Ben Deli Değilim

6 Yorum
“Ben deli değilim, benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar…” Hikâye böyle başlıyor. Şizofreni Dernekleri Federasyonu tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Gerçekler Maskelenmesin Projesi’nin düzenlediği yarışmanın birinciliği hak eden hikâyesi Kanatılmış Sözcükler Kitabı’nın ilk cümlesi.

Yarışmanın adı; Ateşin Düştüğü Yerden; Sesler, Yüzler, Öyküler… Ateşin düştüğü yer; Türkiye’de her yüz kişiden birinde görülme olasılığı olan şizofreni hastalarının ruhu, aklı, yüreği. Şizofreni bu yarışmanın etkisiyle, gerçeklik kavramında yarattığı karmaşaya rağmen hikâyelerde hayat bulabilen bir ruh hastalığı olarak beliriyor şimdi. Yazar Mario Levi başkanlığında sanatçı Yılmaz Erdoğan, Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı Doç Dr. Haldun Soygür’ün aralarında bulunduğu jüri tarafından şizofreni hastalarının yazdığı 95 öykü okunuyor. Yarışmanın birincisi, Kanatılmış Sözcükler Kitabı adlı öykünün yazarı yazar adıyla Süveyda Ölüdeniz de bir şizofren.


Videonun Metni

Ben deli değilim.Benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar.İnsanın kendi olabileceği tek yer akıl hastanesidir. Sanırdım... Yanılmışım. Delirmeye bile hakkınız yok burada. Tımarhane, delirme hakkının kutsandığı mabet değil midir? Değilmiş. İnsan tımarhanede bile delirme hakkını elde edemiyorsa ölsün daha iyi. Elektroşoklar tersini söylüyor bunun. Hasta bakıcının suratını görmem elektroşoka girmeme yetiyor da artıyor bile.Şehir cereyanlarını boşa harcamayınız efendim...

Hayatım boyunca kendim olabileceğim bir yer aradım. Bu yer bazen bir insanın yüzü oldu. Bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim bir cümle. Bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatnı yaşamak. Bazen de denizin köpürdeyen mavi kaosunu eritmekti gözlerimde. Ama yetmedi. Sonuna kadar kendim olmak istedim. Evreni kanatmak pahasına. Sanatı denedim... Otoriteye karşı çıkanların birbirlerine karşı imgelerle iktidar olma çabası... Polis oldum efendim... Daha saygın. İnsanın kendi olabileceği tek yer gece ve kalbidir dedim... Ama insanın ruhuna bu izinsiz girişleri yok mu beni delirtiyor. ”Sevgilim beni ne kadar seviyorsun“lar, “Felsefe yapma aşka gel kendine gelirsin“ler, “İnsanları olduğu gibi kabul et mutlu olursun“lar. Ve bunun gibi. İnsanları olduğu gibi kabul edersem, bu savaşları, bu gizli sömürüyü, bu öldürücü şiirsizliği de kabul etmiş olmaz mıyım? Bu hem İsa’ya, hem Edip Cansever’e, hem kendime, yeni doğan çocuklara ve gökyüzüne ihanet etmek olmaz mı?

Hepimiz deliyiz. Akıllı taklidi yapmayı bıraktığımız anda tımarhaneye kapatılırız. Bense akıllı taklidi yapmaktan bıktım. Normal olmaya çalışmak deli olmaya çalışmaktan daha zor. Beni kimin delirttiğini gerçekten merak ediyorum. Babam olabilir diyorum. Lise2de derste beni kuşumla oynarken yakalayan son Osmanlı Padişahı tarihçi 4. Ali Bey de olabilir. Aşk inlemelerimi sürekli reddeden Aysel de olabilir beni delirten. Kısacası beni insanlar delirtti diyebilirim. Beni insanların çıldırtmasındansa gökyüzünün çıldırtmasını isterdim. Karanlık yağmurun, müziğin. Beni çıldırtma hakkını insanlardan geri almalıyım.

