her ne oluyorsa/olacaksa o olacak;
    o halde biz yanılgısız yanılgılılar;
    ...
    her neyse;

    http://www.sonsuz.us/node/yasam_olum_ve_sonrasi#comment-88957

    ----------

    ekler,

    suyun su olarak bilgisi (su olmadan da) ruhtur;
    su yapabilen bilgi suyun ruhudur;
    birincil;

    ikincisi; suyu yapan nüvedir ruh;
    suyu su yapan- suyun dönüştüğü ya da suyun dönüştüğünün dönüştüğü; köksel kaynak ; kaynağın kaynağı;
    su su olarak su mudur ve var mıdır? varolan su mudur sorulmalı;
    cevap olarak şu gelir- su bir nesnedir-biçimdir-görüntüdür-görünümdür ya da nesnel bi ifadedir; Onu su yapan/kılan nedir? nitelik ya da belirlenim-yansıyım/vb. gibi su olan özü;
    (su olarak nitelik ruhtur ve ya da bilme ruhtur-biliş ruhtur-ruha ilişkindir;)

    su, su olarak varoluş değildir,

    --

    Tanrıya inanıyor değilim- varsayanları yok saymıyorum; -sanalmanik

    daha açabilir ya da tartışabiliriz; ???

    (öyle bir tanrıya)


    YanıtlaSil
  6. gözatalım;

    insan ölür amma u-ruhu ölmez- Aşık Neşet;

    Ölür ise tenler ölür ölür canlar ölesi değil-Yunus;
    ya da
    ölen haydar/hayvan imiş aşıklar ölmez; -Yunus (benzerinden söz; ölen haydar olur biçiminde de söylendi-söylenir)

    şimdi;
    ölmeyen doğmadı-doğmaz;

    o halde ruh hiç doğmadı doğmaz;
    doğamaz;

    o halde ruh sonsuz başlamayan-(bitmeyen de) özdür; her şeyin özü;
    sonsuz ve başlamamış kaynak (tanrı demeyelim biz buna ki demeyiz de zaten), kuramsal olarak konulmalıdır çünkü yokluk varlık doğurdu demek bu; aksi,

    başlamamış olan-varlığın içinde başladığı/olduğu; varlık eteri;
    varlığın içinde başladığı dışsallık başladı mı? o bir yokluktan mı başladı? hiç yokoluş hep var mıydı?

    insan bi öz içeriyorsa ya da insana bi öz aranıyorsa; sonsuz kaynağıdır;
    (Eğer öz ya da insan) madde ise insanı oluşturan geçmişte oluşturmuş olan tüm maddeler/ilkeler/nedenler bütünüdür (köküdür) ya da zinciridir ki bu zincir ilk maddeye ya da ilk madde arayışına gider; (bugün bi insanın oluşumundaki tüm madde zinciri bulunmalı yada kırılmalı - ki bununla da bitmez; bittiği sayılan varoluşu sonrası tüm madde dönüşümleri de bitişik olarak o insana ilişkindir;) İnsan madde ise; kuramları düzgün koyalım; özgürce eleştirin;
    madde kendi kendini yaptı demek olur ki bu; bu kuramda yersiz değildir; her şey madde olur; bilinçte ya da ruhta ; birinin (ruh) madde demesi- ruh demesi-madde demesi- önemli değildir önemi kalmaz; ya da önemi kalmaz çünkü ilk şey maddedir ve kaynak maddedir; hep olmayan hiç olan maddedir ve meddeden başkalık yoktur ; maddeden önce yoktur-köken ve kaynak maddedir; madde mutlaktır; madde mutlaksa başka bir mutlak aramaya gerek yoktur; (kendinin nedenidir?) zıttı yoktur ya da zıttı kendisidir ya da kendisinin yokluğudur; başka bi şeyin yokluğundan ya da varlığından söz edilemez;
    kuram böyle işler ya da matematik böyle işler;

    o zaman şimdi mutlak olan mutlak yokluktan mı doğdu? (ilk madde kurulamaz-maddeyi doğuran madde ilke-ilk-kuram-kural her neyse- kaynak ya da dışsallık olmalı ki kök oraya gider?)
    yine başlamama ve sonsuzluk/ilksizlik kuramı konulmalı ve dengelenmelidir;
    bir ilk konulsa bile; olmayana göre; hiç olmama bulunmama -hiç bulunmama-hep bulunmama- haline/hallerine göre değildir, matematiksel denge;
    olana isim konulmalı-vara isim konulmalı; o madde olsun;
    mutlak varlığından doğdu ve madde hep varolacak;
    hiç bi şey değişmez;
    seni oluşturan maddeler bütünü mutlaklığını hiç bi şey yok edemez; kendi yokluğundan başka bulunamaz;,
    olmayan bi yokluk olmalı ki onu yutmalı; olan yokluk olur; olmayan yokluk olmaz;
    olmayanın-bulunmayanın yokluğundan söz edilebilir ve edilemez; (çünkü bi olma haline bağımlıdır-göredir yoklukta; dışıt tanımlanamaz;
    mutlak yokluk ya da mutlak yokluğun mutlak yokluğu tanımlaması olur bu;
    hep yokluk hiç olmama içermez;)
    hiç olmayanın ve hep olanın yokluğundan (varlığından) söz edilemez; olduğu gibi olmaldır; (varolma-bulunma hali- başlamalı tanımlanıyor ise varlığından da (söz edilemez))
    çünkü başlayan şey öncesinde yoktur ve onu oluşturan koşullar bağımlıdır)
    başlamayan ya da başlayan öncesi gerçekten olandır ve vardır;

    eğer ben beden isem (madde) beni taşıyan tüm maddeler ya da atomlar geçmişiyimde/bileşiği- beni oluşturan unsurlar bütünü (içerik)
    geleceğiyim de aynı zamanda (bölünemez;) ilk nedneden bölünemem ve soyutlanamam-(sonsuz varlığım yok ise)

    ilk madde,
    ilk madde bulunsa bile ilk maddeyi oluşuran ilk madde ya da ilke, şey -neden aranır?

    (İnsan oluşumuna katkı yapmış tüm maddesel atomlar (diyelim biz buna) geçmişi ya da insanı oluşturan tüm maddeler kalıtı-içeriği-döngüsü sorgulanmalıdır?

    önce arayışına önce bulunamaz;

    YanıtlaSil
  7. Bu konu ile ilgili sokratesin savunmasının okunmasını herkese tavsiye ederim ruhla ilgili bölüm muhteşemdir

    YanıtlaSil
  8. Yıllardır aynı sorular, tartışmalar, yazılar. Artık gına gelmedi mi bunlardan. Yok mu daha yeni daha gelişmiş daha farklı konular.

    YanıtlaSil