Beni buraya kapattıran son çılgınlığımı anlatacağım..İntihar fikri yine tanrım olmuştu. Aynadaki yüzüme tükürüp silahımı aldım. Ve mahallemizdeki büyük Çukurca Camiine gittim. Caminin tavanına iki el ateş edip namazı böldüm. Gerginlik caminin duvarlarını patlatacak kadar büyüktü. Fazla vaktinizi almayacağım. Haklı olarak aşırı öfkelenip üzerime saldıran birini bacağından vurup sükuneti sağladım. Ve Perulu şair Cesar Mendoza’nın Acı Çekene Saygı şiirini okumaya başladım.Tanrıyla aynı fikirde değilim. İntihar edenlerin cehenneme gideceği konusunda. Kainatın yaratılışına katılmaktan bıktığımda ruhum, intihar edeceğim ben de.Denenmemiş bir yolla. Ben ateist değilim. Babasıymış gibi, tanrıya küsen bir çocuğum. Eğer tanrı intihar edenleri ve Nietzsche'yi cehenneme gonderirse cehennemde yanmayı tercih ederim ben de. Ben tanrı olsam peygamberler göndermez,direkt konuşurdum insanlarla.Ben tanrı olsam intihar ederdim. İnsanlarla birlikte acı çekmeyi öğrenemediğim için. Sessizlik ağır bi kaya gibı hepimizin üstüne çökmüştü. O sırada cemaatten yaşlı bir adam bana doğru yürümeye başladı. “Dur” dedım “dur!”. Dinlemedi...

Allahın kendin olduğunu anlayıncaya kadar hep acı çekeceksin dedi usulca. Bu sözler dikenli bi çalı gibi saplanmıştı içime. Ama acıtmıyorlardı. Sonrası... Burdayım işte. Dışardayken bir söz vermiştim kendime. ”Onlar ne yaparsa ben tersini yapacağım” diye. Onlar sanattan mı nefret ediyor? Ben inadına Mozart dinleyeceğim , ölü yazarlarla dostluk kuracağım. Sonbaharı ve seven'ı izleyeceğim. Sonuç: İnsanın tanrıya inancını kaybetmesinden daha kötü bir şey varsa, o da insanın insanlığa olan inancını kaybetmesidir. Siz insansanız ben insan olmayı reddediyorum. Deli olmam güllerle birlikte açmama, zamanın dışına taşmama engel değil. Burada delilerin söz söyleme özgürlüğünden bol bol yararlanıyorum. Geçen gün bağırmaya başladım. ”Deliliğini topluma kabul ettırebilene dahi derler. Ben ettiremedim tımarhanedeyim.” Güldüler... ”Deliliğiniz sizi özgürleştiremiyorsa hala akıllısınız demektir.” dedim. Güldüler... Şehir cereyanına bağladılar beni. Güldüler... Zaman geçti. ”Aklın fazlası cehennem” dedim. Güldüler... Artık çıplakken hiç bir şey söylemiyor insan. Kişiliklerim birbirleriyle yaşamayı öğrendı. Gidecek başka bir bedenleri olmadığını da anladılar sonunda. Burdan çıkmama az kaldı. Geçende kendi kendime “Cemal” dedim “Cemal!”. İsmim Cemal bu arada. ”Hayatı güzelleştirmek istiyorsan dünyanın en tehlıkeli şeyini sevmeyi oğrenmelisin... İnsanı. Buna kendini sevmeyi öğrenmekle başlayabilirsin.” Hak verdim Cemal’e. Güzel konuşuyordu. İnandım ona. Yeryüzünde insanlar tarafından kanatılmamış hiç bi sözcük olmadığını bilsem de, dünyaya aşık olmayı yeniden deneyeceğim. Cemal’e borcumu ödeyeceğim. Az kaldı... Bekleyin.

Röportaj

Marie Claire: Kendinizi nasıl anlatırsınız? Nerede doğdunuz, nasıl bir ailede büyüdünüz, ne işle uğraşıyorsunuz?

Süveyda Ölüdeniz: İnsan ruhunun karanlığıyla uğraşmayı seven, saflık derecesinde içten, yer yer parçalı bulutlu, yer yer esprili biriyim. İzmirliyim; genlerime kadar ruhumu ele geçirdi bu şehir. Memur ailesi çocuğuyum. Yazar olmak için hukuk eğitimim bıraktım; fakat yazdıklarımı her seferinde yok ettim. Sonra Türkçe öğretmenliği ve zihin engelliler öğretmenliğini bıraktım; şimdi zabıta memuruyum. Edebiyat açısından seksi bir meslek; ruhumu besliyor insan yüzleri. Tanrı’nın yaptığı işi yapıp yüzümde hikâye biriktiriyorum.

Şizofreni ne zaman bir tanı olarak hayatınıza girdi; neler hissettiniz o anda?
Zihin engelliler öğretmenliğinde okurken rahatsızlandım. İlk belirtiler yıllardır vardı; uyumsuzluk, insanlardan kaçma, içe kapanıklık vesaire… Korkmuştum; hem de çok. “…Hayatım boyunca kendim olabileceğim bir yer aradım. Bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpürdeyen mavi kaosunda eritmek gözlerimi. Ama yetmedi bunlar…”

Çevreniz, aileniz nasıl tepki verdi?
Ailem çok üzülmüştü; çevrem ise anlayış ve önyargı ile karışık bir tepki verdi.

Nasıl anlatırsınız şizofreniyi?
Delilik, uyumsuzluğun yarattığı farktır. Bu farkı kendinizi yok etmek için de kullanabilirsiniz, yazmak yahut aşık olmak için de.

Öykünüz; ‘Ben deli değilim, benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar’ cümlesiyle başlıyor. Nedir sizce delilik?
Adam, Allah’la konuştuğu için, yahut kadın sokakta çırılçıplak dolaştığı için akıl hastanesine kapatılabilir; ama Bush on binlerce insanın ölümüne sebep olduğu halde serbestçe dolaşıyor, üstelik saygı görüyor. Bence yeryüzündeki insan sayısı kadar delilik tanımı var. Güzelleştiren, aptallaştıran, iyi ya da kötü bir insan yapan… Delilik insanın kendi olamamasıdır. Kendi olamayanlara göreyse insanın kendi olması… Dünyanın hayatı mahvedilmiş insanlardan oluşan bir gezegene dönüşmemesi için, deliliğin özgürleştirici gücüne ihtiyacımız var. Psikolojik rahatsızlığı olanlara tavsiyem ‘Kesinlikle kendinize acımayın!’ Farklılığınızdan bir güzellik yaratmayı deneyin. Kendinizle dalga geçmeyi deneyin; eğlencelidir.

“…Geçenlerde kendi kendime ‘Cemal’ dedim, ‘Cemal’. İsmim, Cemal bu arada. ‘Hayatı güzelleştiren şey tehlikeyi sevmektir. Hayatı güzelleştirmek istiyorsan dünyanın en tehlikeli şeyini sevmeyi öğrenmelisin; insanı! Buna kendini sevmekle başlayabilirsin…”

Öyküdeki Cemal karakteri, sizin hayatınızdan izler taşıyor mu?
Her edebiyat kahramanı gibi Cemal de yazarının hayatından bir şeyler çaldı. Okurun hayal gücünü tahrik etmek için öykü kahramanının yazarın hayatından neler çaldığı konusunda susmak, eski bir yazar taktiğidir.

Öykü yarışmasından önce neler kaleme aldınız ? Siz kimleri okursunuz?
Artık yazdıklarımı yok etmiyorum. ‘Ölmek İçin Gerekli Olan Şey’ adında bir roman, ayrıca şiir ve öykü yazmaya devam ediyorum. Şairlerden Cemal Süreya ve Turgut Uyar’ı çok severim. Dostoyevski, Kafka, Tezer Özlü, Camus, Orhan Pamuk, Aslı Erdoğan sevdiğim yazarlar.

“…Dışarıdayken bir söz vermiştim kendime; ‘Onlar ne yaparsa, ben tersini yapacağım!’ diye. Onlar yalan mı söylüyor? Ben doğruyu söyleyeceğim… Onlar sanattan nefret mi ediyor? Ben inadına Mozart dinleyeceğim, ölü yazarlarla dostluk kuracağım, Yedinci Mühür’ü, Sonbahar’ı ve Seven’ı izleyeceğim…”

Gününüz nasıl geçiyor, nelerden hoşlanıyorsunuz? Bir aile kurdunuz mu?
Delirmemek; bir başka deyişle deli kalmak için yazmak zorundayım. Sinemaya ve seyahat etmeye bayılırım. Yalnızım. Tanrı bile yalnızlığa dayanamadığı için evreni yarattı. Ben de aşkı yaratırım; kim bilir?

Yarışmada birinci oldunuz; neler hissettiniz? Şimdi hayalleriniz neler?
Yarışmayı kazanmak güzel bir duygu. Güzel bir aşk ve güzel kitaplar yazmak; hayalim bu.

6 yorum:

  1. delimisin değilmisin bilmiyorum. ama özgür olduğun için herkese saldırabilirsin. her türlü kanuna ve yollara karşı olduğuna göre aklına geleni yap . nasıl olsa seni gören yok.

    YanıtlaSil
  2. gercekten ilgimi çekti kelimelerin,nasıl desem insanı kendine çeken sözlerin var korkutacak,umutlandıracak ve yahutta aşık edicek..iyisi mi sen hep böyle kal süveyda ölüdeniz sen içimizde farklı olansın en akıllımızsın aslında ..

    YanıtlaSil
  3. bu toplumda bazı yavşak orospu çocukları vardır ki her zaman kendilerini akıllı zanlederler ve birgün kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşerler cezalarını ağır şekilde öderler yada ödettirirler bunlar insan ayrımcılığı hep kendini düşünen kendini üstün gören yada öyle göstermeye çalışan hani demişler ya çocukta yaparım kariyerde birgün bir çocuk doğar hep ne olacaksın diye sorarlar ne olmayacaksın diye sormazlar bu hastalık ilk önce depresyonla yani kendini yalnız hissetme yada toplumdan uzaklaştırılma gibi hani derler ya kara kaplı defter yavaş yavaş açılmaya başlar bunlar kişiyi ilk önce arkadaşlarının oyunları yada terketmesiyle başlar dost görünürler insana oysa içlerinde her türlü ali cengiz oyunu vardır bunlar insanı yavaşça zehirlemeye kadar götürür sanki kendileri ebedi kalacaklar depresyon tedavisi gördükten sonra biraz kendinizi iyi hissedersiniz bu hastalıkların başı depresyonla başlar insanı ölüme kadar götürür o kendine silah çeken arkadaş hikayeci insan oğlu ne olduğunu daha çözememiş insanlar gruplar halinde yaşama sunulmuştur işçi öğrenci vs ki yaradanı çözeceksin bunlar bilinmeyen sırlardır bence bir insan fazla düşünmekten delirir hepsi insanın aklının kendine oynadığı oyunlardır yıllar geçtikçe çok uzun yıllar insan oğlunu çözecekler ruh denen varlığı çıkmadan yada ruh daha verilmeden burada insanın geleceğiyle oynayabilirler tabi insan neslinin daha ne kadar süreceği meçhul bu evrende sadece insanlar yaşamıyor insan düşündükçe kendi içinde kayboluyor bu düşünceler beyin denilen organı kemirmeye başlıyor burada şizofreni tetiklenmiş oluyor kendinizle savaşa giriyorsunuz bu arada kendinizden geçip krize giriyorsunuz o anda gözünüz bir şey görmüyor çünkü kafada düşünce çakışmaları oluyor bizim gibi insanları sürekli uyutmak istiyorlar anlayamadığım konu bu bu hastalığı anlatmaya insanın ömrü yetmez sadece yaşamak gerekir

    YanıtlaSil
  4. Herkes deli derken doğru demişim. Ne kadar kimse görmezden gelsede, bazen inkar etsede delilik o dur. Yok yle değil byle, yok aslında o başka, yok ya hayır bu başka, yok ya öyle olmaz, yok böyle olmaz filan değil. Delilik tüm insanlıkta mevcuttur.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Ak%C4%B1l
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Delilik
    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25006912.asp
    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24962215.asp
    http://www.enfal.de/sosyalbilimler/d/013.htm

    Delilik demişken şunlarıda söyliyeyim.
    Yalın ayak dolaşıyorum. İnsanlar Bakırköy’den mi kaçtın diyo. :)))
    Kapri giyimle dolaşıyorum. İnsanlar delimisin sen, adam gibi giyinsene diyo. :)))
    Daha bir çok deli örneklerim var.
    İnsanlar aslında doğru söylüyor. Ama bu onlar akıllı demek değil. Onlarda deli. Onlar öyle deli ben böyle.

    Dünya’da zaten bir kişi akıllı olsa diğerleri ondan öğrenerek gelişirdi. Belkide bir kişi akıllı olsa bir sinek bile ölmezdi.

    Herkes deli ve teröristtir.

    YanıtlaSil
  5. Bir kavimden bazısının lanetlenmesi...Mucizelere AKILSIZCA gormelerine ,duymalarina ,şahit olmalarina ragmen Kurallar sebebiyle hayir demeleri (idrak şah damarini... hatirlamak isteyenlerde olur)...Bugün VICDANSIZCA yapilan eziyetler köle düzeni cinayetler...Kuran-i Kerim de kalble gormenin duymanin onemi...Beynin tartisi Mantik kalbin tartisi Vicdan... Duygunun bir kenara itilmesini sağlayan teknoloji...Teknolojik aletlerin yaydigi dalgalar ...Beynin ön kismina tam da iki kas arasina(nefsin oldugu yer) etki ettiğini biliyoruz...Kalp calismakta ...Peki şah damarinin niyetleri beyne "doğru" aktarım yapmasini...nefsimiz( iki kaş arasindaki )frontal lobumuz ne kadar istiyor?Istemezsek...terkedilmis gibi yasariz...İnsanin savasci oldugundan bahsedilir...sonunda neye teslim oldugumuzu dusunelim...Kalp ruhun ozelliklerini beyne tasir...Sah damarindan gecebilirse bu ozellikler...Beyin ...(nefs) isterse tabii ...istemezse sag lob (ego) kendini beslesin....bu arada ruhun asli merkezi kalp(beyin uyku halindeyken gezinen ruhu vicdan ve akilla dizginleyemezse) sah damarini yakalayani birakmakta direndiginde kir bataginda goremez duyamaz ...taş gibi katmanlanir....iki secenek vardir ya mantiginizi katmanlandiracaksiniz ya da kalbinizi...sorumluluklarin otelenmesi ve sonunda reddi...beyinde bulunan inanc merkezini susturur...konusamayan (ruha hitap etmeyen)beyin bos kalp demektir ve oylesine genistir ki beyni icine alacak kadar ...Doldurmak ...ki doldurmak ilgi ister peki kimden? Ilgiye ac olan beden/ler bu ihtiyaci karsilamak icin bknz terör...ya da kendini acindirma bknz Nazi katliami...ya da ZEKA bknz bazi cinlerin guvendigi olgu Kabala...ya da bknz sadece beyinden ibaret PEYGAMBERE ŞİZOFREN diyen Freud...bilim kanitlamak uzereki beyinde Tanri Noktasi nedir? Gen aktarimiyla nasil gecer? Kusursuz gen,beyin kalbi dinler mi?...belki de kusursuz beyin Firavunluk ya da kusurlu kabul edilen (gelismis frontal lob) kalbin sesini dinlemeye mecbur Seyyidlik ne demek(gelismis on frontal lob yuksek inanc dalgasi sonuk sağ lob)...Niyet ve Inanca merhaba demenin bedeli ne? Zeka soru sordurur...on lobu genisletir...peki on lob nereye bagli? Dirileceğimiz omurilik...iyi/kötü noktası.Zeka dalgalardan ibaret imtihan sebebidir...Cin gibi zeki olmaktansa insan gibi akilli olmak da tercihtir...Lakin akil kinden ayrilmis ince mantik ister... Lanetli beyin gibi katli mantik degil...Beyin, kalbin(ruhun son yerinin) duymak istedigini mantigiyla redderse...sah damari(iki yanda bulunur) mazlum gibi kafani bi saga bi sola indirmene gerek kalmaz... zira bos kalmak isteyen kalbe sah damarindan suzulen Idrak inmez...kulak ve göz okumak dinlemek istediklerinin esiri olmuştur...Lanetliler ya da muhurlululer ya da alni secde gormeyenler ya da Kurallari reddedenler gibi BAŞ DİMDİK gezebilirsiniz... imtihani secenler bir sağ bir sola yatırmak zorunda olduklari başlarını secde kapisinda sabitlerler...zira frontal ön lobun sunduklarini secdede ayiklarlar ki kalp uygun dusmeyenle dolmasin...Saygilar...

    YanıtlaSil
  6. Bu yukarıda yazılan yazıyı kusursuz beyinle kusursuz kalp tasiyan Peygamberler dışında kendini önemli "zanneden"Frontal ön loblariyla tembellikten ya da HAFIFE aldiklari Kurallari...kendi kurallarina tercih eden... sağ loblarina Allah u Ekber lafzini isletememislere de hitaben yaziyorum...İnanmak programdir...Kalbin gormek istediği secilmezse susturursun...Beynin gördüğünü secersin...Tercih meselesi...Günesten bunaldiysan kutuplara gidip kendini dinle...Kutuplardan bunaldiysan gunese gel...hic bir sey yaradilani tatmin etmeyecek...nefs doymaz beyin susmaz...Ekmegin tadini suyun berrakligini kaçırdılar doyabildiler mi? Güneşi secersen...sarki haplar siir muzik....uyusursun sadece...bu da intihar demek...iki cihanda da...

    YanıtlaSil